Dünyanın en karlı işi sermayesi gayri ciddi vaatlerle, medya üzerinden reklam bombardımanı yaparak algı operasyonu ile umut ticaretidir.

Kumpas şöyle kurulur.

Başlangıçta muhtemelen kiralık son model spor otomobillerle, tanınmış suratlarla, tanınmış mekânlarda pozlar servis edilir.

Kısa zamanda oluşuveren bu zenginliğin kaynağı dahice bir zekanın ürünü olarak doğru zamanda doğru yatırım olduğu satır aralarında anlatılır.

Oltaya sisteme borç harçta olsa herkesin bulabileceği 1000 USD yatırarak üç beş ayda nasıl lüks otomobil sahibi olunduğu yemini takıp dereye attıktan sonra zokayı yutanları saymakla bitiremezsiniz.

Paralar sisteme dere gibi akmaya başlar ve bu zenginlik kişiyi baştan çıkarır. 

Benim halkım inanır.

Siyasetçiye inanır, sahte imama inanır, sahte şeyhe inanır, sahte Müteahhit’ e inanır, sahte yatırımcıya inanır.

Çünkü sorgulama zahmetinde bulunmaz.

Mesafenin kısa, ödülün büyük olduğu bir yarışta her türlü numaranın olabileceği prensibini bilir ama kendi uygulamaz.

Bunun onlarca çeşidini yaşadık ama dolandırılmaya bir türlü doyamadık.

Her seferinde yerdeki muz kabuğunu görüyoruz ama basıp düşmekten vazgeçmiyoruz.

Bankalar battı yetmedi.

Bankerler battı yetmedi.

Borsa dünyada yatırım, bizde kumar oldu yetmedi.

Keriz silkelemek ekonomik tabir oldu yetmedi.

Umut satıp parayı kapıp kaçan yapsatçılar yetmedi.

Bir daireyi temelden on kişiye satan emlak ofisleri yetmedi.

Bir garip Memedin Çiftlikbank oyunundan soyduğu köylüler yetmedi.

Kripto para sihirbazlarının milyar dolarlarla kaçması yetmedi.

Yöntem değişiyor ama sistem değişmiyor.

Her fırsatta ve her koşulda oltayı atanlarla,  yemi yutanlar bellidir.

Gelelim emlak üzerinden oynanan son numaraya;

Devlet internet üzerinden çoğunun imarı olmayan hazine arazilerini açık artırmaya çıkarıp satıyor.

En çok parayı veren araziyi alıyor ve devletin kasasına satılabilecek en uygun bedelle para giriyor.

Yatırım amaçlı olarak arazi satın alan için bir sıkıntı yok.

Bundan sonra “ DÜNYADA MEKÂN AHİRETTE İMAN ” inancı körükleniyor ve birçok arazi aslında yasal olmayan ve cezai müeyyidesi olan sözde “hisseli parsellere” bölünerek satış vaadi sözleşmeleri ile millete TİNy HOUSE ya da HOBİ arsaları olarak yüz katı ile satılıyor.

Küçük umutlarınız olduğu için küçük düşünüyorsunuz.

Bir konteyner koyarım, sonra yavaş yavaş büyütürüm sonunda imar affı ve biraz ceza ile ev sahibi olurum diyorsunuz.

Sosyal Medya bu reklamlarla doldu.

Arsa görüntüleri lebi derya ama gidip gerçekte denizden kilometre uzakta ve  denizi görmüyor.

Satılıyor derken benim halkım eline tapu falan almadan ve bütün delikleri satıcıya dönük olarak yazılan helvacı kağıdından ibaret satış vaadi sözleşmesi ile paraları basıyor.

Size öyle bir sunum yapılıyor ki; kendinizden geçiyorsunuz, dünyada cennete sahip olduğunu düşünüp, pazarladıkları umudu pamuklara sarıp eve götürdüğünüz gibi, yeni kurbanlar bulmak için onların fahri satış temsilcisi oluyorsunuz.

Oysa elde tapu yok.

Yerde imar yok.

Adam paraları toplayıp hadi ben kaçtım derse başvurulacak merci yok.

Geri dönerken yatacağı günleri bile hesaplatıp, kendini yakalatıyor.

Ev, arsa alacak parası olmayanlar, aklı başında bir kooperatif ile yola devam etmek yerine kısa mesafede büyük ödül peşine düşüyorlar.

Bu tür satışların ve reklamların durdurulması devletin asli görevidir.

Devlet, 1970’lerde hisseli parsel satışları plansız şehirleşmenin en önemli hastalığı olduğu bilindiği halde elli yıl sonra böyle bir hileye alet olmamalıdır.

Bu sorun gerçek inşaat, emlak ve tarım sektörüne büyük zarar verirken, kentsel dönüşüm hamlelerine darbe vurmaktadır.

Bu düzende vurgunu yapanlar abat olup futbol takımı satın alırken, vurgunu yiyen de yine vatandaş olmaktadır.