Atatürk'ün hayatındaki en zor gün, 26 Ağustos 1922' dir. Çünkü bu tarih Türklerin Anadolu'daki son bağımsızlık günü olabilirdi. Atatürk de bunun bilincindeydi. Devlet tam 11 yıldır savaştadır. Tükenmek üzeredir. Tek atımlık barutu kalmıştır. Ve bir süvari tümeninin süvari kolordu komutanına yazdığı rapor ve günlerdir dağ taş demeden cepheden cepheye koşan Mehmetçiklerin yarısının çarığı parçalanmış yalın ayaklıdır... Atatürk 1921 de Sakarya savaşını kazandı ancak ordunun neredeyse %40 firar etti! (Kaçak asker sayısı 30.809 dur ve 30.122 asker tüfeği ile birlikte kaçmıştır)
En nitelikli subayların en önemli kısmı bu savaşta şehit oldu. Sakarya savaşında yenilen Yunan ordusu Ankara önlerinden çekilip Afyon-Eskişehir hattında İngilizlerinde büyük desteği ile oldukça güçlü bir savunma hattı kurmuştu.
Yunan ordusuna sevk idare ve lojistik destekte bulunan İngilizler bu savunma hattı için "Türkler bu savunma hattını 6 ayda geçebilirlerse 6 günde geçmiş gibi sevinç yaşayabilirler" diyorlardı.
Savunma hattı çok güçlüydü. Bu Durumun farkında olan Türk komutanların bir kısmı "biz bu şartlar altında Anadolu'yu kurtaralım yeter" düşüncesindedirler.
Meclis savaşmak için Atatürk e baskı yapıyor fakat o Akşehir'de karargahta 27 Temmuz da futbol maçı düzenliyor, Ağustos ortalarında çay partisi veriyordu. Futbol partisi ve gazete ilanları ile duyurulan çay partisi işin hilesiydi.
O anlarda M. Kemal hep savaşın son hazırlıklarıyla ilgiliydi. Ve tüm bu olaylar alabildiğine gizli olduğundan Mecliste Atatürk öyle eleştiriliyordu ki bu eleştirileri duyan Yunan komutanlar öyle bir keyif alıyorlardı ki ve rahat bir şekilde olan bitenleri izliyorlardı.
Atatürk'ünde istediği buydu. O muhaliflerini de hilenin bir parçası haline getirmişti. Savaştan birkaç gün önce çay partisi verildiği esnada. Akşehir'den hızlıca Konya ya geçti.
Telgraf ve Posta teşkilatı basıldı. Kontrol altına alındı. Geldiğini duyurmak mümkün değildi. Oradan cepheye geçti. Savaş planı masaya kondu. Paşalardan itiraz edenler bu tam bir deliliktir diyenler oldu. Bu anlamda uzun sürecek bir savaşa Türk ordusunun cephane erzak insan para gücü yetmez Batı Anadolu Yunan toprağı olurdu.
Türk ordusu komutanlarının bir kısmı Atatürk'ün planlarını çok riskli bulan ve başarısızlık durumunda Türk ordusunun büyük bir hezimete uğrayacağını ve tüm komutanların asılacağını söylerler. Ancak Mustafa Kemal son sözü "Asacaklarsa beni assınlar tüm sorumluluğu üzerime alıyorum" olur.
Tüm planlar en beklenmedik yerden düşmana saldırmak için orduyu sessizce istenilen yere gizlice kaydırarak düşmanı tek vuruşla imha etmek ve Anadolu'dan atmak gerekiyordu. Atatürk bu nedenle oldukça riskli bir plan oluşturdu. Ya büyük bir bozgun, ya da büyük bir zafer olacaktı.
26 Ağustos günü saat 5:30 da Türk topları sessizliği bıçak gibi yırttı. Cephane kısıtlıydı topların mevzi yi yok edene kadar bitmemesi gerekiyordu aksi halde taarruz yapılamazdı.
Üstelik ordu dağlık arazide çok ters bir yerde kalacaktı. Toplar birbiri ardına ateşlenirken Mustafa Kemalin stresi arttıkça artıyordu.
Topçu sınıfının komutanı İsmet paşanın bombardımanı bir sanat tablosu gibiydi. Yunan mevzileri tam isabet vuruluyordu. Yunan karargahı bu baskını gerçek taarruzu gölgelemek isteyen bir kandırmaca olarak algılamıştı.
Asıl hamle doğudan bekleniyordu. Oysa ordu Güneydeydi. Hile zannedilmesi sağlanmış plan adım adım işliyordu.
İsmet paşanın topları kısa sürede Yunan mevzilerini parçaladı. Sıra Türk askerindeydi. Tepeler birer birer sarılıp ele geçirilmeye başlandı. Bu sırada Yunan karargahı İzmir'de bulunan yunan başkomutana erişemiyordu. Çünkü telgraf hatları kesilmişti.
Gelen haberler nedeniyle karargahın kafası karışıktı. Güneyden yapılan taarruz gerçek bir taarruz muydu yoksa şaşırtma mıydı karar verilemiyordu.
Ertesi gün hava ağarırken 2.bir taarruz gerçekleşti. Türk ordusu Afyona girdi Mustafa Kemal karargahını Afyona aldırdı. Savaşın içinde olmak istiyordu.
Taarruzun "adı kurt kapanıydı".
29 Ağustosta Türk orduları Yunan Dumlupınar'da çevreledi. Düşman Kurt kapanına girmişti. Türk askeri süngü hücumuna kalktığı anda Atatürk adeta sinir boşalması yaşadı. Ateş hattına gitti siperlerin üzerine çıktı.
İzmir'de karargah kurmuş Yunan Başkomutan Hagi'ye "Hagi Anesti gelde ordularını kurtar" diye haykırdı!
30 Ağustosta Yunan ordusu İmha edildi ve kaçmaya başladı.
Fakat Yunan ordusunun geri çekilip yeniden mevzilenmesi Ege bölgesinin ebediyen Yunan Toprağı olmasına neden olabilirdi.
Çünkü mevzilenmiş bir ordu ile uzun soluklu savaşacak cephane kalmamıştı. Yunan ordusunun toparlanmasına fırsat verilmemeliydi.
Bu nedenle Atatürk o tarihi emrini verdi "Ordular İlk hedefiniz Akdenizdir! İleri!
30 ağustosta kovalamaca başladı. İzmir'e 400 KM vardı. Asker yorgundu ama emir kesindi. Önce Uşak a girildi.
Yunan ordu komutanı Trikubis 2 Eylülde esir alındı!
Mustafa Kemal orduyu takip ediyordu. Türk ordusu 400 km olan hattı 9 günde geçerek harp tarihinde emsali görülmemiş bir işi yaptı.
* Ünlü yazarımız Hasan İzzettin Dinamo bu savaşı anlatırken "Kutsal isyan" diyor.
Turgut Özakman "Çılgın Türkler" diyor.
*Ve Şair Nazım Hikmet 26 Ağustos gecesinin sabaha yakın taarruza geçecek Türk Ordusunun Komutanı Mustafa Kemal İçin
Sarışın bir kurda benziyordu/O mavi gözleri çakmak çakmaktı/Yürüdü uçurumun kenarına kadar/Eğildi durdu/Bıraksalar/İnce ucun bacakları üstünde yaylanarak/Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak/Kocatepe'den Afyon Ovasına atlayacaktı
*Bizler bugün "Türkleri sadece İstanbul'dan değil, Anadolu'dan Asya içlerine söküp atacağız" diyen işgalcilere karşı kazanılmış en haklı savaş sayesinde varız.
*26 Ağustos 1922 de başlayan büyük taarruzdan tam 851 yıl önce aynı tarihte 26 Ağustos 1071 de Alpaslan'da savaşır. Atatürk bu savaşı birkaç gün önce ya da sonra da başlatabilirdi!
Niçin 26 Ağustos? Çünkü bir tarihi derinlik var; bir tarihe not düşmek var!
851 yıl önce bu topraklar Alpaslan sayesine Türk damgasını yemişti. Ve yine 851 yıl sonra bizi ön Asya'dan, Anadolu'dan, Asya'ya sürmek isteyenlere haddini aynı günde bildirmek gerekmişti.
*Gazi Mustafa Kemal Atatürk Nutuk Kitabında yer alan ve TBBM ye hitaben sözleridir "Her safhasıyla düşünülmüş, idare edilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu harekat Türk ordusunun, Türk subay ve komuta heyetinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihe bir kere daha geçiren muazzam bir eserdir. Bu eser Türk milletinin hürriyet ve istiklal düşüncesinin ölümsüz bir abidesidir. Bu eseri yaratan bir milletin evladı, bir ordunun başkomutanı olduğumdan, mutluluk ve bahtiyarlığım sonsuzdur."
Mazlum Milletlere
Kurtuluş Savaşımız çoğunluk Müslüman olan tüm mazlum uluslar için bir işaret fişeği, bir umut, bir motivasyon kaynağı olmuştur.
Irak, Suriye, Mısır, Afganistan, Hindistan, Kuzey Afrika ülkeleri sömürgeci işgalcilere karşı isyan bayrağını açmışlar, bir bir bağımsızlıklarını kazanırken, 30 Ağustos Zaferimiz tüm dünyada Sömürge İmparatorlukları için sonun başlangıcı olmuştur.
Anadolu Kutsal İsyanı, Kurtuluş Savaşımız Dünyanın En Haklı En Onurlu Savaşıdır.
Ve En Demokratik Savaşıdır!
Çünkü Atatürk, Kurtuluş savaşı için önce ordu kurması gerekirken, O önce kongreler yapıyor ve meclisi kuruyor, sonra orduyu kuruyor.
23 Nisan 1920 de kurulan TBMM, bir gün sonra Atatürk tarafından "hakimiyet bila kaydu şart milletindir" (Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir) kararı yazdırılır.
Yani ne padişah, ne halife meclisin üzerinde bir güç değildir.
Bu karar, adı konulmamış bir Cumhuriyet kararıdır. Yani aslında cumhuriyetin ilan tarihi aslında 23 Nisan 1920 dir.
Nitekim meclisin açılışından tam üç yıl sonra henüz Cumhuriyet ilan edilmemişken Mustafa Kemal'e bir yabancı gazeteci sorar "rejimin adı ne olacak, Cumhuriyet mi olacak?" diye. Atatürk "biz cumhuriyeti üç yıl önce ilan ettik ama adını şimdi koyacağız" der. Yani Türkiye Cumhuriyeti Kurtuluş savaşının içinde kurulmuştur.
Ve o kurtuluş savaşını yönetenler Anadolu'nun her yerinden seçilerek gelmiş birbirinden çok farklı görüşlerde olan insanlarımız, atalarımızdırlar.
Onun içindir ki Kurtuluş Savaşımız En Demokratik savaştır.