Taraftar bilmiyor, Yönetim bilmiyor, Oyuncu bilmiyor, Teknik Ekip bilmiyor… Ne olacak, nereye gideceğiz bu işin sonu ne olacak kimse bilmiyor. Yakın zaman oldu yeni bir bayram geçirdik. Benim gibi eminim çoğu Bursasporlu kendilerine yöneltilen “Ne olacak bu Bursaspor’un hali” sorusuna “Valla ben de bilmiyorum, hayırlısı” cevabını verdi.

Bursaspor’un olduğu durumdan daha çok üzüldüğüm bir konu var ki halen bundan 10 yıl öncesinin nedenlerini, nasıllarını konuşuyor olmamız. 10 yıldır halen bir şeyleri çözememiş, bir şeyleri üstüne olumsuzluklar koyarak devam ettiriyor oluşumuz müthiş bir akıl tutulmasının göstergesi. Bu noktada da kimsenin kendini ayırma lüksü yok maalesef. Gerçi ben bundan yaklaşık 6 ay önce Bursaspor’un olduğu durumdan hepimiz mesulüz dediğim zaman küfürlere varırcasına tepki de görmüştüm ya neyse… Düşüncem bu ve maalesef durumda bu. 10 yıldır gitgide kötüye giden bir organizasyonun her bir departmanı, bireyi ve parçası az-çok mesuldür gelinen durumdan. Bizim halen “NEDEN” böyle oldu diye konuşmak yerine “NASIL” bir daha bunları yaşamayız diye konuşmamız gerekirken… Aynı şeyleri yaşamaya, dinlemeye, görmeye devam ediyoruz.

Yeni bir sezona girecek Bursaspor. Tarihinde ilk defa profesyonel düzeyde bulunduğu en düşük seviyede mücadele edecek. Bunun utancı, bu gerçekliğin farkına varmak zorunda olmak ve bu girdabın içinden çıkmak için neredeyse olmayan imkanlar ile mücadele edecek olmasının getirdiği yük ile başlıyoruz.

Evet çok hatalar yapıldı bu zamana kadar, evet kimlerin yaptığını biliyoruz, evet bunların nedenlerini “geçte” olsa gördük, evet hepsinden hesap sormak zorundayız. Bunun zıttını düşünen olduğunu sanmıyorum.

Hepimizin ortak paydası, mutluluğu, hüznü, üzüntüsü ve bunlardan başka ne kadar duygu varsa yaşatanı olan Bursaspor’u ön plana tutarak ne zaman, nerede, ne şekilde, neyi yapmamız gerektiğine karar vermemiz gereken çok kritik bir süreçteyiz.

Bursaspor’un önünde bir tahta problemi, bu tahta problemini ve problemlerinin tamamını yaratan 1 milyarı aşkın borcu, bölünmüş taraftarı, demoralize olmuş camiası ve çoğunun kariyerinde profesyonel maçı dahi olmayan bir oyuncu grubu var. Bu saydıklarım içinde tutunabileceğimiz en güçlü dal “çoğunun kariyerinde profesyonel maçı dahi olmayan oyuncu grubu”.

Aktif yönetim görevi devir aldığından beri “tahtayı açmayacağız” minvalinde açıklamalar yapıyor. Bunun doğrusunu, yanlışını uzun uzun tartışabiliriz. Sebeplerini, nasıl olması gerektiğini herkes kendi penceresinden konuşup belli bir ortak paydada buluşabiliriz. Fakat bir yandan da akan bir zaman ve başlayacak sezon ile beraber tokat gibi ya yüzümüze ya da yüzlere çarpacak bir sezon var.

Şu an ikinci kamp dönemini geçiren oyuncu grubunu demoralize etmekten, onları demotive etmekten uzak bir dil, tavır ve destek süreci yaşamamız gerekiyor. Daha önce de buna benzer bir durum yaşadık yakın dönemde. O dönemde de hatırlayacağız ki “Küme düşeceğiz, bu oyuncular anca bir alt lig oyuncusu, bunlar kim” şeklinde yorumlar görüyorduk. Bilinmezlikler genelde olumsuzlukları ön plana çıkaran cümle ve tavırları ortaya koyar. Bu yüzden bunları söyleyenlere de kızmamak lazım fakat bazı yorum ve görüşleri belirtirken beklemek, sabır göstermek, durumun neler getireceğini görmek lazım. Özellikle de konuya hakim değilsek…

Bu sezon mücadele edecek genç oyuncularımız küme düşmeme mücadelesi de verebilir, Play-off potasında da tutabilir, üst sıraları da kovalayabilir. Camianın %95’nin bilmediği bir lig ve hatta oyuncu grubuyla beraberiz. Tahta açılırsa farklı, açılmazsa farklı planlamalar yapılabilir fakat bizim şu an odaklanmamız gereken nokta elimizde olan oyuncu grubunun arkasında durmaktır diye düşünüyorum.

Bursaspor olarak yeni bir mücadelenin içine giriyoruz. Hemen hemen her yayında, her yazı ve ortamda söylediğim bir cümle var. “Ne başaracaksak beraber, ne kaybedeceksek beraber yapacağız” Değişen bir şey yok. Biz birsek, Bursaspor var. Biz yoksak...