Bugün 24 Temmuz.
Bu günün özelliği ne diyebilirsiniz?
Cevabı ise;
Sansürün kaldırılışının yıldönümü. Aynı zamanda bugünü sözüm ona 24 Temmuz’u Basın Dayanışma Günü olarak kutlanıyor.
Durup düşünmek gerek, acaba basın özgür mü diyerek.
Basının içerisinde yarı asrı yani bir anlamda 50 yılı geride bırakan, okullu değil de çekirdekten yetişen biri olarak söyleyeceğim tek şey basının mesleğe başladığım yıllardaki gibi hiç te özgür olmadığıdır.
Çalıştığım kurum haricinde yazıların hiç te özgürce yazılıp yayınlandığını düşünmüyorum.
Zülfikara dokunmasın diyerek bir çoğunun sansüre uğradığına da inancım tam.
Zaten resmi kuruluşların hemen hemen hepsi, belediyeler, büyük fabrikalar dahil tüm kuruluşlar basın bürosu yapmış, haberleri tek kalemden çıkıyor. Medyada ise onların noktasına, virgülüne dokunmadan yayınlıyor.
Sonrasında hepimiz 24 Temmuz’u basın ve dayanışma günü olarak kutluyoruz.
Aslında böyle günlerde biz spor yazarları her zaman unutuluruz.
Nedenini anlayamadığım bir şekilde spor yazarı olan biz gazeteciler her zaman her etkinlikte unutuluruz.
Bizlere bir davet gelmez.
En azından bana gelmediğini çok iyi biliyorum.
İnanın bu bir gelenektir.
Size kısa bir örnek vereyim;
5. Türk Dünyası Spor Oyunları Bursa’da yapılıyor ve dün Cumhuriyet Caddesi’ndeki kortejle başlamış.
Sonrasında Kocayayla’da atışlar yapılmış.
Bakıyorum sözüm ona spor yarışması ama bir spor yazarı olarak koskoca Büyükşehir’den bir tek satır davet yok.
Bende basın bürosundan atılan haberden öğreniyorum ve üzülüyorum.
Tamam oraya çağırdığınızda sizlere Avrupa’da şampiyon olmuş, 4 kez final oynamış voleybol ile Türkiye’de inanılmaza imza atan basketbol takımları neden kapattınız diye sormayacaktık.
Zaten kapatma nedeninizin kızların şortlarla mücadele etmesi olduğunu biliyoruz. Sizlere göre kadının yeri spor salonları, iş dünyası değil, evi diye düşünüldüğünü biliyoruz.
Bu arada kimlerin karşı olduğunu da herkes biliyor.
Bu kadar 24 Temmuz ile ilgili yazı yeter sanıyorum.
Dün yazdığım yazıya gazetecilikle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir çok insanın bana gazetecilik dersi vermeye, gazeteciliğin nasıl yapılacağını öğretmesine şaşırmadım desem yalan olur. Öğretmek isteyenlerin yaşından daha çok ben bu mesleğin içerisindeyim.
Bugüne kadar Bursaspor’un bir antrenmanını izlememiş.
Giden yönetimlerin ve başkanların kulübe nasıl bir borç yükü bıraktığını görmek istemeyenlerin yorumları ister istemez insanı üzüyor.
Herkesin transfer tahtasını açmadığı için hedef tahtasına koyduğu Bursaspor Kulübü Ömer Furkan Banaz, benim babamın oğlu değil. Seçildiği güne kadar da kendisiyle hiçbir temasım olmamıştı.
Başkan Banaz, Divan Kurulu’nda kulübün borç yükünü, kimlerin buna neden olduğunu, tahta açılmak istenirken kulübün borcunun ikiye katlandığını rakamlarla açıklarken, insanlar kimi izleyip, kimi dinliyordu merak içerisindeyim doğrusu.
Bir çok insan niçin genel kurul istiyor anlamıyorum.
Hani önceki dönemde bazıları daireleri, kimileri paraları cebine indirmişti.
Acaba kongre diye çırpınan arkadaşlar da mı nemalanmak istiyorlar onu merak ediyorum.