Anne ve babamızı Allah'ın rahmetine teslim edeli çeyrek asrı geçti.
Ortalamanın üzerinde bir ömür yaşadılar.
Babam son ana kadar hayata asılmıştı.
Annem mütedeyyindi ve "bizim için imanlı ölüm artık düğün bayram" derdi.
Onları evlendikleri Gemlik'te toprağa verdik.
Babamın doğum yeri Adriyatik kıyısında Preveze, annemin Bursa Saitabat idi.
Dokuz evlat sahibi olmuşlar ama ikisini bebekken kaybetmişler.
Ben yaşayan beşi erkek, ikisi kız yedi kardeşten beş numaraydım.
Hem dedemin adını taşıyorum ve aynı zamanda kardeşler içinde 2.nci Osman'ım...
Yer sofrasındaki sini içerisine konan koca bir tabak içinde her ne varsa dokuz çatal ya da kaşığın daldığını düşünebiliyor musunuz?
O tadı asla unutamam ama biraz da daha fazla yemek için hızımı artırmak zorunda olmaktan kaynaklanan hızlı yeme kötü alışkanlığını hala düzenleyemedim.
Hele sofrada karpuz varsa anında bir varmış bir yokmuş olacağından yemeğe odaklanırdık.
Kekeme günlerimde beni lafa tutup çırak çıkardıklarını sonra da dalga geçtiklerini unutur muyum?
Bir ev düşünün geceli gündüzlü yaşayan dokuz kişi var.
Evdeki üç oda ana baba odası, erkekler odası ve kızlar odası olarak paylaşılmıştı.
En büyük ağabeyim Ankara'ya gidince, yer paylaşımında hiyerarşi düzeni yeniden kurulurken, yer açıldı diye evde bir bayram havası esmişti.
Yani Ankara'dan abim geldi yerine yıllar önce biz keyifle Ankara'ya abim gitti şarkısı söylerdik.
Benim bir paratonerim vardı.
Üzerime gelen bütün yıldırımları üzerine çekerdi.
Dayaksa dayak, azarsa azar hepsini o alırdı.
Benden iki yaş büyük olan ağabeyim Kemal Gürçay.
Ben doğduğumda o iki yaşın verdiği kıskançlıkla, hırpalayınca birkaç yıl anneannemlerde yaşamış, yaşlar kemale erince sürgünden eve dönmüştü.
Aramızdaki en büyük sorun ise ona Kemal diye hitap ederdim o dert etmezdi ama evdekiler bana baskı yapardı.
Ben bebekken, o sonradan eve geldiği için ondan büyük gösterince çocuk aklımla abi diyememişim ve evlenene kadar öyle de kalmıştı.
Ele karışınca abi demeye başladım.
Ben daha iri olduğumdan ondan daha büyük gösterirdim.
O çocukluğundan itibaren çok iyi bir futbolcu idi.
Abdal Mahallesinde, mahallenin büyükleri başlarında Rahmetli Orhan Özselek ağabey onu mahalle maçlarında aralarına alıp oynatırlardı.
Daha sonra mahallemize gelen başka bir Kemal de iyi futbolcu olarak aralarına katılınca o dönemlerin ünlü filmi olan İngiliz Kemal filminden esinlenerek, Kemal Batmaz'a İngiliz Kemal adını ağabeyim takmıştı.
Ne zaman görüşsek ve muhabbet açılsa Kemal Batmaz bana o lakabı biraderin takmıştı der.
O çok zeki ve çok iyi futbolcu idi ama okulu sevmediği gibi futbolcu gibi yaşamayınca erken koptu ve ilk olarak gıda işinde çalıştı.
Gıdada ikisi de toptancı yanında çalışırken Tevfik Özhan'ın; "en ezeli rakibim en ebedi dostum" dediği yıllarda Cumhuriyet Caddesinde fırtına gibi esiyorlardı.
Bana; "peynir işini öğren" dediler.
Ticari zeka sorunum olduğumdan peynirdeki mucizeye inanmayıp, okullu muhasebeci olma yolunu tuttum.
O gıdadan sonra boya bayiliği işine girdi ve Kayhan'da yine çok sevildi.
Hayatım ve öğrencilik yaşamım boyunca çalıştığımdan cep harçlığım hep olduğu için o askerde iken benim ona attığım mektupların adını 20'lik koymuşlar.
Her hafta mektup atar, zarfın içine 20 lira koyardım.
Asker arkadaşın İş İnsanı İbrahim Ferik daha dün seni uğurlarken benim mektupları hatırlattı.
Başta ben olmak üzere yedi kardeşin içinde en sevgi dolu, en fedakar, en vefakar, en cüretkar, en delikanlı, en sevilen, en racon bilen erkek kardeş o idi.
Çekirge'de, Kayhan'da ona gösterilen sevgi ve saygı ile gurur duyardım.
Annemizin yıllar süren diyaliz servisini bir gün bile kimseye havale ve sitem etmeden gönüllü olarak üstüne aldı.
O benim masal kahramanımdı, ben de onun "bir sorun çıkarsa Osman halleder" makamı idim.
Sırlarını iki arkadaş gibi paylaşan nadir kardeşlerden biriydik.
Biz artık yedi değil, yaşayan altı kardeşiz.
En hasını kaybettik.
Kemal Gürçay ağabeyimi toprağa verdik.
İlk kez bir kardeş kaybettim.
En çalışmadığım yerden gelen bu soruya sözlü cevap bulamadığından yazılıya geçtim.
Ne yazdığımı bilmeden...
Onu herkes severdi ama o bir kişiyi hiç sevmedi.
Kendini!
Bedeni ona birkaç sert uyarıda bulunmasına rağmen, kulak asmadı ve bizi erkenden terk edip gitti.
Kır saçlarımla ve benimle dalga geçerek başkalarına o benden büyük ağabeyim diye takdim ederdi.
Son olarak "Osman halleder" diyerek yengeme vasiyet ettiğin "Gemlik'te toprağa verin" görevini hallettik ve seni büyüten anneannemin kollarına emanet ettik.
Sen hep benden ve bizden büyüktün.
İnan seni hergün düşündüm...
Kızların emin ellerde olduğuna tanık ve mutlu oldum..
Seni uğurlamaya gelenlerin dediklerini ben yanına gelince sana anlatırım.
Herşey hayal ettiğin gibi oldu.
Nur içinde yat Çekirgeli Kemal!