Geçen yazımda, Sabri Timurhan ile karşılaştığımı yazmıştım. Sabri Timurhan Bursa'nın o zamanlar, eski otobüs işletmesi müdürü olarak ve Maysan A.Ş.'yi kuran adama olarak tanınıyordu. Okurlarımızı ilgilendiren bir başka konu ise kendisinin o sarı Mercedes otobüsleri alan ekipte olmasıdır. 

C:UsersCevdet AkçakocaAppDataLocalMicrosoftWindowsTemporary Internet FilesContent.MSOBA1B082B.tmp

Sabri beyin bir resmini bulamadım. Okurlarım kusura bakmasınlar.  O tarihte Bursa'nın birkaç meşhur makine  mühendisinden biri idi. Diğerleri arasında Kemal Türkün ve İlker Yeğin’i sayabilirim. Hepsi de iyi dostumdular. 

Sabri bey, Maysan A.Ş.'ni kurmuş, halka açık hale getirmiş, kara geçirmiş ve o tarihlerde bu tip halka açık şirketleri patronlar ve holdingler ele geçirmeye çalışıyorlar. Maalesef tarihi gelişmeye kimse mani olamıyor.

Maysa'nın büyük hissesini de Çukurova Holding ele geçirmiş.

Buna mani olabilecek Cevdet Akçakoca var demişler kendisine, onun için beni İstanbul’da arıyormuş.

Maalesef hisse oranı yüzde 10'un altına düştüğü için benim de yapabileceğim bir şey kalmamıştı. Ama o günkü dev Maysan, bir şekilde küçük ortakların elinden çıktı ve yüzlerce ortak, hisselerinin değersizleşmesine yıllarca şahit oldular. Hala her yıl birileri arar beni, Maysan içinse yapılabilecek bir şey yok derim. Çok yazık, zaten bu olaylardan sonra da hele o tarihlerdeki Hastaş holding olayından sonra maalesef  Türkiye’de halka açık şirket kurulmasının önüne geçilmiş oldu. Sermaye piyasasının gelişmesi en az 20 yıl geriye gitti. 

Sabri Timurhan bey, ısıtma, soğutma, klima işleri yapıyor ve aynı zamanda da o zamanlar çok meşhur olan marangoz makineleri satışı yapıyordu. Benim şirketlerimi Anonim Şirket yap ve sana da şu kadar hisse, şu kadar ücret vereyim ve bir de kullanman için araba vereyim dedi. Tamam dedim ve işe başladım.  Bu vesile ile  o zamanki marangoz makineleri üreticileri olan Erol Özkayan, Fikret Şener, Mehmet Şener gibi kimseleri de tanımış oldum. Sabri Timurhan’ın satış mağazasının yanındaki komşusu da Şentürk kardeşlerin mağazası vardı.

Prof.Dr. Halit Çakır: 

Bir başka şirketinde de Prof.Dr. Halit Çakır ile ortaktı. Ama iki ortak hem birbirlerini çok seviyorlar, hem de devamlı didişiyorlardı. Halit bey, birkaç lisan bilen, edebiyata da meraklı olan bir kişi ve kişilik idi. Rus klasiklerinden, İspanyolcadan bir çok eseri Türkçeye kazandırmıştı. Sabri bey onu Maysanın başına getirmiş ve Maysan kara geçmişti. Ama Maysan'ı kaptırmışlardı. 

O sırada şirkette anlaşmazlıklarının bir sebebi de Halit Beyin şirketten alacağı idi. Bunu inceler misin Cevdetçiğim dedi ve Halit Beyden  şu kadar alacağım olması lazım dedi Sabri bey. Yaptığım inceleme sonucu Sabri beyin söylediği o rakamın Halit beyin değil, Sabri beyin borcu olduğunu buldum ve kendilerini toplantıya çağırarak bildirdim. 

Ertesi gün Halit bey, vay Cevdet vay, sen benden daha doğrucu imişsin dedi. Patron borçlu çıkarılır mı? Yakında Sabriciğimle sen de kavgaya başlarsın dedi. Hakikaten bu olaydan sonra Sabri beyin bana tavrı değişti. Benim de canım sıkıldı, o sırada İpekiş de yeniden yapılanmaya giriyordu. İpekişle anlaştım ve ayrıldım. 

İşte o zaman kıyamet koptu. Sabri bey çok üzüldü. Yapma etme dedi, ama ben köprüleri atmıştım. İpekiş'e geçtim.Tarihi hiç unutmuyorum. 19.Haziran 1978.

Sabri beyle ve ailesi ile irtibatımız hiçbir zaman kopmadı. Ölünceye kadar devamlı görüştük. Bir ara Bodrum'da bir otel yaptı ve onu işletti. Her yıl beni ve ailemi davet ediyordu. Orada çok güzel günler geçirdik. 

Halit Çakır'a gelelim. 

Onunla da dostluğumuz çok uzun yıllar devam etti. Bir çok firmada genel müdür oluyor ve en fazla bir yıl sonra ayrılıyordu. Hemen beni arıyordu. Gel bakalım Cevdetciğim konuşalım diyordu. Ben de ne oldu yine mi? Diyordum evet yine kovuldum diye espri yapıyordu. Her yeni yere girişinde muhakkak beni yanına almaya çalışıyordu. Ben de kabul etmiyordum. 

Ben dostlarımla veya dostlarımın yanında çalışmam diyordum. Bunu sanayici arkadaşlarım biliyorlardı. Kemal Coşkunöz illa gel diyordu, ben ona eleman gönderiyordum. Ahmet Necati Yılmaz, yanında çalışmıyorum diye uzun müddet küs durdu. Ama benim prensibim de buydu. 

Halit Çakır aynı zamanda Ergun Ete’nin kayınpederidir. Bir gün Çekirge Süleyman Çelebi civarında belediye otobüsüne biniyor, otobüs hareket edince açık kapıdan düşerek maalesef vefat ediyor. Bir değer de böyle kayboldu işte. 

Cumartesi günleri, setbaşına doğru giderken sağda, Mavi köşeyi geçince bir dükkan vardı. Orada Kültürparkın kurucusu eski Belediye Başkanı Reşat Oyal, Polylenin kurucusu Abdurrahman Şenipek, Polylen genel müdür muavini İlker Yeğin, ve daha bazı kimselerle buluşuyorduk. Bir keresinde yanımda 5 yaşındaki oğlum da vardı. Sabri Timurhan sordu, oğlum evde kimin sözü geçiyor. Oğlum, durdu durdu ve annemin demişti.  Sabri bey de uzun müddet bu konuda benimle dalga geçmişti. 

src=idr/baskanlar/REŞAT-OYAL-1954-1960.jpg

Aradan yıllar geçti. Bir gün zannediyorum Bodrum'da otelinde idik. Bizim çocuklar da büyümüştü. Sabri bey bana döndü. Çocuklarınla mutlulukla yaşayın ama torun bir başka güzel. Bak, koca, sert, ters Sabri Timurhan'ın torunlarla oynarken yere yatacağını, at olacağını ve şaha kalkıp kişneyeceğini düşünebilir misin? Torunlar insana bu da yaptırabiliyor demişti. Allah rahmet eylesin, ruhu şad olsun. 

Sabri Timurhan sayesinde Halit Çakırla, Abdurrahman Şenipekle, İlker Yeğinle tanışma şerefine nail olmuştum diyebilirim. 

Bir dahaki sefere İpekiş’e geçişimi ve oradaki yaşantımı anlatacağım.