Vefat etmiş insan tanıdık bir toplulukla cami avlusuna getirilir, musalla taşına konur. Cenaze namazı kılmak için, cenazeye karşı ve kıbleye yönelik olarak saf bağlanır ve niyet edilir.
Adet yerini bulsun diye yapılan ve kanıksadığımız seremonide, İmam "Hakkınızı helal ediyor musunuz.." diye sorar…
Tabi ki her şeyin bir usulü adabı vardır.
Sırf onaylatmak adına sorulan soruda hep bir ağızdan ‘’helal olsun’’ diye sesler yükselir.
İmam, helallikten evvel mevtanın yakınlarını yanına çağırıp : "Ey Cemaat bu merhumda hakkı olan var mıdır, alacağı olan var mıdır eğer alacağı olan varsa yakınlarına bildirsin" demesi gerekmez mi?
İbretlik olan bu ya!
Merhuma veya Merhumeye, burada seni uğurlamak için gelen bu topluluğa ‘’hakkını helal ediyor musun’’ diye sorma imkanı yok.
Çünkü ölüler konuşamaz!
Ölülerin derdini anlatamadığı yerde ilahi güce sığınılır.
Dini kavramlar; bu dünyayı daha adil bir yer kılmak adınadır. İyi ve güzel insanların nezaketi ve karakterinin yansımasıdır helallik istemek. Hak etmediği hakkı istemek te pişkinler, vurdumduymazlar, kötü niyetliler için pazarlıkçı ahlakın çirkin tezahürüdür.
Yaparım yaparım yanıma kar kalır diye düşünen birinin, dini kavramlar seküler alanda kulağına hoş gelir, oyundan eğlenceden ibaret sanır lakin, sırtına yüklediği yükün farkında değildir.
Hak insanoğluna bahşedilmiş özgürlüktür.
Bir kişinin hakkını helal edip etmemesi onun tasarrufundadır.
Arkadaşlık, dostluk, akrabalık sırasında mutlak bir ‘’hak geçmesi’’ duhul etmiştir. Katlanılan, harcanan, vazgeçilen maddiyat manevi değerin ötesine geçmiştir. Hak sizindir, ister edersiniz ister etmezsiniz o an hür iradeniz buna karar verecektir.
Ben de bu dünyada "Hakkımı Helal etmeyeceğim" insanlar var diyen kişi ayıplanmamalı.
Canı yanan, zulüm görmüş, hakkı gasp edilmiş her insan söyler bunu.
Canımı yakmaz cam kırıkları...
Batsa parçalasa lime lime!
Dökülse her yanıma sere serpe...
Kanamaz artık, katılaşmış kan pıhtıları!
Doğranmış camların bir kere...
Bölük pörçük ömrüme!
Saçılmış her biri canıma canıma…
Tekrar kanatsan ne çıkar?
Tuzla buz artık kan damlaları!..
Diyen birinin hakkını kim koruyup kolladı? Korunsaydı onca derdi çileyi çekerken ‘’o kimler’’ neredeydi, neden mani olmadılar da helalliği erteleyip ta sona geldiğinde imama bırakıyorlar bu görevi?
Defalarca sayısızca kırıp döktüğün, parçaladığın, savurduğun bir hayattan; gençliğini heba ettiğin, umutlarını çaldığın, hayallerini yıktığın insandan helallik istemek hep korkulan bir andır! Vebal taşınması zor bir kamburdur!
‘’Üzerimde çok hakkın var, hakkını helal et’’ demekle yarımları, eksikleri kapatamazsın, her biri birbirinden beter ve acıyan yaraları iyileştiremezsin!
Ezberlenmiş helalliği istemek seni hiçbir zaman masum yapmayacak. Vay be yazık! Demek ki bazı şeyler kafasına dank etmiş, pişmanlık yasasından faydalansın da cennetin baş köşesine oturtalım diyen olmayacak.
Bir daha kimseye güvenmeyecek olma sebebi isen, yaptığın kötülükler o kişinin hayatının her köşesine sirayet etmişse ‘’hakkım helal olsun’’ demek sana cenneti bahşetmeyecek!
Helallik istemendeki amaç nedir?
Derdin paçayı kurtarmak mı?
Kendini insanlar arasında ve Tanrı karşısında temize çıkartmak mı?
Vicdanının rahatsız ettiği sorulara cevap bulmak mı yoksa gerçekten yaptığın ‘’şer’’lerin farkına mı vardın?
Sahi pişman oldun da yüreğine su mu serpilsin istiyorsun?
Yok, öyle kolay kurtulmak!
Basmakalıp tavırla geçiştiremez, günahlarından arınamazsın. Aklanıp paklanmaya çalışırken bile duygu sömürüsüyle kul hakkına giriyorsun.
Yaşatman gerekirken yaşatmadığın güzellikleri iade et, yaşatmaman gereken yaşattığın bütün haksızlıkları o insanın hayatından, hafızasından, ruhundan sil, kaybolan yıllarını, emeklerini, vefasını geri getir eskiyi yeniye çevir sonra helallik iste!
Ak sütüyle besleyen annesi değilsin ki sütü karşı gelsin!
Menfaatsiz-çıkarsız gözetip koruyan babası değilsin ki bedduası geçsin!
Aynı anne karnından doğan kardeşi değilsin ki hakkını pay etsin!
Canından kanından parça evladın değil ki hakkını helal olsun!
Kimdin, neydin, nerede duruyordun da onca acıyı kederi reva gördüğün insanın karşısında yüzün kızarmadan boyun büküyorsun?
Sorsan, Elhamdülillah Müslümanım der!
İnsanoğlu ilah değil, Tanrı kadar hoşgörülü ve sabırlı hiç değil!
Helallik istediğin insan papaz değil, günlerden Pazar da değil, günah çıkartmak için vakit bi hayli geç!
İstemeyerek bilmeyerek yapılan kötülük hatadır, affedilebilir. İsteyerek bilerek yapılan kötülük yanlıştır. Sen o yanlışı defalarca yaptığında ya aptalsındır ya da ahlak yoksunusundur, yoksunluğun ve değişmeyen eylemlerinde telafisi mümkün değildir.
En iyisi yaşarken dikkatli yaşayıp kul hakkı yememek. Ne özre ne helalliğe ne de pişmanlığa gerek kalır.
Tanrı’yı en çok inciten, küfürden, inkârdan sonra, kalp kırmak, gönül yıkmaktır.
Benim gönlüm han kapısı değil ki gelen geçen girip yıksın! Boş sözlere gerek yok, hak eden buyurup gelsin. Hak etmediğini düşündüklerim yürüdüğüm yoldan bile geçmesin.
Sevdiklerim baş tacım ,kıramadıklarım, gözünden bir damla yaş akıtmadıklarım. Unutamayacağım hakkı isteyenlere oturtacak ne bir minderim ne de mahşerde önüne serecek bir kilimim var.
Tanrı affetsin!
Not: Her seferinde helallik isteyen siyasete bu halk hakkını nasıl helal edecek?