Bursa üst liglerde birçok takımı bünyesinde barındıran bir spor kenti olarak dikkatleri her zaman üzerine çekiyor.
Ancak bilinçsiz, spordan uzak yöneticilerin görev yaptığı kulüpler ise maalesef büyük acı yaşatıyor sevenlerine.
Aslında Bursa bu sezon en büyük başarısını basketbolda elde ederken, ben bugün futbolu irdelemek istedim.
Evet;
Gözümüzün çiçeği olan ve İstanbul hegemonyasına kafa tutan ve Süper Lig Şampiyonu olarak birçok kulübün bakış açısını değiştiren ve yeni çığır açan Bursaspor hepimizi üzdü.
Aslında bu sezonun hayal kırıklığı yaratacağı daha başkanlık seçimlerinde ortaya çıktı.
Seçimden önce hayal, seçildikten sonra ise para ödememek için oyuncularını satan Hayrettin Gülgüler’i başkan, hayal taciri Emin Adanur’u ise ekibin lideri seçerek Bursaspor’un başına getirdi.
Futbol ile iç içe olmayan, yani yönetimin hiçbir yanında bulunmayan, sadece inşaat işlerinden anlayan hani herkesin, “Topu görse bomba diye karakola götürür” dediği birini de ekip lideri olarak seçtiler.
Başkan Hayrettin Gülgüler ise 2013 yılında Altyapı merakı nedeniyle Vakıfköy’ü kendisine mesken seçmişti. Yönetimin hiçbir tarafında etkin olarak yer almamıştı. Yani profesyonel bir kulüp nasıl yönetilir hiç bilmiyordu.
Yani Bursaspor’u bugüne kadar hiç yöneticilik yapmamış başkan ve ekip liderine teslim etti üyeler. Tabii genel kurula gelenler değil, tercihini bu ikili lehine kullananlar aslında bugünkü çöküşün ana mimarları oldular maalesef.
Seçimlerde bazı tribün liderlerinin Bursaspor’u değil kendi çıkarlarını ön planda tuttuklarını ise hem kameralar karşısında yapılan açıklamalarda (para aldıklarına dair), hem de tribünleri çok iyi bilen spor yazarı arkadaşlarımızın yazdığı gibi büyük menfaatler döndüğünü öğrendim.
Evet;
Tribün liderlerinin bu tercihleri Bursaspor'u bugünkü bataklığın içerisine sürükledi.
Kulüp yöneticiliğini hiç bilmemelerinin ilk icraatı geçen sezonun başarılı isimlerini birer birer elden çıkartmaları oldu.
Gerçekten ‘şapkadan tavşan çıkartan’ kadroyu Vakıköy’ün pırıl pırıl gençlerini darma duman ettiler.
Ya sezon başı kiralık olarak gönderiler, ya da devre arasında parasını kurtarabilme telaşı içerisinde yok pahasına gönderdiler.
Sonuçta;
Menajer Pertev’in her dediğini yapan ve kulübü bataklığa götüren sözleşmeleri imzalayanlar kulübü maalesef yaşlılar merkezi yaparken, gençlerini ise çil yavrusu gibi dağıttı.
Sonuçta;
Sezonun ilk maçında alınan 1-1’lik beraberlik sonrasında teknik direktör gönderildi.
Çöküş böylece başladı Bursaspor’da.
Sonrasında teknik direktör dayanmadı.
Yönetim istifa ederek kaçtı.
Oyuncuların personelin maaşlarını ödemelerini yapmadan kulübü terk ettiler.
Yeni yönetim büyük çaba saf etti. Ama olmadı.
Maalesef Bursaspor, kuruluşunun 59. Yılında 2.Lige düştü.
Çöküşün ana nedenlerini ben şöyle özetlemek istiyorum;
1-Bugüne kadar amatör spor kulübünde bırakın başkanlığı yöneticilik yapmamış kişileri iş başına getirmek.
2-Takımı yönetecek teknik direktörün haberi olmadan yapılan transferler.
3-Futbol kadrosunu teknik kadroya değil menajerlere kurdurmak.
4-Yanında avukatı olmadan inanılmaz sözleşmelere atılan imzalar.
5-Para ödememek için bonservisi eline verilerek gönderilen oyuncular.
NOT:
Yarın Teco Karacabey Belediyespor, İnegölspor ve Yıldırımspor’u değerlendireceğim.