Gidelim diyorum bazen gidelim!
Yol bizi nereye götürürse oraya gidelim…
Yollar mı uzun yoksa düşünceler mi diyorum sonra.
Yol biter düşünce bitmez,
Nereye gidersen düşüncelerin de seninle gider.
Kuyruklu yıldızın olur gün ortasında;
Mahmur, mağrur, buruk bir rüzgarla…
Bazen bir şarkı eşlik eder; 
Sızılı, içten ve sadık…
En çokta seni anlayan.
Bir türkü pelesenk olur diline;
duyguların boğum boğum, yere göğe sığamazsın.
Akşam olup ufka düşer güneş,
Yol boyunca birer birer barikat kurar hasretler, 
Kimi uzak, kimi ulaşılmaz özlemlerin cenderesi,
Beklemekle geçen bir ömrün sancısı gibidir akşam üzerleri.
Dayarsın sırtını duvara, dalarsın batan güneşin hatırına,
Bir türkü daha tutturursun;
Kentlere sığmayan yüreğini şiire sığdırırsın…
Her zaman üç kişiyi sayarsın yaşanmışlıkların hesabına,
Ben kendim ve yalnızlığım der yine sabahı karşılarsın.
Düşelim yollara yollara derken; varmak istediğin yere türküler gitmeden götürüyor, Anadolu’yu karış karış gezdiriyor, uzağı yakın ediyor.
Gitmeden vardığın, görmeden yaşadığın yerleri, roman gibi uzun uzun anlatmak istersin, bazen bir sayfaya dökersin.
Bazen bir kaç mısra ya sığdırırsın, bazen tek bir cümle anlatmaya yeterlidir,
bazen de susup dinleyerek anlatırsın türkülerle…
Öyle ya da böyle anlatırsın demek istediklerini.


İnsan söyleyemedikleriyle dile getiremedikleriyle insandır. Söylenmeyeni dillendiren, dillenmeyeni hissettirendir türküler… Aynı dili konuştuğunda benimser oraya ait olduğunu hissedersin.
Bilirsin ki seni duyacak birileri var ve kopamayacağın yerdesindir.
Kimi türkü de ruhun adanır birine, kiminde bedenin sahiplenir varmak istediğin yeri,

ne kadar kendin kalırsan o kadar güven duygusu verir ve yalnız olmadığını hissedersin türkülerde.

Saza dokunan eller aslında yüreğe dokunur, ağlamayı bilmeyenlerin acısını dışa vurur.
"Garibin hikayesini dinlemek için yine bir garip kulağı gerek" der Mevlana.
Zira hayata aynı açıdan bakanlar değil, aynı acıdan bakanlar anlaşabilir.
Mesele, onu görebilmekte duyabilmekte.
Çiçeği dalından koparmadan koklamaktır türkü,
yaratılanı yaratandan ötürü sevmektir türkü,
doğayı incitmeden, toprak anaya emek vermektir türkü,
bir kadının kalbini görmek, bağrındaki kutsallığı ana oluşunda hissetmektir türkü,
çocukların gözyaşlarına cıvıltılarına tanık olmaktır türkü.
Türküleri en iyi anlayan ise candır canandır…
Türkülerde lüks evler arabalar yok, zenginlik şatafat yok, kibir yok öfke yok kavga yok, aşk var özlem var, gurbet var memleket var.

’’Ana, baba, kardeş, evlat var, yar var.’’
Dostu çağırır, sılaya gözyaşı döktürür.
Türkülerde edep var, sevgi saygı hoşgörü var, saflık duruluk var, doğallık var hüzün keder var, gözyaşı kahkaha var.
Ahlaki değerleri meşhur olunca bozmayandır türküler!
Anlatılmak isteneni anlamak, anladığını aktarabilmek insanoğlunun var olma sebebidir. İnsan olmanın erdemini insan olarak kalabilmenin gayesini her defasında öğretendir türküler…
Dalıp giden insanlar olduk; çayın demine, yağmurun sesine, şarkıların diline, insanın iyisine hasret!
Eksikliğini çektiğimiz ama varlığının kıymetini bilmediğimiz her şeyi şarkılarda türkülerde bulabiliriz.
‘’Özgür hayatın gizli öznesidir.’’

Güçlü bir his aidiyet hissidir.
Bağımlılıktan ziyade bağlılık söz konusudur türküler.

En güzel aidiyet ise ‘’aşktır.’’ Müzik Tanrı ile insan arasında ki aşktır, sohbettir.Tanrı'ya yakarıştır duadır, dilektir.
İnsan bıkmaz mı söylemekten dinlemekten dediğimiz şarkılar türküler var…
İnsanların sizin için endişelenmesini hatta yeri geldiğinde sizi size anlatmasını duyarsınız müzikte.
Şarkı söylerken sizi seven herkesin gülüşünü görebilirsiniz
Asık surat kahrederken, gülüşünü gördükleriniz insanı beşinci mevsime sürükler…
Tertemiz çiçek gibi insanın ruhunu arındıran dünyayı tekrar tekrar yaşanılır kılan taptaze mevsimlere…
Kendileme sürecidir şarkılar, eklediklerinizle çıkardıklarınızla ve yaşadıklarınızla…
Müziğin hayatı olumlu yönde değiştirdiğine ve motivasyon sağladığına inanan ‘’Yurt Ezgileri Topluluğu’’
Bu dağların bu ellerin bir farkı var;
bu yerlere bu topraklara bizler sahibiz. 


Bu türküler bize nasip bize emanettir,
''Yeşil - Beyaz'' Bursa'nın doğasıyız,
''Kırmızı - Beyaz'' Anadolu'nun rengarenk çiçekleriyiz, 
mavinin umuda koştuğu tek tek, çeşit çeşit her birimiz birer türküyüz yakarışı ve duasıyla;


27 Haziran 2022 Akşamı Şarkı-Türkü konseptinde sezonun son konserini Bursa Nazım Hikmet Kültür Evi'nde gerçekleştirdi.
Aynur Aydın'ın sunduğu konser Koro eşliğinde: Bestesi Sadettin Kaynak’a, Güftesi Karacaoğlan’a ait Segâh Makamında ''İncecikten Bir Kar Yağar'' şarkısıyla başlayıp yaz günü yâre seslenip yüreklere lapa lapa kar yağdırdı. Devamında sevmek konusundaki değişmeyen yaratılışıyla, İlkbahar geldiğinde çevreye kokular yayan çiçekleri, gökte dizim dizim turnaları, kara kışta dondurucu soğukları en yalın haliyle anlatan Karacaoğlan’a ait ‘’İncecikten Bir Kar Yağar’’ Türküsünü Yunus Biçer seslendirdi.


Koro: Yine Sadettin Kaynak'ın hicaz makamında ki güzide eserini klarnetin de sitemiyle, yol uzun, gurbet acı dağlar var ara yerde diyerek ''Yadeller Aldı Beni'' şarkısını dertlendirdi.
O pek çok eseri halk tarafından bilinen, Türk Halk Müziği denildiğinde akla ilk gelen isimlerden birisidir. Azmini yitirmeden, aksine ismini altın harflerle yazdırdığı eserlerinden biri olan ‘’Güzelliğin On Para Etmez’’ türküsüyle Aşık Veysel’in duygularına tercüman oldu koronun Erkekler Topluluğu…


Koro: Mustafa Şimşek’e ait Söğüt türküsünü dumana söz bürünmüş de nasıl kırgınların sevdasına yetişmemiş kelimeler? Hem nasıl bilinir dert? ‘’Bir İncecik Duman Tüter’’ diyerek dinleyenleri mest etti. ‘’Bir Gemim Var Adalara Yaslanır’’ içinde gemi, efe sözleri geçse de güzel bir Ankara türküsü yankılandı. Bağlamında ‘’ Sana yazdıklarımı senden dinlemek ruhumu abat ederdi. Yüreğinden bir gram göndersen yüreğime yeterdi’’ dedi ve ‘’Gemi Kalkar Sulara Akar’’ türküsüyle Ayşe Albayrak ince, narin ama dokunaklı sesiyle kalbe dokundu.
Unutmak için sever mi insan ya da seven unutabilir mi?


Sevdiği, aşık olduğu kadın ile ne yaşamış ki böylesine karamsar bir şeyler yazmış diye düşünmeden edemiyor insan...Sanki yıllar sonra yolda karşılaşan iki eski sevgilinin
yüreğini susturan, başlarını öne gözlerini sineye eğdiren bir şarkı...
''Duydum ki Unutmuşsun Gözlerimin Rengini'' korodan dinlemek farklı bir hüzündü. Unutamayan isimlerden bir isimde Abdurrahim Karakoç. Sevgilinin birbiri için söyledikleri aynı kalır mı? Her şeyin ilacını zaman olarak sunmuş; beni değil zamanla kendini bile unutursun. Kimler kimleri unutmuyor, meyve bile dalında durmuyor, insan da bir şekilde unutacak. Herhalde o da öyle yaptı. ''Unutmak Kolay mı Deme'' türküsüyle o duygulara Şükrü Ergin ortak oldu dinleyenlere de o duyguyu hissettirdi.


Koro: ''Evlerinin Önü Lale Bağıdır'' diyerek Elazığ'a götürdü, oradan ''Karanfil Üzer Gider'' türküsüyle Kerkük'e doğru yol aldı.
Yine bir Kırşehir türküsü: Sazıyla sözüyle garipler içinde destan olan, doğallığını özünü yaşamı boyunca kaybetmemiş tam bir halk ozanına ait içli duygular... ''Bağışla Sevdiğim Hakkı Seversen'' Uğurcan Görürüm o içtenliği o hisleri yanık sesiyle öyle güzel yansıttı ki, o an Neşet Ertaş bir yerlerden çıkıp gelecek ''Aşk biterse yorulur insan, ben ne zaman ölürsem Neşet yoruldu desinler.'' ben sadece dinleniyorum, eserlerim hiç susmayacak hissiyatı oluştu.

Severken sevdiğin şarkılar vardır, dinlerken söylediğin gibi...
"Sevmek" kısa bir kelime ama uzun bir hikaye.
Delice bir tutku ve iyileşmeyen bir yara gibi...
Ne sevdalar biter ne şarkılar biter,
Ne sözler biter ne yazılan ne de sayfalar biter...
Tıpkı kalemin defteri sevdiği gibi. ''Gamzedeyim Deva Bulmam'' gibi...''Ayrılık Ateşten Bir Ok'' gibi...
Neriman Keskin ''Duygular hep insana hükmeder ama akıl duyguların hakimidir;
Susmak görmemek bazen de vazgeçmek demektir.
İnsanlar aklınla duyguların arasında neler olduğunu göremez!''
''Ayrıldım Güler miyim, Ayrılık Diler miyim'' Bir Türk klasiği: Acımızı eğlenerek söylüyoruz dedi.
'' Boyda Bosun Yoktur'' Veli Kanık'ın derleyip notaya aldığı İstanbul türküsü, sitem eden bir kadının yansıması...Saadettin Kaynak'ın annesi için yazdığı 'Leyla Bir Özge Can'dır' şarkısını koro seslendirirken, Neşet Ertaş'ın yaşadıklarını,
pişmanlıklarını, acılarını, hüsranla biten aşkını  ''Yazımı Kışa Çevirdin'' diyerek  Murat Ergenoğlu dile getirdi. 
Dağlar, tanıktır bu koşuya, bu orantısız güce… Dağ, dağ olalı utanmamıştır böyle. Başı dumanlı dağlar, dertli dağlar yanar ceylana, eyvah der ceylanlı kuzuya...Koro: ''Gova Gova İndirdiler Yazıya'' dedi ve zalimlere dem vurdu.
''Elmaların Yongası'' ilk duyduğum dakika da içimden findakka fıngırıdakka dememe neden olan ve kaşıkla daha bir lezzetli Konya türküsünü Ebru Karma söyleyerek titrete titrete türkünün hakkını verdi.
Konser son olarak hareketli ''Bir Dalda İki Elma'' türküsüyle Ankara'da nefes aldı, dinlendi, gönüllerde hoş bir seda bıraktı. Gidilen yollar yormadı, varılmak istenen yer huzurluydu, çünkü orada ''güven'' vardı, ''kıymet'' vardı. Mustafa Kemal Atatürk vardı, Laik Türkiye Cumhuriyeti vardı. Şansa denk geldim ama ne güzel bir denk geliş denen yerdi!

"İnsanlar gelir geçer, bıraktığı türküler nesilden nesile miras kalır."
Bizde türkü yakan gönülleri taşıyor, bıraktıkları mirası bizden sonrakilere aktarmaya gayret gösteriyoruz diyen Koristlerimiz:
Aylin Yalman, Vildan Atıcı, Ezgi Atıcı, Sultan Kaya, Haşime Yolcu, Elif Aydoğdu, Ayhan Aksu, Nuray Doğan, Meryem Kader, Evrim Şengül, Ercan Aktaş, Yılmaz Alpaslan, Zekeriya Öskan, Erhan Taşçıoğlu, Gıyasettin Atik, Sürmeli Selçuk Söğüt, Sergen Tortamiç, Ekrem Bayrak.

Türkülere konu olan hikayeleri notalarla buluşturan ve o duygulara ortak olan müzisyenlerimiz:
Bağlama: Yaşar Kemal Alim, Fatma Aktürk
Kaval: Veli Kenan Şimşek
Bas gitar: İlker Ermiş
Kabak kemane de: Ahmet Ali Çakır
Klarnet: Tarkan Zurna
Kanun: Cenk Samanlıoğlu
Keman: Feridun Kiviz
Ritim: Haydar Demir

Sen benim tellerime hangi notayı vuruyorsan,
Ben o makamdan inliyorum.
Notan acıysa sana ağıtım;
Vatan gibiyse tellerin Anadolu'yum.
Dağım, ırmağım, ovayım...
Güneşim, ayım, yıldızım...
Rüzgarım, bulutum, yağmurum...
Havayım, suyum, toprağım.
Baharda şen, yazda bereketim,
Hazanda hüzne sarılan, kışta sabredenim.
Yolum, yolcuyum, gurbetim,
Memleketim, bayrağım, halkım ben diyen, yaşamını müzikle taçlandırmış usta elleriyle bağlamasına sarılan ve dünyayı Van Gogh gibi gören Yaşar Kemal Alim'e hürmetle teşekkür ediyorum.
Aydınlık yolların sanattan geçtiğine inanan, sanatı ve sanatçıyı her daim destekleyen Bursa/ Nilüfer Belediyesine teşekkürü, minneti borç biliyor şükranlarımı sunuyorum. Türkü umursamaktır ve sevgiye aittir. umursadığınız sevgiler kadar yaşayın...
Türkü bitti, saz sustu. Ne var ki ses susmadı. Dağ dağ, koyak koyak, köy köy dolaşmaya devam edeceğiz...Şarkılarda, türkülerde tekrar buluşmak ümidimle. 
Yalnızım deme; sen varsın ya!
Kendini sev, hayatı sev, kainatı sev; sevmeyi sev, neyi seversen yeter ki sev...
Bir türkü söyle ve yürü!
Sevgi dolu yüreğin rehberin olsun.
''Şükürler olsun biz kavuştuk'' diyene dek, gönlünüzle kalın, sağlıkla kalın, müzikle kalın...

Gözünüzden ışık, dilinizden türkü eksilmesin.