Yaşanan depremin büyüklüğü, sosyal ve ekonomik yıkıcılığı da zamanla unutulur ve güzelim ülkemizde,
vicdanına muhtaç kaldığımız insanların elinde bir kader tecellisi daha bekleriz diye korkuyorum.
Hep böyle olmuyor mu zaten...
O yüzden bir DEPREM MÜZESİ kurulsun diyorum.
Sakarya’da böyle bir müze var.
Bir müze daha kurulmalı deprem bölgesinde.
Öyle ki, ileride Hatay’daki Mozaik Müzesi’nden çıkıp Deprem Müzesi’ni görmeli.
“Vay be, böylesi değerlerin olduğu, bu kadar zengin bir coğrafyada, nasıl olmuş da insan hayatı bu kadar ucuz görülmüş” dersi alınmalı.
Öğrenciler bu müzede ders görmeli.
Ve bir “toplumsal hafıza” olmalı bu müze.
Deprem gibi bir felakette toplumun yaralarını sarmak için var olan kurumların tarihsel işleyişi, bu bölgede işleyemeyişi, yaşanan kaos ve sistemsizlik...
Ve evet siyasi ortamın çirkinliği de yer almalı burada.
Siyasetin çirkinleştikçe, kurumların nasıl laçkalaştığı da görülmeli ki...
Tek başına iyi mühendisliğin bizi kurtarmaya yetmeyeceği bilincine de ermeliyiz.
Yıkılan binaların projelerinden tutun da uygulama hatalarına, kolonu delip içinden tesisat geçirilen bina görsellerine kadar hepsi boy boy yer almalı.
Deprem Müzesi, bir uygulama merkezi olmalı aynı zamanda.
Burada eğitimler verilmeli.
Her müteahhit adayı, her inşaat mühendisi, teknikeri, mimar ve bir inşaatta rolü olan her birey bu eğitimleri almalı.
Dünyada da örnekleri var bu uygulamaların.
Tabi bu ülkeler, yaşadığı felaketlerden ders almayı bilen, en şiddetli depremleri hasarsız atlatabilecek düzeye gelmeyi başarmış, bilimle iş yapan zihniyetler.
Bu ülkelerde kimse helallikle iş yürütmez elbet.
Bilim ve mühendislik vardır!
İlkeli siyaset vardır.
Bize, bugünden yarına şifa olacak bir mucize yok.
Artık kabullendik ki, bu ülkenin bir yanı dayanışmanın en güzel örneğini sergileyen vicdana sahipken, bir yanı cehaletin, ihanetin, iş bilmezliğin pençesinde.
Bizi ancak, güçlendirilmiş eğitim kurtarabilir.
Güçlendirilmiş eğitimden kastım, sonradan sağına soluna birkaç saatlik ders ilave edilmiş bir sistem değil.
Ben her şeyiyle bir Köy Enstitüsü sisteminden bahsediyorum.
Bugünlerde çok çok çok acı tecrübelerle anladık ki; eğitim ve vicdan her şeydir!
Bir tavsiye: Bugünlerde malumunuz herkes biraz jeolog çokça mühendis! Herkes fikir sunuyor. Sevgili Nilay Örnek’in “Nasıl Olunur?” adlı podcast serisine katılan Dr. Öğr. Üyesi Fatih Sütçü ile olan sohbetini dinlemenizi tavsiye ederim.
Deprem ve yapılara dair çok şey öğreneceksiniz.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Büşra Ekim
Deprem Müzesi ve güçlendirilmiş eğitim!
Biz çabuk unutan bir milletiz.
Neyse ki bugünlerde herkes her şeyi not alıyor.
Unutma gafletimizi geride bırakacağız böylelikle!
Yaşanan depremin büyüklüğü, sosyal ve ekonomik yıkıcılığı da zamanla unutulur ve güzelim ülkemizde,
vicdanına muhtaç kaldığımız insanların elinde bir kader tecellisi daha bekleriz diye korkuyorum.
Hep böyle olmuyor mu zaten...
O yüzden bir DEPREM MÜZESİ kurulsun diyorum.
Sakarya’da böyle bir müze var.
Bir müze daha kurulmalı deprem bölgesinde.
Öyle ki, ileride Hatay’daki Mozaik Müzesi’nden çıkıp Deprem Müzesi’ni görmeli.
“Vay be, böylesi değerlerin olduğu, bu kadar zengin bir coğrafyada, nasıl olmuş da insan hayatı bu kadar ucuz görülmüş” dersi alınmalı.
Öğrenciler bu müzede ders görmeli.
Ve bir “toplumsal hafıza” olmalı bu müze.
Deprem gibi bir felakette toplumun yaralarını sarmak için var olan kurumların tarihsel işleyişi, bu bölgede işleyemeyişi, yaşanan kaos ve sistemsizlik...
Ve evet siyasi ortamın çirkinliği de yer almalı burada.
Siyasetin çirkinleştikçe, kurumların nasıl laçkalaştığı da görülmeli ki...
Tek başına iyi mühendisliğin bizi kurtarmaya yetmeyeceği bilincine de ermeliyiz.
Burada, içinden nazarlık falan çıkan çimento örnekleri sergilenmeli.
Yıkılan binaların projelerinden tutun da uygulama hatalarına, kolonu delip içinden tesisat geçirilen bina görsellerine kadar hepsi boy boy yer almalı.
Deprem Müzesi, bir uygulama merkezi olmalı aynı zamanda.
Burada eğitimler verilmeli.
Her müteahhit adayı, her inşaat mühendisi, teknikeri, mimar ve bir inşaatta rolü olan her birey bu eğitimleri almalı.
Dünyada da örnekleri var bu uygulamaların.
Tabi bu ülkeler, yaşadığı felaketlerden ders almayı bilen, en şiddetli depremleri hasarsız atlatabilecek düzeye gelmeyi başarmış, bilimle iş yapan zihniyetler.
Bu ülkelerde kimse helallikle iş yürütmez elbet.
Bilim ve mühendislik vardır!
İlkeli siyaset vardır.
Bize, bugünden yarına şifa olacak bir mucize yok.
Artık kabullendik ki, bu ülkenin bir yanı dayanışmanın en güzel örneğini sergileyen vicdana sahipken, bir yanı cehaletin, ihanetin, iş bilmezliğin pençesinde.
Bizi ancak, güçlendirilmiş eğitim kurtarabilir.
Güçlendirilmiş eğitimden kastım, sonradan sağına soluna birkaç saatlik ders ilave edilmiş bir sistem değil.
Ben her şeyiyle bir Köy Enstitüsü sisteminden bahsediyorum.
Bugünlerde çok çok çok acı tecrübelerle anladık ki; eğitim ve vicdan her şeydir!
Bir tavsiye: Bugünlerde malumunuz herkes biraz jeolog çokça mühendis! Herkes fikir sunuyor. Sevgili Nilay Örnek’in “Nasıl Olunur?” adlı podcast serisine katılan Dr. Öğr. Üyesi Fatih Sütçü ile olan sohbetini dinlemenizi tavsiye ederim.
Deprem ve yapılara dair çok şey öğreneceksiniz.