Doğru yaşanmış hayat, doğamıza uygun olan hayattır.
Doğamıza uygun yaşamak ise çalışmak, üretmek, dayanışmak, paylaşmak, aydınlatıcı olmak ve örnek olmak sayesinde hayatımıza anlam katabilmek demektir.
Hayatına anlam katabilen doğasına uygun yaşayan ve mutlu olandır...
Ayrıca bilmeliyiz ki doğa olaylarını gözlemler ve iç dünyamızın farkına varırsak, hayatı doğru yaşamanın ne olduğunu anlayabiliriz.
Ve geliştirilmiş gözlem bilincimiz sayesinde göreceğiz ki bizi bizimle tanıştıracak duygularımız ve gözlemlediğimiz doğa bize ilk olarak "hayatı olduğu gibi kabul et" diyecektir.
Yin Yang Nedir?
Yin: Karanlık, ya da gölge demektir.
Yang: Aydınlık ya da güneş anlamındadır. Beyazı tanımlamak için siyah gerekir. Her şey zıttı ile vardır.
Hayatı olduğu gibi kabul ettiğimizde tüm zıtlıkların içi içe olduğunu görür, kabul ederiz.
Gecede gündüzü, doğumda ölümü, rüzgar, kar, boran fırtınada sakinliği, dinginliği ve günlük güneşlik günleri, güzelde çirkini, doğan güneşte batan güneşi görürüz.
Hayatı olduğu gibi kabul ettiğimizde, hayat hamurunun zıtlıklarla yoğrulmuş olduğunu görürüz.
Sevinç ve keder yan yanadır.
Yin ve Yang; gece ve gündüz yan yanadır.
Kahkaha ile göz yaşı kardeştir.
Biz aynı yüzümüzle güler, aynı yüzümüzle ağlar, aynı yüzümüz, aynı gözümüz ile tüm ifadelerimiz dile gelir.
Hastalık sağlığı tanımlar, iyilik kötülüğü.
Hastalığı, acıyı, ayrılığı, iyi kötü günleri, ölümü bu sistemin içinden söküp atamazsın.
Madem ki bu hayata gönderilmişiz bunların farkında olmamız gerekecektir.
Hayat, hastalık, sağlık, doğum, ölüm, sevinç, üzüntü, ayrılık, kavuşma döngülerinde bu devir daimlerle ilerler.
Bu dünyaya gelip giden, 200 bin yıldan bugüne 100 milyar homo sapiens (bilge insan) insan ve halen yaşamakta olan 8 milyarın tümü de kaderleri birbirinden çok farklı da olsa bu döngüyü sonuna kadar yaşamıştır, yaşamaktadır ve henüz dünyaya gelmemiş on milyarlarcası da yaşayacaktır.
"Başkaları ne der?" hapishanesinden çıkın dışarı!
Mükemmel olmaya çalışmaktan vazgeçin; elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışın.
Keşkeleriniz, pişmanlıklarınız, utanca boğan, suçluluk yaşatan tüm olayları geçin bir kalemde.
Ve kendinize "Benim bu yaşadıklarım, tüm insanlar tarafından bir şekilde yaşanmaktadır ancak ben geçmişe takılmadan sadece ders alarak yoluma devam edeceğim; hayatı olduğu gibi kabul edeceğim..." deyin.
"Ben hangi olaylar karşısında üzülüyor, öfkeleniyor, korkuyor, kaygı duyuyorum, çok seviniyorum yani kısaca duygusal kalıplarımın farkındayım, değerliyim, donanımlarımın, potansiyellerimin ilgi alanlarımın ve yetenekli yönlerimin farkındayım" diyebilecek durumda olun.
Her gün sonunda kendinizi tanımaya yönelik gün boyunca hangi olaylar karşısında, hangi duyguları yaşadınız. Bu duygularınızın "geçmişe yönelik bağı şudur" diyebilecek şekilde kendinizi yetiştirin.
Hayatı olduğu gibi kabul ettik ve ikinci adım kendimizi kabul etmektir.
"Ben kendimi çok iyi biliyorum ve her yönümle kendimi kabul ediyorum. Donanımlarımı biliyorum, neyi yapıp neyi yapamayacağımı biliyorum, potansiyelimi biliyorum.
Diğerlerinden geri kaldığım yönlerden dolayı suçlanmıyor, komplekse kapılmıyorum, şikayet etmiyorum. İleri yönlerimden dolayı kimseyi küçümsemiyorum. Kendimi bu halimle ve her yönümle kabul ediyorum.
Ölüme ve hastalanmaya odaklanıp, yaşamı ıskalamıyorum. Elimde olmayanlara takılıp, elimdekilerin kıymetini görmez gelmiyorum."
Sonuç olarak kendinizi olduğu gibi kabul etmek için insan olarak tüm halleri yaşayın ve bunları yaşamaktan utanmayın; kendinizden nefret etmeyin, tiksinmeyin, kendinize acımayın ve de kaçınılmaz son bir ağaç yaprağı gibi sararmaktan korkmayın, yeşilinizin tadını çıkarın. Biliyoruz ki bizlerde tıpkı birer ağaç gibi belli bir ömrümüz her yıl değişken meyve miktarımız ve her ağaçta olduğu gibi yararlanılan gölgemiz vardır. Hiçbir ağaç kendisini yargılamaz, hayatı olduğu gibi kabul eder, kendisini olduğu gibi kabul eder; şikayet etmez, böbürlenmez.
Ağaç bize diyor ki, "Ey insanlar siz korkuyorsunuz. Siz sararmaktan koktuğunuz için yeşilinizin tadını çıkarmıyorsunuz, ölmekten korktuğunuz için şimdi ve burada olduğunuz en değerli anlarınızı ıskalıyorsunuz. Yaşlanmaktan korktuğunuz için gençliğinizi doyasıya yaşayamıyorsunuz. Ayrılıktan korktuğunuz için kavuşmaların tadını çıkarmıyorsunuz. Ve nihayet ölümden korktuğunuz için yaşamı ıskalıyor doğru dürüst yaşamıyorsunuz "Kendinizi bilin; kendinizi olduğunuz gibi kabul edin ve kendinizle barışık yaşayın.
Ve son olarak hayatı kabul ettiniz ve kendinizi kabul ettiniz.
Bu ikisinin üzerine kendi yaşam öykünüzü inşa edin, hayatınızın anlamını oluşturun.
Bizler çalışır üretir, kazanır, yardımcı olur, birilerine örnek olabilirsek hayatımızın anlam kazandığını hissederiz. Mutlu oluruz çünkü doğamıza uygun bir hayat içerisindeyiz demektir.
Örneğin; bir öğretmen her gün daha da verimli olabilmek ve öğrencilerinin daha iyi yetişmesini sağlamak adına, sürekli okuma, araştırma ve daha fazlasını öğrenme içerisindedir.
İyi bir öğretmen, önce iyi bir öğrenci olmasıyla mümkün olabileceğini çok iyi bilir.
O okulda, çevresinde bilimi, aklı, vicdanı ve sorumluluk duygusunu verendir.
O, hayatı kabul etmiş, kendisini kabul etmiş ve kendi hayatına anlam kazandırmış bir insandır. Yani o hayatı doğru yaşayandır.
Son söz olarak
Ne kadar affedilmez hata, yanlış yaptıysanız yaptınız; ne kadar yasak, günah ve ayıp şeylerlerle iç içe olduysanız oldunuz...
Günahınızla, sevabınızla siz de bu dünyanın bir parçasısınız; hiç kimse göründüğü gibi değil, mükemmel değil.
Geçmişe takılmadan sadece ders alın; hayatı ve kendinizi kabul edin, yaşamınızı anlamlandırın.
Ve her şeye rağmen bu hayatı nasıl yaşarsanız doğru yaşamış olursunuz?
İşte yazımızın konusu da bu sorumuzun cevabıydı.
Kalın sağlıcakla.