Sayın Cumhurbaşkanının son konuşmasında " İstihdam sağlayan her sanayicinin başımızın üstünde yeri vardır " başlığı altındaki bazı ara başlıkları paylaşmak istiyorum.
- Yıllık ortalama büyüme oranını yüzde 1'in altından aldık. yüzde 5 seviyesine getirdik. 36 milyar dolardan devraldığımız ihracat rakamını 207 milyar doların üzerine çıkardık. Ülkemizi 17. sıradan 11. sıraya yükselttik.
- Ülkemizi inovasyonun merkezine ulaştırmak için kolları sıvadık. Tarihi nitelikte birçok adım attık. Sivil toplumu işin içine kattık. Sektör temsilcilerimizle toplantılar yaptık. Tıkanan yatırım ve üretim kanallarını açmak için çaba harcadık.
- Sanayi bölgelerimiz 2 milyon 200 bin emekçimizin ekmek kapısı oldu. Diğer firmalarımızı da ülkemizdeki yatırım faaliyetlerini değerlendirmeye davet ediyorum.
- Türkiye ekonomisini prangalarından kurtarmak için tarihi nitelikte adım attık. Tıkanan yatırım ve üretim kanallarını açmak için çok büyük çaba harcadık. Rekabeti esas alan şeffaf ve öngörülebilir politikalarla ülkemizi kalkındırdık.
- İhracat rakamları da turizmdeki yükselişle önemli katkılar sağlıyor. Taklit eden yerine takip edilen bir ülke olmak için çalışıyoruz. Türkiye artık doğru zamanda doğru teknolojilere yatırım yapan ülkedir.
- Yeşile ve çevreye saygılı ekonomik ihtiyaç artmaktadır. Yeşil ekonomi hedefinde göstereceğimiz çabaların bize katkıları olacağına inanıyorum.
Bu başlıkların hepsi güzel ve anlamlı ama ülkemizde öyle bir grup var ki; sizin ne dediğinizi dinlemiyor, dinlese de uygulamıyor.
Sanayici, başlar üzerinde taşınmayı değil, kafalarına balyoz ile vurulmamasını talep ediyor.
Sayın Cumhurbaşkanım, sanayiciler sadece istihdam değil, ihracat hedeflerini büyültmek için canını dişine takarken, yüksek katma değerli ürünlerde dünya pazarlarında kıyasıya rekabet ederken "bürokrasi hazretleri ve bağlı işbirlikçileri" ayaklarına pranga vurmaya çalışmaktadır.
Özellikle sanki ihracat hedefleri tutmasın diye insanüstü çaba gösteren varlık sebebi İhracatçı kişi ve kurumlar olan ihracatçı birlikleri, gümrüklerin görevleri işlerin "uz" gitmesini sağlamak iken ihracatçı üreticiye "buz" gibi davranıyorlar.
Bir taraftan devletin kasasına girecek kaynakları kendi dere yataklarına aktarırken, öte yandan yancılık yaptıkları PANDEMİ nedeniyle sıkışan yabancı ülkelerin ekonomilerine hizmet ederek ülkeye ihanet ediyorlar.
Uzun zamandır incelediğim ve içine girdikçe tehlikeli ve karanlık ilişkilerin zirve yaptığını gördüğüm dünyada tekstil ihracatçılarının neler çektiğini birer birer anlatacağım.
Bursa'dan yapılan yüksek katma değerli tekstil ihracatının kimlere battığını isimleri ile okuyacaksınız.
İçi boş bir iddia atıp ortalığı bulandırmak gibi bir derdimiz yok aksine bulanık işler yapanların üzerine parmak basacağımızı bilin.
Geçmişte en tepeye kadar ilettiğimiz ama çözümünü bulamadığımız düğümler çözülmeden yarınların hedefini ıskalarız.
Türk sanayicisi dünya pazarlarında yer bulabilmek için kendini yenilemek zorunda idi ve yeniledi.
Artık ihracatçıya sadece kaliteli üretim yapmak yetmiyor.
Üretirken kirletmemek...
Çalışan mutluluğu...
Sosyal sorumluluk projelerine katkı...
....
Gibi onlarca kriteri aşarak ihracat yaparken, hain sıfatının bile az geleceği çetenin önlerine çıkmasını hazmedemiyor.
Ancak ihracatçının yanında olması gereken kurumların koltuklarında oturan özenle seçtiğim en kibar ifade ile kifayetsizler bırakın danışmanlık yapmayı, yol gösterici olmayı, ihracatçının yollarının nasıl kesileceğinin hesabını yapıyorlar.
Sayın vekillerimiz Bursa için bir şeyler yapın!
Bursa'nın sahibi yok demeye dilim varmıyor ama milletvekillerimiz hemşeri derneklerinin tayin, yer tahsisi talepleri için bakanlıkların kapısını aşındıracaklarına, Bursa'nın istihdam, üretim ve ihracatta yüzünü ağartan sanayicinin dertlerini dinlemeye gelsinler.
Bursa sanayicisinin ve ihracatçısının önüne engel olarak çıkan makamları işgal edenleri birinci ağızdan duysunlar.
Bu girişin devamında rakamlarla ve belgelerle tanık olacağınız uygulamalarla, içimizdeki İrlandalıların ülke olarak daha az kalkınalım diye nasıl kılıç kuşandığını göreceksiniz.
Biz grup olarak bu kurumlar içine çöreklenmiş astığını astık, kestiğini kestik sananlara karşı elbette boş durmayacağız.
Bütün ihracatçılar adına mücadele ederek emeği kazığa oturtmalarına izin vermeyeceğiz.
Yol haritasında devletin bekası olmayanların er geç o kazıkla hemhal olmaları kaçınılmazdır.
Onlar gücünü kendilerine bahşedilen makamlarından alıyor ama biz gücümüzü istihdamdan, üretimden, dürüstlüğümüzden ve verilemeyecek hesabımızın olmamasından alıyoruz.
Biz bu oyunun içindeki gizli hedefin devlet ile sanayiciyi karşı karşıya getirmek, ülke ekonomisini zaafa uğratmak, yatırımcıyı bezdirmek niyetinin olduğuna inanıyoruz.
Ve bu anlayışın yeni bir FETÖ virüsü gibi ülkemizin damarlarına sızdığını düşünüyoruz.
Gerçek ihracatçının kontenyer zulasından saatler, gözlükler, çantalar, çakılar, çakmaklar çıkmıyor.
Sadece yüksek katma değerli tekstil ürünler çıkıyor.
Bu pazara kıymayın!
İş bilmez bürokratların sanayici ve ihracatçıyı potansiyel hırsız, sahtekar olarak yaftalamaya kalkma hadsizliğine karşı, bizim hukukumuzu korusun diye var ettiğimiz UİB in sessiz kalmasını da içimize sindiremiyoruz.
İsim isim açıklayacağız!
Her satırı Arsen Lüpen öykülerini anımsatan "gerçek" hikayelerin kadın ve erkek kahramanlarını(!) isimleri ile önce muhataplarına, sonra CİB, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğüne en son da Türk sanayicisi ve halkımıza takdim edeceğiz.