Eylül'e yetişemeyince biz de Ekim'de yaz tatili yapalım bakalım ne olacak dedik ve dostlarla birlikte Datça'ya niyet ettik.
Bursalıların üs kurduğu Datça Billurkent'te kendimize yer bulamayınca, çevrede dostlara yakın olmak için temiz çarşaf, kireç badana ve sineksiz bir oda aramaya başladık.
Bir telefon numarası ile başlayan ACROTER SPA otel hikâyesi bana hayatımın en güzel tatillerinden birini yaşattı.
Bir dostum bana Datça'da Bursalı Nejat beyin oteli var dedi ve telefonunu verdi.
Hemen arayıp "Selam arkadaş ben temiz çarşaflı bir oda arıyorum" dedim
Ve üstüne de "Billurkent'e yakın olursa tadından yenmez" diye ekledim.
Nejat bey "Osman bey! Bizim otelimiz, Billurkent'e iki dakika ve HD dört yıldızlıdır" cevabını verdi.
Ben işte buuu demeye kalmadan...
"Amaaa 30 Eylül'de otelimizi müşteriye kapatıyoruz." diye ekledi.
Ben ağlamaklı bir sesle sağlık olsun derken, laf olsun diye belki de tanışıyoruz kelamını ettim.
Bana "Osman bey! Biz zaten FACEBOOK tan arkadaşız" deyip ardından ekran görüntüsünü atınca profil fotoğrafında yeşil beyaz formasını gördüm ve üzüntüm daha da arttı.
"Bana bir saat izin verim size döneceğiz" dediğini hayra yordum ve umutla bekledim.
Bir saat kadar sonra otel müdürü olduğunu öğrendiğim Türker bey aradı ve bana istersek oda kahvaltı şeklinde bizi ağırlayabileceklerini söylediğinde düşünmeden kabul dedim.
ACROTER SPA otele vardığımda beklediğimden çok daha güzel bir tesis karşımızdaydı.
Otelin tek resmi konuğu olarak görevli Sevgili Sinan kardeşim tarafından karşılandık ve hem deniz, hem havuz, hem adalar, hem de Datça manzaralı odamıza yerleştik.
Bir dört yıldızlı otelde olması gerekenlerden bir fazlası olan odanın balkon keyfini yaşadık.
Songül Hanım sabah kahvaltısını kaçta hazır olmasını istediğimizi sordu.
Sabah kahvaltıya inince otelin tek müşterisi olduğumuzu gördük.
Başka bir deyişle bu tatil için çok ucuz fiyata kendimize otel kapatmıştım.
Oteldeki çalışanlar bir şey isteyelim diye gözümüzün içine bakıyorlardı.
Tek başına havuz başı kahvaltısı ve ardından yine bütün iskele ve pavilon denilen güneşlikli minderli localar sadece bizim için bekliyordu.
Bu arada Nejat Çölek beyle tanıştık. Bursaspor'da yöneticilik yapmış, tekstil dikiş makineleri ve parçaları ithal eden başarılı bir iş insanı olduğunu öğrendim.
Bize iyi tatiller diledi ben de durumu bir kez daha anlattım bizim için yapılan bu farkındalık için teşekkür ettim.
İleriki günlerde arkadaşlara akşam yemeği için bir program yapabilir miyiz diye sorduğumda elbette balık yaparız dedi.
Türker bey kişi başı rakamı söyleyince balığı kendisi tutsa çiğ olarak bu rakama vermez diye düşündük.
Ve Türk sanat müziği eşliğinde harika bir akşam yemeği yedik.
Havalar mevsim gereği erken kararma dışında muhteşemdi.
Deniz seçimini bir gün Kargı koyu olmak üzere otelin plajından yana kullandık.
Havuz mu?
Öyle bir deniz varken, havuzu sadece balkondan görmek yetiyordu.
Selimiye'ye giderken içimiz yandı...
Bir gün Selimiye'ye gitmeye karar verdik. Datça'da balık aşıran ve kayık aşıran mevkiini geçtikten sonra yangın sonrası canlı gördüklerimiz ekrandan korku filmi izlemeye benzemiyordu.
Cennet ile Cehennem
Yaşam ile ölüm yan yana idi
Ve seçimi sen yapıyorsun.
Eğer çevre duyarlılığın varsa, çöp, cam, şişe kırıp atmıyorsan biraz da şansın varsa her yer cennetti.
Bişi olmaz yaa diyerek şişeyi nişan tahtası yapanların eseri ölüm ve cehennem olarak karşımızdaydı.
İnanın televizyonlarda hem de yangın anında izlediğimiz görüntüler, bu orman mezarlığını yakından ve canlı görmek kadar acı vermemişti.
Yangın sonrası Marmaris... pic.twitter.com/UvRrGenZKu
-- Lifebursacom (@Lifebursacom16) October 14, 2021
O yaktı, bu yaktı diye ortalığı karıştırmaya kalkan ajan provokatörlere inanmayın.
O ormanları o, bu değil biz yaktık!
Şehir içinde ya da uzun yolda giderken izleyin.
Aracının camını açarak sigara külünü hatta yanan izmaritini atan onlarca erkek ya da kadın sürücü göreceksiniz.
Ruhları kirli, bedenleri pis kişilerin araçlarının içi temiz kalsın diye bu çöpleri atanlardır ormanları yakanlar...
Selimiye'de gördüğümüz mavi cennet bile gördüklerimizin hüznünü atlatmaya yetmedi.
Seneye yangın mevsimidir olur demeyelim ve ormanlarımıza sahip çıkalım.
Sayılı günler çabuk biter hesabı konakladığımız güzelim ACROTER den ayrılırken, grup arkadaşlarımızla seneye mutlaka burada ama bu sefer Eylül'de diye sözleştik.
Bir Bursalı olarak, Bursalı başarılı bir girişimcinin tatil cennetinde geçirdiğimiz bize özel altı günü unutmayacağım.
Elbette yol ve tatil arkadaşlarım Celalettin Erdönmez , Torres , Bülent Öztürk ve eşlerini de unutmayacağım.
Başta bu cennetin mimarı Nejat Çölek dostum olmak üzere Türker müdürüm , Songül ve benim her sorunuma hızır gibi yetişen adamım Sinan'a çok teşekkür ediyorum.