Türkiye'de...
Denizler hem içerden hem dışardan bitirildikten sonra,
Akarsular kimyasallar ile zehir aktıktan sonra,
Göller fosseptik çukuruna döndükten sonra,
Balıklar ölüp sularda canlı kalmadıktan sonra,
Balıkçıllar, Flamingolar kitlesel olarak öldükten sonra,
Çakma HES'ler, madenler ile doğanın dengesini bozduktan sonra,
Ormanları turizm ya da tarla açmak için yaktıktan sonra,
Olaylara müdahale edemeyen ama bol yorum yapan kurumlara BAKANLIK denir.
Bu olaylara sel, deprem, yangın gibi önceden tedbir alınarak önlenebilir vakaları zamanında göremeyen ama olaydan sonra televizyonlarda şakıyan kişilere de BAKAN denir.
Bu kurumlar büyük binalarda lebaleb dolu personelle, harcadıkları büyük bütçelerle, halka hizmetin yapılmaması gerektiğini çok iyi bilirler ve uygularlar.
Tarım Bakanı ithal tarım ürünleri ile gurur duyuyor.
Oysa kırk yıl önce kendine yeten üç beş ülkeden biriydik.
Ekonomi ve Hazine Bakanı, bankalar destek kredisi veriyor diyor.
Oysa bankalar işleri yolunda kurumlara zorla kredi vererek, döviz aldırarak ülke ekonomisini sırtından hançerliyor.
Bizi bütün bu dertlere duçar edenlerin onlar olduğunu sanmayın.
Bütün sorumluluk bizdedir.
Çünkü pazarda domatesi, biberi, salatalığı, karpuzu, kavunu, seçmeden almayan; seçtirmeyen pazarcı ile kavga eden bizler, milletvekili seçerken aynı özeni göstermiyoruz.