Sesinin çok fazla çıkmadığını düşündüğüm reel sektör lobisi.
Üniversitede daha ekonomi okurken biraz kendinizi geliştirip, fark yaratma konusunda öne geçtiğinizde hele bir de ekonomist kimliğini taşıdığınıza inandığınızda size sorulan ilk soru;
"Bu dolar ne olacak?",
"Biraz param var nereye yatırayım?"
Bizde para üzerinden para kazanmak yıllardır tercih edilen bir konu olduğu için, üreticinin gerçek sektörlerin ve asıl döviz kaynağımız ihracatçıların durumu çok da göze batmaz.
İhracat rekor kırıyor ya o yeter.
Bu ihracat her sene rekor kırıyor zaten.
Durum iyi demektir.
İyi de bu ihracat rekor kırarken ithalat yerinde mi sayıyor?
Ya da dış ticaret dengemiz iyi bir noktada mı?
Bu soru hep sayıların neresinden baktığınıza göre değişiyor.
Daha önce yazmıştım.
Ekonominin muhalefeti olmaz.
Ya reel bakarsın ya hayalci.
Sayılar ortadadır.
Kişinin düşünceleri onu muhalif ya da taraf yapar.
Geride bıraktığımız haftalarda Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, 2020 yılının dış ticaret rakamlarını açıkladı. Rakamları açıklarken yıllık değil ama Aralık ayı için tüm zamanların en yüksek ihracat rakamını elde ettik. Rekor kırdık dedi.
O dedi ya, beni aldı bir şüphe.
Bu pandeminin ortasında TUİK ciro verilerini açıklarken muazzam büyümeden bahsetmişti.
Üstüne ihracatta rekor gelince ticaret bakanlığının sitesine girdim.
Yukarıda paylaştığım tablo, bakanlığın kendi sitesinden alınmıştır. Evet, Aralık ayında ihracat rakamlarımız bir önceki yılın aynı ayına göre %16 oranında artmış.
Sadece Aralık ayında takılı kalacaksak güzel bir rakam. Ama aynı Aralık ayında ithalat rakamları da % 11,7 'lik bir yükseliş yaşamış.
Korkarak yılın geneline bakalım isterseniz.
2020 yılını -% 6,3 lük bir gerileme ile kapamış ihracat.
İthalat ise %4,3 yükselmiş bir önceki yılın geneline göre.
Dış ticaret açığımız daha korkunç 2019 yılına göre %69 büyüme ile 49.9 milyar dolara yükselmiş.
Rakamları nereden yorumladığınız önemli ama önüne böyle bir tablo konan herkes ne durumda olduğumuzu az çok anlayabilir.
İhracat ve turizm bizim tek gerçekçi ve yatırıma dönük döviz kaynağımız.
Şimdi düşünüyorum da, dövizin bu kadar baskılanması ve serbest piyasaya bırakılmaması başarı mı hata mı?
Dövizi ekonominin tek başarı hikayesi olarak gören ve algısında döviz yükseliyorsa işler kötüdür diyen düşünce sistemi ile ne kadar rekabet yaratabilirsiniz ki?
Dövizin serbest dalgalandığını düşünün.
Piyasada arz ve talebe göre belirlendiğini varsayalım.
Zaten belli doyum noktasına ulaşan döviz rakamı dengeye oturacaktır. Hadi dövizin olması gereken rakamı üzerine biraz tartışma açmış olayım.
Bunu hesaplamanın birkaç alternatif yolu var.
Doların bu konuda gösterge olduğunu düşünürsek onun üzerinden hesap yapalım.
ABD ile TÜRKİYE arasındaki enflasyon farkı bu hesaplardan biri. İki ülkenin enflasyon farklarının oranının, cari kur ile çarpımından doların şu an 8,40 lara yakın bir rakamda olması gerektiği çıkıyor. Hesaplamanız için ABD enflasyon oranı 1,4 iken bizim enflasyon oranımız 14,6. Tabi bu bizim gerçek enflasyonumuz ise. Saha da konuşulan enflasyonun 28-30 bandında olduğunu düşünürsek doların 9,50'lerde dengelenmesi gerekiyor.
Bir diğer yöntem olan faiz farklarından gelen hesaplama türünde ise doların 8,65 tl. seviyesinde olması gerekiyor. Bunun için ABD faizini 0,25, Türkiye faizini %17 olarak almalısınız. Yine başka bir faiz hesabı, reel faiz oranına göre ise dolar / tl yine 8,67 lerde çıkıyor. Bu hesapta ne kadar değer kazanması veya ne kadar değer kaybetmesi ölçüsü verildiğinden faiz oranlarını aynı hesaplayabilirsiniz. Bu iki faiz hesabında da yine iki ülke arasındaki faiz farkı oranının cari kur ile çarpımı olarak yapmalısınız.
Sizi rakamlara yeteri kadar boğdum.
İşin asıl yükünü çeken reel sektörün ve özellikle ihracatçı kalemin sesi maalesef çıkmıyor.
Güçlenen Çin'e karşı rekabet imkanları zaten sınırlı iken, baskı altında tutulan dövizin de maliyetleri arttırması, Bursa gibi ihracat şehrinde korkarım işsizlik sorunlarının artmasına sebep olacak.
Rakipleriniz gün geçtikçe rekabetçi olmanın yollarını ararken, işgücü ile verimlilik maliyetlerini giderek kendileri için avantaja çevirirken, siz dövizi baskılayıp ihracatçının önünü kesmeye devam ederseniz açıkladığınız rekorlar sadece kağıt üzerinde aylık olarak kalır.
Daha kötü bir tablodan bahsedeceğim size.
Bursa, Türkiye'nin ihracat konusunda en büyük ikinci şehri.
Merak edenler Türkiye İhracatçılar Meclisinin sitesinden bakabilirler.
Tekstil ve otomotiv şehri Bursa. Tekstil de % 12'ye yakın otomotivde ise % 20'ye yakın oranda küçülmüş.
İşsizliğin şu anki pandemi kuralları nedeniyle gizlendiğini ya da işten çıkarmaların şu an gerçekleştirilmediğini düşünürsek siz tablonun acı kısmını düşünün.
Kısaca dövizi baskılıyor olmamız, ülkeye döviz girdisi sağlayacak ana kalemlere büyük zarar veriyor.
Bırakın serbest piyasada dengelensin.
Hem merkez bankasının döviz rezervlerini eksili rakamlardan kurtarmış olursunuz hem de iş yapacak firmaların önüne geçmemiş olursunuz.
Piyasa dinamikleri kendi dengesini sizden daha iyi kuracaktır.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Emre Balıca
Herhangi bir lobi...
Merhaba Değerli Okurlar,
Lobi diye başlığa bakıp hemen ürkmeyin.
Meşhur faiz lobisinden bahsetmeyeceğim.
O başka bir yazı konusu.
Bu biraz daha farklı bir lobi.
Sesinin çok fazla çıkmadığını düşündüğüm reel sektör lobisi.
Üniversitede daha ekonomi okurken biraz kendinizi geliştirip, fark yaratma konusunda öne geçtiğinizde hele bir de ekonomist kimliğini taşıdığınıza inandığınızda size sorulan ilk soru;
"Bu dolar ne olacak?",
"Biraz param var nereye yatırayım?"
Bizde para üzerinden para kazanmak yıllardır tercih edilen bir konu olduğu için, üreticinin gerçek sektörlerin ve asıl döviz kaynağımız ihracatçıların durumu çok da göze batmaz.
İhracat rekor kırıyor ya o yeter.
Bu ihracat her sene rekor kırıyor zaten.
Durum iyi demektir.
İyi de bu ihracat rekor kırarken ithalat yerinde mi sayıyor?
Ya da dış ticaret dengemiz iyi bir noktada mı?
Bu soru hep sayıların neresinden baktığınıza göre değişiyor.
Daha önce yazmıştım.
Ekonominin muhalefeti olmaz.
Ya reel bakarsın ya hayalci.
Sayılar ortadadır.
Kişinin düşünceleri onu muhalif ya da taraf yapar.
Geride bıraktığımız haftalarda Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, 2020 yılının dış ticaret rakamlarını açıkladı. Rakamları açıklarken yıllık değil ama Aralık ayı için tüm zamanların en yüksek ihracat rakamını elde ettik. Rekor kırdık dedi.
O dedi ya, beni aldı bir şüphe.
Bu pandeminin ortasında TUİK ciro verilerini açıklarken muazzam büyümeden bahsetmişti.
Üstüne ihracatta rekor gelince ticaret bakanlığının sitesine girdim.
Yukarıda paylaştığım tablo, bakanlığın kendi sitesinden alınmıştır. Evet, Aralık ayında ihracat rakamlarımız bir önceki yılın aynı ayına göre %16 oranında artmış.
Sadece Aralık ayında takılı kalacaksak güzel bir rakam. Ama aynı Aralık ayında ithalat rakamları da % 11,7 'lik bir yükseliş yaşamış.
Korkarak yılın geneline bakalım isterseniz.
2020 yılını -% 6,3 lük bir gerileme ile kapamış ihracat.
İthalat ise %4,3 yükselmiş bir önceki yılın geneline göre.
Dış ticaret açığımız daha korkunç 2019 yılına göre %69 büyüme ile 49.9 milyar dolara yükselmiş.
Rakamları nereden yorumladığınız önemli ama önüne böyle bir tablo konan herkes ne durumda olduğumuzu az çok anlayabilir.
İhracat ve turizm bizim tek gerçekçi ve yatırıma dönük döviz kaynağımız.
Şimdi düşünüyorum da, dövizin bu kadar baskılanması ve serbest piyasaya bırakılmaması başarı mı hata mı?
Dövizi ekonominin tek başarı hikayesi olarak gören ve algısında döviz yükseliyorsa işler kötüdür diyen düşünce sistemi ile ne kadar rekabet yaratabilirsiniz ki?
Dövizin serbest dalgalandığını düşünün.
Piyasada arz ve talebe göre belirlendiğini varsayalım.
Zaten belli doyum noktasına ulaşan döviz rakamı dengeye oturacaktır. Hadi dövizin olması gereken rakamı üzerine biraz tartışma açmış olayım.
Bunu hesaplamanın birkaç alternatif yolu var.
Doların bu konuda gösterge olduğunu düşünürsek onun üzerinden hesap yapalım.
ABD ile TÜRKİYE arasındaki enflasyon farkı bu hesaplardan biri. İki ülkenin enflasyon farklarının oranının, cari kur ile çarpımından doların şu an 8,40 lara yakın bir rakamda olması gerektiği çıkıyor. Hesaplamanız için ABD enflasyon oranı 1,4 iken bizim enflasyon oranımız 14,6. Tabi bu bizim gerçek enflasyonumuz ise. Saha da konuşulan enflasyonun 28-30 bandında olduğunu düşünürsek doların 9,50'lerde dengelenmesi gerekiyor.
Bir diğer yöntem olan faiz farklarından gelen hesaplama türünde ise doların 8,65 tl. seviyesinde olması gerekiyor. Bunun için ABD faizini 0,25, Türkiye faizini %17 olarak almalısınız. Yine başka bir faiz hesabı, reel faiz oranına göre ise dolar / tl yine 8,67 lerde çıkıyor. Bu hesapta ne kadar değer kazanması veya ne kadar değer kaybetmesi ölçüsü verildiğinden faiz oranlarını aynı hesaplayabilirsiniz. Bu iki faiz hesabında da yine iki ülke arasındaki faiz farkı oranının cari kur ile çarpımı olarak yapmalısınız.
Sizi rakamlara yeteri kadar boğdum.
İşin asıl yükünü çeken reel sektörün ve özellikle ihracatçı kalemin sesi maalesef çıkmıyor.
Güçlenen Çin'e karşı rekabet imkanları zaten sınırlı iken, baskı altında tutulan dövizin de maliyetleri arttırması, Bursa gibi ihracat şehrinde korkarım işsizlik sorunlarının artmasına sebep olacak.
Rakipleriniz gün geçtikçe rekabetçi olmanın yollarını ararken, işgücü ile verimlilik maliyetlerini giderek kendileri için avantaja çevirirken, siz dövizi baskılayıp ihracatçının önünü kesmeye devam ederseniz açıkladığınız rekorlar sadece kağıt üzerinde aylık olarak kalır.
Daha kötü bir tablodan bahsedeceğim size.
Bursa, Türkiye'nin ihracat konusunda en büyük ikinci şehri.
Merak edenler Türkiye İhracatçılar Meclisinin sitesinden bakabilirler.
Tekstil ve otomotiv şehri Bursa. Tekstil de % 12'ye yakın otomotivde ise % 20'ye yakın oranda küçülmüş.
İşsizliğin şu anki pandemi kuralları nedeniyle gizlendiğini ya da işten çıkarmaların şu an gerçekleştirilmediğini düşünürsek siz tablonun acı kısmını düşünün.
Kısaca dövizi baskılıyor olmamız, ülkeye döviz girdisi sağlayacak ana kalemlere büyük zarar veriyor.
Bırakın serbest piyasada dengelensin.
Hem merkez bankasının döviz rezervlerini eksili rakamlardan kurtarmış olursunuz hem de iş yapacak firmaların önüne geçmemiş olursunuz.
Piyasa dinamikleri kendi dengesini sizden daha iyi kuracaktır.