Bazı değerleri cümle içinde kullanmak yetmez, hayatın içinde de kullanmak lazım; ‘’İnsanlık, adamlık, doğruluk, merhamet, vicdan, edep’’ gibi… Bu aralar hiç olmadığı kadar kimyamızı zorluyoruz!
Gidişata uymak için illa sentetik mi olmak gerek? Yoksa hayaller ve gerçekler, gerisi gamsız hayat mı diyelim?
Hangisini seçelim, kime yol gösterelim veya kimlere ayak uyduralım? Son ses müzikle, mahalle arasında ralli yapmakla, hayallerinde gamsız hayatı seçmişlerdi sanırım!
Boş beleş hava civa yapmakla kişilik kazandığına inanan beş tane çapsız, aynı sokağı defalarca tavaf edip aldığı yarım ekmek arası döneri yemeden bir ısırık bile almadan yola fırlatıp vın gittiler.
Araçtan içtiği suyun içkinin şişesini, ağzını burnunu sildiği peçeteyi, sigara izmaritini, yediği fındık fıstığın kabuğunu, cips bisküvi ambalajlarını fırlatıp atanı gördük. Oturduğu parkı çekirdek kabuğuna boğanları, piknik yaptığı alanı çöp yığınına çevirenleri, yerlere tükürenleri, hatta yaşadığı evi çöp ev yapanları gördük.
Artık şaşırmam dediğimiz nokta da keyfi keder aracından ekmek fırlatanı da görmüş olduk. Bunlar zamane gençliği değil, Z kuşağı değil, vicdanın, nimetin, ahlakın çürüdüğünün resmi! Ukalalığı özgüven, patavatsızlığı dobralık zanneden gençlikten aydınlık bir gelecek beklenemez.
Genç olmak sadece şımarmak, özgürlük adına sınırsız davranmak anlamına gelmiyor. Genç olmak, kendinin farkına varmak demektir.
Aldın niçin yemiyorsun?
Yemeyeceksen neden aldın?
O nimeti bulamayanları hiç düşünmez misin?
Yarım ekmek için karın tokluğuna el etek öpen kim bilir kaç kişi var!
Afrika da aç-susuz, kemikleri sayılan milyonlarca çocuk var hiç mi aklına gelmez?
Annen baban sofra adabını, emeğe saygıyı, nimetin bereketini böyle mi öğretti?
Okulda, evde hiç mi eğitilemedin, yaşadığın çevrede hiç mi bir şey görmedin?
Bu ne saygısızlık, bu ne edepsizlik, bu ne aymazlık, bu ne ruhsuzluk?
Bu görüntüden şu çıkıyor! Ya ‘’haydan gelip huya giden’’ kazancın vardır ya da ebeveynlerin seni yağlayıp ballayıp birde üzerine şeker serpip pohpohlamıştır! İnsanlar şımardıkça büyüdüğünü zannediyor; oysa şımaracak hiç kimsen olmadığında hayat seni kocaman birine çeviriyor.
Bu nedametin sebebi hangi melanet? İnsanların yediği yemeğe, içtiği suya uyuşturucu mu katılıyor, havadan psikopatlık gazı mı salınıyor? Nereye gidiyoruz? Neden bozulduk, kokuştuk, diye sorarsak?
Bu bozulmuşluk bir günde olmadı elbette, birçok sebebi var. Kimin eli kimin cebinde belli olmayan entrikalı, vurdulu kırdılı diziler, dedikodulu kuyu kazmalı yemek programları, çaldı kaptı evlendirme programları, hasta ruhlu tiplerin çıkartıldığı gündüz kuşakları, saçmalığın canavarı, bu ülkede bu kadar aptal var mıydı, dedirten Tik Tok fenomenleri genleri bozacağı kadar bozdu. Bir topun peşinde 20 kişinin koşması; ödülün, paranın, sefasını o topun peşinde koşanların sürmesi, milyonlarında parasıyla, enerjisiyle o 20 kişiyi şımartması…
Takım tutar gibi partizanlık yapmanın geriliği sağımızda solumuzda olup biteni göremeyecek kadar körleştirdi, acizleştirdi.
Bir toplumda sevgi saygı bitmişse insanlık bitmiş demektir. Gündemle evrimleşen, evrildikçe ahlaka kafa tutan yanımız var olsun!
Ülke dört parça her bir yanı farklı mevsimde; coğrafyamız değişti, kimyamız bozuldu, endişeliyiz, diken çuvaldız oldu, adım atmakta tereddütlüyüz. Ayakta kalmayı bırakın oturmaya mecalimiz yok!
Sokakta kavga, eğitimde kavga, evde kavga, işte kavga, trafikte kavga, mecliste kavga, yenileniyoruz demenin yeri bile mafyalaştı! Emeğim kimin ekmeğine yağ sürecek, hali hazırcılar kimleri dolandıracak, hırsızlar bugün kimin neyini çalacak, sapıklar kimin evini gözetleyecek, hangi ruh hastası çoluk çocuğun ırzına geçecek, çalışan hangi sebeple işini kaybedecek korkusuyla güne uyanıyor. Her bir yüzde panik refleksi, davranış bozukluğu, karakter erimesi, kişilik yitimi ganimet oldu.
Bölünerek, parçalanarak, savrularak, öz değerleri tüketerek kıymetin ruhunu çıkardık! Geriye kalanlar ise yürüyen kredi kartı gibi silüet görünümünde sessiz sakin dolaşıyor! Bizleri iyileştirecek ve de gerekli olan sadece güven; kimde kaldı, nerede satılıyor? Kaybedilmiş değerli bir mücevheri belki biri bulur da getirir, ümitle, çabayla bekleyip görelim!