Takvim gazetesini ilk çıktığı zamanlarda okurdum.

Fiyatı ehven, üçüncü sayfa haberlerini özgün manşet ile gören, magazin kokulu, çok renkli, bol fotoğraflı, bir zamanların Günaydın'ını hatırlatan iddiasız bir gazete idi.

Tek manşet gazeteleri sınıfına dahil olunca aramız bozulmuştu.

Takvim, geçen hafta attığı farklı bir manşetle muhalefet ve sosyal medyanın hedefine oturmuştu.

Bu manşete;

  1. Sağdan baktığınızda cebinizdeki para kadar alışveriş edin!
  2. Soldan baktığınızda açlık ve yoksulluk sınırında insanlarla dalga geçmek!
  3. Objektif olarak baktığınızda AVM'lerin alışveriş tuzaklarına düşmeden alışverişinizi yapın.

Sonucuna varırsınız...

Ben üçüncü şıkkın doğru olduğunuzu düşünenlerdenim.

Tüketim toplumu yaratmak için halkın üzerine topla, tüfekle ve internetle gelen çok uluslu perakende şirketlerine karşı savunma silahımız yoktu.

Mağazalarda gezerken, en çok aranan çay, şeker ve ekmek reyonlarının en uzak noktada olması asla tesadüf değildi.

Oraya gidene kadar çok pahalı olmayan ama kâr marjı yüksek olan şekerleme ve çikolata reyonları arasından geçerken sepete bir iki tane atmanız farz kadar kesindir.

AVM'lerde tempolu müzik çalınmaz çünkü tempo acele demektir. Sakin ve huzur verici bir müzik ile uzuuuun uzuun alışverişin tadını çıkarmanız istenir.

Reyonlar arasında pişirilen zar kadar ince sucuk ve sosisler, bir yudumluk kahveler, peynir tattırmaları asla hayrat değil, sizi tahrik eden kokusuyla ve damak tadıyla fare kapanının insana uyarlanmış alışveriş tuzağıdır.

Kredi kartı taksit kolaylıklarının yanı sıra, marketler adeta beyaz eşya mağazalarına dönüştürüldüğü için alışveriş iştahınız kabarır.

Ön tanıtımların teşviki ile millet gelen mallara bedava gibi sabahın köründe sıra yapıp saldırmaya başladı.

Bunlar güncellenerek yürütülen klasik yöntemler iken PANDEMİ ile patlayan siteden beğenip, kart ile ödeyip eve teslim çılgınlığı başladı.

Herhangi birimiz?

Örneğin ben...

Bir yıllık market harcama dökümü yapsak, neredeyse gelirimizin yüzde 10'unu bu tuzaklara kaptırdığımızı görürüz.

Yalan mı?

Evde hiç kullanmadığım tornavida takımları, matkap, silikon tabancası, şarjlı tornavidam vs. vs. var benim...

Takvim Gazetesi aslında bence ilk zamanları tadında çok doğru, anlamlı bir vuruş yaparak alışveriş kültürü üzerinde bir manşet atmıştır. Bence de getirdiği ses bakımından maksadı hasıl olmuştur.

Bunu eleştiren muhalefeti ve muhalif medyayı şaşkınlıkla takip ediyorum.

Bu haber İsmail Küçükkaya haberi olsaydı eminim o cenah tarafından kutsanırdı ama haberi yapan Takvim olunca en kolay ve çapsız muhalefet yapılıyor.

Oysa Takvim' de yazılanların tersi pazarlama biliminde müşteri nasıl avlanır diye ders olarak okutulmaktadır.

Takvim' de o tezlerin, antitezlerini yazarak halkı uyarmıştır.

Dünyanın her ülkesinde geliri düşük, orta gelirli ve yüksek gelirli insanlar vardır.

Rüyalar ülkesi ABD 'de bile "Homeless" yani evsiz ve sokakta yaşayan insan sayısı bizi birkaç defa katlar.

İneklere tapan Hindistan'da bizim nüfusumuz kadar dolar milyarderi, bizim nüfusumuzun on katı kadar açlık sınırında insan vardır.

Türkiye'de de tarihin her döneminde bu tabloyu görürsünüz.

Fakirlik edebiyatı ile muhalefet ve iktidar olamazsınız.

Türkiye'de solun ve solumsuların sorunu, kendi doğrultusunda fikri sabit olarak yaşamak hastalığıdır.

CHP'ye son beş senede umut olarak devşirilen ve vitrine konan profesörler, sanatçılar, savcılar, eski askerler hatta teğmenlere bir bakın...

Bugün bunların hepsi kimliklerini borçlu oldukları CHP 'ye kılıç çekiyorlar.

Ama bunları umut diye vitrine koyana karşı kimsenin sesi çıkmadığı gibi, biat ilan ediliyor.

Hesap soracağım diyorsan önce kendinden başlayacaksın.

Velhasıl bence TAKVİM " bu defa" haklıdır!

Ben cenah değiştirmedim!

Hala eğriye eğri, doğruya doğru demeye devam ediyorum.