Kulaktan kulağa ve söylendiği duruma göre değişen bir atasözüdür.

İşi ehline emanet etmemek insanı meslek sahibi yaparmış sözüyle eş değerdedir "kötü komşu insanı ev sahibi yaparmış..."

Bu noktada "keşke meslekler de karaktere göre olsaydı" diyorum.

Aslında ehil olmak, unvanla ustalıkla ölçülmüyor.

Toplum düzeninin alt üst olmasının en büyük sebebidir işini düzgün yapmamak...

Kişiler hangi meslekten olursa olsun ne iş yaparsa yapsın yeteneğini yaraşır bir şekilde layık olma yeterliliği ile yapmalı.

"Liyakat" kelimesi içi boş havada asılı kalmamalı.

Evde tadilat mı yapılacak işin ustasıyla konuştum sanıyorsun o iş sallana sallana ayları buluyor.

Boya badana mı yapılacak malzemelerini alıp bekliyorsun 1-2 günde bitecek iş 15 güne sarkıyor.

Elektronik eşya mı arızalandı servisini arıyorsun dört gün sonra biz geldik diyor.

Gel kardeşim bir zahmet şu işin ucundan tut diye yardım istemiyorsun aksine emeğinin hakkını verdiğin paranla rezil oluyorsun.

Bana evdeki kırık çıkık dökük ne varsa kendin yapıyorsun, boyanı badananı kendin yapıyorsun diyorlar.

Yahu elektronik işlerine de mi el attın?

Dil dökerek çağırdığın elektrikçisi, boyacısı, sucusu bucusu tüm teknik servisçiler dahil gelip yandan bakıp gidiyorsa görev üzerine kalıyor, kolları sıvayıp kendin yapmaya çalışıyorsun.

Söküp yapıp dökerken kendi göbeğini kendin kesmeyi öğreniyorsun. Ona buna ağız eskitmektense tırnağın varsa başını kaşıyorsun.

Har har tır tır hım hım diye ses çıkartan buzdolabının illa bir yeri hastadır ki; alarm veriyor ben rahatsızım diyor.

Teknik servisini birkaç kez arıyorsun 4 gün sonra geliyor uzaktan dolabın kaşına gözüne bakıp maşallahı var diyerek servis ücretini alıyor ve çekip gidiyor.

Yahu bir aç bak motordan mı kaynaklı, iç organlarımı hastalandı en azından anestezi yapmadan bir muayene et, o hırıltılar nereden geliyor?

"Abla dolabın hiçbir şeyi yok, mübarek taş gibi taş!"

Dur bakalım, dolap son nefesini versin öyle içini açıp bakarız ne demek? Neylersin tornavida pense ne varsa kapıp motor bölümünü açıp pervanesinde ki tozları diş fırçası ile temizleyip elektrikli süpürge ile çektiriyorsun, su borusu tıkanmış onu açıyorsun.

Bir de bakıyorsun ne hırıltı kalmış ne de horultu.

İş başa düşünce işin ustası sen olmak zorunda kalıyorsun.

Öyle ustayım teknik çalışanıyım diye böbürlenmek sadece para kısmını ilgilendiriyor!

Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, aşağıdan yukarıya tepeden tırnağa kadar liyakatsizlik, kalitesizlik, hadsizlik ve beceriksizlik akıyor paçalardan!

Varsa lakayt tavır, yoksa kolaycılık hırsı, sonuç çürümüşlük!

Kıyamet diyoruz ya hep! Asıl kıyamet emanetin zayi olmasından kopuyor.

İlgi, sadakat, dürüstlük arıyoruz ya hep!

İşte aradığımız kavramlar samanlıkta iğne aramaya benziyor. Ne güzel bir söz; Yeryüzünde gün ışığına layık olmayan nice insanlar vardır;

Amma ve lakin, iyilerin de olduğu, çalışkan ehil sahibi, vicdani yönü ağır basan insanlar döndürmeye devam edecek bu dünyayı...

Teşekkür ediyorum, sirayetle iş yapanlara!

İnsanı çeşit türlü meslek sahibi yapıyorlar, bir başkasından medet ummuyorsun sayelerinde Eyvallahın da olmuyor.