Freud’a göre yaşamın sırrı ve mutluluk bu üç kavramla ilgiliydi.
Çalışmak
Son yıllarda çoğu insan çalışmadan üretmeden sahip olma, avanta kültürünü benimsediler. Yani emeksiz, ekmek peşinde olanlar mutlu ve başarılı olmayı doğuştan bir hak olarak görüyor, tembelliklerini yüceltiyorlar.
Örneğin Çiftlik Bank'ı kurarak zengin olan tosuncuk ve benzerlerini bugün toplumun bir kesimi kahramanlaştırabiliyor.
Onlar hayallere sığmayan bir hayat da yaşasalar, rahat ve huzurlu olabildiklerini hiç zannetmiyorum. Hep “Daha çoğunu nasıl elde edebilirim, nasıl yakalanmadan daha fazla kaçabilirim, yakalanırsam nasıl en az ceza ile kurtulabilirim, hapisten çıksam da yolda sokakta güvenli dolaşabilir miyim, yarın çocuklarım beni nasıl değerlendirecekler?” iç konuşmaları insan doğasına aykırı yaşamlarının sonuçları değil midir?
Çalışmadan, üretmeden avanta yaşayanların hak edilmemiş huzursuz cenneti yerine, çalışarak alın teri dökenler ise hak ettiklerini vicdan rahatlığı ile tüketirken, oluşan iç huzurları ile mutlu olmayı seçenlerdir.
Hayatı doğru yaşayanlar, insan doğasına uygun yaşayanlar ve çalışıp üretenler günlük olaylar karşısında üzüntü, korku, öfke duygusu da yaşasalar huzurlu halleri devam eder.
Vicdan rahatlığından dolayı oluşan huzur nedeniyle ruhsal iyi oluş içindedirler.
Mevlana, “Bizler ekmeğimizi alnımızın terine banıp yeriz.” Yani hak ettiğimizin karşılığını alırız. Bununla da gurur duyar, huzur buluruz.
İmam Şafi, “Yorulmak güzeldir hayatın tadı çekilen yorgunluklardadır.” der.
Bugün yaşanan huzursuzluğun, anlamsızlığın, boşluğun hatta çürüyüp yozlaşmanın altında yatan bir nedende emeksiz ekmek, avanta peşinde olmak istemek vardır.
Bunlar hiçbir şekilde hayatın ritmine katılmak istemiyor ve çalışmadan avanta gelir elde etmekle mutlu olabileceklerini zannediyorlar.
Sevmek
Dünyaya yeni gelmiş bir bebeğin en temel ihtiyacı “güvende miyim, seviliyor muyum?” sorusudur. Annenin sevgi dolu içten bir gülüşü, dokunuşu bebeği rahatlatırken, onun ihtiyacını karşılamış olur. Sevgi ve ilgi eksikliği çocuğun ruhsal bedensel ve sosyal gelişimine olumsuz etkiler. Sevgi ve ilgi bebeğin daha sağlıklı olmasını sağlar
"İnsan sevmeye başladı mı yaşamaya da başlar." William Shakespeare
“Ben gelmedim kavga için, benim işim sevgi için” Yunus Emre
Maharet güzeli görebilmektir. Sevmenin sırrına erebilmektir. Cihan alem bilsin ki en büyük ibadet sevebilmektir. Yunus Emre
Sevgide güneş gibi ol dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol hataları örtmede gece gibi ol öfkede ölü gibi ol her ne olursan ol ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol. Mevlana
Evet sevgi varsa, kin, nefret ve kavga yoktur; barış, kardeşlik ve hoşgörü vardır; mutluluk vardır.
Gülmek
Mizah, insanı güçlü, mutlu ve başarılı kılar.
Mizahi olmak bedensel, ruhsal ve sosyal yönden iyi oluşa hizmet eder.
Bir insanın suratı sürekli asıksa ruhsal, sosyal, zihinsel ve bedensel sorunlar onu bekliyor.
Başarısızlıklar, şanssızlıklar ve mutsuzluklar onunladır.
Hayatla kavga eden, hayatı yenmeye çalışanlardan mısınız, yoksa hayatla uyum içinde dans edenlerden misiniz?
Bu dünya ile, hayat ile savaşarak, kavga ederek gidenlerin hiçbiri galip gelemediler ve yenemediler bu hayatı. Ve onlar mizah duygusu gelişemediğinden suratları asık, duygusal stresi yüksek, ruhsal dayanıklılıkları düşüktür.
Hayatla uyum içinde dans edenler, onlar hayatı yaşama ustası olanlardır. Savaşmadan güreşmeden hayatın tadını çıkartanlar. Hayatlarına mizahı çokça alan insanlar için hayat, yaşanılacak ve nefes alınıp verilecek bir şeydir.
Ve Hayattan Ders Almak Deyince…
Çalışmaktan dolayı yorulmuş, seven, sevilen mizahi yönü gelişmiş, huzurlu bir insanın uykuları da kalitelidir. Bakarken görür, yemek yerken tadına varır, sohbet ederken haz alır, içeriden gelerek attığı kahkaha ile anı yaşarlar.
Onlar mutlu hayatın sırının her türlü hırstan gösterişten, bencillikten, savaştan, kinden ve nefretten sıyrılmış bir haldeyken, sade, sıradan ve mütevazı olmak olduğunu çözmüşlerdir ve gönül rahatlığı ile yaşarlar hayatlarını.
Onlar hayat ile danslarında hata yapmaktan, saçmalamaktan korkmaz ve suçlanmazlar; ancak ders alırlar, sorumluluk alırlar.
“Hayat zorluklara rağmen var olmaktır” derken, bir ağacın en zor koşullarda dahi hiç şikayet etmeden, ağlamadan, sızlamadan var olabildiğini gözlemler, örnek alırlar. Ve hayatı hiç ertelemeden yaşamak için elinden geldiğince çaba harcarlar.
Hayatın sürprizlerine açık, kuralsızlığına esnektirler; ayrılıklara, buluşmalara dayanır, gerçek acıları cesurca yaşarken ve üretilmiş suni acılara takılmazlar, kimseyle kendilerini kıyaslamazlar hayatta küsmemek için beklentiye girmezler.
Dünyanın en ünlü ruh hekimi Freud, “çalışın, sevin, sevilin ve de bolca gülün, mizah yapın” der.