Ülkemizin değerli tarihçilerinden Profesör Doktor İlber Ortaylı’nın muhteşem bir tespitiyle başlayalım.

Biz paraları az olsa da, onurlu babaların çocuklarıyız. Gösterdikleri yollarla bize iyi kapılar açtılar. Açtıkları yoldan gidemiyorsak bu kendi kabahatimizdir.

Babamlar 1930’lu yıllarda Yugoslavya’dan göç etmişler. 

Geride; kurulu bir yaşam, ev, bark, toprak bırakarak.

Sıfırdan yeni bir düzen oluşturma çabaları içinde, babasını ve 2 kardeşini yitirmiş. 

Abisi ve annesiyle devam etmişler mücadelelerine.

Şimdikilerin gördüğü; bedava alışveriş ve maaş kartları, vergisiz iş yapma, ücretsiz sağlık hizmetleri, sınavsız okul seçme gibi tereyağlı devlet destekleri olmadan hem de!

Küçük yaşlarda Kapalıçarşı’da kahveci çıraklığıyla başladığı çalışma yaşamı, emekli olana dek, dokuma sektöründe kumaş boyama ustası olarak sürdü.

Babam, alaylı bir Kimyager’di!

Mesleğininin en iyilerindendi.

Yanında yetişenlerin tümü mesleklerinde güzel yerlere geldiler.

Lise’deki Kimya Öğretmenim de onun yanında staj yapmıştı. 

Biz 3 erkek kardeşiz.

Hepimizin iyi bir eğitim alması için annemle birlikte inanılmaz çaba gösterdiler.

Kendi başımıza, ayaklarımızın üzerinde, kimseye muhtaç olmadan durabilmemizi sağladılar.

Yokluklar içinde, sevgileriyle, emekleriyle, özverileriyle büyüttüler bizi.

Başarılı bir iş yaşamı olmasına karşın babam, bizim kendisi gibi işçi olmamızı istemedi. ‘’Okuyun, iyi yerlere gelin, daha güzel koşullarda yaşayın” derdi.

Gerek mahallemizde gerekse okullarımızdaki tüm arkadaşlarımızın babaları da aynı koşullarda çalışan ve çocuklarına benzer öğütleri veren kişilerdi.

Yaşamımızın her alanında; dürüst, temiz, kimseye zarar vermeyen, yalan söylemeyen, başkasının malında gözü olmayan, dedikodu yapmayan, ihtiyacı olanlara, yaşlılara, kimsesizlere, yoksullara yardım eden vicdanlı bireyler olarak yetiştirildik.

Bize yakışmayan davranışlar, yüzümüzün kızarmasına neden olurdu.

Bu davranış şekilleri kendiliğinden oluşmuyor tabi.

Ülkemizi ve Cumhuriyetimizi kuran kadroların tümü bu niteliklere sahip iyi babalar ve iyi annelerdi kuşkusuz! 

Sistemli uygulamalar sonucunda geldiğimiz  nokta ortada.

Televizyonun, özellikle de dizilerin ve filmlerin toplumumuzun yaşamında önemli bir yeri olduğu kesin!

Geçmiş dönemlerin sevgiyle, saygıyla işlenmiş, sıcacık ilişkilerin sergilendiği, aile kavramının kutsallığının yansıtıldığı; Bizimkiler, Süper Baba, Mahallenin Muhtarları, İkinci Bahar, Ekmek Teknesi gibi dizilerden Kurtlar

Vadisine ve diğerlerine geçişin kaçınılmaz sonuçları yansıdı yaşamımıza.

Kullandığımız tüm sosyal medya ürünlerinden; görgüsüzlük ve sahtekarlık fışkırıyor.

Yapay ilişkiler ve çıkarlar referans alınıyor, genel kabul görüyor toplumun tüm kesimlerinden.

Babalarımızdan aldığımız görgü ve öğütlerle yol bulduk.

Azınlıkta kalsak ta, hedefimiz çocuklarımızın da onlarla yol alması.

Bize kalan onurlu bir yaşam!

Yetmez mi?

Daha ne olsun?