Bir çiftin ebediyen beraber yaşama isteklerini akraba, tanıdık ve dostları ile birlikte kutladıkları eğlence biçimidir düğünler.
Dünyanın her yerinde farklı kültürlerde, farklı şekilde gerçekleşse de ortak yönleri çiftlerin artık birbirlerine ait olduğu ve kök ailelerin (eşlerin anne baba vb) mutlulukları yansıtılır.
Düğünlerimizde yani yaşadığımız en mutlu günlerimize akraba eş ve dostlarımızın tanık olmasını isteriz.
"Kimler geldi, kimler gelmedi, kimler nasıl kutladı, nasıl davrandı, kimler neden katılamadı, katılamasa da tebrik etti mi etmedi mi?" bir bir zihinlere kaydedilir.
Aynı beklenti acı kaybımızın yaşandığı cenazelerimiz içinde geçerlidir.
Yüzlerce katılanın arasında "katılabilecek iken katılmasına önem verdiğimiz neden katılmadı, arayabilecekken neden aramadı?" diye düşünürüz ve herkesin, her davranışın, farkına varılır ve unutulmazlara yazılır.
Paylaşılan mutlulukların arttığı ve acıların azaldığı bilinir.
Düğünler, törenler aynı zamanda vedalaşma günleridir.
Evlilik için yapılan düğünler ile yeni hayata merhaba derken, bekarlığa veda edilir.
Ölüm nedeniyle tutulan yas ve yapılan tören vedalaşmadır.
Acı içe atılmamalı yapılan anma etkinliği ile yaşanmalıdır.
Mezuniyet töreni ile öğrencilik hayatına veda edilir, meslek yaşamına adım atılır.
Sünnet düğünü ile çocukluğa veda edilir, erkekliğe adım atılır.
Vedalaşmalar yaşanmasaydı, vedalaşamadıklarımızın esiri olurduk.
İnsanlar bedensel ve ruhsal olduğu kadar sosyal varlıktırlar.
Paylaşımlar ve vedalaşmalar sayesinde sosyal iyi oluş içine girerken, ruhumuz iyileşir ve var oluşu yaşarız.
İnsanlığın başlangıcından bugüne kadar geçen zaman Dünya tarihi vedalaşma tarihidir.
Tekerleğin icadı, toprağın işlenmesi, hayvanın evcilleştirilmesi ve son döneme ilişkin bilişim çağının başlangıcı ile oluşan köklü değişimler toplumsal hayatta yepyeni başlangıçlara neden olurken, eski hayata veda edilir.
Ve kısa bir öykü
Kız, baba evinden ayrılırken gözyaşlarına boğulur; hüngür, hüngür ağlamaya başlar! Çok sevdiği kızını böyle gözleri yaşlı gören baba yüreği dayanamaz, "Kızım bu evlilik sana zor gelecek istersen gel vazgeç bu işten" der. Taze gelin babasının bu sözlerinden sonra gözyaşlarını siler ve "Yok babacığım ben hem ağlar, hem giderim" der.
Hem ağlanan, hem gidilen evlilik düğünleri, hem kök aileye, bekarlığa veda hem de sevgiliye kavuşma günleridir.
Türk kültüründe düğünler
Türklerde düğün, yeni bir ev açma, aynı zamanda soyun devamı anlamına da gelmektedir. Dolayısıyla aile önemli bir görevi de yerine getirmiş olur.
Ailenin oluşumundaki ilk adım olarak görülen düğünlerimiz ise, eğlence kültürünün bir öğesi olmasının yanı sıra, aileye giden bir yolun başlangıcı olduğu için önemli görülmüş, bu yüzden bazı düğünlerde dini uygulamalar da görülmüştür.
Dini uygulamaların yapıldığı bu tarz etkinlikler mevlidli düğün olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu sebeple düğünlere yalnız bir eğlence gözüyle bakılmamıştır.
Eğlence içinde geçen düğünlerimizde her sınıftan insanlar bir araya gelebilmektedirler.
Baharın gelişini müjdeleyen nevruz kutlamalarında bir araya gelen Türkler, yine düğünler ile aralarındaki ilişkileri güçlendirirler.
Gerek Türk, gerekse diğer uluslarda aile bağlarının zayıflaması nedeniyle daha rahat asimile olurlarken devlet kurabilme yeteneklerini de kaybederler.
İsrail oğullarının binlerce yıl devlet kuramadan varlığını devam ettirebilmeleri ve sonrasında ulus devlet olabilmelerinin temelinde aile bağlarının güçlü bir şekilde devam etmesi en temel kriterdir.
4000 yıllık geçmişi olan evlilik kurumu ve düğünlerin Türk ve diğer toplumlarda oldukça önemli yere sahip olduğu anlaşılır.
Ve bir teşekkür yazısı:
10 Temmuz'da, Berru ile Umur'un düğününe katılarak bizleri onurlandıran, arayıp soran ve tebrik eden eş, dost ve akrabalara çok ederiz.
Ayrıca düğünümüze katılarak bizlere şeref veren lifebursa.com Genel Yayın Yönetmenimiz Sn. Osman Sayın Gürçay Beyefendi ve muhterem eşi Hatice Gürçay Hanımefendi'ye ve lifebursa.com muhabiri Sn. Büşra Ekim hanımefendiye Güleç ailesi olarak çok teşekkür ederiz.