Merhaba Değerli Okurlar,
Satoshi Nakamoto ismini daha önce duydunuz mu?
İsimden kesin Japon diyorsunuz.

Ya ünlü bir dövüş sanatları üstadı ya da Bursaspor'un yeni transferlerinden.
Aslında kim olduğu henüz bilinmiyor ama 2008 yılında çıkardığı Bitcoin: Dijital Para yazısı ile hayatımıza renk kattığını söylemek mümkün. Satoshi Nakamoto, Bitcoin'in esrarengiz yaratıcısı.
Bir proje gibi 2009 yılında hayatımıza giren bu ilk dijital para ve sonrasında altcoinleri, şu an alternatif finansal yatırım araçları arasında sayılıyor. Hatta son pandemi ve ABD karmaşasından sonra güvenli liman olma durumu bile söz konusu.
Veri işleme ya da veri madenciliği ile üretilen, ve üretim sınırı belirli olan bu kripto paranın pratik hayatımızda kullanım alanları bile mevcut.

Uçak bileti alabiliyorsunuz, internetten alış veriş yapabiliyorsunuz ve hatta yabancı paralar arasında çevirerek kullanabiliyorsunuz.
Peki bu Bitcoin ile hayatımıza giren kripto paralar ne kadar mantıklı?
Başlarken önemli bir konuya değinelim.

Korkularımızdan.

Bizi kripto paralardan bu kadar korkutan sanal gözüküyor olması mı?
Adı üzerinde dijital para.

Peki, parasal sistemlerimiz zaten kaydi para üzerinden ilerlerken ve artık cep
telefonunuzdaki bir uygulama ile aracımıza benzin bile alıyorken, hayatımızda ne gerçek?
Sistemin arkasında banka olduğunu bilmemiz mi?
Dijital parayı da belirli lisansa sahip ve denetlemelerden geçmiş şirketlerden satın alabiliyorsunuz.
O zaman başka bir şey bizi korkutuyor.

Riskli olduğunu düşünmek olabilir mi?
Ya ciddi misiniz?

Riskli olmayan bir finansal enstrüman var mı?

Bugün altın yatırımcısı bile 2020 yılının son 4 ayında yaptığı zararı toparlayabilmek için dua ediyor. Risk bir yatırım aracının içeriğinde getiriyi zenginleştiren yegane unsur. Burada belki de riskin dozajını belirleyen şey, yatırım yaparken ya da süreç içinde hareket ederken biz yatırımcıların verdiği hatalı kararlar.

Klişe olacak belki ama düşerken almamak çıkarken satmamak.

Beklentisi piyasada satın alınmış bir karara ortak olmak.

Ve belki de en önemlisi karı realize etmemek.
Bu da olamaz bizi korkutan şey olabilir.

Kripto paraların devlet denetiminde olmaması.

Bu olabilir bak.

Ama şunu da belirtmem gerekir ki, devlet denetiminde bugüne kadar olmayan dijital paralar,
2020 yılından bu yana hızlı bir yatırım aracı olurken, buradaki avantajı fark eden pek çok ülke kendi dijital para devrimini yapmaya başladı bile. Bu ülkeler arasında biz de varız. Naci Ağbal'ın yaptığı açıklamalarda 2021 yılının ikinci yarısından sonra kendi dijital para çalışmalarımızın testlerinin başlayacağından bahsetmişti.
Bu aslında dünya için yeni bir para sistemine hazırlanmanın ilk adımları olmalı.

Bizi korkutan şu olmalı. Dokunamadığımız, hissedemediğimiz bir parayı paradan saymak. Coinlerin, alışkanlıklarımızı zorluyor olması.

Cüzdandaki sıcaklığı hissedemiyor oluşumuz nedeniyle dijital parayı sanal bir oyun olarak görüyor oluşumuz.
Bana soracak olursanız.

Ben değişen dünyaya ayak uydurmamız gerektiğinden yanayım. Ekonomik literatür değişirken ve dünya üzerindeki büyük ekonomiler, krizden çıkış fırsatlarının peşinden
koşarken; güvenli liman anlayışının değişmeye başladığını görebilmemiz gerekiyor. Ekonomik krizler kendi fırsatları ile birlikte gelir ve bundan yararlanmak için alışkanlıklarımızı kırmamız, günü kurtarma çabasından ziyade fütüristtik düşünebilmemiz şart.
Kağıt paraların devri kredi kartları ile kapanmıştı. Sistem dijital paranın cazibesine dönmeye başlıyor artık.
Unutmadan, şu anda neredeyse 5000'e yakın (geçmiş de olabilir) coin var.

Bitcoin haricindeki coinlere; altcoin deniyor.

Bunu bilgi olarak paylaşayım.
Ve bir de size trenin vagonunu yakalayabilmekten bahsedebilmek için reel bir rakam ile yazıma son vereyim.
Bitcoin piyasaya çıktığı 2009 yılında 1 dolar = 1.309 btc idi.

2011 yılında 1 dolar = 1 btc oldu.
Yazımın bu satırlarında ekrana gözüm kaydı.
1 BTC = 32.831 DOLAR.