20-22 Ekim tarihleri arasında Antalya Anfaş'ta gerçekleştirilecek yaş meyve sebze ürünleri, ambalaj, depolama, lojistik, tarım makine ve teknolojileri uluslararası fuarı olan Interfresh Eurasia'nın tanıtım toplantısı UİB'de yapıldı.

Toplantıya Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği’ni (UYMSİB) temsilen Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Senih YAZGAN ve ANTEXPO Fuarcılık Hizmetleri A. Ş’nin Genel Müdürü Murat ÖZER katıldı.

Murat Özer dünya piyasalarında var olmanın sektör fuarlarına katılım  ve doğru iletişimle gerçekleştirildiğinin altını çizerek, Interfresh Eurasia'nın önemine vurgu yaptı.

Gerçekten de günümüzde özellikle tarımda üretimin adı bereket olsa da tarımda asıl zenginlik bereketi taçlandıran ihracattan geliyor.

Senih Hoca tarım ürünlerindeki üretimin sorunlarını ifade ederken, özellikle son Tarım Bakanının tarım bilgisi ve üniversal tarım kariyeri ile tarım sorunları ile söylemde kendilerini mutlu, gelecek için de umutlu ettiğini söyledi.

Dövizdeki tırmanışın ilaç, gübre ve yakıta birkaç misli ile yansıdığını, bunun tarım üreticisini bizar ettiğini söyledi.

Bu sözler bana Aksungur Köyü Kooperatif Başkanı Sinan Kaya’nın geçmiş dönem Tarım Bakanı için “Toprağı saksıda gören birisini Tarım Bakanı yaparsan yaşananlar sürpriz olmaz “ dediğini hatırlattı.

İklim dengelerinin bozulmasına değinen Senih Hoca bu yıl kiraza don, dolu ve aşırı yağış vurmasının sonucunda üretimin yüzde 40 lara varan azalmasının Pazar kaybına yol açtığını ifade etti.

Her şeye rağmen mücadeleye üretime ve ihracata devam etiklerini söylerken iklim ve tarım alanlarının korunmasının makro düzeyde bir devlet meselesi olduğunu anlattı.

Benim sorum şu idi!

Bir malın pazarda alıcısı ve satıcısı vardır. 

Satıcı ürün fiyatını, vadesini ve teslim koşullarını belirler.

Alıcı ise istediği malın kalite, kalibre kriterlerini belirler ve ona uyulmasını ister.

Hal böyle iken elma, armut, incir, domates, salatalık, vs gibi ürünlerimiz bazen neden yanlış ilaç ve hormon sorunları ile geri gönderiliyor dedim.

Aldığım yanıta çok üzüldüm.

Sorun “dış güçlerde“ imiş.

Onca emek siyasete kurban ediliyormuş.

Etkisi var olabilir ama esas sorunun aşırı kazanç hırsı, ihtiras, doyumsuzluk olduğuna inanıyorum.

Tarım alanlarının talanını, proje dışında kat çıkmayı ya da işgalini normal sayan bir toplumda hormonlu gübre,  kabukta kalan zehir kullanmanın olmadığını düşünmenin saflık olduğuna inanıyorum.

Öte yandan Avrupa sağlıklı olmadığı için zeytini ağaçtan sofraya getirirken tuz kullanmıyor, peynirini tuzla salamuraya yatırmıyor ama biz hala oralarda dolaşıyoruz ve yüzde 50'mize yakınımız tansiyon hastası oluyor.

Nitelikli tarım çeşitliliği için bulunmaz bir cennet olan ülkemizde üretirken de piyasaya arz ederken de artık daha akılcı, talebin isteklerine uygun üretim yapmalı ve dürüst olmalıyız.