Bilgisayarımda yaşanan sıkıntı nedeniyle maç sonu yazı yazamamıştım.

İyi ki o sinir ve öfke ile yazamamışım diyorum.

Şimdi sakin kafa ile bu satırları karalamaya çalışıyorum.

Bursaspor 1963 yılında kurulmuştu.

O günden bugüne kadar dile kolay tam 58 yıldır Bursaspor’u önceleri taraftar olarak tribünde sonralarında ise gazeteci olarak sahanın içerisinde ve dışarısında takip ettim. Sağlığım ve ömrüm yettiği süre içerisinde de devam etmeye çabalayacağım.

Bunca yıl boyunca ne başkanlar ne yönetimler gördüm.

Ne olaylara tanıklık ettim.

Bursaspor sevgisi ağır basınca ben gazetecilik mesleğimi bile geri plana ittim.

Bursaspor’u, yani doğduğum, büyüdüğüm kentin takımı sevdim.

Ancak Bursaspor’un bugünkü halini gördükten sonra, Bursaspor sevgimden çok, 58 yıllık kulübümün yok olmaması için mesleğimi ön plana çıkartacağım.

Kulübümüzün tarihinde bugüne kadar iki başlı bir yönetim tarzı olmamıştı.

Resmi başkan Hayrettin Gülgüler.

Gayri resmi başkan ise Emin Adanur.

Yani kapitali koyan Emin Adanur, futbol ile uzaktan yakından ilgisi olmamasına rağmen her kararı kendisi veriyor.

Bunun sonucunda da Bursaspor inanın efsane hikayelerinde olduğu gibi çift başlı ejderhaya dönüştü. Yönetimi anladık, ya dünkü maçtaki durum farklı mıydı?

Tabii ki hayır.

Teknik Direktör olarak Ali Aköz çıkmıştı.

Ancak takımı yöneten ise yeni sportif direktörümüz Deniz Kolgu oldu. Ali Aköz geri planda kaldı. Değişim zamanlarında Deniz Kolgu’ya uyarılarda bulundu o kadar.

Yani kulüp yönetiminden sonra da saha içerisinde de çift başlılık oldu.

Takımın birlik ve beraberliğe motivasyona en çok ihtiyacı olduğu şu günlerde, futbolcuları çekip çevirecek bir tecrübeli teknik direktörü ihtiyaç varken, çift başlı yönetim bir adım atmadı.

Ve Bursaspor’u iki kritik mücadeleye başsız çıkarttı ve sonuçla iki yenilgi alındı ve takım yıllar sonra düşme hattına giriverdi.

Geçtiğimiz sezon sadece alt yapı oyuncularıyla mücadele ederken bile hiç düşme hattına girmemişti Bursaspor.

Tamam yönetimin iyi niyetli olduklarından şüphem yok.

Ama bir kulüp iyi niyet ve çevrendekilerin söylemleriyle yönetilirse sonuç ortada.

17 Transfer yapılır ve takım ligden düşmeme mücadelesi içerisine girer.

Herkes şapkalarını önüne koyup, nerede hata yaptıklarını düşünüp, orayı düzeltmek için kollarını sıvasınlar.

Takımın bozulan ruhu nasıl geriye kazanılır, futbolcular yeniden sahanın içerisine nasıl çekilir onu düşünmek lazım.

Bu saatten sonra dışarıdan gelecek bir teknik direktörü kucak dolusu para vermek yerine, bugüne kadar hiç güvenmediğiniz Bursalı bir teknik direktöre, yani İsmail Ertekin’e, Beyhan Çalışkan’a bu takımı teslim edin.

Onlar inanın o Bursaspor formasının aşkıyla bu salasını bekleyen ölüyü diriltirler ve takıma bir ruh, hırs ve kazanma arzusu aşılarlar.

Benden sizlere küçük bir hatırlatma.

Tek ses olunamayacaksa yapılacak tek çözüm ise genel kurul kararı almak olur.

Sağlam bir yönetimle Bursaspor yattığı yerden kalkar.

EMİRHAN YİNE YOK

Bursaspor 1. Kaptanı Emirhan Aydoğan.

Bursalı ve Vakıfköy’den yetişmiş bir oyuncuyu.

Bursaspor’un çift başkanlı yeni yönetimi nedenini hala çözemediğim bir şekilde dışlayıp duruyor.

Frutti Extra Bursaspor-Anadolu Efes basketbol maçı için Tofaş Salonu’ndayım.

Bir de ne göreyim kaptan Emirhan Aydoğan karşılamayı izlemek için salona gelmiş.

Ne kadar acı değil mi?

Bursaspor’u lejyonerler topluluğu karşısında motive edecek bir isim yine sahada yok.

Bu bir gün önce göreve başlayan ne Sportif Direktör Deniz Kolgu’nun , ne de teknik sorumluluk verilen Ali Aköz’ün kararı.

Bursaspor’a bu karma karışık yönetim ortamında, on tane sportif direktör ve dünyanın en büyük teknik direktörünü de getirirseniz getirin; bu yönetim varken bu takımda maya hiç tutmaz.