Ustam giy dedi tulumları...

Merhaba Değerli Okurlar,

1999 yılında Uludağ Üniversitesi'nde okurken, o dönem üyesi olduğum Ekonomistler Platformu'ndaki birkaç arkadaşım ile alternatif para piyasalarına merak salmıştık.

Hisse senedine yatırımın kumar olarak görüldüğü dönemlerde alternatif piyasalardan bahsetmeye çalışmak iyi niyet ölçüsünde saflık olabilirdi.

Gerçi hisse senedine yatırım yapmak henüz daha kumar olarak nitelendirilmekten kurtulamasa da şu anki dönemde pek çok piyasada yatırım yapabiliyor, küresel ekonomiyi cep telefonumuzdan takip edebiliyoruz.

Bu zamanın ruhunda saklanmış gelişmişlik tabi.

Neyse, biz birkaç arkadaş bu alternatif piyasa arayışında incelemeler yaparken, forex piyasası diye bilinen uluslararası bir piyasa olan döviz piyasasının varlığını keşfettik. Her ekonomi okuyan gencin merakı olan arbitraj yaparak para kazanabilmenin bir yoluydu bu.

Uçağa atlayıp Japonya da aldığımız doları, Amerika'ya gidip bozdurmamıza gerek kalmıyordu.

Bir platform üzerinden parite denen yatırım araçlarında işlem yaparak bunu sağlayabiliyorduk.

Takdir edersiniz ki, o zaman Türkiye'de çevirmeli bağlantı ile internete giriyordunuz evlerden.

Kablo üzerinden bağlantı daha tartışılıyor.

İnternet kafeler sonradan ortaya çıkacak. Ve o bağlantı ile yabancı bir şirketin forex platformundan işlem yaptığımı hatırlıyorum.

Bağlantının kalitesini düşündüğünüzde şu an anlık gelen veri akışı o gün için 3 dk gecikme ile ekranınıza yansıyor ve ben evden EUR / USD paritesinde al-sat yapmaya çalışıyorum.

Ve evet zamanın ruhu işledi.

Piyasalar teknolojinin de hızıyla inanılmaz gelişti. Bu pandemi sürecinde evde takılırken elimizdeki oyuncaklar aynı zamanda yatırım yaptığımız araçlara dönüştü.

Bir anda coinler, hisseler, dövizler havada uçuştu. Zarar eden de oldu para kazanan da.

Ama yatırıma bakış açımız bir türlü değişmedi.

Ben üniversitedeyken kumar olarak gördüğümüz hisse senedi piyasaları neyse şimdi bu alternatif piyasalar o.

Yatırım gözü ile yaklaşmamamızın asıl nedeni kişisel gelişimimiz. Bir an önce parayı kazanıp köşeyi dönebilme hırsımız bizi yanlış kararlara, yanlış yatırımlara yönlendiriyor.

Yurt dışında finansal enstrüman olup, yatırımcı çeken ürünler bizde tamamen kumar niteliği kazanıyor.

Bir de üstüne dolandırıcılık hikayeleri eklenince bir anda çarşı karışıyor.

Hadi, Coin piyasaları şu aralar çok karışık.

Ülke ekonomi yönetimleri, kendi güçlerini kırmak istemiyorlar ve sürekli coinler üzerine denetim ya da vergilendirilme tartışılıyor.

Eğer bu yaptırımlar gerçekleşirse tahminim coin piyasaları özgürlüğünü yitirdiği gibi cazibesinden de bir miktar kaybedecektir.

Diğer taraftan aslında ülkemizde öncesi olmasına rağmen 2011 yılında SPK denetimine tabi olan sonradan 2017 yılında kaldıraç oranlarının düşürülmesi ile cazibesini yitiren Forex piyasalarının daha etkin olacağına inanıyorum.

Kaldıraç oranlarının düşürülmesi ile cazibesini yitirdiğini söylesemde yurt dışı forex firmalarına ilgi azalmış değil.

Ancak özellikle belirtmeliyim ki, bu firmalar ile çalışırken lisanslı ve güvenilir olduğuna emin olmanız gerekiyor.

Bu konuda da maalesef açık kapı bulunuyor.

Kaldıraçlı piyasalar malumunuz üzere riski taşıyan firmalar.

Kaldıraç oranı riskinizin belirleyicisi ama bu piyasaları bu kadar anlatmamın nedeni zaman içinde küresel ekonomide geldiği yer.

1999 yılında ben işlem yaparken 10 adet pariteyi geçmeyen platformlarda şu anda emtia ürünlerini de bulabiliyorsunuz, yabancı hisse senetleri de.

Ve hatta konvertibl pek çok para birimini de.

Ya sözün özü.

Piyasalar değişiyor.

Gelişiyor.

Hareketleniyor.

Biz bu piyasalarda ne kadar geri kalırsak bir o kadar fırsatlarımızdan oluyoruz.

Evinde oturan Japon ev kadınlarını unutmayın.

Bir gece yarısı biz yataklarımızda mışıl mışıl pireler ile vakit geçirirken doların kaderini çiziyorlardı.

Piyasa fırsatlarını veriyor ve biz bakarken kaçırıyoruz.

Sonunda işçi tulumlarımız ile seyre dalacağız.

Dudaklarımızda o şarkı mırıldanırken... "İşçisin sen işçi kal... Giy dedi tulumları"