Saygı görmek ve değerli olmak
”İyi insan olmak” sayesinde değer görmeye çalışmak ve bunun için de diğerleri için gereksiz fedakarlık yapmak ve yapılan kötülükleri görmez gelmek tam anlamıyla diğer insanlar için paspas olmaktır.
Değerli olma peşinde koşmak, en temel değersizlik nedenidir.
“Hocam ben ona hiç kimsenin yapmayacağı iyilikler yaptım. Ama o kendisine hiç yardımcı olmadığı halde diğer arkadaşlarına verdiği değeri bana neden hiç vermiyor? Çok kızıyorum ve üzülüyorum. Neden bana hak ettiğim değeri vermiyorlar; saygı göstermiyorlar?”
Sık karşılaşılan bir serzeniştir.
Ve ben böyle serzenişte bulunanlara ben “Dikkat ettiniz mi hep benzeri şekilde onca iyilik yaptığın halde sana değer vermeyen kişilerden şikayet etmektesin. Sana beklediğin değerin verilmemesinde senin de bir payın olabileceğini hiç düşündün mü?” diye soruyorum.
Değerli olmanın birinci şartı önce siz kendinize değer vereceksiniz.
Sonrasında çevrenize karşı kurallarınız ve prensipleriniz olacak ve yeri geldiğinde insanların teklifine “hayır” diyebileceksin.
Kendilerine değer veren ve sınırları, kuralları ve prensipleri olanlara aynı zamanda diğerlerinin de değer verdiğini unutmamak gerekir.
Değer görmek ve saygı duyulmasını istiyorsan önce sen kendini en değerli, en saygın bir kişi gibi görecek ve öyle davranacaksın.
Konuyla tam örtüşmese de bir örnekle açıklarsak;
Bir esnafa “neden reklam yapmıyorsun?” denildiğinde "Benim ürünümün, mekanımın, servisimin reklama ihtiyacı yoktur; bir gelen zaten bir daha gelir.” diyen ve kendi değerinden emin olanın değerini, diğerleri de fark edecektir.
Siz hiçbir kuyumcunun yoldan geçenlere ürün pazarlamaya çalıştığını gördünüz mü?
Ancak sıklıkla görülen odur ki insanlar kendi değerlerini diğer insanların gözüyle ölçüyorlar.
Çevremizdekilerin kimisi değer verirken kimisi tam tersi hiç değer vermeyebiliyor.
İnsanlar “başkasının gözünde değerliysem o zaman ben değerli bir kişiyim; başkasının gözünde değersiz isem değersiz bir kişiyim” yanılgısına sık düşerler.
Kendi değerimiz başkalarına göre ölçülürse aynı anda bazı insanların bizi değerli bulması, bazılarının ise değersiz bulması çok mümkündür.
O zaman bir üzülüp bir sevineceksiniz!
Bu inişli çıkışlı duygusal stresin sizi ruhsal, zihinsel ve sosyal yönden yıpratması kaçınılmazdır.
Öncelikle kendimizin biricik olduğumuzun farkına varmalıyız.
Ve bilmeliyiz ki dünyada hiç kimse asla mükemmel değildir.
Tüm insanlar kendilerini değerli de görseler sürekli hatalar yapabilir ve yapmaktadırlar.
Her insanın güçlü ve zayıf yönleri olabilmektedir. İnsanların bu ortak özellikleri onları değersiz kılmaz.
Çünkü her an hata yapabilen insanlar bedensel, duygusal ve ruhsal yönden sorunlu da olsalar, düşünce hatalarına sık da düşseler her insanın hem kendisi hem de çevresi için bir anlamı vardır, bir değeri vardır.
Doğuştan insan olabilme potansiyeli ile doğan bizler kendimizi yetiştirdikçe, olgunlaşıp insanlaştıkça daha değerli olur ve saygı görürüz.
Biz hayatımızı doğamıza uygun yaşarsak öncelikle kendimizi yetiştirir, kendimiz kadar diğerleri ve çevremiz için faydalı olabilirsek, dayanışma ve yardımlaşma içine girebilirsek hayatımızın bir anlamı olur. Sonuçta kendimizi değerli ve daha mutlu hissederiz.
Amaç mutlu olmak değildir. Ancak hayatı doğru yaşamanın sonunda oluşan bir değerli, umutlu ve saygın olmak bizi mutlu edecektir.
Mutlu olmayı amaç edinmeden sonuçta gelişen mutluluk, doğal bir mutluluktur.
Tıpkı mutlu olmak peşinde koşmak en temel mutsuzluk nedeni ise değerli olma çabasına girmek de değersizlik hissi yaşamamıza neden olacaktır.
* Bir başka durum da çevremizdeki insanlar bir seçim yapma konusunda fikrimizi sorduklarında bizler ne düşündüğümüzü ne hissettiğimizi açık net bir şekilde ifade etmekten çekiniyor ve seçimi her zaman karşı tarafa bırakma alışkanlığımız varsa bir noktadan sonra artık bize sormadan ve bize rağmen, bizim adımıza karar verenler olmaya başlıyor ve bu anlarda “neden bana sorulmuyor neden değer verilmiyor?” diye alınabiliyoruz.
Yani her durum karşısında “kibarlık, nezaket ve yanlış anlaşılma” adına kendi sınırlarını, duygu ve düşüncelerini ifade etmekten çekindiğin sürece insanlar artık senin fikrini alma gereği duymayabiliyorlar.
* Siz çevrenizle ters de düşseniz açık net bir şekilde kendinizi, sınırlarınızı, isteklerinizi, ihtiyaçlarınızı, duygu ve düşüncelerinizi ifade etmekten çekinmemelisiniz.
* Sınırlarımız, kurallarımız ve prensiplerimiz yoksa kendimizi değersiz görmenin tüm şartlarına sahibiz demektir “aman ilişkimiz bozulmasın, ayıp olur arkadaşlık, eş dost hatırına istemesem de böyle davranmam lazım” düşüncesi ile o çok önem verdiği ilişkileri hatırına kendilerini aşağı çakerler. Onlar her zaman herkesin yardımına koşan “aman ne iyi insan” denilse de işin çelişkisi çok da değer verilmeyen kişidir.
Yaptığı iyilikler ve fedakarlıklar artık kanıksanmıştır; onun vazifesi haline gelmiştir.
O iyi ve değerli insan olmak adına kendisini feda edenlere “senin bir sorunun olduğu zaman o karşılıksız fedakarlık gösterdiklerin, senin gösterdiğin çabanın ne kadarını gösterebileceklerdir?”
Unutmayalım ki kuralları, prensipleri ve sınırları olmayan gerektiğinde “hayır” diyemeyen insanlar rüzgar gülü gibi esen rüzgara göre yön alırlar ve bu nedenle değersizleşirler.
Kendini Değerli Görmen için Ne yapabilirsin?
* Sevilip sayılmanı sağlayan ve takdir edilen olumlu yönlerini bir kağıda yazmanın bir faydası kendini daha iyi tanımanı ve ne kadar değerli olduğunu görmeni sağlayacaktır.
* Kendini değerli hisseden insanlar hayata dahil olur. Örneğin bir toplantıda ya da bir sınıfta bir şekilde en ön sıraya oturur söz alır, merak eder, bir şekilde sorar, sorgular.
Rezil olmaktan, korksan da söz almaktan ve düşünceni ifade etmekten çekinme. Ve prensiplerine göre hareket edersen, konuşursan sınır koyarsan hayat senin için çok daha farklı olacaktır.
* Kendini değersiz hisseden insanlar kendi başarılarını küçümserler, başarısızlıklarını abartırlar.
Ortaya koyduğu başarılar birilerinin sayesinde şans eseri ortaya çıkmış gibi düşünürler. Ama bir başarısızlık varsa onu sonuna kadar kişinin kendisi yapmıştır. Onun sorumluluğunu kendisi alır. Bu değersizlik duygusuna neden olan bakış açısının farkına vararak kendine adaletsiz davranmaktan vazgeç.
* Diğer insanlar senin içinde var olan cevheri çoğu zaman keşfedemeyebilir sana hiç hak etmediğin şekilde kötü muamele yapabilirler. Çevrendeki hurdacılar sana hurda değeri biçebilirlerken ancak bir kuyumcu, gerçek değerini sana verebilir. Çevreni sana değer veren insanlardan oluştur.
İnsanın Ana vatanı olan Çocukluk Döneminin Nasıl Geçtiği Önemlidir.
1- Denetim odaklı korku kültüründe yetişmiş olmamız kendimizi değersiz görmemizde en temel nedendir.
İnsanın anavatanı olan çocukluk döneminde denetim odaklı korku kültüründe yetişmiş olan insanlar kendilerini eksik, hatalı ve değersiz görürler.
Onlar sevgi, ilgi, değer ve kabul görmemiş hayatının her anına tanıklık edilmemiş, ait olma-özgür olma dengesini sağlıklı kuramamıştır.
Ceza, ödül rekabet onlar için motivasyon kaynağı olduğundan dolayı dış denetimlidirler.
Akıl ve vicdan gelişimi yeterli olmadığından da sınır sorumluluk bilinci gelişmemiş, dış denetimli insanların kendilerini değerli görmeleri mümkün değildir.
Denetim odaklı korku kültüründe yetişenler kendilerini değerli görmenin maddi koşullarını yaşamamış olanlar hayata “ben ne derim?” diye değil, “başkaları ne der” diyerek bakarlar.
Başkalarının kendilerine değer vermesini beklerler ve kendilerini değersiz görmeleri kaçınılmaz olur.
Çocukluk dönem öykümüz kaderimiz değildir!
Olumsuz erken dönem çocukluk öyküleri onların kaderi olamaz. Durumun farkına varılması ve profesyonel yardımın alınması sonucunda ruhsal, zihinsel ve sosyal yönden daha sağlıklı hale gelebilirlerken kendi değerlerinin de farkına varabilir, kendi değerlerini görebilirler.
2- Gelişim Odaklı Değerler Kültüründe Yetişmiş Olmamız Kendimizi Değerli ve Saygın Görmemizi Sağlar
* Bir insan çocukluk döneminde gelişim odaklı değerler kültürü içinde yetişmişse, çocukluk döneminde ilgi, sevgi görmüş, değerli bulunmuş ve kabul görmüştürler. Hayatlarının her anlarına tanıklık edilmiş, özgür olma-ait olma dengesini sağlıklı kurabilmiş, aklı ve vicdanı hür olduğundan sınır ve sorumluluk bilinci gelişmiştir.
Onlar hiçbir denetimin olmadığı anlarda dahi tüm davranışları iç denetimlidir.
Kendilerine yakışmayanı yapmazlar. Onlar kendi değerlerinin farkındadırlar; birileri kendilerine değer vermesi için karşılıksız fedakarlık içine girmezler.
Onlar kendi sınırları, kuralları ve prensipleri içerisinde diğer insanlarla yardımlaşmayı, dayanışmayı faydalı olmayı önemli görürler. “Onlar başkaları ne der ve bana ne değer biçerler?” diye düşünmezler, onlar her durumda “ben ne derim?” diye düşünürler.
Ebeveynler Çocuğunuzu Değil, Kendinizi Yetiştirin!
Bu anlamda sağlıklı ve kendi değerlerinin, saygınlıklarının farkında olan nesillerin yetişebilmesi için ebeveynlerimizin öncelikle kendilerini yetiştirmeleri, daha çok okumaları, araştırmalarıi gelişim içinde olmaları önemlidir.
Bu amaçla olmazsa olmaz konu, rol model olacağımız çocuklarımız için öncelikle kendimizi yetiştirmeliyiz.
Evimizde zengin kitaplık olmalı ve kitap okuma kültürünü geliştirmemiz gerekecektir.