Bir 7 Mayıs günü, Dalyan'a oradan da feribotla Köyceğiz'in Çandır Köyü'ne geçmiştik. Ekip arkadaşlarım gitme sebebimizi ise "yoğurt alıp geleceğiz..." diye açıklamışlardı.
Farklı bir yoğurt dediler o kadar...
Ben de her cuma akşamı olduğu gibi tuttum terminalin yolunu.
Başka hiçbir detay da bilmiyordum konu hakkında...
Dalyan'a hayrandım... Kayalıklardaki heybetli kral mezarlarını hep uzaktan izlerdim Dalyan'daki tekne yolculuklarımda...
Köye geçtik ve ben kendimi o andan itibaren Çandır'daki ailemin arasında buldum...
Sonraları aylarca kaldığım ev, bir cafe & müzeydi...
Hatice teyzem ve Mehmet amcam değil bir yazı bir kitap konusu olduklarından onları bir başka yazıda anlatmak üzere şimdilik özetle yetiniyorum.
Hatice teyzenin yaptığı yoğurdun özelliği şuymuş;
6 Mayıs yani Hıdırellez sabahı, sabah ezanından hemen sonra, -tabi eğer poyraz yoksa- ağaçlardan, otlardan çiy damlalarını bir tepsiye el değmeden toplar ve sütü o çiy damlalarıyla mayalarmış. O yoğurtla da ertesi yıl Hıdırellez'e kadar yoğurt mayalamaya devam edermiş.
Konu konuyu açtı ve biz birkaç saatliğine gittiğimiz evde koskoca bir gün boyunca kaldık ve gönülsüzce ayrıldık yanlarından...
Mehmet amca ve Hatice teyze yörük kökenli olmaktan öte, göçerliği de yaşamışlar...
Hıdırellezin dünü ve bugününü konuştuk ve şöyle anlattılar bu güzel günde yaptıklarını...
"Biz tam göçer Yörük'üz. 6 Mayıs'ta soğan kabuğuyla yumurtaları boyarız. Sallangaçlar kurulur, yemekler yenir, ateş yanar, kuzu kesilir, ateşin etrafında dönülür, üzerinden atlanırdı. 50'li yıllara kadar geldi bu adetler ama 60'lara kadar geldi diyemem..."
O günden sonra benim için daha bir önemli hale geldi Hıdırellez. Ailem sayesinde hep yaşadım aslında bu özel günleri... Ateşten atladık, gül dalına kese bağladık...
Bu akşam evime dönerken, denize bir gül bıraktım dilekler dileyerek... Batarsa kabul olurmuş ya hani :)
Bir dal ısırgan otunu ayaklarımızın altına dokundurduk ki; dileklerimiz tez zamanda kabul olsun...
Yağmur suyumuz yoktu ama çeşmeden akan sudan yani yere değmemiş sudan avuçlarımıza alıp yüzümüzü gözümüzü ıslattık, suyun bereketi üzerimize olsun diye...
Kese içine bir para koyduk, camımızın önündeki gül dalına bağladık. Sabah ise keseyi alıp cüzdanlarımıza koyacağız... 1 Mart'ta taktığım marteniçkalarım hala bileğimde... Sağlık ipleri denen kırmızı beyaz yeni bir ip daha ekledim onların yanına... En az 7 gün kalması koşuluyla...
Birkaç mum yakıp, üzerinden 3 kez atladık... Ateşin üzerimizdeki negatif her şeyi alması dileğiyle...
Kocaman bir kültür zenginliği içinde, müthiş bir bahar sevincidir Hıdırellez... Umuttur, coşkudur...
Güzelliklere niyetlenmektir...
Hıdırellezimiz kutlu olsun, umut olsun hepimize...
Senin gül denize battı mı derseniz, deniz salyası gazabına uğradı derim ama...
Dilek meselesine gelirsek; iyi, hoşluk...
Yüreğinizden bahar coşkusu eksik olmasın...
Şimdi ise sizleri güzel şehrim Bursa'nın geçmiş Hıdırellez günlerine götürmek adına, bu güzellikleri geleceğe taşımak umuduyla Eski Bursalılar Burada Grubu'ndan derlediğim nostalji tüneliyle başbaşa bırakıyorum...
Ve bir de Hıdırellez şarkısı ekliyorum yanına... :)
55 yıl önce Zümrüt evler yeşillikti... Evler yoktu komşularla Hıdırellez gününden bir hatıra...
Ben de Askeri Lise'nin karşısındaki arasında idim o yıllarda... Çocukluğum orada geçti Piremir Okulu'nun yerinde kestane ağaçları vardı, oraları hep yeşillikti, nerede o güzel günler...
Ben 69 doğumluyum. Bizim Hıdırellez yerimiz Ziraatt. Çok güzeldi. Tüm akrabalar Bursa'dan gelirlerdi. Anneannem ve dedem İhsaniye'de otururlardı. Hazırlık yaparlardı. Ben 4 yada 5 yaşlarında Ziraat'ta kaybolmuştum hatırlıyorum...
Sizi bilmem ama biz de Hıdırellez adeta umut demekti.
Her Hıdırellez'de bir heyecan bir umut. Şimdi yahu ne saçma, hurafe diyenler olur... Olur da insanoğlu umut etmek için... Kıştan sonra baharı görmek için bahaneler bulmuş...
Yani mutlu olmak istemişiz yahu yoksa herkes biliyor dua edip talep ederiz ama bu da bir oyun gibi bir heyecan gibi olmuş yıllarca...
Üniversite sınavına gireceğim çalıştım çabaladım ama Hıdırellez'de gül yaprağına üniversite çizmeyi de ihmal etmedim...
Ne bileyim eski adetler güzeldi... içlerinde umut, hoşgörü, sıcacık sevgi ve eğlence vardı.
Rivayete göre Hızır, İlyas ve İskender (Zülkarneyn) ölümsüzlük suyunu bulmak üzere yola çıkarlar. Belli bir zaman sonra 3 ayrı yola giderek ölümsüzlük suyunu ayrı ayrı aramaya karar verirler. Fakat bir yerden sonra Hızır ve İlyas'ın yolları kesişir. Yolculuklarına birlikte devam ederler. Zulumat (karanlıklar) ülkesine ulaştıklarında bir çeşmenin başında durup yemek yemeye karar verirler. Yanlarında getirdikleri kurutulmuş balığı tam yemek üzere çantalarından çıkaracakken çeşmeden akan su balığa sıçrar. Balık, bir anda canlanıp suyun içine atlar. Böylece Hızır ve İlyas ölümsüzlük suyunu bulduklarını anlarlar. Bu suyu hemen içerler. O sırada bir melek gelir ve kıyamete kadar yaşayacaklarını ancak yaşadıkları sürece insanlara yardım edeceklerini bildirir. Böylece Hızır karadaki, İlyas ise denizdeki insanların yardımcısı olur. Denilir ki kim ne zaman darda kalsa Hızır veya İlyas'ın ruhu bir bedene girip darda kalana yardım eder.
Eski Zamanlarda Kutlamalar
Baharın ve yazın gelişi ateş ile kutlanır. Çünkü ateş, Güneş'in dünyadaki parçası olarak görülür. Doğanın uyanmasını sağlayan şey de Güneş'tir. Bu nedenle Hıdırellez'de ateşin üzerinden atlanılır. Bunun asıl amacı günahlardan arınmadır. Aynı zamanda kış aylarında insanın üzerine çöken uyuşukluğun gittiği düşünülür. Eskiden Hıdırellez günü ev halkı yeni elbiselerini giyer, şenlik alanına kağnı veya at arabalarıyla gidermiş. Oğlaklar ve kuzular kesilir, kadınlar sağılan sütlerle hamur işleri yapar, büyük ziyafetler hazırlanırmış. O gün salıncakta sallanılır ve ip atlanılırmış. Salıncakta sallanırken saçlarını tarayanların saçının uzun olacağına inanılırmış. Genç kızlar kısmeti açılması için nişanlı kızların arkasından koşar ve yeni gelinlerin çeyizlik şalvarlarını giyerlermiş. Çocuğu olmayan kadınlar da gül ağacına bir salıncak kurup salıncağa oyuncak bebek bırakırlarmış.
Bizim çocukluğumuzda Hıdırellez bir başka kutlanırdı, 5 Mayıs günü ikindiden sonra bize yakın olduğu için Temenyeri'ne gider, dileklerimiz için genellikle topladığımız taşlardan ev yapardık, kimileri de kağıtlara yazdıkları dileklerini gül ağacının dibine koyarlardı, ertesi sabah erkenden kalkardık, hemen hemen her mahallede ateşler yakılır, büyük küçük ateşten atlardık, neden bilmem geç kalkanların kapısına ısırgan bağlardık, dükkanını geç açan esnafın kapısının önüne çilingir sofrası kurulurdu, bunu da hala anlamış değilim, sonrasında yeniden Temenyeri'ne giderdik ve akşama kadar piknik yapardık. Hıdırellez günü kutlu olsun, tüm dilekleriniz gerçekleşsin.....
Biz de her yıl Hıdırellez ateşi olmazsa olmazdı... Gül dalına dilekler asılır, taze soğanları eşit koparıp sefa yeşil cefa kırmızı ip bağlanır küp içlerine maniler koyup gömer bir gün sonra açar eğlenirdik... Bizler 2 yıl öncesine kadar yapıyorduk bu yıl maalesef yapamadık... Rabbim biliyor dileklerimizi önce sağlık bereket huzur mutluluk getirsin herkesin gönlüne göre versin.
Aksamdan çömleğin içine bir şeyler atar, sabah oldu mu açılır maniler okunurdu... Bu akşam ateş yakılıp herkes üzerinden atlardı. Sabah olunca Veysel Karani'ye gidilir, salıncaklar kurulur, piknikler yapılırdı... Darbuka çalar eğlenirdik... Konu komsu hep birlikte... Çok güzeldi keşke yine o günleri geri getirebilsek...
O zamanlar bütün mahalle Pınarbaşı'na çıkardı... Eğlence, yemekler, buz gibi dağdan gelen sular... Daha birçok güzel eğlenceler... Böyle güzellikler kaldı mı acaba...
Gül dalına dilekler asılır, ısırgan otu kapıya takılır, sağlıklı bir yıl geçirmek için bir umuttur... Hurafe olabilir ama yine de güzel... Bu günlerde şahsen benim umuda çok ihtiyacım var...
Hasan Duman 1980 Hıdırellez. Karacabey Yeniköy Piknik Alanı
Amin kardeşlerim bir avuç bozuk para atardık bahçeye balkona... Sonra da alıp bereket olsun diye bütün aile cüzdanına koyardı bir masum sevinç umuttu Hıdrellez...
Çocukluğumdan beri Hıdırellez günü, cüzdanıma bir nohut tanesi koyarım (bolluk), bir pirinç tanesi koyarım(bereket), bir kağıda gülen yüz çizerim(mutluluk, huzur) anahtar koyarım(şans kapıları), bir de birkaç bozuk para koyarım ve kapı eşiğine yakın cüzdanın ağzını açık bırakıp (Allah'ım önce senden ve sonrada Hızır Aleyhisselam'dan dilerim ki cüzdandaki dileklerim hayatımdan hiç eksik olmasın amin) der yatarım.
Çok ilginçtir ki dileklerim şükürler olsun hayatımdan hiç eksik olmadı ve çok ilginçtir ki yine şükürler olsun cüzdanımın boş kaldığını hiç bilmem..
Feriha Ekşi Sülalecek Hıdırellez pikniğindeyiz... Çook yıllar önce...
Nerede o eski eğlenceli Hıdrellezler... Bizim sokakta da çok güzel geçerdi... Uyanmayanların kapısına ağaç dallarını koyarlardı çıkamasın diye... Ne yapalım şimdi onları anarak kendimizi avutuyoruz... Neşeli, sevinçli günler görmek dileğiyle...
Isırgan bağlanması, kötülükler kapıdan içeri girmesin diye... Bir de küçük bir küpün içine mahalleden komşularla geceden bir şey koyar, küpün ağzını bağlar, sabah toplanılırdı... Mani söyleyen biri mani söyleyip küpten bir şey çeker okurdu... Herkes mutlu, gülüş cümbüş ne güzel günlerdi...
Annem de rahmetli ayaklarımıza ısırganla vururdu. Ayaklarınız romatizma olmasın ağrımasın derdi... Çok şükür bu yaşa geldik öyle sıkıntılı bir ayak ağrısı çekmedik...
Rahmetli annem soğan ekip uzadığında Hıdırellez'de aynı boyda kesip işaret koyardı birine sefa diğerine cefa derdi... Hangisi uzayacak diye kontrol ederdi bakalım sefamı çekeceğiz yoksa cefa mı...
Ahmet Sarılar 8 Mayıs 1938 Pazar Hıdırellez Günü. Rahmetli Babam Abdullah Sarılar ve Arkadaşları "DEDE HATIRASI"
Ne güzel hatırlattınız... Benim annemd e aynı şeyleri yapardı, kahvaltıda 7 t n. S harfiyle başlayan yiyecekleri yerdik. Çok sevdiği Hıdırellez sabahı da rahmetli oldu bugün yılı mekanı cennet olsun inşallah.
Hıdırellez akşamları kapılara ısırgan takardık. Kandil akşamları sokağın ortasına ip gerer geçenlere ya mum ya para derdik para veren olmasa da zorlamazdı ipimizi. Nazikçe bırakınca geçeyim derdi o zamanki büyüklerimiz şimdi yapsak herhalde tekme tokat geçerlerdi
Rahmetli babamda Hıdırellez zamanı paytonlarla Fidye Kızık'a gittiklerini anlatırdı...
Yorum Ekle
Yorumlar
Nilüfer Çayı'nı siz nasıl bilirdiniz?
08.07.2021 15:35
"Pırıl pırıl akan Nilüfer Çayı zifte dönüştü!" haberlerini okuyoruz, izliyoruz ve kahroluyoruz.
Bursa'nın güçlü platformu Eski Bursalılar Burada'da; "Nilüfer Çayı'nı siz nasıl bilirdiniz?" diye sordum.
Ben sadece cevapları derleyip paylaşıyorum bir de kocaman bir YAZIKLAR OLSUN! diyorum so
Anadolu insanı kitap gibidir.
Köyceğiz'de yaşayan 80 yaşındaki Hatice Teyzemle, zeytin ağacının altında ikindi kahvelerimizi içerken,
"Toprağın fabrikası yok a gızım..." demişti.
Birkaç makale yazsanız, bu cümledeki etkiyi yakalayamazsınız.
Dalyan'ın hemen karşısında...
Ulaşımın sadec
Gündem hoyrat,
Gündem yıpratıcı.
Her şeye rağmen, hoyrat gündem unutturmasın; Müzeler Haftası'nı...
Her şehrin kendine has ritüelleri vardır benim için.
Ve her yol hikayemin değişmez üçlüsü...
Antik kent - müze ikilisiyle başlayan gezilerim, şehir lezzetleriyle devam eder ki, şehrin i
Mudanya'da poyraz... Bu deniz fazlasını kaldırmaz...
06.05.2021 11:09
Hani Hıdırellez ritüelidir ya, denize bir gül atmak için sahile indim dün akşam...
Evimin penceresinden görüyordum ama sahile inip dün akşam yakından gördüm.
Ülkede gündem konusu olduğundan da haberlerde hep önümüzde haliyle.
"Marmara'da Salya Kabusu" başlıklarıyla...
Yaklaşık 8
Yedi yüz yıllık bilinen geçmişi olan köyümüzde, Nisan'ın artık baharı iliklerimize kadar hissettirdiği bir havada...
23 Nisan coşkusunu bütün kalbimle hissederek yazıyorum bunları.
Uzun yıllar köyümüz Gölbaşı ve civar köylerin karakol komutanlığını yapmış, bir İstiklal Savaşı Gazisi olan d
Gökova...
Muğla ile Marmaris'i birbirine bağlayan, bana göre yörenin kalbi, zamanın Karya Uygarlığı'nın İdima'sı...
Buradaki devasa okaliptüs ağaçlarıyla oluşan yol ise Sevgi Yolu adıyla ünlendi.
Aşk Yolu da dediler bu yola ve o güzelim ağaçların gövdesini bazen çiviyle oyacak kadar vahşile
Yakın tarihimizin Milli Eğitim Bakanları ve açıklamaları bir de icraatleri konusunda hafızalarımızı yoklarsak, sonuç sadece bir fiyasko olur...
Bu ülkede eğitim sistemi, gelenin gidenin vurduğu bir dart tahtası misaliyken...
17 Nisan Köy Enstitüleri'nin kuruluşunun 81. yılı...
Hüzünle anmak
Bir Bursa Beyefendisi İrfan Eroğlu'nun anılarından...
09.04.2021 11:25
Mudanya'nın Girit mahallesinde, yıllardır önünden gelip geçtiğim ve çeşit çeşit çiçekleriyle dikkatimi çeken evde, çiçekler arasında, dünya tatlısı İrfan Amca ve Kudret Teyze ile nostaljik bir Bursa yolculuğuna çıktık. İrfan Amcanın özel demleme çayı, Kudret Teyzenin el lezzetleri eşliğinde...
Mu
Köy Enstitüsü Mezunu öğretmenlerimizle tanışmak istediğimde, Zeki Baştürk rehberliğinde ilk durağımız 99 yaşındaki Faik Acar olmuştu.
Köy Enstitüsü lafını duyunca bile gözleri dolan biri olarak, bir köy enstitüsü mezunu tanıyacaktım.
Heyecanlıydım.
Faik Hocamızın kızı Nilgün Hanım, bizi
Akhisarlılar'ın memleketlerinden bahsederken illa ki; "Akhisar'ımız" dediklerini biliyor muydunuz? :)
Daha otogarda zeytin ağaçlarını görmeye başlıyorsunuz.
Manisa'nın en büyük ilçesi ve "Akhisar'dan 60 ülkeye zeytinyağı" haberleriyle tanıdığımız, antik çağlardan bugüne bir değerimiz.
Arkad
Okçular Çarşısı eski esnafı ile ilgili bir araştırma yapmaya başlamış ve Berber Dilaver Balkan'ı, Haluk Cömertel ağabeyim sayesinde tanımıştım.
Ne zaman Okçular'a yolum düşse, Dilaver amcanın dükkanına uğrar oldum ondan sonra.
Pandemi dolayısıyla çok az geliyor çarşıya ama denk gelirsem ne
Futbolla ilişkim... demeyeyim;
Bizimkine ilişki denmez, seviyeli takip denir anca...
Çocukluğumun en net hatıralarındandır dedemle maç izleme partilerimiz...
Parti diyorum, sahiden parti havasında geçerdi bizim maç izlemelerimiz.
Yaz tatillerine denk gelen kupa maçları, dedemin çiçekler,
"Şimdi bu adamlar bu tapınağı yapmış sonra da gömmüş mü yani?" sorularıyla anlamaya çalıştık Göbeklitepe'yi...
Heyecan verici bu büyük keşifle birlikte bin bir soru işareti takıldı zihinlerimize.
Arkeolojinin cilvesi işte.
Bir anda 12.000 yıl önceye çekiverdi dikkatlerimizi.
Geriye k
Gemlik, balık tutarken sizin de hizmete gelince mi başkasının?
08.01.2021 14:09
Kamuoyunun yakından tanıdığı Cemil Aydın, bizimle bir görüntü paylaştı.
Kurşunlu sahilinde, yarı dökük, çökmek üzere bir merdiveni ve bundan duyduğu endişeyi anlatmıştı bize Cemil Bey. Endişesinde de çok haklıydı. Hem görüntü kirliliği hem de büyük bir hayati tehlike söz konusuydu.
Kayıtsı
Bursa sevdalısı olarak tanıdığımız; Osmangazi meclis eski üyesi Cemil Aydın'ın bizimle paylaştığı görüntülere çok üzüldük.
Fotoğrafta görüldüğü gibi, Kurşunlu sahilinde bir kısmı çöken merdivenler görüntü kirliliği olmasının ötesinde, bilhassa sahilde dolaşan çocuklar için büyük tehlike demek.
Haftalık olarak takip ettiğim HBT (Herkese Bilim Teknoloji) dergisinin bu haftaki sayısında dikkat çekici bir haber vardı.
"Mayalar, suyu arıtma konusunda bin yıl öndeydi..."
Türünün bilinen en eski su filtreleme sistemini kullanmış Mayalar.
Yani toplumlar suya hep kafa yormak zorunda.
B
Yeni yılın adı bile güzeldir.
Yeni yıl umuttur, heyecandır.
Zor bir yıldan sonra, bir gecede hayatlarımıza sihirli değnek dokunmayacağını hepimiz bilsek de, modumuz yükseliyor... Umutlanıyoruz.
Bunları yazarken, pencereden dikine dikine gelen güneş gözümü alıyor!
Aralık sonunda bahar havası yaşa
Hayatın her alanını, her zerresine kadar bir virüs şekillendirdi.
Kırılgan ekonomisi, çalkantılı ve oturmamış siyasi yapısıyla ülkemiz kimine göre başarılı, kimine göre sınıfta kaldı bu süreçte.
En vazgeçilmez aksesuarımız maske için, az tantanalar yaşamadık.
Yöneticilerin de kafası karıştı bu ko
Kısıtlanmak ne kadar boğucu bir ifade olsa da özgür ve sağlıklı günlerimize kavuşmanın da ön koşulu şüphesiz.
Zira karşımızda ölümcül bir hastalık var.
Yılbaşının yaklaşmasıyla da beklenen açıklama geldi.
Aksini düşünmek bile olası değildi zaten; evlerimizdeyiz!
Eğer pazarlara girmezseniz, hafta
Ölümün olduğu yerde, geri kalan her şey önemini yitiriyor elbette.
Evrenin döngüselliği, tarihin tekerrürleri... Aslında müziğin ritmi gibi, her şey büyük yaşam pastasının tarifinde var.
Kişisel özelliklerinizden birini bile sizden alsalar, siz artık siz olmazsınız.
Her lezzetli pastada bir mikta
Rosa Parks ...
1955'lerin Amerikasında, emekçi bir terzi...
Zenci.
Bir iş çıkışı otobüse biner. Beyazlara ait koltuklardan birine oturur. Şoför gelir ve koltuktan kalkmasını söyler. Otobüsteki diğer siyah erkekler kalkar.
Ancak Rosa Parks sadece cam kenarına kaymakla yetinir...
Polis geli
Sosyal medya ilginç bir mecra.
Her açıdan konuşabiliriz sosyal medyayı.
İyisini, kötüsünü, faydasını, zararını...
Zaman vampiri olsa da bana muazzam dostluklar kattı.
Ataol Behramoğlu'nu yıllar önce bir kitap fuarında görmüştüm.
Kısacık sohbet etmiştik.
Kendisini okumayı hiç bırakmadığım gibi
Yedi yıl önce bir akşam üzeri telefonum çalmış ve ben orada olmadığımdan telefonumu kuzenim Hilal açmıştı.
Hilal'in sesini yan odadan duyunca şaşırmıştım.
Hilal telefondaki kişiye; "aaa öyle mi ben de down sendromluyum biliyor musunuz?" diyordu.
O ilk telefon görüşmesinde sıcacık bir anne
3 Aralık bir farkındalık günü olup, olası "Engelliler günü kutlu olsun" söylemleri için, aman diyorum!
"Çocuğunuzun size kızdığında tekerlekli sandalyesiyle çıkıp gidebileceği bir odası olmalı..." denilen bir Stockholm modeli bize çookk uzak olsa da, engellilerin sorunlarını ve çözümlerini bir bil
Milletvekili aday adayıyken tanıdım Şahin Gençal'ı. Şimdilerde ise, bir kahve molasında ofisinde kitapları arasında, antikaları karşısında sohbetiyle kendimi güncellediğim bir dost yürek benim için.
Şahin Gençal, insana nefes aldırır. Kitap ve sinema tutkunudur. Masasında daima yeni çıkan kitapla
"Zeytin bütün ağaçların ilkidir..." diye bilinir.
Eski Ahit'te anlatılır;
Nuh tufanından sonra, gemiye ağzında taze koparılmış zeytin dalıyla dönen güvercin göstermiştir ki; sular altında kalan yeryüzünde canlı kalan tek varlık "zeytin ağacı" olmuş.
Mitolojide anlatılır;
Atina şehrinin
Bugüne dair çok şey yazılabilir aslında. Öğretmenlere meslek kanunundan, özel eğitim öğretmenlerinin çalışma koşullarına... Eğitim sistemimizin yap boza dönmesinden, pandemi döneminin eğitim aksaklıklarına...
Cumhuriyetimizin en güzel projelerinden olan Köy Enstitülerini ve emektarlarını bu özel gü
Sözcü gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, son günlerde gözleri dolu dolu, kendisine gelen iletileri takip etmeye çalışıyor.
Geçtiğimiz hafta kaybettiğimiz ağabeyi, emekli vali - karikatürist Refik Arslan Öztürk'ün vefatından sonra gelen iletiler bunlar.
Vali bey ile anılarını paylaşıyor k
Burdur'un İlyas Köyü'nde, kaynamış bulgur ve ceviz yerken, bir taşın başına oturduk.
Ata buğdayı, kocabuğdaydan yapılan bulgurun içine ceviz ve darı kattık.
Bulgur kaynayacak, kurutulacak, değirmende yarılacak, kısırlık ve pilavlık olarak ayrılacak.
Köylerde aş / bulgur aşı dediğimiz ata yemeğimi
Konu başlıklarının; "Pandemi Süreci, Dijital Etkinlikler, Tiyatro, Kütüphane, Çocuklara Özel, Festival, Fuar ve Şenlikler, Müzik, Sinema, Eğitim, Akademi ve Atölyeler, Panel, Söyleşi, Seminer, Sempozyum ve Çalıştaylar, Anma Etkinlikleri, Sanat Galerisi ve Sergiler, Kültür ve Sanat Felsefemiz" olduğu
Renkler programından tanıdığımız; müzisyen, gezgin, radyocu, TV programcısı Ayhan Sicimoğlu'nun yol arkadaşı, kameramanı Hüseyin Sami Büyükgezici ile yolda olmayı konuştuk.
B.E: Büyükgezici! İnsan soyadını bu kadar mı yaşar? Sami Bey, ne zamandır gezersiniz? Hayatınızı biraz anlatır mısınız
Kemal Demirel, 22 ve 23. dönem Bursa Milletvekilimiz.
Siyaset yaşamında; Gençlik Kolları Başkanlığı, İlçe Başkanlığı ve Büyükşehir Meclis Üyeliği, Kurucu Genel Yönetim Kurulu Üyeliği, Parti Meclisi Üyesi, Yüksek Disiplin Kurulu Başkan Yardımcılığı, CHP Bursa İl Başkanlığı ve de Merkez Yönetim Kurul
Keles'in Yağcılar köyünden, Adapazarı Arifiye Öğretmen okuluna bir genç, öğretmen olmak için yola çıksın.
13 yaşındayken çizdiği simitçi resmini, öğretmeni ondan habersiz UNESCO'nun düzenlediği bir yarışmaya göndersin ve 13 yaşındaki Hasan, Hindistan'da haberi bile olmadan girdiği yarışmada derece
"Gerçekleştirilen yeni bir çalışmada, 100 milyon yıl önceden kalma bir arı fosili incelendi." haberleri oldukça heyecan vericiydi.
Yunan Mitolojisi'nde; Zeus, bebekliğinde balarıları tarafından beslenmiş ve baş tanrı Zeus'un sıfatlarından bir "Arılar Kralı" olmuş.
Hipokrat'ın reçetelerinde, yüksek
Yayla yolundan, uzaktan Seki Yaylası'nı selamlayarak kıvrıla kıvrıla hayallerimin başladığı yere doğru giderken, gün aydınlanmaya başlamıştı.
Yanından gelip geçerken, bacası tüten evler her zaman içimi ısıtır benim. Evin yaşanmışlıkları kendi hayatım oluverir bir anda...
Derken Karabeli'de aştık v
99 depreminde ailemizin kayıplarından sonra duyduğum,
Ağlamalardan, feryatlardan olsa gerek;
Her depremden sonra sessizleşiyorum.
Eğer çok yakınınızı kaybetmişseniz;
Ve depremin değil de bir ihmalin, yani bir vebalin gerçekliği içinize işlemişse,
İsyan boyutunu aşıyorsunuz.
Bugün bir bilim ins
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Bursa'da Hıdırellez adetleri
"Bahar oldu, aman aman...
Kese astım gül dalına...
Adadım yarim adına,
İki göz oda..."
Bir 7 Mayıs günü, Dalyan'a oradan da feribotla Köyceğiz'in Çandır Köyü'ne geçmiştik. Ekip arkadaşlarım gitme sebebimizi ise "yoğurt alıp geleceğiz..." diye açıklamışlardı.
Farklı bir yoğurt dediler o kadar...
Ben de her cuma akşamı olduğu gibi tuttum terminalin yolunu.
Başka hiçbir detay da bilmiyordum konu hakkında...
Dalyan'a hayrandım... Kayalıklardaki heybetli kral mezarlarını hep uzaktan izlerdim Dalyan'daki tekne yolculuklarımda...
Köye geçtik ve ben kendimi o andan itibaren Çandır'daki ailemin arasında buldum...
Sonraları aylarca kaldığım ev, bir cafe & müzeydi...
Hatice teyzem ve Mehmet amcam değil bir yazı bir kitap konusu olduklarından onları bir başka yazıda anlatmak üzere şimdilik özetle yetiniyorum.
Hatice teyzenin yaptığı yoğurdun özelliği şuymuş;
6 Mayıs yani Hıdırellez sabahı, sabah ezanından hemen sonra, -tabi eğer poyraz yoksa- ağaçlardan, otlardan çiy damlalarını bir tepsiye el değmeden toplar ve sütü o çiy damlalarıyla mayalarmış. O yoğurtla da ertesi yıl Hıdırellez'e kadar yoğurt mayalamaya devam edermiş.
Konu konuyu açtı ve biz birkaç saatliğine gittiğimiz evde koskoca bir gün boyunca kaldık ve gönülsüzce ayrıldık yanlarından...
Mehmet amca ve Hatice teyze yörük kökenli olmaktan öte, göçerliği de yaşamışlar...
Hıdırellezin dünü ve bugününü konuştuk ve şöyle anlattılar bu güzel günde yaptıklarını...
"Biz tam göçer Yörük'üz. 6 Mayıs'ta soğan kabuğuyla yumurtaları boyarız. Sallangaçlar kurulur, yemekler yenir, ateş yanar, kuzu kesilir, ateşin etrafında dönülür, üzerinden atlanırdı. 50'li yıllara kadar geldi bu adetler ama 60'lara kadar geldi diyemem..."
O günden sonra benim için daha bir önemli hale geldi Hıdırellez. Ailem sayesinde hep yaşadım aslında bu özel günleri... Ateşten atladık, gül dalına kese bağladık...
Bu akşam evime dönerken, denize bir gül bıraktım dilekler dileyerek... Batarsa kabul olurmuş ya hani :)
Bir dal ısırgan otunu ayaklarımızın altına dokundurduk ki; dileklerimiz tez zamanda kabul olsun...
Yağmur suyumuz yoktu ama çeşmeden akan sudan yani yere değmemiş sudan avuçlarımıza alıp yüzümüzü gözümüzü ıslattık, suyun bereketi üzerimize olsun diye...
Kese içine bir para koyduk, camımızın önündeki gül dalına bağladık. Sabah ise keseyi alıp cüzdanlarımıza koyacağız... 1 Mart'ta taktığım marteniçkalarım hala bileğimde... Sağlık ipleri denen kırmızı beyaz yeni bir ip daha ekledim onların yanına... En az 7 gün kalması koşuluyla...
Birkaç mum yakıp, üzerinden 3 kez atladık... Ateşin üzerimizdeki negatif her şeyi alması dileğiyle...
Kocaman bir kültür zenginliği içinde, müthiş bir bahar sevincidir Hıdırellez... Umuttur, coşkudur...
Güzelliklere niyetlenmektir...
Hıdırellezimiz kutlu olsun, umut olsun hepimize...
Senin gül denize battı mı derseniz, deniz salyası gazabına uğradı derim ama...
Dilek meselesine gelirsek; iyi, hoşluk...
Yüreğinizden bahar coşkusu eksik olmasın...
Şimdi ise sizleri güzel şehrim Bursa'nın geçmiş Hıdırellez günlerine götürmek adına, bu güzellikleri geleceğe taşımak umuduyla Eski Bursalılar Burada Grubu'ndan derlediğim nostalji tüneliyle başbaşa bırakıyorum...
Ve bir de Hıdırellez şarkısı ekliyorum yanına... :)
https://www.youtube.com/watch?v=jPs0g5xHUI0&list=RDjPs0g5xHUI0&start_radio=1
İrfan Eroğlu: Oğlağı alırız altı liraya, - Ziraat Parkındaki çam ağaçlarını benim dedem ekmiştir- Hıdırellez'de gideriz oraya. Değirmen vardı orada, değirmen dönerdi. Ona unları getirir öğütürdük, buğday unlarını. Oğlak çevirme yapardık, tıpır tıpır yağları akardı mübarek. Sonra tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna.
Ergun Yılmaz Bursalı aile Hıdırellez eğlencesinde... Yıl 1954.
Mediha Sancar
Evet Temenyeri'ne bir gün önceden gidip hazırlık yapardık. Karınca topağı gülün dibine para sefa cefa bağlanır ertesi gün kontrol edilirdi...
Berrin Ertunc
Evet ne güzeldi Kaplıkaya'ya, Teleferik'in orayai şimdiki Zümrüt Evler'in oralara pikniğe, dedeye, hıdrellez gelirdik. Şimdi her yer bina olmuş...
Naciye Eriş
55 yıl önce Zümrüt evler yeşillikti... Evler yoktu komşularla Hıdırellez gününden bir hatıra...
Ben de Askeri Lise'nin karşısındaki arasında idim o yıllarda... Çocukluğum orada geçti Piremir Okulu'nun yerinde kestane ağaçları vardı, oraları hep yeşillikti, nerede o güzel günler...
İkbal Koşar Güventürk
Ben 69 doğumluyum. Bizim Hıdırellez yerimiz Ziraatt. Çok güzeldi. Tüm akrabalar Bursa'dan gelirlerdi. Anneannem ve dedem İhsaniye'de otururlardı. Hazırlık yaparlardı. Ben 4 yada 5 yaşlarında Ziraat'ta kaybolmuştum hatırlıyorum...
Özden Ögretmen
Sizi bilmem ama biz de Hıdırellez adeta umut demekti.
Her Hıdırellez'de bir heyecan bir umut. Şimdi yahu ne saçma, hurafe diyenler olur... Olur da insanoğlu umut etmek için... Kıştan sonra baharı görmek için bahaneler bulmuş...
Yani mutlu olmak istemişiz yahu yoksa herkes biliyor dua edip talep ederiz ama bu da bir oyun gibi bir heyecan gibi olmuş yıllarca...
Üniversite sınavına gireceğim çalıştım çabaladım ama Hıdırellez'de gül yaprağına üniversite çizmeyi de ihmal etmedim...
Ne bileyim eski adetler güzeldi... içlerinde umut, hoşgörü, sıcacık sevgi ve eğlence vardı.
Rivayete göre Hızır, İlyas ve İskender (Zülkarneyn) ölümsüzlük suyunu bulmak üzere yola çıkarlar. Belli bir zaman sonra 3 ayrı yola giderek ölümsüzlük suyunu ayrı ayrı aramaya karar verirler. Fakat bir yerden sonra Hızır ve İlyas'ın yolları kesişir. Yolculuklarına birlikte devam ederler. Zulumat (karanlıklar) ülkesine ulaştıklarında bir çeşmenin başında durup yemek yemeye karar verirler. Yanlarında getirdikleri kurutulmuş balığı tam yemek üzere çantalarından çıkaracakken çeşmeden akan su balığa sıçrar. Balık, bir anda canlanıp suyun içine atlar. Böylece Hızır ve İlyas ölümsüzlük suyunu bulduklarını anlarlar. Bu suyu hemen içerler. O sırada bir melek gelir ve kıyamete kadar yaşayacaklarını ancak yaşadıkları sürece insanlara yardım edeceklerini bildirir. Böylece Hızır karadaki, İlyas ise denizdeki insanların yardımcısı olur. Denilir ki kim ne zaman darda kalsa Hızır veya İlyas'ın ruhu bir bedene girip darda kalana yardım eder.
Eski Zamanlarda Kutlamalar
Baharın ve yazın gelişi ateş ile kutlanır. Çünkü ateş, Güneş'in dünyadaki parçası olarak görülür. Doğanın uyanmasını sağlayan şey de Güneş'tir. Bu nedenle Hıdırellez'de ateşin üzerinden atlanılır. Bunun asıl amacı günahlardan arınmadır. Aynı zamanda kış aylarında insanın üzerine çöken uyuşukluğun gittiği düşünülür. Eskiden Hıdırellez günü ev halkı yeni elbiselerini giyer, şenlik alanına kağnı veya at arabalarıyla gidermiş. Oğlaklar ve kuzular kesilir, kadınlar sağılan sütlerle hamur işleri yapar, büyük ziyafetler hazırlanırmış. O gün salıncakta sallanılır ve ip atlanılırmış. Salıncakta sallanırken saçlarını tarayanların saçının uzun olacağına inanılırmış. Genç kızlar kısmeti açılması için nişanlı kızların arkasından koşar ve yeni gelinlerin çeyizlik şalvarlarını giyerlermiş. Çocuğu olmayan kadınlar da gül ağacına bir salıncak kurup salıncağa oyuncak bebek bırakırlarmış.
Yusuf Kasar
6 Mayıs 1958 Hıdırellez Temenyeri'nde biz....
Bizim çocukluğumuzda Hıdırellez bir başka kutlanırdı, 5 Mayıs günü ikindiden sonra bize yakın olduğu için Temenyeri'ne gider, dileklerimiz için genellikle topladığımız taşlardan ev yapardık, kimileri de kağıtlara yazdıkları dileklerini gül ağacının dibine koyarlardı, ertesi sabah erkenden kalkardık, hemen hemen her mahallede ateşler yakılır, büyük küçük ateşten atlardık, neden bilmem geç kalkanların kapısına ısırgan bağlardık, dükkanını geç açan esnafın kapısının önüne çilingir sofrası kurulurdu, bunu da hala anlamış değilim, sonrasında yeniden Temenyeri'ne giderdik ve akşama kadar piknik yapardık. Hıdırellez günü kutlu olsun, tüm dilekleriniz gerçekleşsin.....
Zehra Sakarya
Her sene Hıdrellezi Veysel Karani'de kutlardık. Akşam ateş yakıp atlardık, sabah salıncak... Ne güzeldi şimdi beton binanın içinde hapis...
Necla Kaplan Karan
Biz de her yıl Hıdırellez ateşi olmazsa olmazdı... Gül dalına dilekler asılır, taze soğanları eşit koparıp sefa yeşil cefa kırmızı ip bağlanır küp içlerine maniler koyup gömer bir gün sonra açar eğlenirdik... Bizler 2 yıl öncesine kadar yapıyorduk bu yıl maalesef yapamadık... Rabbim biliyor dileklerimizi önce sağlık bereket huzur mutluluk getirsin herkesin gönlüne göre versin.
Raif Zeynep Özdönmezler
Aksamdan çömleğin içine bir şeyler atar, sabah oldu mu açılır maniler okunurdu... Bu akşam ateş yakılıp herkes üzerinden atlardı. Sabah olunca Veysel Karani'ye gidilir, salıncaklar kurulur, piknikler yapılırdı... Darbuka çalar eğlenirdik... Konu komsu hep birlikte... Çok güzeldi keşke yine o günleri geri getirebilsek...
Özden Karaferya
Hıdırellez sabahı 41 karınca yuvasından besmele ile toprak alıp kırmızı bir keseye koyup çantanıza koyun bereketini görürsünüz...
Fevziye Şenel
İlkokulda o gün okula gitmemiştim Hıdırellez pikniğine gitmiştim...
Yusuf Uzer
O zamanlar bütün mahalle Pınarbaşı'na çıkardı... Eğlence, yemekler, buz gibi dağdan gelen sular... Daha birçok güzel eğlenceler... Böyle güzellikler kaldı mı acaba...
TC Behiye Güler
Gül dalına dilekler asılır, ısırgan otu kapıya takılır, sağlıklı bir yıl geçirmek için bir umuttur... Hurafe olabilir ama yine de güzel... Bu günlerde şahsen benim umuda çok ihtiyacım var...
Hasan Duman 1980 Hıdırellez. Karacabey Yeniköy Piknik Alanı
Ahmet Ceylan
Türklerin Orta Asya'dan getirdikleri bir gelenektir Hıdırellez.
Fatma Aşlama
Amin kardeşlerim bir avuç bozuk para atardık bahçeye balkona... Sonra da alıp bereket olsun diye bütün aile cüzdanına koyardı bir masum sevinç umuttu Hıdrellez...
Dilek Barçın
Çocukluğumdan beri Hıdırellez günü, cüzdanıma bir nohut tanesi koyarım (bolluk), bir pirinç tanesi koyarım(bereket), bir kağıda gülen yüz çizerim(mutluluk, huzur) anahtar koyarım(şans kapıları), bir de birkaç bozuk para koyarım ve kapı eşiğine yakın cüzdanın ağzını açık bırakıp (Allah'ım önce senden ve sonrada Hızır Aleyhisselam'dan dilerim ki cüzdandaki dileklerim hayatımdan hiç eksik olmasın amin) der yatarım.
Çok ilginçtir ki dileklerim şükürler olsun hayatımdan hiç eksik olmadı ve çok ilginçtir ki yine şükürler olsun cüzdanımın boş kaldığını hiç bilmem..
Feriha Ekşi Sülalecek Hıdırellez pikniğindeyiz... Çook yıllar önce...
Emine Necmettin
Nerede o eski eğlenceli Hıdrellezler... Bizim sokakta da çok güzel geçerdi... Uyanmayanların kapısına ağaç dallarını koyarlardı çıkamasın diye... Ne yapalım şimdi onları anarak kendimizi avutuyoruz... Neşeli, sevinçli günler görmek dileğiyle...
Emine Gezgin
Isırgan bağlanması, kötülükler kapıdan içeri girmesin diye... Bir de küçük bir küpün içine mahalleden komşularla geceden bir şey koyar, küpün ağzını bağlar, sabah toplanılırdı... Mani söyleyen biri mani söyleyip küpten bir şey çeker okurdu... Herkes mutlu, gülüş cümbüş ne güzel günlerdi...
Melek İşineri
Annem de rahmetli ayaklarımıza ısırganla vururdu. Ayaklarınız romatizma olmasın ağrımasın derdi... Çok şükür bu yaşa geldik öyle sıkıntılı bir ayak ağrısı çekmedik...
Hatice Dargut
Rahmetli annem de yumurta kaynatır yiyin yumurta gibi olun derdi. Nurlar içinde uyusun inşallah. Canım annem.
Berrin Aktaş
Rahmetli annem soğan ekip uzadığında Hıdırellez'de aynı boyda kesip işaret koyardı birine sefa diğerine cefa derdi... Hangisi uzayacak diye kontrol ederdi bakalım sefamı çekeceğiz yoksa cefa mı...
Ahmet Sarılar 8 Mayıs 1938 Pazar Hıdırellez Günü. Rahmetli Babam Abdullah Sarılar ve Arkadaşları "DEDE HATIRASI"
Sevinc Burak
Ne güzel hatırlattınız... Benim annemd e aynı şeyleri yapardı, kahvaltıda 7 t n. S harfiyle başlayan yiyecekleri yerdik. Çok sevdiği Hıdırellez sabahı da rahmetli oldu bugün yılı mekanı cennet olsun inşallah.
Yıldız Altın
biz hıdırelelzlerde kabaagaclar dedigimiz karacabey harasına giderdik.. şimdi ki adı Tigem...
Emre Toku Hocaalizade mahallesinin komşuları toplanıp Uludağ yolunda Hıdırellez pikniğine gitmişler (sene 1960)
Emre Toku
Eskiden bir "komşuluk geleneği" vardı. Komşular kederde de, kıvançta da, eğlencede de hep "birlikte" olurlardı.
Ahter Bülent Sarmaşık Ballı
Bu yıllar Bursa'nın en güzel zamanıdır. Sokaklarda bile ateş yakıp eğlenirdik.
Süreyya Bolkan
Toprak yoldan, Davutkadı yolunu kullanarak, Değirmenlikızık'a Hıdırellez yapmaya gittiğimiz günler,
At arabası ile İncirli'den, Muradiye'ye ipek dokuma kumaşları taşıdığımız günler,
Kozahan'da yere dökülen kozaları toplayıp, dut yapraklarının içine koyduğumuz günler.
Zafer, itfaiyesinin karşısında Apolyont Han'ın önündeki büyük çeşmeden su içtiğimiz günler.
Altıparmak'a inerken, Zafer sıra dükkân vitrinlerine baktığımız günler.
İncirli'den, stadyuma maça giderken, Hâşim işcan caddesindeki ev hurdacılarının arasından geçmek.
İncirli hamamında veya pazar sabahı Yeni Kaplıca'ya yıkanmaya gittiğimiz, Çelik Palas'ın önünde ayran içtiğimiz,
Davutdede'den, Hipodrom'a at yarışı seyretmeye bahçe içlerinden gittiğimiz günler.
Evet çok güzel idi.
Cengiz Yılmaz
Hıdırellez akşamları kapılara ısırgan takardık. Kandil akşamları sokağın ortasına ip gerer geçenlere ya mum ya para derdik para veren olmasa da zorlamazdı ipimizi. Nazikçe bırakınca geçeyim derdi o zamanki büyüklerimiz şimdi yapsak herhalde tekme tokat geçerlerdi
TC Ayşe Ayhan Sabancılar
Rahmetli babamda Hıdırellez zamanı paytonlarla Fidye Kızık'a gittiklerini anlatırdı...
Nilüfer Çayı'nı siz nasıl bilirdiniz?
08.07.2021 15:35Toprağın fabrikası yok!
17.06.2021 11:55Yol Hikayelerim - Müzeler
24.05.2021 14:00Mudanya'da poyraz... Bu deniz fazlasını kaldırmaz...
06.05.2021 11:09Anılarda 23 Nisan...
23.04.2021 13:35Defne dallı çelenklerle, Merhaba Balıkçı...
19.04.2021 14:3681. Kuruluş Yılında Köy Enstitüleri...
16.04.2021 10:28Bir Bursa Beyefendisi İrfan Eroğlu'nun anılarından...
09.04.2021 11:25Köy Enstitülü bir çınarın ardından...
25.03.2021 11:49Ege'de bir zeytin cenneti; Akhisar
15.03.2021 14:56Bir "Kent Belleği" Mimarı...
16.02.2021 14:37"Heykeli dikilecek insan olma" meselesi...
29.01.2021 16:43Göbeklitepe figürlerine ipeksi dokunuş...
28.01.2021 10:28Gemlik, balık tutarken sizin de hizmete gelince mi başkasının?
08.01.2021 14:09Bayram Demir'in hatırasına saygısızlık!
06.01.2021 16:32Şimdi artık, "suyu anlama zamanı..."
06.01.2021 11:38Dün bir annenin evladı yakıldı bu ülkede...
30.12.2020 14:52Pandeminin unutulanları
28.12.2020 16:13Umutlarıyla araya mesafe koymama adına....
22.12.2020 10:32Güzel olacak güzel...
15.12.2020 15:48Neden "zenci" dedin?
10.12.2020 13:39Bir dünya şairi Ataol Behramoğlu
07.12.2020 11:26Belki de tek engel "engelli" kelimesidir
03.12.2020 14:21İlla Stockholm'e mi gidelim?
02.12.2020 11:52Kimsesiz canların canı Şahin Gençal
01.12.2020 09:36Zeytin dikeceksin!
26.11.2020 14:49Köy Enstitüsü ruhuna özlemle
24.11.2020 11:43Böyle güzel anılmak her valiye nasip olmaz
23.11.2020 10:30Organ bağışıyla toprak olmazsınız!
20.11.2020 10:16"Bursalıları evlerinde yalnız bırakmadık"
19.11.2020 15:09Ayhan Sicimoğlu ile yolda olmak
18.11.2020 14:27Demiryolları ve Köy Okullarımı İstiyorum!
17.11.2020 16:35Bir Bursa değeri: Hasan Bilin
16.11.2020 12:20Arılar olmadan asla !
13.11.2020 11:39Ruha Şifa Likya
12.11.2020 11:57Salkım Söğüt
10.11.2020 13:53