İnsanın anlam arayışı
"İnsanın Anlam Arayışı" kitabının yazarı Psikiyatrist Dr. Frankl ruhsal acılar çeken hastalarına bazen "Neden intihar etmiyorsunuz?" diye sorduğu zaman aldığı yanıtlardan kendi psikoterapi yaklaşımı olan logoterapiyi keşfetmesini sağlayan ilkelere ulaşır.
Nazi toplama kamplarında hayata tutunanlar ve intihar edenler!
Her şeyini kaybeden, bütün değerleri yok edilen, en acımasız şartlara maruz bırakılanların olduğu her an, her saat imha edilmeyi bekleyenlerin, intiharların, keyfi öldürmelerin, işkencelerin ve zayıf, hasta düşenlerin banyo süsü verilmiş gaz odalarında topluca katledilerek fırınlarda yakıldığı Nazi toplama kamplarında ruhsal, bedensel ve zihinsel yönden sağlıklı kalmanın mucize olduğu ortamlardan sağ çıkmayı başaran Dr. Frankıl bu insanlık dışı vahşi ortamda yaşamayı bir deneyime dönüştürme fırsatı olarak görür. Bu durumu bir amaç olarak tanımlayarak hayatına bir anlam katar.
Onun kitabında tasvir ettiği Nazi toplama kampının, tüm dünyayı bir hapishane olarak kavramamızı sağlayan bir benzetme içine girer. Ve buradan insanı insan yapan şeyin insanı anlam (logo) bulma çabasında olan bir varlık olarak görür.
Dr. Frankl "Gerçekten ihtiyaç duyulan şey, yaşama yönelik tutumumuzdaki temel değişmeydi. Yaşamdan ne beklediğimizin gerçekten önemli olmadığını, asıl önemli olan şeyin yaşamın bizden ne beklediği olduğunu öğrenmemiz ve dahası mutsuz insanlara öğretmemiz gerekiyordu. Yaşamın anlamı hakkında sorular sormayı bırakmamız bunun yerine kendimizi yaşam tarafından her gün her saat sorgulanan birileri olarak düşünmemiz gerekirdi. Yanıtımızın konuşma ya da meditasyon değil, doğru eylemden ve doğru yaşam biçiminden oluşması gerekiyordu. Nihai anlamda yaşam, sorunlara doğru çözümler bulmak ve her birey için kesintisiz olarak koyduğu görevleri yerine getirme sorumluluğunu bulmak anlamına gelir" der.
Yani insanın uğruna yaşayacağı bir şeye ihtiyaç duyması onun hayata tutunmasını sağlayandır.
Yaşamak acı çekmektir.
Yaşamı sürdürmek ise, çekilen acıda anlam bulmaktır.
Eğer yaşamda bir amaç varsa, acıda, ölümde bir amaç vardır ancak hiç kimse bu amacın ne olduğunu bir başkasına söylemez. Yaşamak için bir nedeni olan kişinin tüm acılara dayanma gücü artar.
Bu anlamda hayatın en zor, en dayanılmaz olduğu anlarda danışmanlar, hastalarında her şeye rağmen yaşam karşısında sorumlu olduğu duygusunu uyandırabilmesini önemser. Mutluluk ve başarı ne kadar amaç haline getirilirse kaçırma ihtimali bir o kadar artar. Mutluluk ve başarının hedeflenmesi yerine hayatın anlamına uygun yapmak istediklerimiz için elimizden gelenin en iyisini zevk ile yapmamız süreçte mutlu ve başarılı olmamızı sağlayacaktır.
Dayanılmaz zorluklar karşısında "Neden intihar etmiyorsunuz?" sorusunun cevabı hayata verilen anlamdadır, sorumluluktadır ve bu amaca yönelik yaşama arzusundadır.
Yaşamdan ne beklediğimiz değil, yaşamın bizden ne beklediğine odaklanmak yaşama bizi daha sıkı bağlıyordu. Beklentilere yönelik yaşamda mutsuz olma ve hayatın anlamını kaybetme kaçınılmazdı. Bu anlamda insanların yardımsever olması dayanışmacı ve paylaşımcı olması onları daha mutlu edecekti. Çünkü hayatın inisiyatifini daha çok almaya başlıyordunuz.
İhtiyaç duyulmak ihtiyacımız
Her gün kavganın eksik olmadığı azılı suçluların olduğu hapishaneye yeni atanan müdür onları nasıl yola getirdiğini hatıralarında anlatır:
"Onların neler bildiklerini tespit ettirdim ve her birine faydalı bir iş yaptırmak imkanını aradım. Ör: Ellerinden marangozluk gelenleri çağırdım ve hapishane bütçesinin azlığından bahsederek kırık masa, iskemle, dolap, döşeme, ahşap ne kadar eşya varsa aralarında iş bölümü yaparak tamir etmelerini kendilerinden istedim. Ve onlara ihtiyacım olduğunu belirttim.
Çok değil aradan bir hafta geçmeden hapishane tam bir atölyeye dönüştü.
Artık insanlar daha mutlu, daha hoşgörülü ve birbirlerine karşı daha nezaketle davranmaya başlamışlardı.
O kavgalardan huysuzluklardan eser kalmamıştı. Onlar artık ruhsal, duygusal, zihinsel ve bedensel olarak daha sağlıklı olmuşlardı. Onlar, kavga eden "azılı" diye tanımlananlar kavga ettikleriyle yardımlaşmışlar, bir amaca endekslenmişler, faydalı olmanın mutluluğu onları rehabilite etmişti."
Yardım severlik mutluluğu
Bir grup insana bir miktar para verilir ve onlara "Bu verdiğimiz parayla kendinize istediğiniz hediyeyi alın" denir.
Başka bir grup insana yine aynı miktar para verilir ve onlara da "Bu verdiğimiz parayla sevdiğiniz, değer verdiğiniz bir insana hediye alın" denir.
Alışveriş sonrasında birebir görüşmelerde kendisi için değil, sevdiği ve değer verdiği insanlar için hediye alanların çok daha mutlu oldukları gözlemlenir.
Bu duruma "yardım severlik mutluluğu" denir.
Sosyal projelerde yer alanlara dikkat edin, onlar oldukça canlı, dışa dönük ve mutlu insandırlar.
En mutsuz olanlarımız ise diğer insanlardan beklenti içinde olanlar, eşya, makam mevki peşinde koşanlar.
Onca şatafatlı yaşamlarına, en üst makamlara gelmelerine rağmen, kendileri ve çevreleri ile sürekli kavga içinde olanlardan bahsedebiliriz. Ayrıca oldukça mütevazı, sade, sıradan, huzurlu hayatları ile kendisiyle ve çevresiyle barışık olanlardan da bahsedebiliriz.
İnsanın anlam arayışı, ihtiyaç duyulma ihtiyacı ve yardım severlik mutluluğu başlığı ile yazılanlar, insanın doğasına uygun yaşamasının, kendisinin farkına varmasını sağlar ve onu mutlu edecek şeylerdir.
Meyve ağacının meyvesi kendisi için değildi.
İnsanın meyvesi ise onun emeğiydi.