O işinden, hayattan ve ailesinden şikayetçi.

Tolerans azalmış. İşi oldukça yıpratıcı; işyeri çalışanları, müşterileri vb her şey onu yıpratıyor. Sürekli saatine bakıyor. "Mesaimin bitmesine daha kaç saat var. Nasıl geçecek bu zaman." İşe giderken ayağı çekmiyor.

Konuşuyoruz daha doğrusu o anlatıyor ben dinliyorum. Daha çok anlatmak istiyor.

Bazen aynı şeyi birkaç kere tekrarlıyor.

O ailesinin en büyüğü.

O evin ilk çocuğu.

Çoğunlukla gözlemlenen konu ailenin ilk çocuklarında anne babalar en acemi, en panik hallerinde olmaları onların çocuklarına karşı daha az hoşgörü, en çok kural ve en fazla anne babalık yapmalarına neden olabilmektedir.

İlk çocuk hoşa gitmeyen bir şey yaptığı zaman kaşlar anında çatılırken, küçük daha da vahim bir şeyde yapsa kaşlar pek de çatılmıyor.

Hatta küçük çocuğa gösterilen hoş görü ve gülümsemeler bile gözlemleniyor anne baba da.

Anne babalarının tüm davranışlarında uzmanlaşan her çocuk gibi ilk çocuk da küçük çocuğa gösterilen hoşgörünün kendisine gösterilmemesi karşısında kendisinin çok da sevilmediğini ve değerli görülmediği hissine kapılıyor.

Buraya kadar ifade ettiklerim üzerinde konuşacağımız konunun ne olduğunun anlaşılmasına yönelikti.

O, bugün 30'lu yaşlara gelmiş bir yetişkindi.

İçinde bulunduğu çöküntü halinin ne olduğunu tam olarak izah edemiyordu.

"Sanki içimde benden başka birisi ya da bir şey var. Var olan şey her neyse, benim kötü his yaşamamın sebebi" diyordu.

Göğsünde sıkışmalara neden olan neyse, onca muayene ve tetkiklere rağmen fizyolojik bir soruna rastlanmayan bir durumdan bahsediyoruz.

O bir psikoloğa gitmek istememişti.

Geçmişten gelen bir arkadaşlığımız ve oluşan güven birçok özelini paylaşmasını sağlamıştı.

Kendisi ile devam eden süreçte "o seni kötü hissettiren parça şekli, rengi ve bedeninde ki yeri konusunda bir şey söyleyebilir misin?" diye soruyorum.

"O, koyu gri renkli, oval bir parça" olduğunu söylüyor ve göğsünde hissediyor onu sıkıştırıyor sanki nefes almakta zorluk çekmesi o koyu gri parça yüzündendir.

Ve ona soruların hep o parça ve ne hissettiği üzerinedir.

Parçanın aslında ne olduğunun anlaşılması üzerinedir.

O'nun tanımı ile göğsünün orta yerine yerleşmiş ona kötü his yaşatan oval koyu gri parça ile yüzleşmesini önemsiyorum.

Önerim üzerine gün boyunca karşılaştığı olayları ve yaşattığı duyguları not almaya başlıyor.

Ve O, kendisini daha yakından tanıdıkça diğer insanları, anne ve babasının neden öyle davrandıklarını daha iyi anlarken onlara olan öfkesi azalmaya başlıyor.

Pişmanlık, yetersizlik ve değersizlik duygularını üreten o koyu gri parça ona aynı zamanda çok şey katıyor.

Bu öyküden ne gibi bir ders çıkartabiliriz?

Çoğu anne ve baba çocuklarına karşı farklı davrandıklarının ve sonuçlarının farkında bile olamayabiliyorlar.

Anne babalar en sevdikleri çocuklarına çektirdikleri işkencelerin bir türlü farkına bile varamayabilirler.

Bu durum kendileriyle paylaşılsa dahi "o daha bir çocuk, ne anlayacak ki" diyebilmekteler.

Aslında insanların en dikkatli oldukları özellikle de anne baba davranış farklılıklarını çok daha hızlı görebildikleri dönem, çocukluk dönemleridir.

Anne babalar, ebeveynler bilmezler ki, korkutarak, baskılayarak sevgisiz ve ilgisiz bıraktıkları ve bu nedenle farkına varmadan değersiz hissettirdikleri, bazen utandırdıkları, suçladıkları, duygu sömürüsü yaptıkları çocukları, ne kadar kendilerine yabancılaşsalar kendilerine körleşseler de, anne babalarının yani otoriter olanın ses tonu, bakışı, duruşu tüm hallerinin uzmanı olabiliyorlar.

Birde bana göre "ilk çocuk travması" diyebileceğim bir tabloda birçok ailede ilk çocuk çoğunlukla ilk başlarda fazlasıyla ilgi odağı olurken, sonradan gelen kardeşin onu tahtından etmesinin travmasının izleri bir ömür devam edebilmektedir.

Bu durumu uzun yıllar görev yaptığım Özel Öğretim Kurumları Rehberlik servislerinde bire bir görüşmelerimde hep gözlemledim.

Bilinmelidir ki, ikinci çocuğun aileye katıldığı dönemde, anne babaların uzmanlardan yardım alması, bilinçli ve dikkatli davranması ile ilk çocuk duygusal ve ruhsal yönden sıkıntı çekmesi azalabilecektir.

İlk çocuk travmasından ne anlıyorum?

Evin kapısı bir gün çalınır. Kapıyı açan evin kadını karşısında elinde bavulu olan ve evlerine gitmemek üzere geldiğini ifade eden, kendinden biraz daha genç ve güzel bir kadın görmüş olsa o an ne hisseder?

İşte eve gitmemek üzere gelen bir bebek, ilk çocukta aynı travmayı yaratabilir.