Adamın 40 yıllık yoğurtçuyum böyle kase görmedim dediği gibi ben 69 yıllık Bursalıyım böyle bir talan görmedim.
Dağyenice’de yıllar önce planlaması yapılan, başlangıçta adı belli cemaat denilen fitne yuvasına yakın olanların cennet vaat ettikleri bölgeyi dolaştım.
Adım başı konuşlanıp etrafı kale surları gibi çevrili villaların hakim olduğu bölgede köyden eser kalmadığı gibi kalan araziler için emlakçıların bölgede irtibat ofisleri açtığını gördüm.
Yani çok yakında köylüden de eser kalmayacaktır.
Dağyenice’nin hikayesi hüzünlüdür.
FETÖ denilen iblisin adamları tarafından bölgeye kaplıca suyu getirilerek Araplar için termal turizmine açılması planlanmıştı.
Dağyenice göleti bölgeye hayat veren etrafı piknik alanları ile çevrili Bursalı orta direğin 10 dakikada gidebildiği ve nefes aldığı bir cenneti andırıyordu.
Gölet’in kuzey batısına da BŞB halka hizmet vereceği bir tesis kurmak için yola çıktı ama BŞB'nin yüksek borç harç baskısı üstüne bir de FETÖ gölgesi düşünce tesis yarım kalmıştı.
Bir süre sonra o şekli ile bir firmaya kiraya verildi.
Ben şahsen olumlu baktım.
Kafelerin oluşturacağı bakımlı bir alanda piknik anlayışının bir tık üzerinde beklentisi olanlara hizmet verilsin firma da kazansın Bursa’da kazansın diye düşünerek yola çıktım.
Çıkmaz olaydım!
Daha bölgeye girdiğim anda çileden çıktım!
Yahu yemyeşil cenneti Irak sınırı gibi dikenli tellerle kapladıkları yetmemiş gibi içerisi görünmesin diye naylon sahte çim tabakalar ile kaplamışlar.
Selvi çamı ya da sarmaşık ekselerdi bari!
Doğayı tesettüre sokar gibi naylonla kaplayan peyzaj mimarlarının aklını seveyim!
Şimdi içerisini gezmeye başlayalım.
Nefes bölgesinde araç park etmenin bedeli 6 ( altı ) ekmek parası ediyor.
Ama para ödeme işi bu kadarla bitmiyor.
Ağaçların gölgesindeki cennetin içine ege de deniz kıyısı “beach clup” lerinde olan pavyon da denilen gölgelikler gibi dizi dizi konulan orman piknik masalarına minder konularak “VİP Lounge” yapılmış ve içine oturmak özel ücrete tabidir diye uyarı levhaları asılarak kesintisiz para kesme işine devam edilmiş…
Gölün karşı yakasına beton santrali gibi bir dev yapı dikip iki yaka arasında halat üzerinde telesiyej icat ederek adrenalin pompası yapmışlar.
Yani bir anlamda gölet babamızdan miras, biz de istediğimizi yaparız demişler.
İçine de pedalla giden plastik deniz bisikletleri konarak köyün sulama göletinin imha işlemine başlanmış…
Yolun üst kısmına doğru yürüdükçe ormanı koruma kanununun yerini orman kanunlarının aldığına tanık oluyorsunuz.
Ormanın içine onlarca VIP bungalov inşa ederek ormana dalmışlar.
Hani ormanlarda piknik yapmak bile yasaktı?
Adamlar natamam bir piknik alanını kiraladık diye işe başlamışlar göleti, dağı tepeyi işgal etmişler.
Köylü tarımsal sulama için göletimiz var diye umutlanmasın.
Konaklama fiyatlarını bilmiyorum ama arkalarını Araplara dayadıkları besbelli oluyor da arkalarını Araplara dayamanın tehlikesinden bihaber oldukları kesin görünüyor.
Uludağ veya Kent Ormanı için üç kuruş giriş parası ile bedava piknik masası, su, WC ve otopark hizmeti aldıkları halde laf edenler Dağyenice’ye nefes vermeye gitsinler.
Helalara bile kart okumalı turnike takarak parasız hacet gidermeyi yasaklamışlar.
Bursa’ya nefes aldıracak bir tesis diye atılan adımlar, böyle kafalara teslim edilince Dağyenice’nin nefesini kesmiş görünüyor.
Soru soralım dedim ama karga kartalı arıyor tamam dedi ve kartal basınla işim olmaz tamam dedi.
Ben bu kadar gördüm ve yazdım.
Sizler de önce Misi’de WC işini halledin, yanınıza bir şişe su alın ve oralarda bir dolaşın, yazdıklarımdan fazlasını göreceğinizden kuşkum yoktur.
Bir de reklam yapalım.
Ekim’de Melek Mosso orada nefesleri keserken, paralanıp gidecek