Bir 7 Mayıs günü, Dalyan'a oradan da feribotla Köyceğiz'in Çandır Köyü'ne geçmiştik. Ekip arkadaşlarım gitme sebebimizi ise "yoğurt alıp geleceğiz..." diye açıklamışlardı.
Farklı bir yoğurt dediler o kadar...
Ben de her cuma akşamı olduğu gibi tuttum terminalin yolunu.
Başka hiçbir detay da bilmiyordum konu hakkında...
Dalyan'a hayrandım... Kayalıklardaki heybetli kral mezarlarını hep uzaktan izlerdim Dalyan'daki tekne yolculuklarımda...
Köye geçtik ve ben kendimi o andan itibaren Çandır'daki ailemin arasında buldum...
Sonraları aylarca kaldığım ev, bir cafe & müzeydi...
Hatice teyzem ve Mehmet amcam değil bir yazı bir kitap konusu olduklarından onları bir başka yazıda anlatmak üzere şimdilik özetle yetiniyorum.
Hatice teyzenin yaptığı yoğurdun özelliği şuymuş;
6 Mayıs yani Hıdırellez sabahı, sabah ezanından hemen sonra, -tabi eğer poyraz yoksa- ağaçlardan, otlardan çiy damlalarını bir tepsiye el değmeden toplar ve sütü o çiy damlalarıyla mayalarmış. O yoğurtla da ertesi yıl Hıdırellez'e kadar yoğurt mayalamaya devam edermiş.
Konu konuyu açtı ve biz birkaç saatliğine gittiğimiz evde koskoca bir gün boyunca kaldık ve gönülsüzce ayrıldık yanlarından...
Mehmet amca ve Hatice teyze yörük kökenli olmaktan öte, göçerliği de yaşamışlar...
Hıdırellezin dünü ve bugününü konuştuk ve şöyle anlattılar bu güzel günde yaptıklarını...
"Biz tam göçer Yörük'üz. 6 Mayıs'ta soğan kabuğuyla yumurtaları boyarız. Sallangaçlar kurulur, yemekler yenir, ateş yanar, kuzu kesilir, ateşin etrafında dönülür, üzerinden atlanırdı. 50'li yıllara kadar geldi bu adetler ama 60'lara kadar geldi diyemem..."
O günden sonra benim için daha bir önemli hale geldi Hıdırellez. Ailem sayesinde hep yaşadım aslında bu özel günleri... Ateşten atladık, gül dalına kese bağladık...
Bu akşam evime dönerken, denize bir gül bıraktım dilekler dileyerek... Batarsa kabul olurmuş ya hani :)
Bir dal ısırgan otunu ayaklarımızın altına dokundurduk ki; dileklerimiz tez zamanda kabul olsun...
Yağmur suyumuz yoktu ama çeşmeden akan sudan yani yere değmemiş sudan avuçlarımıza alıp yüzümüzü gözümüzü ıslattık, suyun bereketi üzerimize olsun diye...
Kese içine bir para koyduk, camımızın önündeki gül dalına bağladık. Sabah ise keseyi alıp cüzdanlarımıza koyacağız... 1 Mart'ta taktığım marteniçkalarım hala bileğimde... Sağlık ipleri denen kırmızı beyaz yeni bir ip daha ekledim onların yanına... En az 7 gün kalması koşuluyla...
Birkaç mum yakıp, üzerinden 3 kez atladık... Ateşin üzerimizdeki negatif her şeyi alması dileğiyle...
Kocaman bir kültür zenginliği içinde, müthiş bir bahar sevincidir Hıdırellez... Umuttur, coşkudur...
Güzelliklere niyetlenmektir...
Hıdırellezimiz kutlu olsun, umut olsun hepimize...
Senin gül denize battı mı derseniz, deniz salyası gazabına uğradı derim ama...
Dilek meselesine gelirsek; iyi, hoşluk...
Yüreğinizden bahar coşkusu eksik olmasın...
Şimdi ise sizleri güzel şehrim Bursa'nın geçmiş Hıdırellez günlerine götürmek adına, bu güzellikleri geleceğe taşımak umuduyla Eski Bursalılar Burada Grubu'ndan derlediğim nostalji tüneliyle başbaşa bırakıyorum...
Ve bir de Hıdırellez şarkısı ekliyorum yanına... :)
55 yıl önce Zümrüt evler yeşillikti... Evler yoktu komşularla Hıdırellez gününden bir hatıra...
Ben de Askeri Lise'nin karşısındaki arasında idim o yıllarda... Çocukluğum orada geçti Piremir Okulu'nun yerinde kestane ağaçları vardı, oraları hep yeşillikti, nerede o güzel günler...
Ben 69 doğumluyum. Bizim Hıdırellez yerimiz Ziraatt. Çok güzeldi. Tüm akrabalar Bursa'dan gelirlerdi. Anneannem ve dedem İhsaniye'de otururlardı. Hazırlık yaparlardı. Ben 4 yada 5 yaşlarında Ziraat'ta kaybolmuştum hatırlıyorum...
Sizi bilmem ama biz de Hıdırellez adeta umut demekti.
Her Hıdırellez'de bir heyecan bir umut. Şimdi yahu ne saçma, hurafe diyenler olur... Olur da insanoğlu umut etmek için... Kıştan sonra baharı görmek için bahaneler bulmuş...
Yani mutlu olmak istemişiz yahu yoksa herkes biliyor dua edip talep ederiz ama bu da bir oyun gibi bir heyecan gibi olmuş yıllarca...
Üniversite sınavına gireceğim çalıştım çabaladım ama Hıdırellez'de gül yaprağına üniversite çizmeyi de ihmal etmedim...
Ne bileyim eski adetler güzeldi... içlerinde umut, hoşgörü, sıcacık sevgi ve eğlence vardı.
Rivayete göre Hızır, İlyas ve İskender (Zülkarneyn) ölümsüzlük suyunu bulmak üzere yola çıkarlar. Belli bir zaman sonra 3 ayrı yola giderek ölümsüzlük suyunu ayrı ayrı aramaya karar verirler. Fakat bir yerden sonra Hızır ve İlyas'ın yolları kesişir. Yolculuklarına birlikte devam ederler. Zulumat (karanlıklar) ülkesine ulaştıklarında bir çeşmenin başında durup yemek yemeye karar verirler. Yanlarında getirdikleri kurutulmuş balığı tam yemek üzere çantalarından çıkaracakken çeşmeden akan su balığa sıçrar. Balık, bir anda canlanıp suyun içine atlar. Böylece Hızır ve İlyas ölümsüzlük suyunu bulduklarını anlarlar. Bu suyu hemen içerler. O sırada bir melek gelir ve kıyamete kadar yaşayacaklarını ancak yaşadıkları sürece insanlara yardım edeceklerini bildirir. Böylece Hızır karadaki, İlyas ise denizdeki insanların yardımcısı olur. Denilir ki kim ne zaman darda kalsa Hızır veya İlyas'ın ruhu bir bedene girip darda kalana yardım eder.
Eski Zamanlarda Kutlamalar
Baharın ve yazın gelişi ateş ile kutlanır. Çünkü ateş, Güneş'in dünyadaki parçası olarak görülür. Doğanın uyanmasını sağlayan şey de Güneş'tir. Bu nedenle Hıdırellez'de ateşin üzerinden atlanılır. Bunun asıl amacı günahlardan arınmadır. Aynı zamanda kış aylarında insanın üzerine çöken uyuşukluğun gittiği düşünülür. Eskiden Hıdırellez günü ev halkı yeni elbiselerini giyer, şenlik alanına kağnı veya at arabalarıyla gidermiş. Oğlaklar ve kuzular kesilir, kadınlar sağılan sütlerle hamur işleri yapar, büyük ziyafetler hazırlanırmış. O gün salıncakta sallanılır ve ip atlanılırmış. Salıncakta sallanırken saçlarını tarayanların saçının uzun olacağına inanılırmış. Genç kızlar kısmeti açılması için nişanlı kızların arkasından koşar ve yeni gelinlerin çeyizlik şalvarlarını giyerlermiş. Çocuğu olmayan kadınlar da gül ağacına bir salıncak kurup salıncağa oyuncak bebek bırakırlarmış.
Bizim çocukluğumuzda Hıdırellez bir başka kutlanırdı, 5 Mayıs günü ikindiden sonra bize yakın olduğu için Temenyeri'ne gider, dileklerimiz için genellikle topladığımız taşlardan ev yapardık, kimileri de kağıtlara yazdıkları dileklerini gül ağacının dibine koyarlardı, ertesi sabah erkenden kalkardık, hemen hemen her mahallede ateşler yakılır, büyük küçük ateşten atlardık, neden bilmem geç kalkanların kapısına ısırgan bağlardık, dükkanını geç açan esnafın kapısının önüne çilingir sofrası kurulurdu, bunu da hala anlamış değilim, sonrasında yeniden Temenyeri'ne giderdik ve akşama kadar piknik yapardık. Hıdırellez günü kutlu olsun, tüm dilekleriniz gerçekleşsin.....
Biz de her yıl Hıdırellez ateşi olmazsa olmazdı... Gül dalına dilekler asılır, taze soğanları eşit koparıp sefa yeşil cefa kırmızı ip bağlanır küp içlerine maniler koyup gömer bir gün sonra açar eğlenirdik... Bizler 2 yıl öncesine kadar yapıyorduk bu yıl maalesef yapamadık... Rabbim biliyor dileklerimizi önce sağlık bereket huzur mutluluk getirsin herkesin gönlüne göre versin.
Aksamdan çömleğin içine bir şeyler atar, sabah oldu mu açılır maniler okunurdu... Bu akşam ateş yakılıp herkes üzerinden atlardı. Sabah olunca Veysel Karani'ye gidilir, salıncaklar kurulur, piknikler yapılırdı... Darbuka çalar eğlenirdik... Konu komsu hep birlikte... Çok güzeldi keşke yine o günleri geri getirebilsek...
O zamanlar bütün mahalle Pınarbaşı'na çıkardı... Eğlence, yemekler, buz gibi dağdan gelen sular... Daha birçok güzel eğlenceler... Böyle güzellikler kaldı mı acaba...
Gül dalına dilekler asılır, ısırgan otu kapıya takılır, sağlıklı bir yıl geçirmek için bir umuttur... Hurafe olabilir ama yine de güzel... Bu günlerde şahsen benim umuda çok ihtiyacım var...
Hasan Duman 1980 Hıdırellez. Karacabey Yeniköy Piknik Alanı
Amin kardeşlerim bir avuç bozuk para atardık bahçeye balkona... Sonra da alıp bereket olsun diye bütün aile cüzdanına koyardı bir masum sevinç umuttu Hıdrellez...
Çocukluğumdan beri Hıdırellez günü, cüzdanıma bir nohut tanesi koyarım (bolluk), bir pirinç tanesi koyarım(bereket), bir kağıda gülen yüz çizerim(mutluluk, huzur) anahtar koyarım(şans kapıları), bir de birkaç bozuk para koyarım ve kapı eşiğine yakın cüzdanın ağzını açık bırakıp (Allah'ım önce senden ve sonrada Hızır Aleyhisselam'dan dilerim ki cüzdandaki dileklerim hayatımdan hiç eksik olmasın amin) der yatarım.
Çok ilginçtir ki dileklerim şükürler olsun hayatımdan hiç eksik olmadı ve çok ilginçtir ki yine şükürler olsun cüzdanımın boş kaldığını hiç bilmem..
Feriha Ekşi Sülalecek Hıdırellez pikniğindeyiz... Çook yıllar önce...
Nerede o eski eğlenceli Hıdrellezler... Bizim sokakta da çok güzel geçerdi... Uyanmayanların kapısına ağaç dallarını koyarlardı çıkamasın diye... Ne yapalım şimdi onları anarak kendimizi avutuyoruz... Neşeli, sevinçli günler görmek dileğiyle...
Isırgan bağlanması, kötülükler kapıdan içeri girmesin diye... Bir de küçük bir küpün içine mahalleden komşularla geceden bir şey koyar, küpün ağzını bağlar, sabah toplanılırdı... Mani söyleyen biri mani söyleyip küpten bir şey çeker okurdu... Herkes mutlu, gülüş cümbüş ne güzel günlerdi...
Annem de rahmetli ayaklarımıza ısırganla vururdu. Ayaklarınız romatizma olmasın ağrımasın derdi... Çok şükür bu yaşa geldik öyle sıkıntılı bir ayak ağrısı çekmedik...
Rahmetli annem soğan ekip uzadığında Hıdırellez'de aynı boyda kesip işaret koyardı birine sefa diğerine cefa derdi... Hangisi uzayacak diye kontrol ederdi bakalım sefamı çekeceğiz yoksa cefa mı...
Ahmet Sarılar 8 Mayıs 1938 Pazar Hıdırellez Günü. Rahmetli Babam Abdullah Sarılar ve Arkadaşları "DEDE HATIRASI"
Ne güzel hatırlattınız... Benim annemd e aynı şeyleri yapardı, kahvaltıda 7 t n. S harfiyle başlayan yiyecekleri yerdik. Çok sevdiği Hıdırellez sabahı da rahmetli oldu bugün yılı mekanı cennet olsun inşallah.
Hıdırellez akşamları kapılara ısırgan takardık. Kandil akşamları sokağın ortasına ip gerer geçenlere ya mum ya para derdik para veren olmasa da zorlamazdı ipimizi. Nazikçe bırakınca geçeyim derdi o zamanki büyüklerimiz şimdi yapsak herhalde tekme tokat geçerlerdi
Rahmetli babamda Hıdırellez zamanı paytonlarla Fidye Kızık'a gittiklerini anlatırdı...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Büşra Ekim
Bursa'da Hıdırellez adetleri
"Bahar oldu, aman aman...
Kese astım gül dalına...
Adadım yarim adına,
İki göz oda..."
Bir 7 Mayıs günü, Dalyan'a oradan da feribotla Köyceğiz'in Çandır Köyü'ne geçmiştik. Ekip arkadaşlarım gitme sebebimizi ise "yoğurt alıp geleceğiz..." diye açıklamışlardı.
Farklı bir yoğurt dediler o kadar...
Ben de her cuma akşamı olduğu gibi tuttum terminalin yolunu.
Başka hiçbir detay da bilmiyordum konu hakkında...
Dalyan'a hayrandım... Kayalıklardaki heybetli kral mezarlarını hep uzaktan izlerdim Dalyan'daki tekne yolculuklarımda...
Köye geçtik ve ben kendimi o andan itibaren Çandır'daki ailemin arasında buldum...
Sonraları aylarca kaldığım ev, bir cafe & müzeydi...
Hatice teyzem ve Mehmet amcam değil bir yazı bir kitap konusu olduklarından onları bir başka yazıda anlatmak üzere şimdilik özetle yetiniyorum.
Hatice teyzenin yaptığı yoğurdun özelliği şuymuş;
6 Mayıs yani Hıdırellez sabahı, sabah ezanından hemen sonra, -tabi eğer poyraz yoksa- ağaçlardan, otlardan çiy damlalarını bir tepsiye el değmeden toplar ve sütü o çiy damlalarıyla mayalarmış. O yoğurtla da ertesi yıl Hıdırellez'e kadar yoğurt mayalamaya devam edermiş.
Konu konuyu açtı ve biz birkaç saatliğine gittiğimiz evde koskoca bir gün boyunca kaldık ve gönülsüzce ayrıldık yanlarından...
Mehmet amca ve Hatice teyze yörük kökenli olmaktan öte, göçerliği de yaşamışlar...
Hıdırellezin dünü ve bugününü konuştuk ve şöyle anlattılar bu güzel günde yaptıklarını...
"Biz tam göçer Yörük'üz. 6 Mayıs'ta soğan kabuğuyla yumurtaları boyarız. Sallangaçlar kurulur, yemekler yenir, ateş yanar, kuzu kesilir, ateşin etrafında dönülür, üzerinden atlanırdı. 50'li yıllara kadar geldi bu adetler ama 60'lara kadar geldi diyemem..."
O günden sonra benim için daha bir önemli hale geldi Hıdırellez. Ailem sayesinde hep yaşadım aslında bu özel günleri... Ateşten atladık, gül dalına kese bağladık...
Bu akşam evime dönerken, denize bir gül bıraktım dilekler dileyerek... Batarsa kabul olurmuş ya hani :)
Bir dal ısırgan otunu ayaklarımızın altına dokundurduk ki; dileklerimiz tez zamanda kabul olsun...
Yağmur suyumuz yoktu ama çeşmeden akan sudan yani yere değmemiş sudan avuçlarımıza alıp yüzümüzü gözümüzü ıslattık, suyun bereketi üzerimize olsun diye...
Kese içine bir para koyduk, camımızın önündeki gül dalına bağladık. Sabah ise keseyi alıp cüzdanlarımıza koyacağız... 1 Mart'ta taktığım marteniçkalarım hala bileğimde... Sağlık ipleri denen kırmızı beyaz yeni bir ip daha ekledim onların yanına... En az 7 gün kalması koşuluyla...
Birkaç mum yakıp, üzerinden 3 kez atladık... Ateşin üzerimizdeki negatif her şeyi alması dileğiyle...
Kocaman bir kültür zenginliği içinde, müthiş bir bahar sevincidir Hıdırellez... Umuttur, coşkudur...
Güzelliklere niyetlenmektir...
Hıdırellezimiz kutlu olsun, umut olsun hepimize...
Senin gül denize battı mı derseniz, deniz salyası gazabına uğradı derim ama...
Dilek meselesine gelirsek; iyi, hoşluk...
Yüreğinizden bahar coşkusu eksik olmasın...
Şimdi ise sizleri güzel şehrim Bursa'nın geçmiş Hıdırellez günlerine götürmek adına, bu güzellikleri geleceğe taşımak umuduyla Eski Bursalılar Burada Grubu'ndan derlediğim nostalji tüneliyle başbaşa bırakıyorum...
Ve bir de Hıdırellez şarkısı ekliyorum yanına... :)
https://www.youtube.com/watch?v=jPs0g5xHUI0&list=RDjPs0g5xHUI0&start_radio=1
İrfan Eroğlu: Oğlağı alırız altı liraya, - Ziraat Parkındaki çam ağaçlarını benim dedem ekmiştir- Hıdırellez'de gideriz oraya. Değirmen vardı orada, değirmen dönerdi. Ona unları getirir öğütürdük, buğday unlarını. Oğlak çevirme yapardık, tıpır tıpır yağları akardı mübarek. Sonra tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna.
Ergun Yılmaz Bursalı aile Hıdırellez eğlencesinde... Yıl 1954.
Mediha Sancar
Evet Temenyeri'ne bir gün önceden gidip hazırlık yapardık. Karınca topağı gülün dibine para sefa cefa bağlanır ertesi gün kontrol edilirdi...
Berrin Ertunc
Evet ne güzeldi Kaplıkaya'ya, Teleferik'in orayai şimdiki Zümrüt Evler'in oralara pikniğe, dedeye, hıdrellez gelirdik. Şimdi her yer bina olmuş...
Naciye Eriş
55 yıl önce Zümrüt evler yeşillikti... Evler yoktu komşularla Hıdırellez gününden bir hatıra...
Ben de Askeri Lise'nin karşısındaki arasında idim o yıllarda... Çocukluğum orada geçti Piremir Okulu'nun yerinde kestane ağaçları vardı, oraları hep yeşillikti, nerede o güzel günler...
İkbal Koşar Güventürk
Ben 69 doğumluyum. Bizim Hıdırellez yerimiz Ziraatt. Çok güzeldi. Tüm akrabalar Bursa'dan gelirlerdi. Anneannem ve dedem İhsaniye'de otururlardı. Hazırlık yaparlardı. Ben 4 yada 5 yaşlarında Ziraat'ta kaybolmuştum hatırlıyorum...
Özden Ögretmen
Sizi bilmem ama biz de Hıdırellez adeta umut demekti.
Her Hıdırellez'de bir heyecan bir umut. Şimdi yahu ne saçma, hurafe diyenler olur... Olur da insanoğlu umut etmek için... Kıştan sonra baharı görmek için bahaneler bulmuş...
Yani mutlu olmak istemişiz yahu yoksa herkes biliyor dua edip talep ederiz ama bu da bir oyun gibi bir heyecan gibi olmuş yıllarca...
Üniversite sınavına gireceğim çalıştım çabaladım ama Hıdırellez'de gül yaprağına üniversite çizmeyi de ihmal etmedim...
Ne bileyim eski adetler güzeldi... içlerinde umut, hoşgörü, sıcacık sevgi ve eğlence vardı.
Rivayete göre Hızır, İlyas ve İskender (Zülkarneyn) ölümsüzlük suyunu bulmak üzere yola çıkarlar. Belli bir zaman sonra 3 ayrı yola giderek ölümsüzlük suyunu ayrı ayrı aramaya karar verirler. Fakat bir yerden sonra Hızır ve İlyas'ın yolları kesişir. Yolculuklarına birlikte devam ederler. Zulumat (karanlıklar) ülkesine ulaştıklarında bir çeşmenin başında durup yemek yemeye karar verirler. Yanlarında getirdikleri kurutulmuş balığı tam yemek üzere çantalarından çıkaracakken çeşmeden akan su balığa sıçrar. Balık, bir anda canlanıp suyun içine atlar. Böylece Hızır ve İlyas ölümsüzlük suyunu bulduklarını anlarlar. Bu suyu hemen içerler. O sırada bir melek gelir ve kıyamete kadar yaşayacaklarını ancak yaşadıkları sürece insanlara yardım edeceklerini bildirir. Böylece Hızır karadaki, İlyas ise denizdeki insanların yardımcısı olur. Denilir ki kim ne zaman darda kalsa Hızır veya İlyas'ın ruhu bir bedene girip darda kalana yardım eder.
Eski Zamanlarda Kutlamalar
Baharın ve yazın gelişi ateş ile kutlanır. Çünkü ateş, Güneş'in dünyadaki parçası olarak görülür. Doğanın uyanmasını sağlayan şey de Güneş'tir. Bu nedenle Hıdırellez'de ateşin üzerinden atlanılır. Bunun asıl amacı günahlardan arınmadır. Aynı zamanda kış aylarında insanın üzerine çöken uyuşukluğun gittiği düşünülür. Eskiden Hıdırellez günü ev halkı yeni elbiselerini giyer, şenlik alanına kağnı veya at arabalarıyla gidermiş. Oğlaklar ve kuzular kesilir, kadınlar sağılan sütlerle hamur işleri yapar, büyük ziyafetler hazırlanırmış. O gün salıncakta sallanılır ve ip atlanılırmış. Salıncakta sallanırken saçlarını tarayanların saçının uzun olacağına inanılırmış. Genç kızlar kısmeti açılması için nişanlı kızların arkasından koşar ve yeni gelinlerin çeyizlik şalvarlarını giyerlermiş. Çocuğu olmayan kadınlar da gül ağacına bir salıncak kurup salıncağa oyuncak bebek bırakırlarmış.
Yusuf Kasar
6 Mayıs 1958 Hıdırellez Temenyeri'nde biz....
Bizim çocukluğumuzda Hıdırellez bir başka kutlanırdı, 5 Mayıs günü ikindiden sonra bize yakın olduğu için Temenyeri'ne gider, dileklerimiz için genellikle topladığımız taşlardan ev yapardık, kimileri de kağıtlara yazdıkları dileklerini gül ağacının dibine koyarlardı, ertesi sabah erkenden kalkardık, hemen hemen her mahallede ateşler yakılır, büyük küçük ateşten atlardık, neden bilmem geç kalkanların kapısına ısırgan bağlardık, dükkanını geç açan esnafın kapısının önüne çilingir sofrası kurulurdu, bunu da hala anlamış değilim, sonrasında yeniden Temenyeri'ne giderdik ve akşama kadar piknik yapardık. Hıdırellez günü kutlu olsun, tüm dilekleriniz gerçekleşsin.....
Zehra Sakarya
Her sene Hıdrellezi Veysel Karani'de kutlardık. Akşam ateş yakıp atlardık, sabah salıncak... Ne güzeldi şimdi beton binanın içinde hapis...
Necla Kaplan Karan
Biz de her yıl Hıdırellez ateşi olmazsa olmazdı... Gül dalına dilekler asılır, taze soğanları eşit koparıp sefa yeşil cefa kırmızı ip bağlanır küp içlerine maniler koyup gömer bir gün sonra açar eğlenirdik... Bizler 2 yıl öncesine kadar yapıyorduk bu yıl maalesef yapamadık... Rabbim biliyor dileklerimizi önce sağlık bereket huzur mutluluk getirsin herkesin gönlüne göre versin.
Raif Zeynep Özdönmezler
Aksamdan çömleğin içine bir şeyler atar, sabah oldu mu açılır maniler okunurdu... Bu akşam ateş yakılıp herkes üzerinden atlardı. Sabah olunca Veysel Karani'ye gidilir, salıncaklar kurulur, piknikler yapılırdı... Darbuka çalar eğlenirdik... Konu komsu hep birlikte... Çok güzeldi keşke yine o günleri geri getirebilsek...
Özden Karaferya
Hıdırellez sabahı 41 karınca yuvasından besmele ile toprak alıp kırmızı bir keseye koyup çantanıza koyun bereketini görürsünüz...
Fevziye Şenel
İlkokulda o gün okula gitmemiştim Hıdırellez pikniğine gitmiştim...
Yusuf Uzer
O zamanlar bütün mahalle Pınarbaşı'na çıkardı... Eğlence, yemekler, buz gibi dağdan gelen sular... Daha birçok güzel eğlenceler... Böyle güzellikler kaldı mı acaba...
TC Behiye Güler
Gül dalına dilekler asılır, ısırgan otu kapıya takılır, sağlıklı bir yıl geçirmek için bir umuttur... Hurafe olabilir ama yine de güzel... Bu günlerde şahsen benim umuda çok ihtiyacım var...
Hasan Duman 1980 Hıdırellez. Karacabey Yeniköy Piknik Alanı
Ahmet Ceylan
Türklerin Orta Asya'dan getirdikleri bir gelenektir Hıdırellez.
Fatma Aşlama
Amin kardeşlerim bir avuç bozuk para atardık bahçeye balkona... Sonra da alıp bereket olsun diye bütün aile cüzdanına koyardı bir masum sevinç umuttu Hıdrellez...
Dilek Barçın
Çocukluğumdan beri Hıdırellez günü, cüzdanıma bir nohut tanesi koyarım (bolluk), bir pirinç tanesi koyarım(bereket), bir kağıda gülen yüz çizerim(mutluluk, huzur) anahtar koyarım(şans kapıları), bir de birkaç bozuk para koyarım ve kapı eşiğine yakın cüzdanın ağzını açık bırakıp (Allah'ım önce senden ve sonrada Hızır Aleyhisselam'dan dilerim ki cüzdandaki dileklerim hayatımdan hiç eksik olmasın amin) der yatarım.
Çok ilginçtir ki dileklerim şükürler olsun hayatımdan hiç eksik olmadı ve çok ilginçtir ki yine şükürler olsun cüzdanımın boş kaldığını hiç bilmem..
Feriha Ekşi Sülalecek Hıdırellez pikniğindeyiz... Çook yıllar önce...
Emine Necmettin
Nerede o eski eğlenceli Hıdrellezler... Bizim sokakta da çok güzel geçerdi... Uyanmayanların kapısına ağaç dallarını koyarlardı çıkamasın diye... Ne yapalım şimdi onları anarak kendimizi avutuyoruz... Neşeli, sevinçli günler görmek dileğiyle...
Emine Gezgin
Isırgan bağlanması, kötülükler kapıdan içeri girmesin diye... Bir de küçük bir küpün içine mahalleden komşularla geceden bir şey koyar, küpün ağzını bağlar, sabah toplanılırdı... Mani söyleyen biri mani söyleyip küpten bir şey çeker okurdu... Herkes mutlu, gülüş cümbüş ne güzel günlerdi...
Melek İşineri
Annem de rahmetli ayaklarımıza ısırganla vururdu. Ayaklarınız romatizma olmasın ağrımasın derdi... Çok şükür bu yaşa geldik öyle sıkıntılı bir ayak ağrısı çekmedik...
Hatice Dargut
Rahmetli annem de yumurta kaynatır yiyin yumurta gibi olun derdi. Nurlar içinde uyusun inşallah. Canım annem.
Berrin Aktaş
Rahmetli annem soğan ekip uzadığında Hıdırellez'de aynı boyda kesip işaret koyardı birine sefa diğerine cefa derdi... Hangisi uzayacak diye kontrol ederdi bakalım sefamı çekeceğiz yoksa cefa mı...
Ahmet Sarılar 8 Mayıs 1938 Pazar Hıdırellez Günü. Rahmetli Babam Abdullah Sarılar ve Arkadaşları "DEDE HATIRASI"
Sevinc Burak
Ne güzel hatırlattınız... Benim annemd e aynı şeyleri yapardı, kahvaltıda 7 t n. S harfiyle başlayan yiyecekleri yerdik. Çok sevdiği Hıdırellez sabahı da rahmetli oldu bugün yılı mekanı cennet olsun inşallah.
Yıldız Altın
biz hıdırelelzlerde kabaagaclar dedigimiz karacabey harasına giderdik.. şimdi ki adı Tigem...
Emre Toku Hocaalizade mahallesinin komşuları toplanıp Uludağ yolunda Hıdırellez pikniğine gitmişler (sene 1960)
Emre Toku
Eskiden bir "komşuluk geleneği" vardı. Komşular kederde de, kıvançta da, eğlencede de hep "birlikte" olurlardı.
Ahter Bülent Sarmaşık Ballı
Bu yıllar Bursa'nın en güzel zamanıdır. Sokaklarda bile ateş yakıp eğlenirdik.
Süreyya Bolkan
Toprak yoldan, Davutkadı yolunu kullanarak, Değirmenlikızık'a Hıdırellez yapmaya gittiğimiz günler,
At arabası ile İncirli'den, Muradiye'ye ipek dokuma kumaşları taşıdığımız günler,
Kozahan'da yere dökülen kozaları toplayıp, dut yapraklarının içine koyduğumuz günler.
Zafer, itfaiyesinin karşısında Apolyont Han'ın önündeki büyük çeşmeden su içtiğimiz günler.
Altıparmak'a inerken, Zafer sıra dükkân vitrinlerine baktığımız günler.
İncirli'den, stadyuma maça giderken, Hâşim işcan caddesindeki ev hurdacılarının arasından geçmek.
İncirli hamamında veya pazar sabahı Yeni Kaplıca'ya yıkanmaya gittiğimiz, Çelik Palas'ın önünde ayran içtiğimiz,
Davutdede'den, Hipodrom'a at yarışı seyretmeye bahçe içlerinden gittiğimiz günler.
Evet çok güzel idi.
Cengiz Yılmaz
Hıdırellez akşamları kapılara ısırgan takardık. Kandil akşamları sokağın ortasına ip gerer geçenlere ya mum ya para derdik para veren olmasa da zorlamazdı ipimizi. Nazikçe bırakınca geçeyim derdi o zamanki büyüklerimiz şimdi yapsak herhalde tekme tokat geçerlerdi
TC Ayşe Ayhan Sabancılar
Rahmetli babamda Hıdırellez zamanı paytonlarla Fidye Kızık'a gittiklerini anlatırdı...