Artık şaşırtmıyor sadece üzüyor geldiğimiz nokta. Anlık verdiğimiz reaksiyonların sezonluk, ömürlük sonuçlarını çekmeye, yeri geldiği zaman vermediğimiz reaksiyonların şu an alınan sonuçlarını görmeye şaşırmıyorum, üzülüyorum.
Beklentimiz ile realitenin paralel bir düzlemde devam etmediğinin, isteklerimiz ile sonuçların paralel bir düzlemde belli bir süre devam etmeyeceğinin farkında olamamak artık şaşırtmıyor, üzüyor.
Bunların hepsinin içinde tutunacak dalları ararken o dalların bizi yukarı çekeceğine inancımızın en ufak darbeyle kırıldığını görmek artık şaşırtmıyor, üzüyor.
Bu hayatta şu zamana kadar öğrendiğim bir şey var ise umudun en güzel tutunacak dal olması fakat aynı zamanda en büyük darbeyi yediğimiz yer olmasıdır. Bursaspor umudumuzu hep biri tutan fakat her paydaşının belli zaman dilimlerinde yaptıklarıyla bu umudu yerle bir ettiği ortamı artık şaşırtmıyor, üzüyor.
Hangi birine değinsek, hepsine değinmeye kalksak değil sayfalar, kitaplar dolacak durumda. Bugünün problemi değil çünkü Bursaspor’un geldiği konumun sonuçları. Bu sonuçları maalesef yaşanılan, yaşatılan amatör süreçler getirdi bize. Amatör yönetimler, amatör zihniyetli fakat profesyonel lisanslı oyuncular, teknik heyetler, bilmediği konularda söz sahibi olan camia içi unsurlar…
Ben bugün, dün oynanan maçtan bahsetmeyeceğim. Çünkü geldiğimiz konumun, durumun sonuçlarını bizlerle beraber yaşayan “genç” bir oyuncu grubu var. Daha önceleri olduğu gibi bizi bu konuma getiren bazı istisna olumsuzluklar, “tecrübeler” var onları da atlamamak lazım. Bazı mecburiyetlerin getirdiği, görmezden gelmek durumunda kaldığımız saha içi performansların çok uzun vadeli göz ardı edileceğini düşünmüyorum, edilmemeli de zaten. Burada mesele dengesiz kadro yapısının içinde dengeli tepkileri verebilecek sağlıklı zihinleri bulmak durumunda olduğumuz gerçeği.
Bir de yönetimsel süreç var.
Yönetimsel süreç, kendi mottosu doğrultusunda hedeflediği (doğru veya yanlış tartışılır) bir yönde ilerlemeye çalışıyor. Bu mottonun genel konu başlığı “Borcu bitirmek”. Evet Bursaspor’un borcu bitmeli fakat burada belli bir hedefe yürürüken özellikle de böylesine yüksek maliyetli ve borç yüklü bir hedefe yürürken bir değil, yüzlerce parametreyi hesaba katmak gerekiyor. Bursaspor’un borcunu bitireceğim derken, Bursaspor’a kilit vuracak duruma gelinmesin…
Bunu daha önce Taktik Masası yayınlarında ve bazı yazılarımda da sıkça dile getirdim. Siyaset ve Bursaspor aynı çatı altında kesinlikle olmamalı, oldukça, olmaya devam ettikçe bunun Bursaspor’a bir yararı olmayacak. Aktif yönetim içinde siyaset dışı Bursaspor sevgisiyle mücadele eden, ettiğini bildiğim, iyi niyetinden şüphe duymadığım bir sürü yönetim üyesi var. Burada temel problem karar verici, yönlendirici ve son söz sahibinin an itibariyle siyasi konjonktür olmasıdır.
Klasikleşmiş bir tabir var ben dahil hemen hemen camianın büyük kısmının kullandığı…
“Bursaspor siyaseti kullanmalı, siyaset Bursaspor’u değil”
Fakat geldiğimiz konum tam zıttını gösteriyor. İşin trajikomik tarafı ise siyasetin Bursaspor’u kullanırken kendine de zarar vermesi. Bunun farkına vardıkları an zaten söylemler, tavırlar değişmeye başlayacaktır.
Bursaspor yaşamalı, yaşaması için de evet borç bitmeli fakat bunun yanında prestijini koruyan, aynı anda yükselmeyi hedefleyen ve kısa-uzun vadeli planlarında takımın gücünü azaltmayan bir planlama yapılmalı düşüncesindeyim.
Borç biterken eğer zemin bu halde olursa, zeminden dolayı oyuncuların sakatlanırsa, gittiğin deplasmanlarda insanlar takım otobüsüyle fotoğraf çekinirken sen sahaya çıktığında bunun karşılığını veremezsen, senin büyüklüğünün farkında olanlara sen kendinin farkında olmayarak sahaya çıkarsan eğer yapmaya çalıştığın olumlu hareketlerin de kredisi ve ömrü maalesef kısa oluyor.
Evet, bugün Bursaspor’un geldiği mali tablo ve lig konumunda günahların sıralaması yapılsa üstlerde yer almazsınız belki fakat bugün Bursaspor’un geldiği konumun ve durumun çözümü olarak yürüttüğünüz sürecin içinde büyük bir sorumluluğun sahibisiniz. Çözüm tek bir hedef doğrultusunda değil, doğru paydaşların, doğru insanların yönetimi doğrultusunda birden fazla noktanın ilerletilmesi ile olacaktır diye düşünüyorum.
Son sözümü de “genç” oyuncu kardeşlerim için söyleyeceğim. 3 haftalık bir periyodun içinde 270 dakikanın sizlere getirdiği farkındalık ve tecrübenin 13, 23, 33 hafta sonunda yaratacağı sonuçları görmeyi hevesle bekliyorum. Sonuçlar sizleri o anlık üzebilir, hayal kırıklığına uğratabilir veya çok sevindirebilir. Bunların şu an için önemi, sizlerin gelişim süreçlerinizden daha önemli değil. Bursaspor eğer yaşayacak ise bu 1 ayda, 1 yılda olmayacak. Sizlerin gelişimleri ve mücadelesiyle belki yıllar içinde ama elbet olacak. Sizler olan inancım, güvencim tam. Çalışmaya, gelişmeye devam.