Yağmur yağar, fırtına çıkar, kar yağar tabiat olayıdır, olur.
Vatandaşı dışarıya çıkmaması için uyarırsın, çıksa bile dikkatli ve tedbirli olmaya ýönlendirirsin, bunu anlarım.
Sel ve heyelan konusunda uyarırsan, işte buna gülerim.
Ne yapsın vatandaş?
Dere yatağını imara açan sen, ölen ben...
Yetersiz altyapı ile taşeronları zengin eden sen, ölen ben...
İmara uygun olmayan, zemini su olan tarlayı imara açan sen, ölen ben...
Uygun olmayan malzeme ile köprü, tünel, bina yapan sen, ölen ben...
Denizin bir karış gerisinde, adamcağız denize paralel akan selde, arabasında boğulup öldü kardeşim.
Neden?
Suyun denize akacağı yere büfe koymuşlar, su gidecek yer bulamayınca kabarıp kalmış...
Ölen öldüğüyle kaldı, ne yapsın vatandaş.
Önlemi sen alacaksın.
Yağmuru, fırtınayı hatta depremi durduramayacağına göre, baştan önlemi sen alacak ve aldıracaksın.
İzin ve denetim yetkisi sadece senin.
Denetçiyi bile denetim görevi senin.
Salmışsın her şeyin ucunu, yaymış bekliyorsun.
Bina çürükse, o çürük malzemenin üreticisi elinin altında, satan kullanan oracıkta.
Düşmüşsün üç müteahhitin peşine, kaynağını aramadığın bataklığın çamurundan şikayet ediyorsun.
Adam yarı fiyatına almış demiri kullanmış, çekmiş denizden kumu kullanmış, ucuz çimento bulmuş getirmiş kullanmış.
Hepsi senin kontrolünde üstelik.
Sonuç?
Öleni suçlayıp işin içinden çıkmayı öğrendin.
Almasaydı...
Kullanmasaydı...
Gitmeseydi...
eee
Sen ne yaparsın?
Bütün bu acımasızlara ruhsat veren sen, yetki veren sen, denetleyen sen, ölen ben...