Bu sabah işyerimizin önünde park ederken üst sınıf, olimpiyat halkası gibi amblemi olan beyaz bir otomobil biraz ilerde durup beklemeye başladı. 

Acaba dedim…  

Onu fark etmediğim için bir sıkıntı mı yarattım yoksa tanışık biri mi gibi sorularla aracımdan indim. 

Otomobilini geri vitese taktı beni biraz geçti durdu, sağa çekti ve araçtan elinde poşet ile indi.

Yürüyüp gittiği duvar dibinde yavrularını emzirdiği için memeleri şiş,  aksayarak yürüyen duman rengi bir anne köpek vardı.

Poşeti itina ile hayvan dostumuzun önüne boşaltırken onu izledim.

Anne köpek ekmek parçalarının çoğunlukta olduğu mamayı büyük bir iştahla yemeye başladı. 

Hem karnını doyurmak için hem de yavrularına süt olsun diye, 

Ve o adama minnet dolu bir bakışı vardı kiiii…

Bir daha hakaret cümlesi kurarken kimseye asla “Köpek” demeyeceğim, bence siz de demeyin.

İlle de bir şey diyecekseniz; “hayırsız” deyin o adresini bulur.

İlk aklıma gelen fotoğraf çekmek oldu ama bu sahneyi haber için meta gibi görmektense beynimde ölümsüzleştirmek daha etik ve doğru geldi.

Nereden çıktı bu hayvanlar üzerine ikide bir yazmak “Hayri Efendi” ye çakmak için bahane mi arıyorsun demezsiniz ama birkaç ”tane” diyen olduğu kulağıma geldi.

Benim bir Ayça’m var.

Namı diğer “Dedesinin gülü” dür.

Dedesinin Gülü çok şanslı… Bir köy okulunda okuyor ve an itibariye üç köpek, iki kedi, onlarca tavus kuşu, kaz, tavuk, horoz, adı Çakırefe olan at ile birlikte yaşıyor.

Hepsinin bir adı var ve onları eliyle besliyor.

Dahası benim salavatla kaçtığım eşek arıları sofraya geldiğinde “Dedeee korkma onların seninle işi yok kahvaltıya geldiler “ diyerek beni yatıştırır.

Bizim dükkânda da durum farklı değil.

OTTOMAN da salonlarda gezen iki manken ECHO ve CHOPİN isimli bir prens, bir prenses, tel örgü arkasından bile gözlerinin içine bakamadığım patisi kafam kadar olan iki tane Aksaray Malaklısı bekçi köpeğimiz ile bir de azıcık çapkın ve sürekli hamile dişi bir kedimiz var.

Bunlara aramızda hayatlarının en güzel yıllarını özgürce yaşayan üçü AHAL TEKE beş atımızı at çiftliğinde bakıldıkları için katmıyorum bile…

Hayvanlara olan sevgim iki fotoğraf çekimlik ve magazinsel değil, Şahin Gencal ağabeyim gibi yürektendir.

Yani benim “Hayri” diye bir takıntım yok.

Onun bakıma muhtaç hayvanlara ve özellikle yaşamını sokak hayvanlarına adayan Mefharet Özmez hanımefendiye takıntısı var.

Bunu çevresine fütursuzca onları sevmiyorum diyebiliyor.

Bir şeyin peşinden koşarken altını üstünü araştırmadan yazmam ve de genellikle gaza gelmem…

Dün bir can Mefharet hanıma mesaj atmış, elbette yazan o hayvan değil onu sahiplenen ailesi o canın diliyle yazmışlar.

“Yavru köpekten mektup:Beni bir eşya gibi yol kenarına bıraktılar, gunlerce yemek yemedim, cok açtım, herkes gelip geçiyordu,kimse görmüyordu beni, büyük köpeklerden korkup su kanalına sığındım,birgun bir araba durdu, beni arabaya aldılar ilk defa sıcak bir yerdeydim ,beni Mefaret Anneme getirdiler, bana çok iyi bakıyor, sıcak bir yerdeyim, karnim tok, cok mutluyum, tum güzellikler Mefaret Annem'le olsun????” 

Tıpkısının aynısı olsun diye mektuba imla düzeltmesi bile yapmadım…

Sen okumazsın çünkü öyle bir kültürün yok biliyorum ama P&R elemanların ve avukatların okur sana özetler. 

Bu kışta şantaj yaparak 1200 muhtaç o canları veteriner hekimsiz bırakan ve hatta sokağa atmak için tebligat gönderen birine ne denir çok iyi biliyorum ama adabım yazmaya izin vermiyor.

Kulağıma Hayri Beyin mevzuatı dolandırarak İl Tarım Müdürünü bu şantaja alet ettiği duyumları geliyor. 

Elbette araştıracağım ve gereğini konuyu çözene kadar kovalayacağım ve daha da konu etmeyeceğim çünkü yolcusun!

Bizde siyaseten de olsa mevtanın ardından konuşulmaz.

Birinin kaprisi uğruna bu çetin şartlarda 1200 canın hayatını hiçe sayan biri ya da birilerine dur demeyenin Bursa’da işi yoktur.

Son olarak adam gibi adam Uğur Mumcu parti örgütü ve belediye başkanları ile  anılırken sen kahvede mi laflıyordun?

Zaten de ilerisi, gerisi, ötesi, berisiyle,  akıyla, çokuyla kavga eden birine ancak iki şarkı ile ithaf edilir. 

Yar saçların lüle lüle! 

 Yaparım bilirsin!

Hayırlı dinlemeler…