İlk gördüğümde at yelesi gibi uzun saçları, uzun çarşı dükkânlarından alınmış hissi uyandıran tuhaf kesimli bıçkın ceketi ile dikkatimi çekmişti.
Makam masasının arkasında duvar kağıdını andıran kadar birçok sertifika vardı. Özenle çerçevelenmiş sertifikaları dikkatli incelemeyen birisi onun hayatının eğitim ile geçtiğini düşünürdü.
Onunla konuşurken göz ucuyla incelediğim sertifikaların para ödeyerek katılım sağlanan özel bir enstitünün bütün programlarından alınmış olduğunu gördüm.
Sohbet uzadıkça koltuğa ne kadar küçük geldiğini anlamaya başladım ama oraya iş teklifi davetine icabet ederek gitmiştim.
Yaptığı her görüşmeden ne avanta çıkarılabileceğini sesli olarak düşünmeye başlayınca aynı frekansta olmadığımızı anladım.
Bu arada doktora sınavı için tez hazırlığı yaptığını ve komşu ilde bir üniversiteyi ayarladığını söyledi.
Baktığınızda bilgi hazinesi gibi duran adam KKTC Başkanı Derviş Eroğlu ile röportaj yapmaya gideceğini söyledi benden ne gibi sorular sorması gerektiği konusunda yardım istedi.
Şaşırdım...
İçinde KKTC nin kuruluşundan bu yana geçirdiği dönemleri, güncel sorunları ve gelecek için çizdiği vizyonu sor biraz da özeline gir bulunan bir cümle kurdum.
Kafası basmamış olacak ki; "Abi rica etsem bunları bana tek tek soru olarak atar mısın" dedi.
Mail olarak attım ve Allah razı olsun abi cevabını aldım.
Bir yerde karşılaştıığım eski çalıştığı yerin sahibi bana onun hakkında inanılmaz öyküler anlattı. Sonunda "Masasını toplamasına bile izin vermeden sokağa attım ve özel eşyalarını çuvala koyup gönderdim." dedi.
Onu dinledikten sonra "Ben postacı değilim mektup taşımam." dedim ve konuşmadım.
Yaşayarak beni ilgilendirmeyen ve üst yönetimin görmesi gereken onlarca yanlışına tanık olunca çok istediği samimi olma isteğine izin vermedim.
Bir bayram ertesi şok olduğum bir şey öğrendim.
Alacaklılardan kaçmak için eşinden anlaşmalı olarak boşandığı için bekâr olduğunu bilmiyordum.
Aslında hakkında hiçbir şey bilmiyordum.
"Bekâr olduğu" için arkadaşını kız istemeye gönderiyor ve ardından kıza nikâh kıyıyordu ama bayramda ilk eşiyle memlekete gittiği yerden paylaşımlar yapınca foyası meydana çıkıyor ve genç kızın ailesi hesap sormak için soluğu arkadaşının yanında alıyor.
Bana ne yapılması gerektiği sorulduğunda "Baş köşedeki adamınızı bana sormayın ama madem konuyu açtınız eski çalıştığı yere de büyük parasal sorunlar yaşatmış arayıp kendiniz öğrenin ve gereğini yapın" dedim.
Haklısın dedi ama hiçbir şey yapmadı.
Benim radarıma girdiğini fark edince aramız iyice açıldı ve mutsuz olduğum yerde durmayacağım kuralıma uyarak ayrıldım.
O da kendi gibi tipleri yanına çekerek işletmeyi döner gibi doğramaya başladı.
Benden sonra yaşananlar ve sonuçları gerçekten roman olur ama konumuz diploma olduğu için uzatmayacağım.
Aradan iki yıl geçmişti ve uyarılarım dikkate alınmadığı için geride büyük bir enkaz bırakarak yeni tezgahlar planlamak üzere işten ayrıldığını öğrendim.
Giderken makam odasını komple (koltuk kanepe masa kül tablası dahil) boşaltıp giden ilk müdür olarak tarihe geçmişti.
Bana edilen yeni teklifi haklı çıkmamın huzuru ile kabul ettim ve başladım.
İlk günlerde bana ofise her gün gelen ve onu arayan bir kadından bahsettiler.
Sebebini sorduğumda " Ona eşine KKTC den üniversite diploması almak için 5 bin Euro verdiğini ne diploma ne de parayı geri alabildiğini söylediler" ve sonunda topu bana attılar.
Kadın bana öğretmen olduğunu, eşinin aslında üniversiteyi bitirdiğini ama denklik konusunda sıkıntılar yaşandığını onun bunu halledeceğini söyleyerek pazarlık yaptığını ama şimdi ulaşamadıklarını anlattı.
"Siz de eşiniz de cahil insanlar değilsiniz. Madem eşinizin diploma alma hakkı var YÖK ve Üniversiteler Arası Kurula başvurmak varken neden böyle bir işe kalkışıyorsunuz" deyince başını öne eğdi.
Bu hikâyeyi bir köşe yazısı olarak anlattığımda beni arayıp küçük bir ödeme yaptı dedi ve teşekkür etti.
Bir süre sonra yeniden aradı ve yine ulaşmadığını söyleyince bu kez daha açık bir yazı yazdım.
Ertesi gün beni arayıp eşinin yazıya çok üzüldüğünü ve bizi aptal gibi yazmış dediğini aralarının bozulduğunu söyleyince,...
Ya hakkınızı doğru yerde aramayacak kadar aptalsınız ya da hak etmediğiniz bir diplomaya sahip olmak isteyecek kadar çok kurnazsınız ve beni bir daha aramayın dedim.
O gün bugündür aramıyor ama telefonumda hala DİPLOMAZEDE olarak kayıtlıdır.
Bunlar üç dört yıl kadar önce yaşandı bitti derken, önemli görevde olan biri telefon etti ve onu tanıyor musun abi dedi.
Evet dahi demeden "diploma işiniz mi var" diye sordum.
Şaşkın bir sesle "Abi nereden biliyorsun" dedi.
"Her kimse verdiklerini unutsun bir daha da kuruş vermesin" dedim.
"Abi bir yakınım KKTC den denklik ayarlayıp diploma almak için 6 bini peşin kalanı iş bitiminde 10 bin Euro ya anlaşmış para vermeye Ankara'ya gidiyor hemen arayayım geri dönsün" dedi.
Şaşkına döndüm bizimki Bursa'yı doğrayıp bitirmiş yorganı Ankara'ya sermiş diye düşündüm ve bana sormak nereden aklına geldi diye sorduğumda konuyu ortak bir dostumuza anlattığını o da doğruyu anlamak için beni sana yönlendirdi dedi.
Ama bu senin dediğin kişi olmayabilir bu avukat diye ekledi.
WhatsApp' tan bana onun kartvizitinizi attı.
Unvan olarak Av. Dr. yazıyordu ve adres Çankaya idi.
Avukat bir dostuma gösterdim gülerek soldaki amblem bizim değil bu olsa olsa "avcıdır" dedi.
Ben de A 4 kağıdını dolduracak kadar makale yazamayan birisinin işletme doktoru unvanını çakma tez ile aldığına bahse girerim.
Gündemde olan diploma sahte diploma hikayelerine ben de çarpıcı bir boyut kazandırmak isterken YÖK'ü ciddi olarak uyarıyorum ve KKTC'ye dikkat diyorum.
İstanbul'a ilk kez gelen saf Anadolu insanına Galata Köprüsünü, Taksim Anıtını, Saat Kulesini satan Sülün Osman'ın, asrın dolandırıcısı Arsen Lüpen'in yeni nesil örneklerini sunan "Avcı doktor" vatandaşın Bursa'yı doğradıktan sonra gömdükten sonra Ankara'yı mesken tutması bana çok manidar geldi.
Kartı bende duruyor.
Haberi olsun!