Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan'ın " Enver Aysever'in CHP'li belediyeleri söğüşlemesinin iki yöntemi var" başlıklı köşe yazısı 26 Mart 2021 tarihinde yazılıp yayınlanmıştır.

Yani yazı 20 Mart 2021'de benim yazdığım " Mudanyalı Enver'e var da bize yok mu diyor" yazımdan tam "6" (altı) gün sonra yazılıyor.

Enver'in CHP'li belediyeleri söğüşlediği konusundaki bilgilere yeni ulaşmış olsaydım, Ahmet Hakan'ı takip ederek ve alıntı yaparak yazdığım algısı doğar diye yazmazdım.

Ben köşe yazımda iki soru sormuştum.

Bütün ülkenin gündeminde olan Enver konusu ile birlikte üzerinden yedi yıl geçtiği halde, temeli atıldıktan sonra ihale bilgileri bile olmayan tabelası ile terk edilmiş görüntüsü veren Yıldıztepe Projesini de hatırlatarak;

1-Enver Aysever hakkındaki iddiaları ve İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin konuyu fark ederek onunla ilişiğini kesmesinden sonra siz ne yapacaksınız ve Mudanya Belediyesi olarak kaç lira ödediniz?

2-Seçim bildirgenizin çiçeği ve en değerli proje olarak ilan ettiğiniz Yıldıztepe Projesi yedi yaşını doldurdu. Görev süreniz içerisinde bitirecek misiniz?

Yazımla ilgili olumlu, olumsuz birçok yorum aldım.

Hepsine saygı duymakla birlikte katılmadıklarım da vardır. En çok katılmadığım ise "İddiaların doğruluğunu sorgulamaktan çok neden yazdığım" soruları idi.

Bir parti mensubu değilim ve dünya görüşüm bellidir.

Yazarken de yaşarken de Bursa'yı dert edinmekten başka muradım yoktur.

BŞB'nin geçmişte altı ayda bitireceğim diye başlattığı ama üç yılda bitiremediği Mudanya Sahil Projesini nasıl eleştirdiysem, Hayri Türkyılmaz'ın benim en büyük projem dediği ve destek verdiğimiz Yıldıztepe Projesi neden 7 (yedi) yılda bitirilemedi diye eleştiririm.

Kendi ifadesi ile Başkanlıkta son döneminin son üç yılına geldi ve Bursa ile Mudanya hala Yıldıztepe'yi bekliyor.

Yazım üzerine Hayri Başkan mesaj attı ve sonrasında mesaj üzerinden uzun bir görüşme yaptık.

Ben özel yazışmaları namus gibi gördüğümden paylaşmayacağım ancak birkaç noktayı ifade etmem gerekiyor.

1-Enver'e kaç lira verdiğini söylemedi.

2-Ben Enver'in avukatı değilim kendisi hakkındaki iddialara kendisi cevap versin dedi. Oysa Enver benim umurunda değil benim sorum Hayri Başkanadır ve kaç lira verdiniz ve sözleşmeyi devam ettirecek misinizden ibarettir.

3-Ben yedi yılda Mudanya tarihinde seçildiğim güne kadar yapılan hizmetlerin tamamından fazlasını yaptım dedi ama 7 yılda şu eseri Mudanya'ya kazandırdım diye somut bir şey yazmadı.

4-Yıldıztepe Projesi ihalesi canlı yayınlandı halka açık ve şeffaftır dedi ama inşaat alanındaki tabelada ne biteceği tarih ne de ihale bedeli yazıyor.

5-Projenin uygulanmasında engeller yaşandığını söyledi. Doğru bir projenin bütün izinleri alınır öyle başlanır. Adam gibi yapılan projelerde kervanın yolda düzülmeyeceğini mühendis eğitimi olan herkes bilir.

6-Hem savcı hem hakim rolünü üstlenerek hatayı yapanı affetmem diyerek, yanlışı başkasının yaptığına hükmediyor ve cezayı kesiyor. Bu da muhteremin demokrasi anlayışının ibret verici göstergesi oluyor.

7-Pandemi şartları elverdiğinde Nisan ayında iki yıllık icraatlarını anlatacağı bir basın toplantısı yapacağını söyledi ve davet etti. Başkan soru duymayı sevmediğinden, dediklerinin yazılmasını ve yazanlarını seviyor olsa gerek; seni bana anlatanlar haklı çıktı ona üzülüyorum dedi ama henüz anlatmadıklarım var.

Son ziyaretimde bana banner dağıtımında sizi de düşüneceğiz diyen Malatya'dan torpilli olduğu söylenen basın temsilcine senin yanında "Ben banner için gelmedim. Öyle de bir talebim olmayacak" dediğimi bile bile yakıştırma yapman şık olmadı.

Aynı konuda iki kez yazmak huyum yoktur ancak İzmir'de patlayan lağımın kokusunun ulusal basın yoluyla Bursa'ya kadar gelmesi ve yaşananlar beni mecbur etti.

Bu arada İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer yanlışı görerek ihale ve sözleşmeyi iptal ederek doğruyu yapmışken, Mudanya'nın açıklama yapacak yerde direnmesini, arada kankilik ya da paylaşım mı var sorusunu akıllara getirmez mi?

Bakın Tarafsız(!) Bölge Ahmet Hakan ne yazmış.

Ahmet Hakan'ı okurum ama son zamanlarda koltuk onu bozdu diye düşünenlerdenim.

Özellikle son "Tarafsız(!) Bölgelerini" izlememekten büyük keyif alıyorum.

Enver Aysever'in CHP'li belediyeleri söğüşlemesinin iki yöntemi var:

BİR: "Yazı akademisi" diye kurs düzenlemek.

*

İKİ: "Yazarlık atölyesi" diye yazarlık öğretmek.

Kısacası...

Enver'in iddiası, milletimize "Nasıl yazar olunur" dersleri vermek.

*

Tezgâh şöyle işliyor:

*

Enver, "Ben vatandaşlara yazarlık öğreteceğim" diye tezgâhını açıyor.

CHP'li belediyeler bu tezgâha finansman sağlayarak çanak tutuyor.

Ve bazı vatandaşlarımız da maalesef bu tezgâha geliyor.

*

Bu tezgâhta belediye yediren taraf, Enver de yiyen taraf...

Peki ya tezgâha gelen vatandaşlar?

İşte onların durumu çok vahim ve pek acıklı.

Enver'e Tolstoy muamelesi yapan ve Enver'den yazarlık öğrenebileceklerine akıllarını yatıran bu vatandaşlarımıza...

Yazarlığın ilk ve en önemli tüyosunu vermek isterim.

Üstelik ücretsiz.

*

O tüyo şudur:

*

Gerçekten bir yazar olmak istiyorsanız...

Öncelikle yazarlığın öğrenilmeyecek bir iş olduğunu bilmeniz gerekir.

"Yok, ben ille de öğreneceğim" diyorsanız...

O zaman da...

Yazarlığın Enver'den öğrenilecek bir iş olmadığını bilmeniz gerekir.

Ahmet Hakan'dan referans mı olur diyenlere ben değil Cumhuriyet Gazetesi cevap vererek, söğüşleme operasyonu ortaya çıkınca Enver Aysever'in yazılarına son verdi ama Hayri Başkan'dan tık yok.