SON DAKİKA
Hava Durumu

Hayallerimiz ve hayatımız!

Yazının Giriş Tarihi: 25.05.2023 16:33
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.05.2023 16:48

Hapse düşen bir mahkum elinde olmayan şartlardan dolayı yapacak hiçbir şeyi kalmamıştır. Ve o ne zaman hayal kursa, hayallerinden sıyrıldığı anlarda içine düştüğü hapishanenin duvarlarına çarpan düşleri onu sarsıyor ve yüzleştiği gerçekler onu bozuyordu. Ve sürekli hayaller kurması nedeniyle diğer mahkumlar gibi normalleşemiyor, yaşadığı ortama adapte olamıyor, uyum sağlayamıyordu.

Bir dönem sonra kabullenme sürecine girmiş ve o artık toparlanmaya çalışırken içinde bulunduğu ortamı daha yakından incelemeye başlamıştı. Diğer mahkumlar çoktan yaşadığı hapishane koşullarına uyum sağlamışlar ve hapishaneye girmeden önceki iyi oluş seviyelerine çoktan kavuşmuşlar, hapishane ortamına uyum sağlamışlardı.

Onlar bu hapishane ortamında mutlu görünüyor, şakalaşıyor birbirlerine sitem ediyor, darılıyor, tartışıyor barışıyor kimisi kitap okuyor kimisi derin sohbete dalmış ve herkes dışarıda neyse o olmuştu.

En kötü koşullarda dahi ruhsal çöküntü yaşamamak ve koşullara uyum sağlamak, hayatı iyi, kötü tüm yönleriyle yaşayabilme ve maruz kalınan gerçeklerle başa çıkabilmek ve olumsuz duyguları yönetebilmek için hayallerini öldürmesi gerektiği sonucuna varmıştı.

Hayallerimizin öldürdüğü hayatlarımız.

“Okuldan mezun oluncaya kadar, iş buluncaya kadar, evleninceye kadar, emekli oluncaya kadar” diyerek daldığımız hayallerin sonucu ertelenen ve ertelenirken bitip tükenen hayatlarımız.  

Öncelikle bilmemiz gerekir ki ne kadar varsıl ve ne kadar sağlıklı olurlarsa olsunlar tüm insanlar bin bir çeşit sorun yaşarlar. Ama yaşam ustası olanlarımız, her şeye rağmen onca sorunlarının arasında yine gününü yaşamaya devam edebilirler. Çocukları izleyiniz, onlar yaşam ustasıdırlar; en kötü kamplarda yaşayan çocuklar ile en lüks konaklarda yaşayan çocukların özellikle oyun anlarında arkadaşlarıyla birlikte mutlulukları hep aynı düzeydedir.

Gün tasarlanacak, yapılan işten verilen molalardan, edilen sohbetlerden, yenilen ve içilenden, yürüyüşlerden, gördüğümüz manzaradan tablodan, duyduğumuz şarkılardan, gittiğimiz tiyatrodan, okuduğumuz kitaptan, izlediğimiz filmden, hissettiğimiz rüzgardan, soğuk, sıcak, serin havadan her şeyi duyacağız, göreceğiz hissedeceğiz fark edeceğiz ki yaşadığımızın farkında olacağız. İyi ki görebiliyor, duyabiliyor ve hissedebiliyoruz. Önemli olan olaylar durumlar karşısında ne düşündüğümüzdür.

Ben şu an bu yazıma odaklanma anımda içtiğim kahvenin buruk, keskin güzel kokusunu alıyorum, tadı beni iyi hissettiriyor. Ve biraz sonra uyarıcı etkisiyle dünden kalan yorgunluğum gidecek bir dinçlik ve bir iyimserlik yaşayacağım.

Her şeye rağmen geçip giden hayatı azami yaşamış oluyor ve kendimi hissediyorum.

Ve unutmayalım ki insanlar iyimser olmaktan çok karamsar olmaya olumlu olaylardan çok olumsuzluklara  daha uzun süreli etkilenmeye programlıdırlar. Daha çok kaygı, daha çok üzüntü, öfke korku yaşamaya eğilimliyiz; bu genetik durum yüzbinlerce yıllık hayatta kalma güdüsüyle oluşmuş duygulardır.

Ne zaman biteceği belli olmayan ruhsal, bedensel, ekonomik sorunlarımız yarın tekrar bir başka biçimde devam edebilir.  Daha kötüsü hiçbir zaman tam olarak istediğimiz gibi yaşayamayacağımızı da çok iyi biliyoruz. Ancak yine de hayatı tasarlamaya anı yaşamaya devam edeceğiz.  

2. Dünya savaşı Nazi toplama kamplarından birinde dayanılması mümkün olmayan insanlık dışı şartlarda dahi bir anlam verdiği hayata tutunarak hayatı yaşamaktan vazgeçmeyen ve geleceği tasarlayan psikiyatr Dr. Frankl’ın toplama kampı hayatını ve hayata bakış açısını konu alan “insanın anlam arayışı ve logoterapi” yazımı ve onun kitabını okumanızı öneririm.   http://www.lifebursa.com/yazarlar/hakki-gulec-21/insanin-anlam-arayisi-ve-logoterapi-64607

Doğumla ölüm arası geçen ömrümüzde hayatı nasıl yaşayacağız?

Doğumla ölüm arasında geçen bir ömür, insanlara verilen boş bir defter gibidir.  Bu defteri nasıl dolduracağız, bazılarımız gibi nasıl bir kitaba dönüştüreceğiz.

Hayatta birçok başarılara imza atmış, insanlığa mal olmuş ölümsüzleşmiş insanların öykülerini hep merak etmişimdir. Onlar çoğunlukla olumlu şeylerin sayesinde bir yerlere gelmekten çok olumsuzluklara rağmen çok şey yapabilen insanlar olduğunu görürüz. 

İnsanların yüzde kaçı en olumsuz koşullarda dahi bu ömründen ibretlik bir hayat çıkartır? Ömürden yaşanası bir hayat çıkartmak hayallere saplanıp kalmakla değil, yaşadığımız anın hakkını vermekle mümkündür.

 Gazi Mustafa Kemal Atatürk 57 yıllık kısa ve oldukça çetrefilli geçen ömrüne belki 100 yılda zor yaşanabilecek bir hayat sığdırmış ve bu arada binlerce kitap okuyabilmiş bir devlet adamıdır. Onun hayallerinin motive eden dozu hayatını çalmamış, gelecek çağdaş Türkiye hayali kurarken hayatını ıskalamamıştır.

Hayal kurmak zararlı mıdır?

İlaçla zehri ayıran dozudur. Hayal-gerçek dengesini kurmak önemlidir.

Ör: Milli piyango bileti aldık çekiliş yapılıncaya kadar olan sürede en büyük ikramiyenin bize çıkarsa neler yapabileceğimizi hayal ettik burada bir sıkıntı yoktur.

Hayal kurmak insanı rahatlatırken insan girdiği hayal dünyasında hayal ettiğini elde etmiş gibi bir his yaşatabilir ve o daldığımız pembe hayallerin içinde kendimizi rahatlatabiliriz. Derin hayallerimiz sayede kaygımız azalır, motivasyonumuz düşer ve erteleme tavrına girebiliriz.

Hayal dünyası ile gerçek dünya arasında bir denge kurabilmeliyiz. Dışarıda akıp giden gerçek hayattan koparak bir köşede hayal dünyasında yaşamayı seçmek hayatı ıskalamaktır; hayallerin hayatımızı çalmasıdır.

Çok fazla hayal dünyasında yaşamayı seçenlerin sosyalleşmesi zordur. Dış dünyanın inişli çıkışlı ve riskli ortamından kaçarak hayal dünyasının konforunda kalmayı seçmek ruhsal, zihinsel, bedensel ve sosyal gerilemeye neden olabilecektir.

Biyopsikososyal bir varlık olan insanın gerçek dünyadan soyutlanarak, hayal aleminde yaşamayı abartmasından dolayı sosyal yönün aksaması ruhsal, bedensel ve zihinsel sorunlar yaşamasına neden olabilecektir.

Unutmayalım ki tüm insanlar biraz hayalcidirler; hayal kurmayı severler. Hayatı yaşamaktan alıkoymayacak bir dozda seyreden hayallerimizin ruh sağlığımız için kısmi faydası olsa da doz aşımında tam tersi etkisi kaçınılmaz olacaktır.

Hayalci olmasının yanında biz biliyoruz ki insan doğası aynı zamanda çetin koşullara dayanmaya ve mücadele etmeye de programlıdır.

Milyonlarca yıl geçmişte birçok insan türleri dünyamızda yok olurken atalarımız olan homo sapiens türünün 300 bin yıldır varlığını devam ettirebilmesinde en temel özelliği mücadeleci olmasıdır.  “Konfor öldürür” sözünün temelinde bu özelliğimiz vardır.

 Hayal kurma bozukluğu, gerçeklerden koparak aşırı hayal kurma bir psikolojik rahatsızlıktır!

Bir öğrenci ders başladığı anda tüm derslerde hayal kurmaya otomatik olarak başlıyor. Ve derslerde anlatılanlarla ilgili tek kelime dahi hatırlamıyor ve bu öğrenci evde de yine aynı aşırı hayal kuruyor. O okulda öğretmenini, evde ebeveynlerini duymuyor fark etmiyor. Öğretmen ya da anne baba daha yüksek sesle ona hitap ettiği zaman uykudan uyanır gibi bir tepki gösteriyor.

Hayal kurma bozukluğu, DEHB veya şizofrenik bir vaka değildir!

Aşırı hayal kuranlar, hayale bağımlı olanlar hayal kurma bozukluğu yaşayanlar çoğu zaman genetik bir bozukluk olan şizofrenle karıştırılabilir. Veya dersten kopan bir öğrenci için dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) akla gelebilir.

 Ancak bilinmelidir ki hayal kurma bozukluğu yaşayanlar hayal kurduklarının hayale daldıklarının ve gerçek dünyanın farkındadırlar.

Hayal dünyasında yaşayan şizofrenlerin ise gerçeklik algıları bozulmuştur.

Hayal kurma bozukluğu bir fırsata çevrilebilir!

Hayal kurma bozukluğu terapi süreciyle düzelebilir.  Aşırı hayal kuran kişi aslında hayalini bir üretime dönüştürebilecek potansiyeli olandır.

Hayal kurma bozukluğu yaşayanlar diğer sağlıklı insanlar gibi gerçekliğin tam olarak farkındadırlar; onlar evde okulda iş yerinde otomatik olarak daldıkları hayal anlarında gerçek dünyadan kopabilirler.  

Hayal anında bazen kendi kendine konuşmaya başlayanlar, gözleri kapalı gerçek dünyadaki ses ve mimikleri sergileyebiliyorlar. Tıpkı rüyasında konuşan, gülen, sayıklayanlar gibidirler; bazen de yaşadığı kabustan dolayı çığlık atabilirler.

Sanatçılar, güçlü hayalleri yaratıcılığa ve üretmeye yönelmiş olanlardırlar.  

Hayalin yapıcı, yaratıcı ve onarıcı yönü yanında hastalıklı bağımlılık yapan yönünden de bahsedebiliyoruz.

Hayal Kurma Bozukluğunun çözümü nedir?

Hayal kurma bozukluğu yaşayanlar için oldukça güçlü hayal kurma gücünden bahsedebiliriz.  Hayal kurma gücünün nasıl kullanıldığı önemlidir. Otomatikleşen güçlü hayaller hayatı ıskalamamıza, görevlerimizi aksatmamıza neden olabildiği gibi sanatımız ve mesleğimizde olağan üstü bir yaratıcılığa, verime ve üretime de dönüşebiliyor.

Hayal gücü İki tarafı keskin bıçak!

Güçlü hayal kurma yeteneği olanların fark edilerek bu durumları bir avantaja çevrilebilir. İnsanlar hayal güçlerini kontrol etmelerini öğrenmeleri onların hayallerinin bilinç düzeyine çıkartılarak hedeflerinin gerçekçi biçimde tanımlanması, detaylandırılması ve o an sanki hedefine ulaşabilmiş gibi o anın içinde var olmasının sağlanması, hayallerinde ki, tüm detayları ifade edebilmesi, onların gerçek hayatlarının hedeflerine yönelik tekrar düzenlenmesine motive olmasına konsantre olmasına yardımcı olabilecektir.

Gerçek hayatta ki hedeflerin gerçekleştirilmesine yönelik çalışmalarımızda hayallerimizin gücünden yararlanabiliriz.

Derste sürekli hayale dalarak dersten tamamen kopan güçlü hayale sahip bir öğrencinin bu durumu bir fırsata çevrilebilir.

Onun hayalleri bir terapist tarafından yeniden düzenlenerek gerçek hayatta hedefe yönelik tekrar düzenlenebilir.

Hedef odaklı hayal kurulduğu ve hayalleri doğru yönetildiği zaman derslere olan ilgi birden bire artacak, amaca giden yolda dersi dinlemenin gereği anlaşılacak ve derse daha iyi konsantre olabilecek, ders başarısı artacaktır.

Hayaller, gerçekleri yontmak ve gerçek hayatta hedefimize ulaşmak için bir güç kaynağıdır.

Hayaller bazen de psikolojik sorunlardan kaynaklanabilir!

Hayaller depresyon, kaygı veya ağır sorumluluk duygularından dolayı problemlerden bir kaçış yolu olarak otomatik devreye girebilir.   Kişiye göre değişebilen hayal kurma nedenleri tespit edilir; terapist tarafından iyileşmeye yönelik seanslar düzenlenebilir. 

Yazımızı Alavar’lı Muhammed Lütfi Efe’nin “Umma ki Küsmeyesin” sözüyle bitirirken hayaller, beklentiler gerçeklikten uzaklaştıkça daha çok hayal kırıklığı, küskünlük ve bir isyan içine girebileceğiz.  

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.