Nostaljik eski konakları, çoğunlukla Giritlilerin oturduğu iki, üç katlı cumbalı tarihi ahşap evleri, film çekimlerine ve kültürel etkinliklere sahne olan Mütareke Meydanı, 12 Eylül Caddesi ve ardında harika deniz manzarası...

Gelinliği ve damatlığı ile çoğunlukla Bursa'dan gelenlerin düğün günü anılarını bu eşsiz nostalji görüntüleri ile süsleme arzuları, fotoğraf çekimleri için Mudanya vazgeçilmez bir güzel ilçemizdir.

Halitpaşa mahallesinde bulunan evimden sahil boyunca Mütarekeye giden bu nostaljik caddelerden yürümek benim için ayrı bir zevktir. Bazen de yolumun üzerinde bulunan İnci kafeye bir çay içimlik takıldığım da olurdu.

2019 yılının bir güz günüydü, yakınımda çekim yapan düğün ekibinde gelin olan öğrencimi gördüm ve selamlaştık. Yanındakiler ile tanıştırdı. Düğün hazırlıklarından mutlu da olsalar yorgunlukları hallerinden belliydi.

Onları çay içmeye davet ettim.

On beş dakika daha sürecek çekimlerinden sonra masamda sadece gelin ve damat vardı.

Akrabaları ve çekim yapanlardan mola için izin aldıklarını açıkladılar.

Evliliğin Aşkı Öldürmesi Kaçınılmazdır ve Öyle de Olmalıdır!

Özel öğretim kurumu rehberlik servisinde görev yaptığım yıllarda öğrencim olan gelinimiz benimle görüşmekten mutlu olduğunu ifade etti ve aklına takılanları tıpkı öğrencilik yıllarında olduğu gibi paylaşırken seçtiği hayat arkadaşının elini tutuyordu.

"Üç yıldır birlikteyiz" derken ikisi de mutlu ve heyecanlıydılar.

Çaylarımız geldi; yarım saat sürecek sohbetimiz çoktan başlamıştı

(...)Hocam biz birbirimizi çok seviyoruz, aşkımızın hep devam edeceğinden eminiz çünkü her şeyden önce iyi anlaşan kötü alışkanlıkları olmayan iki iyi insanız. Çevremizde hep görüyoruz ki bazılarının evlilikleri iyi de başlasa bir müddet sonra eski güzel günlerini kaybediyor; biz herkes gibi olmayacağız (...) vb konuşmaları oldu.

Aslında bana soru sormadılar ancak içlerinde sanki bir şüphe ya da bir endişe vardı!

Onların bazıları gibi olmamak için duymak istedikleri bir şeyler vardı.

Aynı konuya odaklanmış uzun konuşmalarından onu anladım.

Onların asıl derdi aşkın bitmesinden çok, ayrılık yaşamak istememeleriydi.

Aşkın nefrete dönüşmesi nedendir?

"Halbuki severek evlenmişlerdi; neden nefret ile ayrıldılar?"

Bu durumun en temel nedeni ilişki başlangıcında erkekler kadınları etkilemek için dikkatli, nezaketli ve hassas davrandıklarına sıklıkla rastlıyoruz.

Kadınlar ise güzel, çekici ve sempatik görünmek için ellerinden geleni yaparlar.

Ve kadın-erkek birbirlerine mükemmel görünmek için olumlu yönlerini sergilerken, ne kadar hoşa gitmeyecek yönleri varsa gizlerler.

Eş adaylarını tam olarak ele veren ise arkadaşları, anne ve babası ile olan ilişkileri, bir sokak köpeğine attıkları tekme, kızdıkları birine ettikleri küfür gözden kaçabilir.

Ancak gizlenen gerçekler zamanla bir bir hiç sansürsüz ortaya çıktıkça, görmez gelinenler ve "zamanla değiştiririm" denilenlerin hiç değiştirilemediği netleştikçe bir aldatılmışlık, hayal kırıklığı ve nefret oluşabilir.

Ya da aşk zannettikleri hoşlanma duygusunun yerini, kurtulma isteği ile gelişen nefret duygusunun yanında eşlerin bencil olması, aşırı dışa dönük olması da olabilir.

Son dönemlerde başta ekonomik kriz nedeniyle boşanmalar artarken başta işsizlikten evlilikler azalmaktadır.

Ancak 22 milyon ailenin her birinin ayrı öyküsü vardır.

Bu anlamda yazdıklarımız gözlemlerimizle ilgilidir.

Aşkın yerini sevgi ve saygının alması önemlidir.

Evlilik öncesi iki tarafta birbirinin tüm yönlerini tam olarak görmüş ve buna rağmen birbirlerine olan aşklarının devam ettiğini varsayalım.

Başlangıçta var olabilen aşk duygusunu zamanla sevgi ve saygıya dönüştürebilen eşlerin birlikteliklerinin daha sağlıklı olduğu genel bir durumdur.

Aşk hali oldukça yıpratıcıdır.

Sürekli yükselen tansiyonunuz, artan uyku sorunlarınız, bazen kesilen iştahınız, çarpıntılarınız gibi yıpratıcı etkileri olan aşk, bir hastalık halidir.

Ancak aşk, ilişki başlatarak türün devamını sağlayandır.

Aşk sayesinde biriktirilen heyecanlı ve mutlu anlar, ileriki yılların kaynağı olacaktır.

Hatırlandıkça gülümsemeler oluşacaktır.

Aşktan dolayı oluşan haz duygusunun salgılattığı dopamin hormonunun, beynimizin mantıklı davranmayı sağlayan ön frontal bölgesini baskılaması ile mantıklı olma, sorumlu davranma yönün etkisi azalır. Yani "aşkın gözü kördür" sözü durumu özetler.

İnsan doğası gereği hayata kalmak için ruhsal, bedensel, sosyal ve zihinsel yönden yıpratıcı aşk durumundan bir an önce kurtulmak ve normale dönmek ister.

Evliliğin aşkı öldürmesi ise olması gerekendir. Üzülmek yerine sevinilecek bir şeydir.

Siz aşkı öldürmezseniz, aşk sizi öldürür! ☹

Bu anlamda olması gereken ise aşkınızın sevgiye dönüşmesi önemlidir.

Mutlu evliliklerde devam eden bir aşkı değil, sevgi saygı ve güveni görürsünüz.

Sonrası yıllarda halden anlayarak yapılan sohbetler en önemli konudur.

Önce cahillikten kurtulmak gerekir

İki iyi insan olmak, güzel çekici ve yakışıklı olmak, güçlü olmak önemli olsa da yeterli değildir. Evlilik gemisinin sağlıklı yürütülmesi için bedensel, ruhsal, duygusal, sosyal, kültürel tatmin gerekir.

Bu anlamda önce kendimizi yetiştirmemiz, cahillikten kurtulmamız gerekir. Bir üniversiteyi bitirmiş olmamız, mesleğimizde başarılı olmamız, akademik kariyerimizin olması, zeki olmamız bizi cahillikten kurtaramayabilir.

Ancak iyi bir meslek robotu olabiliriz!

Görüştüğüm binlerce kişi içerisinde üniversite mezunu, hatta akademik kariyer sahibi de olsalar, çocukları ve çevresi ile ilişkilerinde son derece sorunlu davranışlar sergileyebildiklerine sık şahit oldum.

Hayatın her alanıyla ilgili elimizden geldiğince okumak, araştırmak, sorgulamak, sürekli gelişim içinde olabilmek önemlidir.

Ayrıca bizi bizimle tanıştıracak, bize kendimizi tanımamız için rehberlik edecek duygularımızın farkına varmak gerekecektir.

Hangi durumlar karşısında ne kadar öfkelenir korkar üzülür endişe eder seviniriz; güçlü ve zayıf yönlerimiz nelerdir?

Bu anlamda sağlıklı ilişkilerin önce kendimizle, sonra çevremizle güçlü iletişim becerileri sayesinde geliştiğini bilmek gerek.

İnsanların en büyük ihtiyacı anlatmaktır.

Anlaşma olmasa da anlaşılmak oldukça önemlidir.

En mutlu olanlarımız ise önce kendisi ile ve sonra çevresi ile sağlıklı iletişim kurabilenlerimizdir.