Dünyanın jandarması, insanlığın kötü adamı, bütün fenalıkların anası dediğimiz ABD’den demokrasi dersi almak çok ağırıma gitti.
Sabahın seher vaktinde
Bloomberg HT TV kanalını açtığımda gözlerime inanamadım.
Bill Clinton ile Oğul
Bush gençlerin karşında kendi dönemleri ile ilgili sorulara cevap vererek açıklamalar yapıyorlardı.
Birbirlerine laf atarken sayın diye başlayıp sallamadan küçük isimleri ile hitap ediyor ve saygılı davranıyorlardı.
İkisi de kendi dönemlerinde başarılı icraatlarını ve başarısız oldukları konuları gönül rahatlığı evirmeden çevirmeden kıvırmadan içinde açıklıyordu.
Bill derken onun gözlerinin içine bakan oğlu
Bush, George derken gülümseyen
Clinton tablosundan çok etkilendim.
Bay
Kemal ile başlayan ya da yasa gereği sayın diye başlayıp ardından olmadık hakaretler ile yapılan suçlamalardan eser yoktu.
İkisinin de programa, genç seyircilere ve ekran başındaki
Amerikalılara karşı saygıları ve sorumluluk duyguları vardı.
Biri
Demokrat diğeri
Cumhuriyetçi idi. Yani birbirlerinin devamı değillerdi ama kimse diğerinin dönemini karalamadan kendi yaptıklarını anlattı.
ABD tarihinin hayatta olan dört başkanından ikisi karşımızdaydı.
Fıstıkçı
Carter ile
Afro Amerikan Obama yoktu.
Oysa
Bill,
Baba Bush‘a ikinci dönemini yaşatmadan yenerek başkanlık koltuğuna oturmuştu.
George ise sekiz yıl önce babasını yenen adamdan koltuğu devraldıktan sonra eski defterleri karıştırmıyordu.
Bu insanca programa bayıldım.
Benimde yürekten katıldığım alkışlarla program bittiğinde bizi düşündüm.
Oysa onlar kefere biz
Müslümandık.
Ama bizde olması gereken hoşgörü onlarda vardı.
Halkın verdiği emanetin kıymeti bilinmeden, millettin hayrına olan bir yasa teklifini sırf öteki verdi diye reddeden, asla bir araya gelmeyen, ekranlardan ve arkadan birbirlerine edep sınırlarını zorlayan hakaretleri sıralayan izlemekten yorulmuştum.
İkisinin de önemle vurguladığı “
liyakat, konusunda en iyilerle çalışma ve ortak akıl ” yönetim anlayışını ülkemde görmeyi diledim.
Görür müyüz dersiniz?