Gazi M. Kemal Atatürk Anadolu'ya geçtiği zaman önce ordu kurması beklenirken o, önce en önemlisi Sivas Kongresi olmak üzere 27 kongre düzenliyor ve meclisi kuruyor.

Sonrası oldukça çetin geçen Milli Mücadele yıllarını ve Cumhuriyetin ilanına giden süreci TBMM hükümeti yönetiyor.

TBMM'nin kurulduğu 23 Nisan 1920; "Cumhuriyet" adı geçmese de, Cumhuriyetin de kurulduğu tarihtir.

İlan edildiği tarih ise 29 Ekim 1923'tür.

29 Ekim 1923 günü Anayasa Komisyonu Başkanı Yunus Nadi, Meclis kürsüsünden Cumhuriyetin kuruluşunu şöyle açıklıyordu.
"Arkadaşlar, TBMM daha önce kabul ettiği anayasa ile doğuda yeni ve önemli bir devlet kurmuştur. Türk Milleti 'ben varım' ve 'devlet benim' diye bütün dünyaya ilan etmiştir.
Şimdi Anayasamızın 1. maddesine bir fıkra ilave ediyoruz.
Türkiye Devletinin hükümet şekli Cumhuriyettir."

İlk defa Müslüman bir ülke, cumhuriyet ilan ediyordu. Cumhuriyetin ilan edilişi Türk milletinin en büyük devrimiydi.

Atatürk, Oy Birliğiyle Cumhurbaşkanı Seçildi!

Atatürk, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra yaptığı konuşmasının sonunu "Türkiye Cumhuriyeti, mesut, başarılı ve muzaffer olacaktır" cümlesiyle bitiriyordu.

Bütün gece, tüm Türkiye'de 101 pare top atışıyla Cumhuriyetin ilan edildiği duyuruldu.

Halk coşkuyla törenlere katılıyordu.
Atatürk'ün Özel Kalem Müdürlüğünü yapan Hasan Rıza Soyak Atatürk'ten Hatıralar kitabında Şöyle diyor:

İsteseydi her şey olabilirdi
"Eğer isteseydi her şey olabilirdi. Örneğin işgalcilerle birlikte ülkeyi terk edip giden Osmanlı Padişahının yerine geçmek, kendisi için işten bile değildi. Böylece kalan ömrünü, halkın muhabbet ve minnettarlık duygularıyla çevrili olarak, büyük bir ihtişam ve rahatlık içinde tamamlayabilirdi. Fakat istemedi. Bu yoldaki teşvik, özendirme ve tekliflere iltifat etmedi, boyun eğmedi. Çetin, aşılması güç ve özellikle şahsı için çok büyük tehlikelerle dolu bir yola girmekten çekinmedi."

Neden Cumhuriyet?

"Türk milletinin karakterine en uygun yönetim şekli cumhuriyettir" diyen Atatürk biliyordu ki İslam öncesi Türklerde bir tür halk yönetimi vardır.

Ayrıca Yörük Türkmen kültürü sınır ve sorumluluk bilinci içerisinde olan ve özgür olmayı önemseyen bir kültürdür.

Ancak zamanla saltanatın, halifelerin ve sultanların baskısı altında kalmışlardır. Türk milleti en eski tarihinde meşhur kurultaylarıyla devlet başkanlarını seçmeleriyle, demokrasi düşüncesine ne kadar bağlı olduklarını göstermişlerdir.

Son tarih devletlerinde Türklerin oluşturdukları devletlerde başlarına geçen padişahlar bu usulden ayrılarak baskıcı olmuşlardır.

Türkler egemenliklerini saraya, sultana kaptırmamak için çok mücadele ettiler. Bu nedenle dışlandılar öldürüldüler merkezden çevreye itildiler.

Kendi kurdukları İmparatorluklarında ötekileştirilmeleri onların zoruna gitmiştir. Türk milleti yüzlerce yıldır devam eden bu saltanat baskısından kendi yurdunun ötekisi olmaktan, kula kulluk etmekten cumhuriyet sayesinde kurtulmuştur.

Cumhuriyet, Kadını Yücelten Rejimdir!

Ayrıca Cumhuriyet demek kadının yüceltilmesi demektir.

Yörük Türkmen toplumu dünyanın belki de hiçbir toplumunda görülmeyecek ölçüde kadını yücelten bir toplumudur.

Çünkü Toprağa bağımlı toplumların feodal dönemlerinde erkek egemen (ataerkil) yapıya sahipken, konar göçer toplumların tüm kadın, erkek bireyleri en eski çağlardan beri hayatın her anında hep beraberdirler.

Bu yön kadın-erkek yan yana yöresel folkloruna yansımıştır.

Yörük Türkmenlerde anaerkil kültürün etkileri eski çağlardan beri süregelmiştir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün öncülüğünde Türk kadınının seçme seçilme hakkına birçok gelişmiş ülkeden daha önce sahip olabilmesinin altında var olan kültürümüz yatar.

Ankara Ahi Cumhuriyeti

Selçuklu sonrası Anadolu'ya yerleşmeye başlayan Türk kavimleri Ahi Birlikleri aracılığı ile 1290-1354 yılları arasında Ankara'da küçük de olsa bir devlet kurduklarını Ahi hükümeti bir derviş-esnaf cumhuriyeti olup bir bakıma Roma, Yunan site cumhuriyetlerine benzemektedir.

Atatürk'ün cumhuriyet düşüncesinin yerli ve milli kökleri de vardı. Atatürk 1290-1354 yılları arasında Ankara'da kurulmuş bir devletten esinlendiğini şöyle ifade etmiştir.

"Ben Ankara'yı coğrafya kitabından ziyade tarihten öğrendim ve cumhuriyet merkezi olarak öğrendim. Hakikaten Selçuklu idaresinin bölünmesi üzerine Anadolu da kurulan küçük hükümetlerin isimleri okurken bir "Ankara Cumhuriyeti" görmüştüm tarih sayfalarının bana bir cumhuriyet merkezi olarak tanıttığı Ankara'ya ilk defa geldim o gün gördüm ki aradan geçen asırlara rağmen Ankara da hala o cumhuriyet kabiliyeti devam ediyor."

Fransa Etkisi!

Atatürk cumhuriyet kavramıyla Fransız eserleriyle tanıştı.

Atatürk Jan J. Russo nun tüm eserlerini okuduğunu TBMM'den açıklar ve okuduğu kitapları ile ilgili eleştirilerini yazmıştır.

Örneğin Jan. J. Russo'nun kitabı olan "toplum sözleşmesinde" tanımladığı egemenlik kavramını yeterli bulmayarak gerçek egemenliğin "milli egemenlik" olduğundan bahseder.

Ayrıca İslam dininin en kritik kavramları olan meşveret (danışma), maslahat, adalet, ehliyet, emniyet kavramları aynı zamanda cumhuriyetin de özünü tanımlayan kavramlardır.

Nitekim Hz. Muhammed'in düzenlediği "622 Medine Sözleşmesi" bu durumu tam olarak açıklar.