Neden roman okumalıyız?
Roman bize yaşadığımız yerleri anlatır. Sokakları anlatır. Mahallemizi köyümüzü kasabamızı şehrimizi ülkemizi dünyayı anlatır; evrenin sonsuzluğundan bahseder. Romanlarda yaşam alanları anlatılır. Hapishaneler, eğlence yerleri, ibadethaneleri okulları ofisleri fabrikaları anlatır. İklimi anlatır sıcağı soğuğu yağışı kuraklığı anlatır.
Orhan Kemal Adana’yı, Yaşar Kemal Çukurova’yı anlatır.
Bir anı kitabı da olsa Tarihçi ve ilk SSCB büyükelçisi Mihail Frunze’nin “Türkiye Anıları” at sırtında Karadeniz-Ankara yolculuğu 1920’lerin Türkiye’sinin coğrafi, ekonomik, siyasi, sosyal resmi hafızalarımıza kaydedilir.
Çok iyi hatırlarım ki lise dönemlerinde bir solukta romanlarını okuyarak duygulandığımız Kemalettin Tuğcu kitapları ile Osmanlının son dönemleri ile TC‘nin ilk dönemleri yaşanmış zorlukları kıtlıkları acılarını, açlıklarını tanıdım, o günlere gittim tarihe şahit oldum. Beni oldukça etkileyen Kemalettin Tuğcunun acı dolu ve kitaplarla geçen yaşamını incelediğim zaman öykülerindeki derinliğin nedenini çok daha iyi anladım.
Hayatın birçok boyutunu anlatan romanlar sayesinde ufkumuz genişler. Bu da bizim günlük sıkıntılarımızdan ve bazen de içine düştüğümüz umutsuzluk halinden kurtarır; içinde bulunduğumuz hayatın tek düzeliğinden farklı dünyaların da olabildiğini düşünmemizi sağlar.
Roman hayatın birçok alanını kapsar.
Roman, tüm edebiyat ve sanat türlerini içinde barındırabilir. Romanın içinde şiir de vardır. Tiyatro pasajı da vardır piyes bölümü de vardır. Romanın içinde bir bilimsel makale de olabilir.
Roman sadece edebi türlerin toplamı değildir. Romanın içinde aynı zamanda felsefe, psikoloji, sosyoloji, matematik, jeoloji, biyoloji, zooloji astronomi de olabilir. Roman hayatın tüm yönlerini, geçmişi, geleceği, bugünü hayallerimizi içine alır.
“Kitap bir zaman makinasıdır” diyor Serdar Kuzuloğlu. Bizi bin yıl geriye, binyıl ileriye götürür. Geniş zaman aralığında köleleri, kralları, teröristleri, kahramanları, eşcinselleri, “düşünce suçlularını” okur, onların hayatlarına tanık oluruz. Farklı kültürleri tanırız.
Ali Şeriati’nin dediği gibi: “Hiçbir diktatörün elinde tutsak olmak istemiyorsan sadece bir şey yap: oku, oku, oku!”
Cemil Meriç “Kitap zekayı kibarlaştırır. Zekanın tavırlarını efendileştirmek için okumak zorundayız.”
Romanlar, duyguyu düşünceye çevirir.
Roman kahramanlarının yaşadığı tüm duygu durumlarını neden ve sonuçlarıyla birlikte kavramaya başlarız. Hangi bakış açısının ne gibi duyguya neden olabildiğini anlarız. Duygu ve düşüncelerden oluşmuş inanç kalıplarının insanın kendisiyle çevresiyle olan ilişkilerini nasıl oluşturduğunu anlarız. Ve o okuduğumuz romanın içinde aktifleşirken ve çoğu öykülerde kahramanla özdeşleşirken kendimizi görmeye başlarız. Yani içinde bulunduğumuz duyguları daha iyi anlayabilmek, yönetebilmek adına düşüncelerimiz gelişmeye başlar.
“Neden kaygılıyım?” sorusunun cevabı aslında kaygı nedeni olan olumsuzlukların farkına varmamızı sağlar. Kaygı duygusunu tanımlayarak kaygıyı daha etkili kontrol edebilecek düşünceler geliştirmemizi sağlamaya başlarız. Romanlar bizi bizimle tanıştıracak rehberlik edecek duygularımızı daha iyi anlarken aynı zamanda duygu yönetimi sağlayacak doğru düşüncelere de varmaya başlarız.
Romanlar sayesinde kendini daha iyi anlayan ve kendiyle barışık bir insan, başkalarına da daha derin bakmaya başlar.
Romanlar, Davranışlarımız ve Tepkilerimizi Etkiler.
Biz içinde bulunduğumuz topluma göre ve ortama göre nasıl davranacağımızı biliriz. Ama bir o kadar da önemli bir şey vardır o da nasıl tepki gösterdiğimiz. Mesela anormal bir durumla karşılaşınca nasıl tepki gösteriyoruz?
Büyük bir kayıp ya da büyük bir kazançla karşılaşınca nasıl bir tepki gösteriyoruz? Ani ve beklenmeyen durumlar karşısında nasıl davranmalı ve nasıl tepki gösterirsek ne gibi sonuçlarla karşılaşabiliriz?
Nasıl bir tepki verirsem istediğim sonucu alabilirim?
İşte doğru, sağlıklı ve mantıklı tepki geliştirmeyi romanlardan öğreniriz.
Hayatın gerçeklerini romanlardan öğreniriz.
Hayatın içinde, akışında kimse gerçeği çok da paylaşmaz. Hiç kimse içinde bulunduğu dünya ile ilgili olumlu, olumsuz duygu ve düşüncelerini çektiği acıları, travmalarını, beklentilerini, ümitlerini neler hissettiklerini pek paylaşmak istemez.
Okuduğumuz romanlar bize olayların psikolojik, sosyolojik, kültürel, neden ve sonuçlarını idrak etmemizi sağlarlar. Romanlar bize derinlik kazandırırlar. Biz bu sayede başkalarından öğrenemediğimiz hayatın gerçeklerini okuduğumuz kitaplardan romanlardan öykülerden anlarız.
Roman yazarları batı medeniyetinin gelişiminde öncü olmuşlardır.
Çoğu aynı zamanda filozof, şair, tarihçi olan roman yazarları yazdıkları kitaplarla Avrupa’nın sosyal, kültürel, ruhsal yönünü inşa ettiler ve aydınlanma sayesinde sanatın, felsefenin ve bilimin gelişmesinde öncüsü oldular.
Oyun yazarı şair William Shakespeare 1564-1616,
Şair ve siyasetçi Dante Alighieri 1265-1321
Tarihçi filozof ve şair Friedrich von Schiller 1759-1805 gibi öncüler ve onların ardından gelen Hugo, Dickens, Balzac gibi onlarca büyük yazarlar bir yüz yıl boyunca içinde felsefe, psikoloji, siyaset, tarih, sosyoloji, coğrafya ve edebiyat türleri barındıran on binlerce roman yazdılar
Avrupalı insanlar yüz yıla yayılmış süreçte okudukları sayesinde duygu, düşünce ve davranış biçimlerini öğrendiler, empatiyi öğrendiler, insanlara derinlemesine bakmayı öğrendiler.
Akıl çapını geliştiren sistematik düşünmeyi öğrendiler.
Filozof, şair ve tarihçi yazarların romanları insanların duygu, düşünce ve davranış alt yapısını geliştirdi. Sanayi devrimi için gerekli düşünsel derinlik gelişti, aydınlanma süreci yaşandı. Böylece tüm dünyaya model olan dünyanın en güçlü batı kültürü romanlar üzerinden doğdu.
Batı kültürünü güçlü yapan bilim, sanat, edebiyat, felsefe ve spor dünyasında öncülük yapması olduğunu dönemsel romanların içeriğinden çok daha iyi anlıyoruz.
Filmini izlemek kitabın yerini tutar mı?
Film kitabın yerini asla tutmaz. Çünkü kitap sizin katkınızla size göre var olur. Kitaplardaki tasvirleri siz zihninizde canlandırırsınız. Filmde tasarlanmış olanı izlersiniz ve filmin bir parçası değil sadece izleyenisinizdir.
Okuyucunun kendisini roman kahramanı yerine koymayı nörologlar İKEA etkisi diyorlar. İKEA dan aldığınızı kendiniz monte edersiniz ve o eşya sizin için daha değerli olur çünkü emeğiniz geçer ve o eşya ile artık bir anınız oluşmuştur, ona bağlanırsınız.
Okuduğunuz romanın aktif bir parçası olursunuz ve roman sizin bir parçanız olmuştur artık. Ancak elbette ki filmlerde romanlar gibi belli bir emeğin özverinin ürünüdürler ve oldukça değerlidir.
Romanlardaki derinliği neden-sonuç ilişkisini, filmlerde tam olarak vermek mümkün olmayabilir.
Umberto Eco “Roman okumak, gerçek dünyaya anlam vermeyi, öğrendiğimiz bir oyun oynamaktır.” der.