Merhaba sevgili okurlar,
Ülke ekonomimizin sorunları ile boğuşmaktan küresel ekonomiden habersiz yaşayan bir ülkeyiz. Gerçi bu yeni bir şey değil bizim için. Dövizin düşmesi borsanın çıkması ile ülke ekonomisinin kurtulduğunu kendimize pusula yapmışız. Dibimizde ya da elin Amerika’sında ne olduğunun da çok bir önemi yok.
Genetiğimize öyle işlemişler. Bir lokma bir hırka. Sorma, sorgulama. Yola devam.
Dur yahu!
Nereden çıktı diyeceksiniz daha yazı başlar başlamaz gömdün bizi diye …
Takip ettiğim site uygulamalarından birinden gece bir uyarı geldi. “ABD Temsilciler Meclisi ve Senato, mali yıl bitimine neredeyse 1 saat kala anlaşmaya vardı. Federal hükümet kapanmıyor. ABD hükümetine 17 Kasım tarihine kadar nefes aldırdı.” diye.
Şimdi diyeceksiniz haliyle. “Bize ne?”
Öyle değil işte. Şuna hem fikirim bizim ekonomimizi direk etkileyecek bir unsur olmayabilir. Sonuçta federal hükümetleri kapanmış olsaydı ABD kamu çalışanları öncelikli olarak etkilenecekti ve bu durum kamusal işleyişleri yavaşlatacaktı. Ancak uzun süredir kapanma stresini de üzerinde taşıyan ABD endeksleri zaten faiz baskısı altında satış ağırlıklı ilerlerken bir dayakta buradan yiyecekti. O dayak yedikçe diğer ülke endeksleri de rüzgarından nasipleneceklerdi.
Sonra aklıma başka bir şey geldi gece gece. Ekonominin sürekli siyasetin güdümünde kalıp oradan oraya savrulması. Siz isterseniz yatırımcı olun isterseniz seyreden siyasi aktörlerin verdiği her karar sizi ve gerçekleştirmeye çalıştığınız hayallerinizi bir uçtan bir uca dağıtıyor. Bunun için bir şey yapmanıza da gerek yok. Siyasi çekişmelerin; verilen ama tutulmayan vaatlerin içinde kalmanız yeterli.
Bak şimdi bunu da düşününce başka bir şey daha aklıma geldi.
Dedim anlaşılan uyku haram bu gece.
Geçtiğimiz pazar günü katıldığım bir genel kurul. Bu satırları okuyanlar arasında mağdur olanlar muhakkak vardır. Buna eminim. Çünkü EYT’liler nasıl ise bu grupta sesini sonuna kadar duyurmak isteyen ve seçim dönemi meydanlarda söylenen vaatlerden mağdur olan bir grup.
Staj ve Çıraklık Sigortası Mağdurları.
İlk Genel Kurullarına katılana kadar durumun sadece haberdarıydım. Ve bildiğim aynı siyaset havuzu içinde yıllarca söylenen vaatlerden öteye de gidemeyen yaratılmış mağduriyet.
Durum yeni değil yani. 1980 yıllara kadar uzanıyor. Meslek liselerinde zorunlu staj ile başlayan iş akdi ve SGK girişi yapılmış bu insanlar atölye ve fabrikalarda çalışırken devletin onlara sağlayacağı imkanlarında farkında işe başlıyorlar. Çünkü SGK girişleri başladığında hayırlı olsun deyip sırtları okşanıyor ellerine de o pembe renkli SGK giriş kartı da veriliyor. Buraya kadar her şey normal.
Okul yaşlarında emeklilik hayali kurmak zor olur ama ben eminim bu kadar insanın annesi babası o günlerde, çocuklarının SGK girişi yapıldığında onlar yerine bu hayalleri tebessümle kuruyorlardı.
Buraya kadar her şey normal gözüküyor. Bu arada kısa vadeli ve uzun vadeli sigorta ayrımı devreye giriyor tabi. 2000’li yıllara kadar ilk işe giriş tarihi sistemlerde gözükürken bir anda ikinci bir tarih ile bu insanların ortalama 6 yılı “PÜFFF” denilerek kayboluyor.
Bu insanların elinden bir anda 6 yılları yokmuş gibi çöpe atılıyor. O öğrencilik dönemlerinde mesleklerini yerine getirmeye çalışırken ölenler, uzuvlarını kaybedenler yokmuş gibi.
Devletin verdiği sözlere güvenerek yola çıktıkları için mağdur oluyorlar. Son seçim sırasında da o tatlı vaatler yine tekrar ediliyor haliyle ama sonuç malum. Katıldığım o genel kurul da senelerce duydukları güvenin ne kadar boşa gittiğini anlatan bakışları gördüm. Haklı seslerini sonuna kadar dile getireceklerinin kararlılığına şahit oldum. Güven denilen kavramın bu ülke de ne kadar bıçak sırtı olduğuna bir kez daha inandım.
Güven ekonominin ana unsuru iken, bu ekonominin temel bileşenleri giderek güvenini yitiriyor. En son emekli zammının inşallah a kaldığını da okuduğumda ekonominin seçime odaklı ilerlediği düşüncesi giderek aklıma kazındı. Bu arada son zamanlarda dikkatimi çeken bir konu da sanayi kesiminin de ekonomiye olan gelecek öngörülerini kaybettiği yönünde. İyi olduklarına inandığım ekonomi kurmay kadrosuna rağmen bazı noktalar insanı sürekli düşündürüyor. Siyasetin hala Demokles’in kılıcı gibi üzerlerinde gezdiğini düşünüyorum.
Gece gece neleri düşünüyorum. Uykum zaten kaçtı. Tam kendime bir kadeh bir şey mi içsem sorusu geliyor bir haber daha telefona.
Alkole zam yolda.
Telefonu fırlatsam öğrenci değilim tarihi fırsattan da yararlanamam. Durduk yere zarar