Muhammet KAHRAMAN

Yaz sıcağında doğayla iç içe arazide dolaşırken çiçeklerin, ekinlerin güzelliğini gölgede bırakacak bir güzellikle karşılaştım.

Ovanın ortasında naylon ve bezlerden kurulmuş baraka gibi bir evin olduğu yerde bayrağımız dalgalanıyordu.

Hemen altında da Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün bir fotoğrafı vardı.

Arabayı kenara çekip arabadan indim, çok sevinmiştim. Bir an önce ovanın ortasında bu güzel karenin oluşmasını sağlayan, oluşturan kişilerle tanışmak istiyordum.

Ekinlerin yürümeme engel olmasını aldırmadan hızla oraya doğru ilerliyordum; benimle birlikte olan oğlum da arkamdan geliyordu.

Tarlanın içine girince etrafımıza baktık, kimse görünmüyordu.

Ben sevincimden duramıyordum ve bayrağımızın dalgalandığı yere gittim.

Oradaki kare bir yere kaçacakmış gibi devamlı olarak fotoğrafını çekiyordum.

Bu görüntü beni çok etkilemişti, arada telefonu oğluma verip o kareyle birlikte kendimi de çektiriyordum.
Neden sonra tarlanın ta öte köşesinden iki kişinin bize doğru geldiğini gördük.

Tarlanın içinde görünmemelerinin nedeni mahsullerdendi.

Tarla tanıdık biri olan Tokatlar'ın Tahir ağabeye aitti.
"Kahraman, hoş geldiniz." dedi ve bize yer gösterip oturmamızı söyledi; eşi de "Kahraman sen misin o?" diyerek söze karıştı.

Ben Tavas'ta uzun süre esnaflık yaptığım için beni oradan tanıyorlardı ve bana müşterilerim bu şekilde hitap ederlerdi.
Sözü ben aldım ve böyle bir şey yaptıkları için onlara teşekkür ettim.

Biz konuşurken bayrağımız daha da dalganarak sanki memnuniyetini belirtiyordu; Atatürk de sanki bize gülümsüyordu.

Tahir ağabey Atatürk'ü ve bayrağımızı çok sevdiğini, Atatürk'ün bu milletin, devletin temeli olduğunu vurgulayarak tarlada çalışırken çok sevdiği iki değerle birlikte olduğunu, bunu hissettiğini söyledi.
Ocakta demlenen çayımızı yudumlarken mutlulukları gözlerinden okunuyordu; onları daha fazla meşgul etmemek için izin isteyerek başka bir kareyi fotoğraflamak amacıyla ovanın ortasında dalgalanan bayrağımıza ve bize gülümseyen Ata'mıza son defa bakarak oradan ayrıldık.


Fotoğraflar sıradan değillerdir ve her fotoğrafın bir hikayesi vardır; başka bir yazımda başka bir fotoğraf karesinde birlikte buluşmak dileğimle hoşça ve dostça kalın ama her zaman dik kalın.