Bugün 17 günlük yasaklarda başıma gelen ve gözlemlediğim trajikomik hikayeleri paylaşmak istedim...
1. ALKOL SATIŞI
Malumunuz kısıtlama sürecinde alkol satış yasağı vardı.
Ben Mübarek Ramazan ayı münasebetiyle aklıma bile getirmedim ama ama bence satma yasağı hiç olmadı.
150 milyona ortak olmak hayali ve çekiliş sonrasında üzerine soğuk su içmek için gittiğim modern büfede raftaki içkileri görünce bayiye:
- "Satışı yasak ama rafta görenler isterler. Tiryakilerle sıkıntı yaşamıyor musun?" diye sordum.
- "Sıkıntı yok abi kim ne kadar isterse veriyorum. Evlere de telefon siparişlerini teslim ediyoruz... Tabi ki tanıdık müşterilere yapıyoruz "dedi.
Ne istersen bagaj teslimi yapalım diye ilave etti.
O anda alkol satmanın değil, alkol satış fişi kesmenin yasak olduğundan zincir marketlerin satamadıklarını anladım.
2. TÜY DÖKÜCÜ KREM
Büyük bir zincir markete girdim ve alışveriş sepetine ihtiyaçlarımı koyduktan sonra kasaya geldim. Ürünler yazar kasadan BİİİP BİİİP diye geçerken kasiyer kızımız elindeki ürüne bakarak bir anda taş kesildi ve yanındaki kasiyere sordu;
- Bu ürün satışı yasaklar listesinde değil mi?
Yandaki kasiyer kız:
- Bilmiyorum mağaza müdürüne sorsan iyi olur.
Mağaza Müdürüne sorulduğunda;
- Pil, oyuncak, prezervatif, krem, pudra, tarak yasak ama bunu bilmiyorum az bekleyin genel merkeze soralım.
Cevabını aldılar.
Genel Merkezden gelen izinle TÜY DÖKÜCÜ krem özgürlüğüne kavuşarak BİPP sesinden sonra poşete girdi.
Bayram günü siz beni güldürdünüz ya eminim ALLAH da sizi bildiği gibi yapacaktır.
3. KAHVEHANELER ve PARTİ KURMAK
Her mahallede üç beş, her sokakta iki tane olan kahvehanelerden bahsediyorum, kafelerden değil.
Bunlara yasak gelip, yedek ocakları söndürülünce klasik Türk erkeğinin en doğal iletişim kaynağı kurumuş oldu.
Kahvehane deyip geçmeyin, dünya oralarda her gün yeniden kurulur. Hükümetler kurulur ve memleket kurtulur.
Kahvehaneler en güzel gaz alma ve gaz verme mekânlarıdır.
Siz, seçim dönemlerinde adayların iki dirhem bir çekirdek kahvehaneleri ziyaret ederek tavla atmasını, iki el pişti oynamasını, okeyde bitik elle okeye dönmesini boşuna mı sanıyorsunuz?
Veda zamanı ise bütün kahvede içilenlerin hesabı sorulur ve bol bahşiş ilavesiyle adayın danışmanı parayı öder.
Bugün bir seçim olsa klasik siyasetçiler sudan çıkmış balığa dönerken, kahvehane sahipleri de muhtemel gelirden olduğu için kurdeşen dökerler.
Z kuşağına ilgi bu yasaklar yüzünden zirve yaptı.
Çünkü onlar akıllı telefonlara takıldığından onlara takılmanın yollarını arıyorlar.
Günümüzde kahvehaneler zaten kapalı, yenisini açmaya kalksan ruhsat için istenen belgeler tamamlanacak gibi değil, onları halletsen de kısıtlama var.
En iyi ve kolay çözüm parti kurmaktır.
Kur partini, tut binayı, içine koy çay ocağını, kimse rahatsız etmeyeceği gibi kapısına koruma bile tahsis ederler.
Seçimlere girmişin girememişsin...
Oy almışsın, alamamışsın...
Ne gam!
Eğrisi doğrusu denk gelip, bir ittifak ile irtibata girersen, TBMM yolu bile açılıverir.
Bugünlerde kurulan partiler neden telaşla koşturuyorlar sanıyorsunuz.
Adamlar koşturmaktan, amblem çalışmasına bile vakit bulamıyor bir yerlerden ince ince aşırıyorlar.
4. YASAK HEMŞERİM!
Kapanma günlerinde Hürriyet mahallesindeki Ziraat Çamlığında neler oluyor diye bakayım dedim.
Birkaç yaşlı çift yürüyüş yapıyor, iki kişi tasması ile köpek gezdiriyor, birkaç delikanlı sohbet ediyordu. Özellikle altını çizeyim hepsi maskeli ve mesafelerini koruyorlardı.
Çevre çok ıssız olduğundan çift gezdiklerini bildiğim, karatavukların sürü halinde ağaçların altında yem aradığına tanık oldum.
Parka göğsünde ve sırtında Bekçi yazan, bellerinde silah ve cop olan iki görevli girdi.
Parktaki üç beş kişiyi PANDEMİ şüphelisi olarak görerek, evlerinize gidin parkta oturmak YASAK dediler.
Elbette verilen talimatı yerine getiriyorlar ancak devlet görevini tebliğ ederken inisiyatif denilen toplumsal barışın en önemli kavramlarından birini de vermek lazımdır.
Benim kır masasında oturup olanları izlediğimi görüp yanıma geldiler ve YASAK dediler. Ben görevliyim ve kısıtlama ile ilgili tebliğin 15.nci maddesi gereği yasaklardan muafım dedim.
Akıllı telefonunu açtı ve basın mensubu musunuz diye sordu.
Evet cevabını alınca ALLAH' ı var kimlik ve belge sormadı.
Biraz sohbet ettik.
Bir gün önce TFF 1 nci Lig şampiyonluk maçları sonrasında Adana ve Giresun'da yaşananları hatırlattım ve maç olunca PANDEMİ istirahat için rapor mu alıyor dedim.
Emir kuluyuz anla be ağabey dediler.
Peki, anladım derken, aslında emir kısmını anladım daaaaa...
Nargile Hadi'ye özel olarak açılan Nargileciyi ceza kesemeyen zihniyetin kul kısmını hiçbir zaman anlamadığımı düşünüyordum.
Haa bir de İçişleri Bakanlığı'nın "Kim yasaklı kim değil?" konulu genelgesinden vazife çıkarıp anlaşılması imkansız tebliğ yayınlayan valiliklerin meramını "Türkçe ifade etme" kurslarına katılması bir gereklilik değil vatan hizmetidir.