Şirketler, holdingler, bankalar, yollar, köprüler, ulaşım turizm otomotiv emlak sektörü, marketler, giyim mobilya beyaz eşya mağazaları, hal ve pazarlar yarış halindeler.
Marketler birer kuruşluk küsuratlı indirimle en ucuz gıda ürünlerini biz veriyoruz kampanyası uyguluyor,
Müteahhitler yaptıkları evlere nazar boncuğu konduruyor, mülk sahipleri ceplerine akrep yerleştiriyor, hatta devlet büyüklerimiz dahi ayda 18 bin lira taksitle 2 milyondan başlayan fiyatlarla ev alabilirsiniz müjdesi veriyor!
Kim neyi nasıl kime neye göre hangi fiyatı tutturursa o fiyattan kapıyı açıyor.
Kanunda açık bırakılan kapılar birilerinin inisiyatifine bağlı açılıyor!
Son günlerde konuşulan ve gündemde yer alan konular ev ve kira fiyatları, bankaların emeklilere lütuf diye sunduğu promosyonlar…
Sokakta işportacı ağzıyla "gel vatandaş gel, en fazla parayı biz veriyoruz yeter ki üç yıl bizde kal" diye bağırmadığı kaldı bankaların…
Banka promosyonu eşittir faiz demek…
Faiz artan enflasyon demek…
Yerine konması beklenen paranın halkın cebinden çıkması demek.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu verilerine göre, bankacılık sektörü yıllık baz olarak Temmuz ayında % 505 artışla 207,8 milyar TL net kâr elde etti.
Vatandaşın alım gücü resmi enflasyona göre %70.6 reel enflasyona göre ise en az 0 iken yapılan asgari ücret ve maaş zamlarına rağmen en az yarı yarıya azalmış. Bu ekonomik politika faizleri vb. gibi ortamların bankalara yaradığı ve vatandaşa hiçbir katkısının olmadığı açık bir şekilde görülüyor.
Bu durumda "sicim gibi yağmur bile yağsa bankanın saçağının altına oturmayacaksın" sözünü de doğruluyor.
Gelelim ev ve kira fiyatlarına…
Kira artış oranı sabit olmasına rağmen uygulanan fahiş zamlarla ev sahipleri, emlak sektörü temsilcileri ve kiracılar arasında mahkemelere ve icralara varan ciddi kavgalar yaşanıyor.
İnsanların gelirinin aynı düzeyde artmayıp giderleri karşılayamaması büyük bir kaos yaratıyor.
Kiracı profili belli ve bir çoğu asgari ücret ile çalışan insanlar ve 5.500 lira maaş alan bir kişinin 8-10 bin lira kira ödemesi mümkün değil.
Bunun üzerine elektrik, su, doğalgaz, haberleşme, ulaşım, gıda, giyim vs. koyduğunuz zaman içinden çıkılamayacak bir hal alıyor ve girdabın içinden çıkmak normal vatandaş profiline uymadığı gibi batağa sürüklüyor!
Yüksek rakamlarla tuttuğu evin kirasını ödeyemeyenler yine bankaların yolunu tutup kira kredisine mi başvuracak yani al takke ver külah mı yapacak?
Ayda 18-20 bin lira kredi ile ev almak tuzu kurulara göre çerez parası iken dar gelirli vatandaşın tepesine ya kuş pisleyecek ya şans oyunlarından medet bekleyecek ya da yıldırım gibi üzerine mucize düşecek ki ancak o zaman ‘’hayaldi gerçek oldu, nereden nereye’’ diyecek!
Oysa söylenen hayallerle görünen gerçekler çok farklı.
Düşünebilen sorgulayan gerçekleri görür, düşünemeyen sorgulamayan ise söylenen hayallere inanır.
Markete pazara gidip aldığı 3-5 parça ürün karşısında şok yaşayan vatandaş kendini o anda zengin ilan ediyor, bir poşete ben bu kadar para verebiliyorsam demek ki varlıklıyım havasına giriyor!
Şöyle bir gerçek var ki, vatandaş önceden kasada kuyruk oluştururken, şimdi alış veriş yaptıktan sonra marketin dışında aldıklarıyla fişleri kontrol eder oldular.
Kredi kartları sağ olsun, sakaldan al bıyığa ekle hesabı…
Ali’nin taşıyla Veli’nin kuşunu vur sistemi var olsun (!) her sorunu çözmeye yetiyor!
Kamu Politikası, İktisat Politikası, Maliye Politikası, Enflasyon Hedefleme Politikası, Para Politikası düzenlenmedikçe ve enflasyon tek haneli rakamlara inmedikçe umut fakirin ekmeği olmaya devam edecek gibi duruyor ve kimse kaçan ipin ucunu yakalayamıyor!
Kör göremediğini seviyor, sağır duyamadığını algılıyor, topal koltuk altı değnekle koşuyor!
Bazen bir şey gelmez elinizden ve 'elbet bir gün' cümlesi dökülür ağzınızdan.
Umuttur belki size bunu söyleten.
Şimdi değildir zamanı ama umutlusunuzdur, mutlaka bir gün olacaktır...
Elbet sağlıkla emekleyip, yürüyeceğimiz, sevinçle koşacağımız, sesimizin duyulacağı günler gelecektir.
Elbet bir gün roller değişir; biz unuturuz, unutanlar, görmezden gelenler, duymayanlar hatırlar!