Bursa, 8 Temmuz 1920 yılında, İngiliz destekli Yunan askerleri tarafından işgal edilmiştir.
İşgal, TBMM’de büyük bir üzüntüyle karşılanır ve kürsünün üzerine siyah bir örtü örtülür.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın öncülüğünde başlatılan Büyük Taarruz sonucunda bu işgal ,11 Eylül 1922 yılında düşmanın  kovulmasıyla sona erer.

Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi sayısız zaferlerle doludur ve temeli bu zaferler sonucunda atılmıştır. 
Zaferlerimizin yıldönümü kutlamalarını hatırlarım böyle günlerde.
Özellikle Bursa’nın kurtuluşu törenlerinin hep içindeydik ve büyük bir coşku yaşardık.
Çete olarak adlandırılan Kuvva-i Milliye üyeleri, 1 gün önce akşamüstü Kuştepe’den aşağıya tüfeklerini ateşleyerek inerler ve Atatürk Anıtının önüne giderlerdi. 
Daha sonrasında bastıran karanlıkla birlikte Altıparmak ve Çekirge’ye kadar süren fener alayı düzenlenirdi. 
11 Eylül’de ise Atatürk Caddesi’nde; Okulların, resmi kurumların, esnafların ve halkın katılımıyla resmi geçit törenleri düzenlenirdi. 
Öylesine kalabalık olurdu ki; Babam bazen beni, bazen de abimi omuzları üzerine alarak töreni izlememizi sağlardı.

Bu törenlerden hoş ve unutamadığım bir anı var. Sevgili Sanatçı dostum Erkan Can’ın başrolde olduğu!
Atatürk Anıtı’nın önünde işgal dönemi canlandırması yapılır her bayram. 
Siperler, dikenli telli engeller….
Hoparlörlerden yükselen Yunan müzikleri. 
Ellerinde şarap şişeleriyle ortalıkta gezinen, müziğe eşlik eden ve abartılı kahkahalar atan Yunan askerleri.
Siperlerin gerisinde ise süngü takılmış tüfekleriyle yerde sürünen ve saldırı hazırlığı içindeki Türk askerleri. 
Bursa Devlet Tiyatrosu binasının önüne kurulan platformda  protokol ve kuvva-i milliye üyeleri de sahneyi ilgiyle izliyor.
Erkan, platforma yakın bölgede yerde sürünürken, yaşlı kuvvacılardan biri birden hareketleniyor ve tüfeğini Erkan’a doğrultarak, ‘ Dinini …… ‘in Yunan gavuru’ küfürü eşliğinde basıyor tetiğe. 
Neyseki tüfek kurusıkı. 
Erkan, sarı saçları ve mavi gözlerinin kurbanı olmaktan zor kurtuluyor!

Artık bayramların unutturulmaya çalışıldığı ve bunda da belli bir aşama kaydedildiği gerçek. 
Halkımız tarihsel süreçte neler yaşandığının farkında bile değil!

Bursa, işgalden kurtuluşun 101. yıldönümünde yeni işgaller yaşıyor
Bereketli topraklar üzerindeki tarım kenti; sayısız sanayi bölgesiyle talan ediliyor adeta!
Sürekli yaşanan göçler, kontrolsüz nüfus artışı, gecekondulaşma, her seçim öncesi af çıkacağı beklentisiyle gerçekleşen imar katliamları…..

Günümüzdeki Bursa; yaşanılacak bir yer olmaktan uzaklaşıyor giderek!
Hava kalitesi,yaz mevsiminde bile sürekli kritik değerlerin üzerinde.
Bir tanecik çayı, simsiyah akıyor ve leş gibi kokuyor.
Uludağ’ın kaynak sularını özel şirketler pazarlıyor.
Uludağ’a kar yağmıyor!
Kar yağsa da, tercih edilmiyor!
Kaplıca Turizmi, ufacık şehirler karşısında yok oluyor!

20 yılı aşkın süredir bu kenti yönettiklerini iddia edenler; imar katliamını durduramıyor, rantsal dönüşüme aracılık ediyor, plansız düzenlemelerle trafiği arap saçına çeviriyor, içme suyu kalitesini tutturamıyor, sanayi bölgelerinin havamızı, toprağımızı, sularımızı kirletmesini kuru tehditlerle ve yalnızca izleyerek, kanser vakalarının aşırı artışının nedeni oluyor.

Bursa’yı gerçek anlamda kurtarmanın yolu; önce onu çok sevmekten, sahip çıkmaktan ve aidiyet duygusunu kaybetmemekten geçiyor!