"Pırıl pırıl akan Nilüfer Çayı zifte dönüştü!" haberlerini okuyoruz, izliyoruz ve kahroluyoruz.
Bursa'nın güçlü platformu Eski Bursalılar Burada'da; "Nilüfer Çayı'nı siz nasıl bilirdiniz?" diye sordum.
Ben sadece cevapları derleyip paylaşıyorum bir de kocaman bir YAZIKLAR OLSUN! diyorum sorumlularına...
Buyrunuz kaynağında ve sonrasında Nilüfer Çayı...
Ve...
Nilüfer Çayı'nı siz nasıl bilirdiniz?
İnanç Arsal Kaynağında pırıl pırıl, sonrasında rengarenk akar mübarek!
Ramazan Ayar Bizim burdan tertemiz akar ama Hürriyet ve Çayönö köyünün oradan akan Nilüfer sanki burdan tertemiz akan Nilüfer değil...
Mustafa Şirin
Yüzer ve balık tutar yerdik.
Ahmet Irfan Altunigne Çocukluğumda balık avlayıp piknik yaptığımız yer olarak...
Mehmet Çini
Pikniğe yüzmeye giderdik ne hale geldi...
Mehmet Yılmaz
Doğancı Barajında su tutulmaya başlayana kadar 70_ 78 yılları arasında Havaalanından taa GEÇİT NİLÜFER KÖPRÜSÜNE KADAR TERTEMİZDİ!
Ayşegül Kavuşturan Yazık ettiler pek çok şey gibi.... Doğa da hale tercüman...
Şehriban Soyumgürbüz Böyle bilmediğimiz kesin, güzelim su kapkara olmuş. Akarsu dediğin pırıl pırıl akardı eskiden. Yazık bizden sonraki nesile...
Mehmet Tekin
Bakin ben 1962 doğumluyum. Köyümüz Nilüfer Çayı'na 2 km falandı. Bilhassa cuma günleri sabah erkenden at arabalarına bütün çamaşırlar yüklenir dereye yakın bir yer edinilir,kazanlar kaynatılır ezanlara kadar o derede çamaşırlar yıkanırdı. Erkekler ağlar ile veya inlere girip balık yakalardı. Çok güzel yayınlar, sazanlar, tatlı su kefalleri yakalanırdı. Ben yedi yaşımda yüzmeyi Nilüfer Çayı'nda öğrendim. Küçük yaşımızda kaçıp gittiğimiz için büyüklerimden çok sopa yerdim... Bizim dilimizde adı da ülfer'di. Şimdi büyüklerimizin sayesinde zehir akıyor. Hatta bir başkanımız "oltaları hazırlayın Nilüfer'de balık tutacağız" demişti ama oltalar kapı arkasında dura dura çürüdü ne yazık ki.
Mustafa Şentürk 75 senesinde içerdik... Billur gibi akardı...
Güven Besler
İyi bilirdik rahmetliyi!
Kemal Müezzinoğlu
Hürriyet mahallesinde doğmuş biri olarak; Nilüfer çayı demezdik biz , dere derdik, başka deremiz de yoktu zaten. Okullar tatil olduğunda sokak arkadaşları ile yazın pek sık dereye giderdik, yüzmeyi orada öğrendik. Suyu gürül gürül tertemiz akar ve kirlilik aklımızın ucundan geçmezdi. Alman Kanalı olarak bilinen tarafı kullanırdık biz. Orada bentler vardı, yıkıldı şimdi. Bentler, Abdal köprüden başlar birinci ikinci, üçüncü bent diye numara verirdik. Arkadaşlara biz beşinci bende gidiyoruz der orada buluşurduk. Günümüz orada geçtiği için yanımızda yiyecek bir şeyler de götürür piknik yapardık . Ağbilerimiz serpme ile balık tutar bazen bizi de davet ederlerdi. Anlatacak çok şey var kitap yazılır neredeyse... Deremizi kirlettiler maalesef. Çok üzgünüm, bu günleri bize yaşatanlara hakkımızı helal etmiyoruz.
Harun Arı
Çocukluğumuzdan güzel anılarımız var oradan..
Nasıl hakkımızı helal edelim.
Kemal Müezzinoğlu Bizim deremizin susuz son halleri böyleydi, bentler kuru derede mahsun yıkılmayı bekliyor iken ki fotoğrafı...
Seçkin Aktürk Yüzmeyi öğrendiğim, suyunda balık yakaladığım güzel su. Ne hale geldi. İnsanlık kendi sonunu kendi getirecek, net.
Güler Kır
Sanayi arıtma tesislerinin atıklari arıtırdı şimdi arıtma ya yapılmıyor ya da bile bile önce Nilüfer sonra Marmara'ya kirli sular salınıyor buna hangi belediyeler göz yumuyor açıklanmalı...
Eyt Ahmet Aşık
Ben 1977'liyim maalesef hep kirli akardı. Sadece anlatılanları duyardım.
Belkis Erten
Biz Geçit'e pikniğe giderdik mis gibiydi. Oradan geçer Nilüfer köye giderdik, yüzerdik çok temizdi. Şimdi kötü kokuyor.
Mahmut Öztürk
YANİ BUNDAN 45 SENE ÖNCE 10 YAŞIMDAYKEN NILÜFER'DE YÜZERDİK....
Oğuzhan Özen 30 yıldır siyah (bok) akan bir çay...
Hasan Çekiç
Doğduğu yer Aras şelalesi böyle, geçen Cumartesi gitmiştik. Nilüfer çayı için etkinliklerimiz artarak sürecek.
Ümit Altıntaşlar
60lı yılların sonu 70 yılların başlarında Abdal köprüsünden balık tuttuğumuz o berrak suda yüzdüğümü bilirim.
Nilgün Bayındır Gür
Rahmetli babam balık tutarmış arkadaşlarıyla... 70li yıllarda yüzerlermiş ben temiz halini hatırlamıyorum!
İrfan Eroğlu
Geçit'in deresi temiz akardı temiz... Geçit'e geldik. Gençlerle böyle oturuyoruz, bir dondurmacı hem limonata satıyor hem dondurma. Gittim yanına, dereye daldırdı suyu. Tertemiz su, pislik diye bir şey yoktu. Çok büyük sazan balıkları yetişirdi her yerde. Hiç unutmam bu olayı. Gerçi sarı kanarya boyası denen bir şeyle yaptı... Ama mesele o suyu temizliği.
İsmail Akdemir
Sadece elimizle bir gecede bir varil balık tuttuğumuzu biliyorum.
Turgut Yalkı
Zannediyorum 1959 yazı idi. Maksem'deyiz bir otobüs tutuldu, konu komşu doluşuldu. Ben ÇMOO 2nci sınıf talebesiyim. Boyum herhalde 150 civarında. İvazpaşa'da oturan Mehmet abi dedikleri balıkçı bir kişi de vardı. Doğru Armut Köy'e Nilüfer kıyısında ağaçların altı bir alan bulundu ve yaygılar yayıldı. Pazar pikniği başlamıştı. Az sonra Mehmet abi üstünü soyundu, pantolonu çıkardı. Upuzun bir giysi çıktı ortaya paçaları bağlı idi. Hemen ağını aldı, yanında bir kaç kişi Nilüfer çayına girdiler. Mehmet abi hemen çay kıyısındaki ağaçların köklerini karıştırmaya başladı. Zaman zaman eğilip suyun içine giriyor daha sonra doğruluyordu. Biraz sonra yanındakilere hemen buraya etrafıma gelin diye bağırdı ve ağın uçlarını tutmalarını söyledi. Bir bağırış çağırış başladı. Sıkı tutun! Dikkat edin! Yahu sana söylüyorum, bak sana doğru geliyor sakın kaçırma, ağı sıkı tut!
Derken bağırış, çağırış bitti ve hepsinin iki elleri ile sıkı sıkıya tutulmuş ağın ucu yukarıda, su çırpıntılı ama ne var ne yok hepimiz merak içinde kıyıda bekleşip duruyoruz. El verildi biraz yüksekçe olan kıyıya sudan çıkmaya başladılar. Çıkmaları ile birlikte ağda tamamen gözüktü ve içinde kocaman bir yayın balığı. Dedim ya benim boyum 1,50 civarında idi ve yayın balığı da benim boyumda idi. Hepimiz sevinçli, av muhteşem. Herkes çıktıktan sonra Mehmet abi uzun donunun paçalarını çözmesi ile genişleyen paçalardan da 7-8 tane 25-30cm boyutlarında türlerini hatırlayamadığım çeşitli balıklar yere dökülerek sıçramaya başladılar. Böylece uzun donunun kerametini anlamıştık. O gün herhalde 25-30 kişi güzel bir balık ziyafeti çekmiştik.
Öğleden sonra biz çocuklar dizlerimize kadar suya girdik. Bir taraftan oynuyor, birbirimizi ıslatıyor ve ayağımıza denk gelen midyeleri de sudan çıkartıyorduk. Tabi midye çıkarmak ilginç geliyordu ama ilerleyen yaşlarda düşündüğümde onları bir kenara bıraktık ve hiç bir işe yaramadan hayatlarına son vermiştik. Çocukluk işte.
Geldik sene 1972'ye. Kayınpederim rahmetli Öğretmen Hasan Sönmez Soğukkuyu'da bulunan arsasına ev yapmaya başlamış, bende ne var ne yok diye bakmaya gittim. Evimiz Zübeyde Hanım Caddesinde idi ve yürüyerek gittim. Tabii yol Abdal köprüsünden geçiyor. Geçerken aşağıdan çocuk bağrışları geliyordu, bakayım ne oluyor diye kenara geldiğimde, baktım çocuklar köprünün daha sakin su birikintisi olduğu doğu tarafında, ellerinde file kırmızı küçük balıklardan tutuyor. Tutan kıyıya koşuyor kırmızı balıkları kavanozlara dolduruyorlardı.
Daha sonra sık sık Abdal Köprüsünden veya Nilüfer Çayının özellikle Panayır tarafında yakınından her geçişimde çayın suyu gittikçe kararıyordu. Sene olsun olsun 1980-1990 lar. Yüzyıllar boyu, belki bir kaç bin yıldır tertemiz akan Nilüfer çayı, ellerimle midye topladım Nilüfer Çayı biz insanların gaddarlığı, kadir kıymet bilmezliğimiz yüzünden 20-30 sene yok olmuştu. Kendimden utandım biz nasıl insanız, nasıl bu güzelliklerin kıymetini bilmiyoruz diye. Yine 80'li yıllarda şehir kanalizasyonu toplanıyor ve tabii hepsi Nilüfer'e. Bunu önlemek amacıyla Demirtaş yolu üzerine arıtma tesisleri yapılacak. Biz planlarını çizip kamulaştırma yapılacak. Planlar o tarihte onay için bakanlığa yollanıyor ve bizim planımıza tarımsal alanları yok ediyor diye olumsuz yanıt geldi. İşlere Ankara'dan bakınca böyle oluyor tabi. Bende bir yazı döşendim. Evet bu alan 30 dönüm ve tam anlamıyla tarım yapılacak bir alan. Kanalizasyon sistemi ve tesisleri matematiksel hesaplara dayanan bir işlem ve yer seçimleri de sistemin düzgün çalışmasına bağlı. Seçilen yer bu bakımdan en uygun yerdir. Diğer taraftan Nilüfer çayı Bursa'dan çıkıp Marmara'ya dökülüyor. Tüm kirini Marmara'ya akıttığı gibi nehrin iki kenarında 100 m.lik genişliğindeki tarlalar bu su ile sulanıyor. Bu alanın büyüklüğünü ve kirli sularla sulanan tarımsal ürünlerin oluşturduğu zararı düşünürseniz 30 dönümlük tarımsal alanın yok alması zarar değil, diğer alanların kazanılması bakımdan yarar getiren bir kayıptır diye yazınca onay verildi ve bu günkü tesisler öyle yapılabildi. Teoman Özalp ve Erdem Saker'in başkanlık dönemlerinde yapılan çalışmalar ile Nilüfer Çayı nispeten arıtıldı ama bu günlerde özellikle şehrin doğu tarafındaki sanayi atıkları maalesef fotoğraftaki rengi oluşturduğu gibi hepimizin yakındığı Marmara Denizindeki müsilaj/salyanın sebepleri işte bu tür davranışlar oluyor ve günlük ve de göstermelik tedbirler ile nehirlerimiz, güzelim Marmara'mızı bir fosseptik çukuru, çöp toplama konteyneri haline getirdik.
Büşra Ekim kardeşimiz soruyor du? Nilüfer Çayını nasıl bilirsiniz? Rahmetliyi iyi bilirdik, rahmetlinin kendisi muhteşem bir değerdi ama biz insanlar maalesef kötüyüz.
Muharrem Kalındıvar
O tarihi köprünün altında pırıl pırıl akan suda balıklar ile beraber yüzerdik.
Şaban Deniz Yüzmeyi onda öğrendim balıklarını tutup gıdalandım. Hatta suyunu içtim ah Nilüfer'im ah...
Lütfi Basan
1965 yıllarında rahmetli Zeki Müren ve babası Kaya Müren Bademli'den küçük bağ evinden balık tutmaya gidiyorlardı... Şimdi kurbağa bile yok.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Büşra Ekim
Nilüfer Çayı'nı siz nasıl bilirdiniz?
"Pırıl pırıl akan Nilüfer Çayı zifte dönüştü!" haberlerini okuyoruz, izliyoruz ve kahroluyoruz.
Bursa'nın güçlü platformu Eski Bursalılar Burada'da; "Nilüfer Çayı'nı siz nasıl bilirdiniz?" diye sordum.
Ben sadece cevapları derleyip paylaşıyorum bir de kocaman bir YAZIKLAR OLSUN! diyorum sorumlularına...
Buyrunuz kaynağında ve sonrasında Nilüfer Çayı...
Ve...
Nilüfer Çayı'nı siz nasıl bilirdiniz?
İnanç Arsal
Kaynağında pırıl pırıl, sonrasında rengarenk akar mübarek!
Ramazan Ayar
Bizim burdan tertemiz akar ama Hürriyet ve Çayönö köyünün oradan akan Nilüfer sanki burdan tertemiz akan Nilüfer değil...
Mustafa Şirin
Yüzer ve balık tutar yerdik.
Ahmet Irfan Altunigne
Çocukluğumda balık avlayıp piknik yaptığımız yer olarak...
Mehmet Çini
Pikniğe yüzmeye giderdik ne hale geldi...
Mehmet Yılmaz
Doğancı Barajında su tutulmaya başlayana kadar 70_ 78 yılları arasında Havaalanından taa GEÇİT NİLÜFER KÖPRÜSÜNE KADAR TERTEMİZDİ!
Ayşegül Kavuşturan
Yazık ettiler pek çok şey gibi.... Doğa da hale tercüman...
Şehriban Soyumgürbüz
Böyle bilmediğimiz kesin, güzelim su kapkara olmuş. Akarsu dediğin pırıl pırıl akardı eskiden. Yazık bizden sonraki nesile...
Mehmet Tekin
Bakin ben 1962 doğumluyum. Köyümüz Nilüfer Çayı'na 2 km falandı. Bilhassa cuma günleri sabah erkenden at arabalarına bütün çamaşırlar yüklenir dereye yakın bir yer edinilir,kazanlar kaynatılır ezanlara kadar o derede çamaşırlar yıkanırdı. Erkekler ağlar ile veya inlere girip balık yakalardı. Çok güzel yayınlar, sazanlar, tatlı su kefalleri yakalanırdı. Ben yedi yaşımda yüzmeyi Nilüfer Çayı'nda öğrendim. Küçük yaşımızda kaçıp gittiğimiz için büyüklerimden çok sopa yerdim... Bizim dilimizde adı da ülfer'di. Şimdi büyüklerimizin sayesinde zehir akıyor. Hatta bir başkanımız "oltaları hazırlayın Nilüfer'de balık tutacağız" demişti ama oltalar kapı arkasında dura dura çürüdü ne yazık ki.
Mustafa Şentürk
75 senesinde içerdik... Billur gibi akardı...
Güven Besler
İyi bilirdik rahmetliyi!
Kemal Müezzinoğlu
Hürriyet mahallesinde doğmuş biri olarak; Nilüfer çayı demezdik biz , dere derdik, başka deremiz de yoktu zaten. Okullar tatil olduğunda sokak arkadaşları ile yazın pek sık dereye giderdik, yüzmeyi orada öğrendik. Suyu gürül gürül tertemiz akar ve kirlilik aklımızın ucundan geçmezdi. Alman Kanalı olarak bilinen tarafı kullanırdık biz. Orada bentler vardı, yıkıldı şimdi. Bentler, Abdal köprüden başlar birinci ikinci, üçüncü bent diye numara verirdik. Arkadaşlara biz beşinci bende gidiyoruz der orada buluşurduk. Günümüz orada geçtiği için yanımızda yiyecek bir şeyler de götürür piknik yapardık . Ağbilerimiz serpme ile balık tutar bazen bizi de davet ederlerdi. Anlatacak çok şey var kitap yazılır neredeyse... Deremizi kirlettiler maalesef. Çok üzgünüm, bu günleri bize yaşatanlara hakkımızı helal etmiyoruz.
Harun Arı
Çocukluğumuzdan güzel anılarımız var oradan..
Nasıl hakkımızı helal edelim.
Kemal Müezzinoğlu
Bizim deremizin susuz son halleri böyleydi, bentler kuru derede mahsun yıkılmayı bekliyor iken ki fotoğrafı...
Seçkin Aktürk
Yüzmeyi öğrendiğim, suyunda balık yakaladığım güzel su. Ne hale geldi. İnsanlık kendi sonunu kendi getirecek, net.
Güler Kır
Sanayi arıtma tesislerinin atıklari arıtırdı şimdi arıtma ya yapılmıyor ya da bile bile önce Nilüfer sonra Marmara'ya kirli sular salınıyor buna hangi belediyeler göz yumuyor açıklanmalı...
Eyt Ahmet Aşık
Ben 1977'liyim maalesef hep kirli akardı. Sadece anlatılanları duyardım.
Belkis Erten
Biz Geçit'e pikniğe giderdik mis gibiydi. Oradan geçer Nilüfer köye giderdik, yüzerdik çok temizdi. Şimdi kötü kokuyor.
Mahmut Öztürk
YANİ BUNDAN 45 SENE ÖNCE 10 YAŞIMDAYKEN NILÜFER'DE YÜZERDİK....
Oğuzhan Özen
30 yıldır siyah (bok) akan bir çay...
Hasan Çekiç
Doğduğu yer Aras şelalesi böyle, geçen Cumartesi gitmiştik. Nilüfer çayı için etkinliklerimiz artarak sürecek.
Ümit Altıntaşlar
60lı yılların sonu 70 yılların başlarında Abdal köprüsünden balık tuttuğumuz o berrak suda yüzdüğümü bilirim.
Nilgün Bayındır Gür
Rahmetli babam balık tutarmış arkadaşlarıyla... 70li yıllarda yüzerlermiş ben temiz halini hatırlamıyorum!
İrfan Eroğlu
Geçit'in deresi temiz akardı temiz... Geçit'e geldik. Gençlerle böyle oturuyoruz, bir dondurmacı hem limonata satıyor hem dondurma. Gittim yanına, dereye daldırdı suyu. Tertemiz su, pislik diye bir şey yoktu. Çok büyük sazan balıkları yetişirdi her yerde. Hiç unutmam bu olayı. Gerçi sarı kanarya boyası denen bir şeyle yaptı... Ama mesele o suyu temizliği.
İsmail Akdemir
Sadece elimizle bir gecede bir varil balık tuttuğumuzu biliyorum.
Turgut Yalkı
Zannediyorum 1959 yazı idi. Maksem'deyiz bir otobüs tutuldu, konu komşu doluşuldu. Ben ÇMOO 2nci sınıf talebesiyim. Boyum herhalde 150 civarında. İvazpaşa'da oturan Mehmet abi dedikleri balıkçı bir kişi de vardı. Doğru Armut Köy'e Nilüfer kıyısında ağaçların altı bir alan bulundu ve yaygılar yayıldı. Pazar pikniği başlamıştı. Az sonra Mehmet abi üstünü soyundu, pantolonu çıkardı. Upuzun bir giysi çıktı ortaya paçaları bağlı idi. Hemen ağını aldı, yanında bir kaç kişi Nilüfer çayına girdiler. Mehmet abi hemen çay kıyısındaki ağaçların köklerini karıştırmaya başladı. Zaman zaman eğilip suyun içine giriyor daha sonra doğruluyordu. Biraz sonra yanındakilere hemen buraya etrafıma gelin diye bağırdı ve ağın uçlarını tutmalarını söyledi. Bir bağırış çağırış başladı. Sıkı tutun! Dikkat edin! Yahu sana söylüyorum, bak sana doğru geliyor sakın kaçırma, ağı sıkı tut!
Derken bağırış, çağırış bitti ve hepsinin iki elleri ile sıkı sıkıya tutulmuş ağın ucu yukarıda, su çırpıntılı ama ne var ne yok hepimiz merak içinde kıyıda bekleşip duruyoruz. El verildi biraz yüksekçe olan kıyıya sudan çıkmaya başladılar. Çıkmaları ile birlikte ağda tamamen gözüktü ve içinde kocaman bir yayın balığı. Dedim ya benim boyum 1,50 civarında idi ve yayın balığı da benim boyumda idi. Hepimiz sevinçli, av muhteşem. Herkes çıktıktan sonra Mehmet abi uzun donunun paçalarını çözmesi ile genişleyen paçalardan da 7-8 tane 25-30cm boyutlarında türlerini hatırlayamadığım çeşitli balıklar yere dökülerek sıçramaya başladılar. Böylece uzun donunun kerametini anlamıştık. O gün herhalde 25-30 kişi güzel bir balık ziyafeti çekmiştik.
Öğleden sonra biz çocuklar dizlerimize kadar suya girdik. Bir taraftan oynuyor, birbirimizi ıslatıyor ve ayağımıza denk gelen midyeleri de sudan çıkartıyorduk. Tabi midye çıkarmak ilginç geliyordu ama ilerleyen yaşlarda düşündüğümde onları bir kenara bıraktık ve hiç bir işe yaramadan hayatlarına son vermiştik. Çocukluk işte.
Geldik sene 1972'ye. Kayınpederim rahmetli Öğretmen Hasan Sönmez Soğukkuyu'da bulunan arsasına ev yapmaya başlamış, bende ne var ne yok diye bakmaya gittim. Evimiz Zübeyde Hanım Caddesinde idi ve yürüyerek gittim. Tabii yol Abdal köprüsünden geçiyor. Geçerken aşağıdan çocuk bağrışları geliyordu, bakayım ne oluyor diye kenara geldiğimde, baktım çocuklar köprünün daha sakin su birikintisi olduğu doğu tarafında, ellerinde file kırmızı küçük balıklardan tutuyor. Tutan kıyıya koşuyor kırmızı balıkları kavanozlara dolduruyorlardı.
Daha sonra sık sık Abdal Köprüsünden veya Nilüfer Çayının özellikle Panayır tarafında yakınından her geçişimde çayın suyu gittikçe kararıyordu. Sene olsun olsun 1980-1990 lar. Yüzyıllar boyu, belki bir kaç bin yıldır tertemiz akan Nilüfer çayı, ellerimle midye topladım Nilüfer Çayı biz insanların gaddarlığı, kadir kıymet bilmezliğimiz yüzünden 20-30 sene yok olmuştu. Kendimden utandım biz nasıl insanız, nasıl bu güzelliklerin kıymetini bilmiyoruz diye.
Yine 80'li yıllarda şehir kanalizasyonu toplanıyor ve tabii hepsi Nilüfer'e. Bunu önlemek amacıyla Demirtaş yolu üzerine arıtma tesisleri yapılacak. Biz planlarını çizip kamulaştırma yapılacak. Planlar o tarihte onay için bakanlığa yollanıyor ve bizim planımıza tarımsal alanları yok ediyor diye olumsuz yanıt geldi. İşlere Ankara'dan bakınca böyle oluyor tabi. Bende bir yazı döşendim. Evet bu alan 30 dönüm ve tam anlamıyla tarım yapılacak bir alan. Kanalizasyon sistemi ve tesisleri matematiksel hesaplara dayanan bir işlem ve yer seçimleri de sistemin düzgün çalışmasına bağlı. Seçilen yer bu bakımdan en uygun yerdir. Diğer taraftan Nilüfer çayı Bursa'dan çıkıp Marmara'ya dökülüyor. Tüm kirini Marmara'ya akıttığı gibi nehrin iki kenarında 100 m.lik genişliğindeki tarlalar bu su ile sulanıyor. Bu alanın büyüklüğünü ve kirli sularla sulanan tarımsal ürünlerin oluşturduğu zararı düşünürseniz 30 dönümlük tarımsal alanın yok alması zarar değil, diğer alanların kazanılması bakımdan yarar getiren bir kayıptır diye yazınca onay verildi ve bu günkü tesisler öyle yapılabildi. Teoman Özalp ve Erdem Saker'in başkanlık dönemlerinde yapılan çalışmalar ile Nilüfer Çayı nispeten arıtıldı ama bu günlerde özellikle şehrin doğu tarafındaki sanayi atıkları maalesef fotoğraftaki rengi oluşturduğu gibi hepimizin yakındığı Marmara Denizindeki müsilaj/salyanın sebepleri işte bu tür davranışlar oluyor ve günlük ve de göstermelik tedbirler ile nehirlerimiz, güzelim Marmara'mızı bir fosseptik çukuru, çöp toplama konteyneri haline getirdik.
Büşra Ekim kardeşimiz soruyor du? Nilüfer Çayını nasıl bilirsiniz? Rahmetliyi iyi bilirdik, rahmetlinin kendisi muhteşem bir değerdi ama biz insanlar maalesef kötüyüz.
Muharrem Kalındıvar
O tarihi köprünün altında pırıl pırıl akan suda balıklar ile beraber yüzerdik.
Şaban Deniz
Yüzmeyi onda öğrendim balıklarını tutup gıdalandım. Hatta suyunu içtim ah Nilüfer'im ah...
Lütfi Basan
1965 yıllarında rahmetli Zeki Müren ve babası Kaya Müren Bademli'den küçük bağ evinden balık tutmaya gidiyorlardı... Şimdi kurbağa bile yok.