21 Temmuz 1969' da Neil Armstrong Ay'a ilk ayak bastığında "İnsan için küçük insanlık için dev adım" kısacık tarihi konuşmasını yapmıştı.

Ancak yapılan incelemeler ve yüzeyden toplanan örneklerin incelenmesi sonucunda Ay'da yaşamak için gerekli hava, su, atmosfer olmadığı ve buradaki besin kaynakları bulunmadığı için orada yaşamamızın mümkün olmadığı sonucuna varılmıştı.

Ancak Ay'da hayat yok diye uzay çalışmalarına harcanan bütçeleri, düğünlerde hava için atılan havai fişek harcamaları gibi düşünmek haksızlık olur.

Bugün uzay çalışmaları ve yörüngeye atılan haberleşme uyduları sayesinde iletişim, haberleşme, bilişim ve meteorolojik verilere anında ulaşmak mümkündür.

Günümüzde ışık hızıyla gelişen teknoloji, bilim ve iletişimden oluşan bilişim teknolojisinin motoru uydu sistemleridir.

Geçtiğimiz hafta NASA, eldeki bulgularla dünyaya en çok benzeyen, yüzeyindeki yaygın demir oksitten dolayı kızılımsı bir görünüme sahip olduğu için "Kızıl Gezegen" denilen Mars'a insansız "Perseverance" (AZİM) adlı keşif aracının Mars yüzeyine başarılı şekilde indirdiğini bütün dünyaya görüntülü olarak duyurdu.

Dünya ile Mars'ın arasındaki 190 milyon kilometre mesafeyi düşünürsek, uzaktan kumanda ile sorunsuz yapılan bu inişin önemini ve başarısını daha iyi anlarız.

Perseverance'ın uzay meraklıları için görsel şölenlere imza atacağı gibi, üzerinde 20 kamera ve bir çift mikrofon olan aracın Dünya'ya çok sayıda bilimsel görüntü yollaması bekleniyor. Araçta bulunan ve kamera çekim kabiliyeti olan bir mini helikopter de uçurulup Mars'ta yeni bölgelere ulaşılmaya çalışılacak.

NASA, 1970'lerde gezegene ulaşan Viking aracından sonra ilk kez, Perseverance ile direkt olarak geçmişe dönük yaşam belirtisi arayacak.

Dünya'da bulunan 3,5 milyar yıl önce ilk yaşam formlarının varlığı gibi Mars'ta da böyle bir mikrobiyolojik yaşam kalıntısı olup olmadığının araştırmaları yapılacak.

Sonunda Mars'ta yaşam olup olmadığının kanıtlanmasının biz dünyalılar için en az bir asır pratik yaşamına bir yararı olmasa da yepyeni teknolojik devrimlerin habercisi olacağı kesindir.

Dünya'da Mars'ın fethi rüzgârları eserken, ülkemizde eşzamanlı olarak uzay hedeflerinin açıklanmasını anlamlı buluyorum.

Bizim nesil "Adamlar aya bizler yaya" ya da emek vermeden, çalışmadan, kitabına uydurarak " Adamların bulduğu yeni bir şey değil Kur'an'da yazıyor kardeşim" diyebilmenin ezikliği içinde büyüdü.

Gelecek nesiller için bir yerlerden başlamalıydık ve başlıyoruz.

Ama cıvıtmadan!

Bu önemli konuyu Ay'da madencilik yapmak, Mars'ta sebze meyve yetiştirmek için arazi aramak ve ekonomimizi füze gibi uçurmak gibi gayri ciddi paylaşımlarla sulandırmak geleceğimize yapılacak en büyük kötülük olur.

Bırakın Ay'a Mars'a gitmeyi...

Hatta başka ülkelere bile gitmenize gerek yok.

Doğu, Batı, Kuzey, Güney fark etmez.

Bursa'dan çıkın yola yerleşim yerleri bittiğinde alabildiğine verimli topraklar, ormanlar, pırıl pırıl akarsular, göller size eşlik edecektir.

O topraklar bizim topraklarımızdır.

Ne ekersek misliyle bize geri verecektir.

Elin oğlu çöllerde, polderlerde meyve sebze yetiştirirken biz verimli toprakların üzerinde üretime küslüğü bırakıp, gerekirse o toprakları devletten kiralayıp tarımsal üretim yapmalıyız.

Ama devleti ve kendimizi kandırmadan...

Baharın ilk günlerine merhaba diyeceğimiz bu günlerde, başınızı gökyüzüne çevirin ve derin bir nefes alın.

Dünyamızdan başka hangi gezegende bu hazzı yaşayabilirsiniz ki?

Satürn'ün cazibeli şapkası sizi aldatmasın. Etrafındaki halka, taş ve buz parçacıklarından oluşan kütlenin güneşten aldığı ışığı yansıtmasıyla oluşur ve yaşam yoktur.

Uzaya çıktığınızda görebileceğiniz en güzel şey yine mavi gezegendir.

Yani evimizdir.

Şimdi bir kez daha düşünelim mi?

Nerede yaşamak isteriz?

Ay mı? Mars mı? Dünya mı?