“Ben genellikle İstanbul’dayım. Çok nadir geliyorum Bursa’ya; bu şerefsizlerin gastelerini de okumuyorum zaten. Geçen gün baktım, seni göremedim hiçbir yerde… Bizim Yılmaz’a (Tunca) sordum; “Abi o galiba birkaç aydır yazmıyor” dedi… “
-Evet abi, en son bir yazım nedeniyle oradan da kovdular beni!
“Senin bu alemden kopmaman lazım oğlum. İşin yoksa bu akşam birlikte bir yemek yiyelim?..”
İşim zaten yoktu, aylardır işsizdim çünkü!
Bir gazeteci için en büyük işkence işsizliktir.
Yaşamayanlar asla bilemezler bu durumu…
Kralların sofrasında da yemek yemiş, gecekondulara misafir olmuşsundur…
Herkesin derdine çare olmayı başarır da mesleğin, kendine faydan yoktur bir türlü!
Elbette bunu “ev öküzleri” için söylemiyorum!..
Onlar bir ömür boyu evden gazeteye, gazeteden eve gidip gidip gelirler; patron kıçı yalamaktan ötürü artık şişmiş dilleriyle iş değil, sadece dedikodu üretebilirler alemde!..
Daha önce birlikte çalıştığı arkadaşlarını bile ziyaret edemez işsiz gazeteci…
“Ar meselesi” yapar bu durumu…
Ola ki “kem” gözler birbirlerine fısıltıyla, “Bak bak, gördün mü? İş dilenmeye gelmiş buralara” diye konuşsun istemez çünkü!..
Seçtiği mesleğe kahredip, bir yerlerden yeni bir teklif beklemekten başka çaresi yoktur…
Hele hele yazarınız gibi bu kentteki gazetelerin hepsinden birer tur dönüp, sizi taşıyamamış yöneticilerin cirit attığı Bursa gibi bu kentte yaşıyorsanız eğer, işiniz çok daha zordur bu durumda…
“Sizi bu akşam ben misafir edeyim” abi dedim ve o sıra kalmakta olduğum ovadaki şirin mi şirin o köy evini tarif ettim Ömer Göktuğ’a…
Tek katlı yapının pencereleri mavi, duvarları kireçten badanalıydı…
Yağmur yağdığında önündeki verandada otururduk…
Hava güzelse eğer, mis zambaklarının, sakız çiçeklerinin, hala kokusunu yitirmemiş yedi veren güllerin, hanım elinin, arka parselden gelen akasyaların kokularıyla şenlenirdi ortalık…
Bahar aylarında açan papaz eriklerinin insanı sarhoş eden o çiçeklerinin kokusu ve artık uyanan bal arıları mest ederdi insanı…
Geceleri etrafta yanıp sönen ateş böceklerinin yaydığı fosforlu aydınlıksa size uzayda yıldızlar arasında uçuyormuşsunuz hissini verirdi…
Başınızın üzerindeki kameriyeden kokulu üzümler sarkar, tam ortadaki bir tek soluk ampul dünyanızı aydınlatmaya fazlasıyla yeterdi…
Minicik avluda yerini almış tahta masa ve ahşap sandalyelerin yanında akşamları sürekli ayaklı bir mangal yanardı; sanki az sonra başlayacak ziyafeti muştularcasına…
Güzel bir çoban salata yapmıştım…
Yanında da köy yoğurdu; bir-iki meze filan…
Kredi kartımın son kırıntılarıyla Yeniceabat’taki kasaptan aldığım kemikli pirzolalar davetkar bir şekilde masanın üzerinde duruyordu…
Az sonra yoldan aradı Ömer abi; “Şoförü göndersem bu akşam eve beni sen bırakabilir misin” diye sordu?..
-Ne demek!
Çilingir soframızın ilk demleri eşliğinde mangalın armağanı olan o nefis pirzolalar o gün dünyada yenebilecek en güzel gıdaydı sanki…
“Seni ben” dedi bir ara, “Ankara’ya götüreyim. İstanbul’da sadece magazin ve artist karılar vardır!.. Üstelik de bozarsın kendini oralarda!..”
Aslında Bursa’da da olsam “bozulmuştum” o sıra; Ömer Göktuğ bu durumu henüz bilemezdi zaten!..
“…Türkiye’ye bir de başkentten bakarsın; şimdiye dek bir yüzünü gördüğün poli-tikacıların başka yönlerini de öğrenirsin… Konaklama sorunun olmaz… Lojman da veririm sana… Hem sen kaç para istiyorsun oğlum, her ay kaç lira yeter sana?..”
Diyemedim bir şey!
Kızımla annesi ayrı yaşıyordu lakin, tüm ihtiyaçlarını da ben görüyordum…
Sonra, “Şu kadar yeter mi” dedi ki, sözünü ettiği rakam benim Bursa’da en son çalıştığım gazeteden aldığımın en az iki katıydı!..
“Artar bile Ömer abi” diye yanıtladım…
O hayat koşullarında sonraları yetmeyecekti ; bilemezdim henüz…
Hastaydım…
Ruhum hasta ve tutkundu…
Geçen yedi aylık sürede verimli olamamış, rutinin dışında gönlümün istediği kadar, yeteneğimce faydalı olamamıştım Flash TV’ye…
Her türlü haberimi aldı ancak, tek kelime bile etmedi…
Garip bir sevgi ve sempatisi vardı bana karşı ezelden beri…
Mesela o çok sevdiği kızının Boğaz kıyısında, Esma Sultan Yalısı’nda yapılan düğününde Bursa’dan davetli gazeteci olarak bir tek ben vardım.
Her hafta sonunda buraya gidip gelmeme karşın toplam yedi ay dayanabilmiştim o hasrete…
Sevenim de Bursa’daydı, sevmeyenim de…
Bir de ben, sevdiysem eğer, hiçbir şeyi kolay kolay bırakamam…
Bırakın Cennet yüzlü şehrimi terk etmeyi, çok beğendiğim bir giysi bile sadakatimden ötürü bana meftun olur!..
Kitaplarımı, bilgisayarımı, birkaç ufak tefek eşyayı arabanın bagajına yerleştirdikten sonra aniden topukladım Eskişehir yoluna doğru…
İnanır mısınız, sanki evren garip garip mesajlar veriyordu bu yolculuk sırasında…
Resmen dört mevsimi yaşamıştık yol boyunca…
Pırıl pırıl açık havada ışıldayan güneş yerini birden lapa lapa yağan kara bırakmıştı!..
Ardından yağmur geldi; sonra fırtına, devamında yine güneş…
“Hayat sana bundan sonra da kolay değil” mesajı mı veriliyordu acaba?!.
Mezitlere geldiğimde artık evimde olduğumu hissetmiştim.
Lakin bezgin, çok yorgundum çok!
Bakalım Mevla bundan sonra neler gösterip, neler çektirecekti şu örselenmiş bedene…
“Ah benim örselenmiş incinmiş karanfilim
Bir sessiz çığlık gibi
Kırmızı masum narin
Bu ürkek bu al duruş
Söyle neden bu vazgeçiş
Ne oldu ümitlerine
Bu ne keder bu ne iç çekiş
Sen ki özgürlük kadar güzelsin
Sevgi kadar özgür
O güzel başını uzat göklere
Gül güneşlere gül
Kırılma küsme sen yine bir şiir yaz
Çok değil inan az kaldı az
Bu kadar erken susma biraz bekle
Ağlama ağlama gül biraz”
Sözlerini Sezen Aksu’nun yazdığı, Aşkın Nur Yengi’nin seslendirdiği bu parça çalmaya başladı az sonra radyoda!..
Ömer abiyle yaşadığım belki bin tane anı ve anekdot yazabilirim buradan…
Bu gün buna gerek yok.
Hayatımın en zor dönemlerinden birinde iş teklif etmesi, adeta yazarınıza kol kanat germesi, ömrümün sonuna kadar unutmayacağım en kıymetli anımdır O’nunla…
Özel biriydi, zekiydi, becerikliydi, özgündü, çok bilmenin, bu hayatta geçirdiği süreden daha fazla yaşamış olmanın verdiği duyguyla biraz da “Her şeyi en iyi ben bilirim” edasıyla bakardı insanlara!..
Lakin, iyi insandı Ömer Göktuğ…
Doğru adamdı.
Eğer politikacıların dümen suyundan gitseydi, şimdi Türkiye’nin Elon Musk’ıydı…
Bu saatlerde, kaç zamandır buzdolabında durmaktan artık kaskatı kesilmiş, üşüyen bedeniyle çenesini oynatabilseydi eğer, “Ah be Ömer abi, bu soğuk kış gününde toprağa gireceğin aklına gelir miydi hiç” diye sorar, O’ndan şu yanıtı alırdım muhtemelen:
“S.k anasını be oğlum, sen öldükten sonra sıcak olmuş ya da soğuk, ne fark eder ki artık bundan sonra”?!.
Çetin Altan’la bir akşam içtikleri “Pernod Ricard Perrier Jouet” marka şampanyaların hikayesini anlatmıştı bir gün…
“Ya adam 4 şişe filan içti, ne yanımda para kaldı, ne de kartımda kredi!.. Hala da istiyor garsondan!..”
“Ömer” demiş Çetin Altan, “henüz yaşıyorken tadalım be canım, hadi şerefine”!..
Belki de son sohbetimizi mezarının yanına yığılmış toprağın üzerine oturmuş vaziyette yapar, birer kadeh de pahalı şampanya içtikten sonra, bu yeni yolculuğunu da kutlayıp, ellerinden tutarak kendim indirirdim O’nu aşağıya!..
Bir insan en son hatırlayan kişi öldükten sonra gerçekten ölürmüş…
Benim ömrüm kadar ömür katıldı yaşamına…
Seni hiç unutmayacağım Ömer abi…
Yorum Ekle
Yorumlar
Ve bir karpuz daha gitti
23.05.2022 11:29
Geçen sene
Karpuzu pek severdi rahmetli…
Bir o kadar da korkardı.
Seyyar bir alış alışveriş merkezinden, patlıcandan, hıyardan, bayır turpundan bu kadar çok tırsılır mı hiç?
Bir karpuzcudan bu kadar çok ürker mi savaşçı bir insan.
Bir demet sıkı sarılmış nane, yine rüyama girdin ba
Abi, “abi” …
Uludağ’ın henüz “dağ”, “dağınsa” hala olmadığı yıllar…
İşte üç-beş barakadan ibaret her şey.
Memlekette deli de çok veli de çok…”Vali bey gelecek” diyorlar…
Koskoca Vali bey bu, çok iyi ağırlamak gerek… Kulüp rakılarıyla birlikte hizmette kusur etmemek büyük bedel ister.
İç
“Memeett, Memet” diye başlamıştı son görüşmemizde lafa her zaman olduğu gibi yine; “Geçmişte neler yazmıştınız hakkımızda. Mahfettiniz bizi. O günler iktidarda biz vardık. Patronlar her gün kapımızın önünde kuyruk olurlardı. Bir tek gün sizi şikayet etmek için gittik mi gazete patronlarına? Bir kişi
İngilizler, Amerika’yı işgal ettikleri vakit bölüğün önünde “dandırı dan, dandırı dan, dandırı dandırı dandırı dandırı dan” diye yürürüyüp, birliklerine moral verirlerdi.
Bunun ritmik meali “beş lira ver, beş lira ver, beş lira ver, beş lira ver, beş lira yoksa on lira ver” şeklindeydi!
Nerede
Bursa Kolay Gazetesi Radyo Televizyon İnternet Kumpanyası geçen yıl Osmangazi Belediyesi’nden tam 784 bin 700 lira tırtıklamış…
Kolay Medya’nın sahibi Cevat Çağlamaz’ı bu millet doyurdu, doyurdu…
Silifke’ni yoğurdu, o derecede yani, hala da doymuyor.
Bursa Hamiyet Gazetesi’nin günde sadece
“Selma Ajda Keçi” 12 bin lira almış bıldırkı yıl Yıldırım Belediyesi’nden…
Ne veriyosa artıkın Yıldırım Belediyesi’ne?
Mudanya sahilinde ne kadar restoran varsa bağlamış kendisine…
“Kıyı Koruma Kanunu” filan…
“Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar,
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar.
Yaşadığımız muhitte her sene görürüm onları…
Yağmur yağdığı vakit çıkarlar ortaya.
Çocukluğumun Keles’inde tam da bu vakitlerde adamın biri gelir, terazi ve tezgahını kurardı çınarın altına…
Çoluk çocuk ellerinde sepetler, özellikle dere kıyılarına salyangoz toplamaya giderlerdi…
İyi de
1800’lü yılların başında Rusya’da, Ortodoksların arasından “Malakanlar” ya da “Molakanlar” adını taşıyan bir grup insan uzlaşmazlık sonucu ayrılarak at arabalarına binip çoluk çocuk Kafkaslara doğru göçe başlar…
Bunun nedeniyse sadece “süt”tür!..
Hristiyan Ruslar “sütün dinen sadece haft
Bir arkadaşım bana küsüp, gönül koymuştu…
Hatta daha da ötesi bulunduğumuz yerden kalkıp gitmeye bile niyetlenmişti!..
Peki, niye?
Sohbet sırasında, “Geldiğimiz noktada milli gelirimiz hayli arttı, yaşam standardımız da yükseldi” dediğim için!..
Niyesini, niçinini, devamını getirme
Türkiye siyasetinde merkez sağın artık geberdiği yıllar…
Mehmet Ağar’ın Doğruyol Partisi’nden artık topuklama zamanı da gelmiş…
Bir gün yerel medyadan bir gazete yöneticisini bir sınıf arkadaşı arayıp…
“Seninle önemli bir şey paylaşacağım ama aramızda! Buluşalım” der?
Daha önce kimselerin görüp
O gün yatağımda şöyle bir döndüm; sanki bir bayram sabahına uyanıyordum…
Somyanın altındaki yeni potinlerimi, akşamdan ütülenmiş pantolonumu aradı gözlerim.
Mis gibi kızarmış ekmek koktu içerisi.
Biraz sonra halis tereyağına kavuşacak olan somunların kokusuydu bu.
Döküm maşinga sobanın üze
Ne zaman ki Özlem Yağmur İznik Belediye Başkanını yücelten “Helal olsun Kağan Mehmet Usta!” başlıklı o yazıyı yayımladı…
İşte o an yazmaktan sıkıldığımı ve bir süre ara vermem gerektiğini fark ettim!..
Sadece “duygusal nedenlerle” hareket ediyordu Özlem elbette; sık sık dile getirdiği “gazetecilik
Aşağıdaki notları bundan 7 yıl önce 2014 yılının Aralık ayında kaleme aldığım bir yazıdan aldım.
“Katranı kaynatsan olur mu şeker, cinsini sevdiğim cinsine çeker!..”
O vakit Bursa CHP İl Başkanı Metin Çelik, Osmangazi İlçe Başkanıysa Antalya, Serikli İsmet Karaca…
Artık rüyalarında bile ken
Özetle, bir halkın coğrafi sınırlarını, politik durumunu veya geleceğini diğer devletlerden bağımsız olarak özgürce belirlemesi durumuna “self determinasyon” denir.
Yani, “halk ister, Halkbank yapar” vaziyeti!
Peki ne yapar?
Sisteme egemen olan ve savaş aletlerinin kumandasını elinde tutan güçler
O gün ahdetmiştim…
Mutlaka görecektim…
Babam, “Göremezsin” demişti çünkü!..
Belli ki kendisinin de bu konuda deneyimi vardı!
Artık bir “erkek çocuğu” olarak babayla rekabet hissimden midir yoksa kendimi bildim bileli bir türlü söndüremediğim inceleme merakımdan mıdır, mutlaka görecektim işte!..
Gerçi geçmişte o günkü sohbete uyduğu için bir-iki kere kullanmıştım bu bilgiyi ama…
Konuşmalarda yine bazen geçiyor, bilmeyenler hala ilgiyle yaklaşıyorlar konuya…
Mevzu: “Tavşan”
Bir avcı, hele hele köpeğiyle gittiği bir kovalamacanın sonunda, takip ettiği “tavşanı” mutlaka bulur ve vurur, bund
Alem top olmuş gitmiş!
Lafım elbette beyniyle iş görmeye çalışanlara!
Hedef saptırıyor pelesenkler; aynen “Persil’in” ölünün ardından “Aney aneyy, yandım aneyy” diye ağıt yakması gibi bir şey bunların yaptıkları!..
Yanacağına iki tas çorba götüreydin adama; kuş kadar kalana dek beklemeseydin,&nbs
Tarih, 1075 yılını gösteriyordu…
Daha önce Arap akınlarına direnen etrafı surlarla çevrili Nicaea’yı, Selçuklu reisi Kutalmışoğlu Süleyman Şah fethetti…
Hatta bence özel bir makberdir, bu gün şehrin “güney girişinde” Kırgızlar Türbesi vardır; o günlerde savaşa katılıp da büyük fedakarlıklar göster
Bundan yıllar önce Orhanelili bir çift ölmüştü mantar zehirlenmesinden.
Yaklaşık otuz senedir her mevsimi gelişinde topladıkları ürünleri Tahtakale Pazarı’nda satarlar, harçlıklarını çıkarırlardı.
O sene kendileri de yemeyi tercih ettiler.
Evin hanımı yağ-soğan yaptığı tavada, özenle
Evli bir çift golf oynuyor çim çimenlik bir sahada…
Derken, kadın öyle bir vuruyor ki sopasını yerdeki topa, saha dışındaki bir gecekondunun penceresinden içeri giriveriyor:
“Şangırr!..”
Adam önde, kadın arkada hemen koşturuyorlar eve…
İçeride yerde topraktan kırık bir gaz lambası, sanda
Niye dövüyodun adamı?
Sağ elini yumruk yapıp evde, gidiş geliş işaret parmağının boğumuyla neden kafasına kafasına vuruyodun?
Kimsesi yok diye mi güveniyodun kendine?
Yoksa, “atarlı” kişiliğimden ötürü bana karşılık vermez” diye düşünüp, ondan mı saçlarından tutarak kafasını duvara duvara çarpıyo
Bundan en az on yıl önce sıcak mı sıcak bir Temmuz ayının insanı bunaltan yalazında, Odunluk Mahallesi’ndeki alışveriş merkezinin otoparkında arkasından gördüm O’nu uzun bir aradan sonra ilkin…
Üzerinde yeşil bir parka vardı ve yağdan vıcık vıcık olmuş koyu kestane renkli saçları güneş ışınlarından
Şöyle başlıyor konuyla ilgili olarak yayımlanan basın bülteninin ilk paragrafı:
“İnternet Gazetecileri Federasyonu (İGF), Güvennet Akademi işbirliğiyle düzenlediği online Gazetecilik Akademisi başlıyor. Akademiyi bitiren kursiyerler, Türkiye geneli medyalarda iş imkanı ve staj imkanı fırsatını ya
Erol Toy, Vehbi Koç’un hayatını anlattığı “İmparator” isimli kitabında Türkiye siyasetine uzun yıllar damga vuracak Süleyman Demirel’den de bahseder…
Çoban Sülü, Yüksek Çobanlık Akademisi’ni bitirerek, her gece uykuya dalmadan önce sürüsündeki koyunları sayıp, Devlet Su İşleri Genel Müdürlü
“Kalite” asla tesadüfen oluşmaz.
Uzun yıllar alınan eğitim ve insanın öz benliğinden harcanan çabalardan oluşan bir kap yemeğe, kişinin yaratıcılık gücünün katılmasıyla ortaya çıkar…
Ödenen bedel, harcanan zaman, deneyim ve sabrın bir yansımasıdır kalite…
Merhum Vehbi Koç bunu, “Ucuza insan çalış
Selam sevgili okur…
Kazmayı vurdukça yerin altından petrol ve doğalgaz fışkıran, yüzyıllarca eski Osmanlı coğrafyasında kalmış ülkelerin bereketi üzerimize olsun!..
Bugün bu sütunlardaki konuğumuz tekstilci, Vemteks’in sahibi, Bursa Organize Sanayi Bölgesindeki 45 dönümlük yerinde yaklaşık 50 mily
Şimdi şöyle oluyor:
“Anaerkillik” annenin ya da bir kocakarının aile üstünde mutlak otoriteye sahip olduğu, yine bir grup dişinin benzer şekilde topluluk üstünde yaptırımlarının bulunduğu bir düzene verilen isim oluyor.
Bunun tam tersi olan “erkek egemen” bir anlayışsa “ataerkillik” olar
İlk alkollü içkinin İsa’nın doğumundan yaklaşık 7 bin yıl önce Çin’de yapıldığı söylenir.
Pirinç, üzüm, bal ve alıç kullanılmıştır bunun için.
Meyve posasının içine karıştırılan bakteriler şeker yer.
Sağlıklı her insan nasıl günde 12-13 kez gaz çıkarmak zorundaysa bu minik organizmalar da yedikçe
Siz hiç balığın içine konmuş altınları rüşvet olarak alan bir paşa gördünüz mü?
Hoş! Şimdiki paşalar rüşvetleri ayakkabı kutularında, kol saatlerinde, evlerinin en mahrem alanlarında gizliyorlar ama…
Çandarlı Halil Paşa gibi Osmanlı Devleti’nin kurumsal yapılanmasını şekillendirmiş bir ailenin m
Küçükken Hasip dayımın evinden Uludağ’a doğru baktığımda Bakacak’taki adam siluetine benzeyen dev metal telsiz direğini görür sorardım:
“Dayı bu ne?..”
“Bursa’nın bekçisi bir adam yavrum” derdi, “yaz kış orada durur, şehri gözetleyerek tehlikeli bir durum oluşursa yetkililere bildir.”
Çocuk akl
İngiltere’de hakimler her ay Hazineden diledikleri kadar para çekebiliyorlarmış.
Maaş çeklerinin üzerine uygun gördükleri rakamı yazıp, bankaya giderek hesaplarına yatırıyorlarmış.
Bir gün içlerinden biri merak etmiş, “Acaba 5 milyon Paund yazsam verirler mi” diye
Barolar bağımsız, özerk kuruluşlardır.
Hem meslektaşlarının haklarını hem de “savunma” olgusunun “hukukunu” gözetirler.
Bundan yıllar önce “Baro mu boru mu” başlıklı bir yazı kaleme almıştım.
İstanbul Barosu avukatlar ve adliye personeli arasında “Adli ya
Nazi Almanyası’nın propaganda bakanı Goebbels’e isnat edilen “Büyük Yalan” tekniği ile ilgili meşhur tespitler şöyledir:
“Yeterince büyük bir yalan söyler ve onu tekrar etmeye devam ederseniz, insanlar sonunda ona inanmaya başlayacaklardır. Yalan, ancak Devleti
Ramazan
Onlardan bütün Bursa’da 5-6 kadar vardı.
Hepsi de trafik polisiydiler ve kentin önemli kavşaklarında görev yapıyorlardı.
Ortak noktalarıysa Göbeklitepe’nin onların göbeklerinin yanında düz ova gibi kalmasıydı.
Hepsi obezdi!
Göbe
Büyük dayım Avukat Hasip İnhal “menekşe gözlü” lakaplı, iki kez Oscar kazanmış İngiliz oyuncu Liz Taylor’a hayrandı.
Hakikaten güzel kadındı rahmetli…
O yıllarda gazeteden kestiği fotoğrafını bir bantla oturma odasındaki duvara yapıştırmıştı Hasip dayım&hel
Benim bi teyzem vardı rahmetli...
Daha doğrusu babamın teyzesiydi; evlendiği ilk eşi O'nu her nedense çıkarmış!..
Keles'te "çıkarmak" deyimi "boşamakla" eş anlamlıdır...
Erkek kadını hanesinden çıkarır ve iş orada biter gider...
Başında beyaz örtüsü, sırtında el ö
Ölecem gülmekten abi ya!..
Çok uzun yıllardan beri çağdaşlıklarını hiç görmediğimiz Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin, Kültürpark'taki artık neredeyse bir pavyon haline gelmiş betondan lokal binasını bundan bir sene önce yapılan tebligatla, Bursa Büyükşehir Belediyesi artık yeşil alan haline get
Dün akşam "Babamın Ceketi" isimli filmi izlerken bir şeyi fark ettim...
Kağıttan gemi ve uçak yapmayı unutmuşum uzun yıllar önce!
Nasıl katlayacağımı, nasıl bükeceğimi bilemedim dakikalarca ardından...
Bu kadar mı uzun sürer, bu kadar mı yoğun yaşanır bir hayat?
Kızımız h
Kurtuluş savaşı sırasında biz Yunanı denize filan dökmedik!
Çünkü 26 Ağustos 1922'de başlayan huruç harekatının ardından Türk ordusu 9 Eylül'de İzmir'e girinceye kadar Yunanlar etrafı yaka yıka geri çekilip, gemilere binerek çoktan memleketlerine dönmüşlerdi bile.
Hayır, şundan diyorum
Bülent Ecevit'in ölümünün yıl dönümüymüş.
Geçmişte O'nun partisine bir kez bile oy vermemiş kimi sahtekarlar ardından methiyeler dizmeye başladılar bile!
DSP'yle geçen yıllarımdan kısa bir kesit aktardığım eski bir yazımı yine paylaşmak istiyorum bu gün:
"12 Eylül 1980 askeri da
İlk kez 1991 genel seçimlerinde Refah Partisi'nden Sivas milletvekili olarak Meclis'e girdi.
Necmettin Erbakan tarafından kurulan Refahyol Hükümeti'nde Maliye Bakanlığı yaptı.
Ardından Refah Partisi'nin kapatılmasıyla yerine yenisi kurulan Fazilet Partisi'ne geçti.
Devamında 200
Ermeni kökenli ki, öyle olmasında bence hiçbir mahsur yok; "Atatürkün silah arkadaşı sıfatıyla" yıkanmış beyinlerimize hiç alakası olmadığı halde "kahraman" olarak girdi.
İkinci dünya savaşı sırasında Hitler'in zulmünden kaçıp Türkiye'ye sığınan 103'ü çocuk olmak üzere 768 Yahudinin Karadeniz
Bir bölümü Bursa'nın Keles ilçesinde geçen çocukluk yıllarıma dair hatırladığım ilk bayramdır "Cumhuriyet" kutlamaları...
Birinci Murat İlkokulu Müdürü rahmetli Recep Bodur organize ederdi törenleri.
Erkekli, çocuklu yöre sakinleri zaten tek olan girişteki ana yolun bir yanına
Henüz daha dünyaya geleli bir ay bile olmadan ailemize katılmıştı...
"İngiliz Setter" cinsi, doğuştan kuş avcısı, çok cana yakın minik bir köpekti o sıra "Ayça" kızımız.
Hem zatürre olmuş, hem de ciğerleri parazit solucanlarla dolmuş bir vaziyette, artık ölmek üzereydi elimize geldiğin
Kalender adamdı Doktor Konuralp Başol...
Bu kelimeyi bilmeyen gençler için söyleyeyim özellikle, "kalender" "yaradılışça alçakgönüllü ve gösterişsiz, sade yaşamaktan yana olan ve öyle davranan kişi" demektir dilimizde.
Bursa Hastanesi'nden sonra kentimizde ikinci "özel" Konur Hastanesi
Bilinenin aksine Hristiyanlık İsa öldükten ancak 100 yıl sonra yayılmaya başladı.
Her din ortaya çıktığı dönem için aslında bir devrimdir.
Eğer şartlar oluşmamışsa taraftar bulması da zaten mümkün değildir.
Önce Romalı köleler arasında yayılıyor Hristiyanlık inancı.
İ
Askere gitti.
Döndüğünde "Orduya Yardım Etmiş Asker Aileleri Derneği'nde" tahsildar olarak görev aldı.
Topladığı yardımlardan komisyon da kapıyordu hani.
Ardından "Kuvayı Milliye" adlı bir dergi çıkardı.
Abone yapmak istediği insanlarla, "emekli Korgeneral Mahmut Aydınoğl
Kendisinin "solcu" olduğunu sanan bir-iki CHP'li genç zibidi ellerini yumruk yaparak sol kollarını yukarı kaldırıyorlar ya hani?
Cehaletin dibe vurduğu bu tablo karşısında güleceği geliyor insanın!
Sadece tek "gerçek muhalefet" değil, aynı zamanda Türkiye'nin "solcu tek" partisi "H
Bir ablam var doktor; kadın hastalıkları uzamanı...
Bazen arar, dertleşiriz.
Odunluk'taki bir alışveriş merkezine gitmiş geçen gün...
Kapıdan geçerken yaklaşık iki metre boyunda, sportif, adaleli üç genç gelmiş oraya...
Ve görevliye "nereleri gezebileceklerini" sor
Çatlak bir arkadaşım var...
Onunla konuştuk bu sabah...
Zaten "çatlak" olmayanın benimle ne işi var?!.
İnsanların içini acıtan, kanatan, bazen de liğme liğme yapıp rüzgarlarıyla dört bir yana savuran bu dünyanın kahrını en azından "yarı deli" olarak çekmekten daha doğal ne o
"Kaymakam öğretmeni sınıftan kovdu."
Hadi ya!
Sadist mi bu kaymakam; deli mi?
Ya da mesleğinde kaymakamlıktan daha öteye gitmeyi düşünemeyecek kadar akılsız mı?
Sen İstanbul Siyasal'ı kazanıp bitireceksin, ardından her yıl en az 25 bin kişinin katıldığı kaymakamlık yazılı
"Seni seviyorum..."
-Efendim?
"Seni seviyorum..."
Tamam, seviyosun da benim için ne yapıyosun?
"Sevgi" somut eylem ister...
Kötü günümde yanımda mıydın mesela?
Bir derdimle dertlenip, merhem oldun mu yarama?
"Beni seviyomuş"; sevme kardeşim, lazım değ
Bundan uzun seneler önce, 90'lı yılların başında PKK sevicilerin kurduğu, amblemi "kelebek" olan bir parti vardı.
Kelebeğin ömrü kısa olur, orada siyaset yapanların çoğu da geberip gitti kısa zamanda.
O sıralarda Bursa'nın dağ bölgesinde açılan sandıklardan "kelebeğe" hatırı sayılır mi
Geçen yılın başıydı...
Korona salgınından ötürü sokağa çıkma yasaklarının ilk uygulandığı dönemdi...
Fırıncılar bile ekmeği evlere servis edecekti...
Fabrikasında yaklaşık 300 personel çalıştıran ve üretiminin yüzde 85'ini ihraç eden bir arkadaşım aradı...
"Memdal
Hayvan sever insan, hayvan dostu ve evinde hayvan besleyen eski adıyla Veteriner Melike Soydan'ın 3'ncü kocası Gazeteci Yüksel Baysal'ın ilk eşi, Sevinç Feyzioğlu bir kitap yazmış "Madalyonun Üç Yüzü" ismiyle...
Tamamen kurgu olan kitapta "Faruk" adını taşıyan karaktersiz, ruh hastası, eşini
"Otobüs durumundan" ötürü, Bursa İl eski başkanlarından Karadenizli Sadık Çakar'ın şivesiyle "Zumhuriyet Halk Partisi'nde" tam 2 dönem milletvekili ve genel başkan yardımcısı yapılan Kamil Koç Turizm'in ortağı Sena Kaleli bir yerlerde yine çenesini tutamamış ve "Ben Atatürk'ün askeri değilim" de
Bir daha mecbur kalmazsam eğer, İnegöl'den geçerken "Orhan'da" köfte yemeyeceğim!..
Her ikisini kıyaslayınca ilk kez anladım ne kadar kötü olduğunu.
Lastik gibi, meğerse aslında hiç de tercih edilmeyecek türdenmiş Orhan'ın köftesi.
Üstelik de iki porsiyon, tek kişilik piyaz, bir
Rahmetli goca ninem torunları için "oğul balı" derdi.
"Oğul" kelimesi öz Türkçede "oğlan çocuğu" için kullanılan bir terim değildir aslında.
"Haneden uçup yeni bir yuva kuran" manasına gelir.
Mesela "arıcılıkta" da kullanılır bu ifade.
Kovan nüfusu artınca, yarısı yeni kraliçeleriyle bir
Akademi, en geniş tanımıyla "yükseköğrenim kurumu" anlamına gelir.
Günümüzde bilim, edebiyat ve sanat konularını tartışmak için bir araya gelen insanların oluşturduğu kurumlara da "akademi" denir.
İnsanlık tarihinde ilk "akademiyi" Platon kurdu.
Rahmetlinin oluşturduğu okulun ka
"Sen bunun parasını nasıl ödeyeceksin" diyen gözlerle inanılmaz bir bakış fırlatmıştı yüzüme doğru.
Bosch marka bir bulaşık makinesi satın almak için gitmiştim yanına.
O yıllarda hakikaten de yürek isterdi bir beyaz eşya almak eve.
Yeni evlenmiş, renklisine henüz gücümüz yetmedi
Hatay, Serinyol'da askerim...
Birliğimiz er eğitim alayı...
Yurdun dört bir yanından gelen acemi erat orada eğitilip birliklerine gönderiliyor...
Aylardan Ramazan...
Bizim bölükteki dombili Yaşar astsubay sabah oruçlu geliyor kışlaya, saat 10'a doğru acıkıp niyetinden yin
Sina Dağı, İbranilerin Peygamberi Musa'nın Tanrı "YHVH'la" yanan bir çalının ardından konuşup, "On Emir'i" aldığı yerdir.
Rivayete göre 40 gün 40 gece hiçbir şey yiyip içmeden orada kalıp, Tanrı'yla konuşan Musa dağdan inişte bir de gördü ki kavmi, ziynet eşyası olarak takılan altınları topla
Valla, bir havaalanı yapmış ki Ak Parti Hükümet'i İstanbul'a, göğsüm kabardı, kabardı, rahmetli Naim Süleymanoğlu'na döndüm yine!..
Yolcumuzu uğurlamak için gittiğimiz o muazzam tesisin otoparkında dönüşte arabayı bulamadık iyi mi?!.
Eskisinde bir saat dolaşır, burnumuzu sokacak bir pa
O korkunç gece ansızın çalan bir telefon üzerine geç vakitte panikle geldiğim evimizde beni, kapıda kucağındaki başı yana doğru sarkmış bebeğimizle şaşkınlık, panik ve üzüntüden neredeyse zombiye dönmüş vaziyette eşim karşıladı.
Deniz'i kaptığım gibi koşmaya başladım.
Sokaklar boş,
Sevgili okur...
Canım okur...
Nabıyon?..
Eyi misin?
Beni sual edecek olursan?
Cenab-ı Allah'tan sağlığına duacıyım...
İşte böyle başlardı eskiden yazılan mektuplar.
Cep telefonu mesajı, elektronik posta, WhatsApp filan yoktu henüz.
"Yine yakmış
"Binlerce dekar orman yanmış...
Ülkemiz ekonomide, çarşıda, pazarda, markette, her alanda yangın yerine dönmüş...
Tele 1'de bile "Cumhurbaşkanlığı gönüllü ordusu mu kuruluyor" diye tartışılıyor?
Biz Hes kodu olmadan otobüse bile binemezken, ülkemizin sınırlarını dinci, kafa kesici faş
Vay anasını be!
Yıllar nasıl da geçip gidiyor...
Babamdan defalarca dinlemiştim...
En küçük kız kardeşimiz Çiğdem henüz bebek...
Üşütüyor, zatürre oluyor aslında...
Keles'ten, Bursa'ya ulaşımın en erken 6 saatte sağlanabildiği yıllar o yıllar...
Tahtakal
Derginin arka kapağını görünce ister istemez gülümsedim...
Çok neşeli ve esprili bir adamdı rahmetli; kimliğini hiç gizlemez, her zeki insan gibi kendisiyle dalga geçmeyi de severdi.
Fomara'da karşılaşmıştık bir gün...
Sağ bileği dirseğine kadar alçılıydı!
Yanımda da "Gaz
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'nun Bursa programı sırasında düzenlediği basın toplantısını videodan izledim.
İzledim de sağı solu gözledim.
"Sorular" faslında Sibel Kahraman isimli bir kız çıktı Davutoğlu'nun karşısına kendisine "gazeteciyim" diyen, "hesap sormaya" kalkı
Bursa'da son yıllarda en yapıcı ve etkili muhalefeti MHP'li belediye meclis üyelerinden gördük.
Görev süresi bitmesine rağmen sağ olsun Cemil Aydın hala üretmeyi ve kent sorunlarına ilişkin düşüncelerini paylaşmayı sürdürüyor.
Bir diğer MHP'li üye de Mudanya'dan Bülent Erden.
Yı
Hayrettin Çakmak'la ilk görüştüğümüzde Şehreküstü'ndeki loş bir ofiste muhasebecilik yapıyordu.
Çalışma odasının duvarını süsleyen iki obje vardı:
Bir seccade ve üzerinden fokur fokur sular akan mini yapay bir havuz...
Elbette kitaplarını da not etmeliyim.
Refah Partisi'n
Artık yaşını başını çoktan almış bir akademik eğitim kurumu, Uludağ Üniversitesi var bu kentin.
Hiç konuşuluyor mu üniversite?
Siz hiç bilimsel bir başarısına rastlayıp, uluslararası çevrelerde adından söz edildiğini duydunuz mu onca zamandır?
Peki ya eğitim kadrosu ya da yetiş
Yaklaşık üç senedir düzenli olarak haftada en az bir kez kıra bayıra, pikniğe gideriz.
Mangal ateşimizi yakıp, keyfimize bakarız orada.
Etraftan dumanı gören 5-6 köpek sürekli misafirimiz olur.
Bursa'dan çıkışta aldığımız ekmekleri ve hafta boyunca evde biriken yiyecek artıkları
Bir arkadaşım Facebook sayfasına "Ben artık küçük bir sahil kasabasına yerleşip, butik bir tımarhane işletmek istiyorum" diye yazmış...
Ben de yorum yaptım altına:
"Hunimi de alıp geliyorum!.."
Sonra düşündüm kendi kendime...
Başa geçirilen bu "huni" niye delilere atfedil
Olayı anında duyurmak için canlı yayın yapmak üzere yaşamımda yakından gördüğüm ilk orman yangın sahasına vardığımda, işittiğim tek şey sadece bir "ağlama" sesiydi...
Korkunç bir uğultu ve feryat vardı orada!..
Çam ağaçları çatırdayarak ağlıyor, kozalakları büyük bir isyanla patlayıp sağa sola
İsmi şimdilik lazım değil, Gemlik Serbest Bölge'de bilmem kaç bar basınca dayanıklı çelik spiral hortumlar üretip, tüm dünyaya satan sanayici bir arkadaşım var; nasıl desem, Bursa'daki bu teknoloji ağırlıklı bu imalattan dolayı göğsüm kabarıyor, müthiş derecede gururlanıyorum vallahi.
Üstelik
Bundan çok uzun yıllar önce bir arkadaşım benden 50 lira borç istedi...
Hala da iade etmedi kerata!..
"N'apcan len parayı" dedim?
İnternet'ten, Eskişehirli hemşire bir kadınla tanışmış...
Hafta sonunda ona gidecek...
Parayı da gidiş-dönüş otobüs bileti için ist
Hani olur ya?..
Bu gün içinde "g.t, Mustafakemalpaşa ve Orkid" kelimelerini barındıran bir yazı kaleme almak istiyorum!..
"Ne alaka" diyeceksiniz?
Hiçbir alakası yok; canım öyle istedi:
"G.t, Mustafakemalpaşa ve Orkid"
Bakalım kurgu nasıl olacak; ben de merak e
Bundan yıllar önce Nişantaşı'nda caddenin bir yakasından karşı tarafa doğru geçeceğim, sonra da karşı taraftan yine diğer yolu aşıp, yürümeye devam edeceğim...
Akşamın ilk saatleri...
Kaldırımlardaki insan kalabalığı bir yana, trafik sel gibi akıyor.
Bu büyük ulaşım mücadele
Ben bu gün de size biraz geçen hafta kaybettiğimiz merhum Macit Tunalı'dan söz edeyim bari.
Nam-ı diğer Rot Macit.
Büyükşehir Belediye Eski Başkanı Recep Altepe'nin vefa ve dayanışma duygusuna güzel bir örnektir Macit.
Ömrünün son yıllarında belediyede çalışıp, oradan emekli
Türkiye Komünist Partisi'nin leventleri Panayır Mahallesi sakinleriyle bir araya gelip, "tarikatsız, mafyasız, patronsuz" bir düzen istemişler!..
Oldu...
Ne güzel İstanbul be!
Patron matron olmayacak ama düzen bu kez "proleterya diktatörlüğü" olacak!
Bu sefer sendikacılar, polit büro üye
Bizim nesil henüz çocukken "kader kısmet" isimli bir oyun vardı.
İki kartonun arasındaki daire şeklinde aralıklardan alüminyum folyoyu 25 kuruş karşılığında toplu iğneyle kazır, alttan çıkan rakama göre listeden çeşitli hediyeler kazanırdınız...
Çocuklar yaz aylarında akranlarına kader
Bursa'yı yaşayıp, hissetmek için gezip görmek gerek...
Öyle güzel yanları, öyle güzel yeleri var ki bu kadim kentin, her köşesi büyüler insanı adeta...
Şöyle ıhlamur ormanlarının içinden geçeceksin, defne kokan yeşilliklerin arasında dolaşacaksın, bir yanın deniz olacak, öte yanın da dağ...
Yaa sevgili okur...
Hayata yaşamdan, yaşadıklarından bir şeyler katan insanlara oldum olası bayılırım hep...
Paylaşmak muhteşem bir duygudur benim için...
Üleşmeyenler boş gelip, boş giderler hep...
-Rahmetliye hakkınızı helal ediyor musunuz?
"Ediyoruz..."
-
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde yaşanan ilk siyasi cinayetinin maktulü, Mustafa Kemal ve İsmet İnönü'nün dişli muhalifi, asker, gazeteci ve siyasetçi, birinci meclisin üyesi, Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey'in cesedinin gömüldüğü alanı da bünyesinde barındıran Çankaya Köşkü sadece bir "köşk" değildir..
Geçen gün bir arkadaşımın balkonuna misafir oldum, Arap Şükrü Sokağı'nın arkasında...
Karşı köşede oturan komşu çocukla da ahbap olduk.
Sokak, sokak değil, Bursa'nın göbeğinde apayrı bir dünya!..
Üzerindeki leopar desenli bluzüyle, topuklu ayakkabılarını taşıyamayan çarpık bacak
Geçen gün eski fotoğraf albümlerini karıştırırken çıkıverdi karşıma, kendi elleriyle Remington marka daktilosunda araya kopya kağıdı koyarak isteyen eş dost için çoğalttığı o şiirin bir nüshası.
Saklamayı, muhafaza etmeyi oldum olası severim hep.
Yine sevindim iyi ki korumuşum diye.
23-
İtalya'nın, Pisa Lajatico kasabasında doğan ünlü tenor Andrea Bocelli'nin Glokom hastalığından dolayı zaten az gören gözleri, 12 yaşında futbol oynarken kafasını çarpıp beyin kanaması geçirince tamamen kör olmuş.
Ancak, insanoğlu bir yetisini kaybedince farklı bir yanı gelişiyor her nasılsa?
V
O son derece çarpıcı gerçeği, İnegöl Devlet Hastanesi'nin yoğun bakım servisinde yatarken izlemiştim...
2020 yılının 14 Mart'ıydı yatırdıklarında...
Önce aramızı ince bir perde ayıran sol yanımdaki hasta gitmişti ahirete...
Gözümün önünde paketlediler, indirdiler morga...
Meslektaşım sevgili dostum Ayşe Aygör sağolsun, her sonbahar bitişinde kendisi gibi güzel o tonton anasının Edremit'in, Burhaniye Kasabası'nda elleriyle yetiştirdiği sebzeleri katarak kurup Bursa'ya gönderdiği, içindeki bamya, taze fasulye, salatalık, patlıcan, acur ve gök domateslerle insanın nefes
Çok gülüyom ben buna...
Şimdiye dek tam iki dönemdir Mudanya'ya dişe dokunur, ele gelir hiçbir hayrı olmayan Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz, "Türkiye'nin en başarısız, en geçimsiz, en verimsiz adamı" kürsüsündeki 1'ncilik yerini korumaya devam ediyor.
Hayrii!..
Nabıyon Hayri?!.
"El motifi" tüm insanlığa ait evrensel simgelerden biridir.
Bu yazıya dair ilhamı Nuray Bilgili'nin Facebook sayfasındaki bir paylaşımından aldım, haberiniz olsun...
Homo Sapiens'in henüz "avcı toplayıcı" döneminde olup da mağaralarda yaşadığı sıralarda, ağızdan püskürtülen pigmentleri
Yeni tanıştık belki de
Ama kim bilir
Belki de hep vardı
Eşlik ediyorsun sessiz ve sinsice
Belki de
Şimdi şimdi anlıyorum
Kurnazca ayırdın
Beni belki de
Liğme liğme savurdun sevdiklerimi
Belki de
Yalnızlığım
Yaşamak zorunda olduğum beraberliğimsin
Yalnızlığım
Ka
Hülya Aytekin'i uzun yıllardan beri tanırım.
Basın sektöründe çalıştı epeyce.
En son Hüseyin Kayapalı'nın geçmişte çıkarmayı planladığı gazete oluşumunda çekirdek kadro olarak bir araya gelmiştik.
Reklam departmanından Hülya sorumlu olacaktı.
Sonra "kara paraydı, ak paray
Bundan uzun yıllar önce CHP Bursa İl Başkanı Gürhan Akdoğan'ın davetiyle gitmiştik Ankara'ya da Ak Parti'nin Türkiye'ye tanıştırdığı hızlı trene Eskişehir'den binip, öyle ulaşmıştık başkente.
Amanın, ne gidiyodu alet be!..
Rayların üzerinden saatte 300 kilometre hızla karada seyretmek muhteşem
Sokak konserleri düzenledi Bursa Büyükşehir Belediyesi...
Milletin salgın tedbirleri nedeniyle artık iyice bunaldığı şu günlerde harika bir fikir.
Üstelik de bunu sadece merkezde yapmadılar, diğer ilçelere de yaydılar.
Bundan uzun yıllar önce Bursa Kılıç Kalkan Derneği'nin d
"Eşyalar toplanmış seninle birlikte
Anılar saçılmış odaya her yere.
Sevdiğim o koku yok artık bu evde
Sen...
Kıyıda köşede gülüşün kaybolmuş
Ne olur terk etme yalnızlık çok acı
Bu renksiz dünyayı sevmiştik birlikte
Sen...
Kadınım, kadınım, kadınım.
Hatırla o günü k
Artık daha fazla sabrım kalmadı...
Cemo ağa yani, İl başkanıyken Bursa'da Ak Parti'nin, artık hangi sebepleyse, görevden el çektirilen...
Geçmişte Fethullah Gülen'i ziyaret etmeyi çok seven Asım Amil'in yakın arkadaşı Cemalettin Torun'un açtırdığı davalardan birinin duruşmasından çıkmı
Kurtlar Vadisi dizisinin ilk bölümlerinde namlı kahraman Polat Alemdar'ın söylediği bir laf vardır...
"Sonunu düşünen kahraman olamaz" der sık sık orada.
Sonunu düşünen kahraman olamaz...
Eğer başarılı olamasaydı Mustafa Kemal milli mücadele esnasında, İngilizler bu kez de Yunan
Beni yakından tanıyanlar bilirler, dinle diyanetle pek işim yoktur.
Bundan uzun yıllar önce Cuma namazlarını da hutbe okuyan cahil bir hoca yüzünden bıraktım.
Aslında "diyanete" de karşıyım.
Hristiyanlıkta olduğu gibi her caminin gideri, her hocanın maaşı cemaat tarafından karşılanmalı; ben
Vay anasını sayın seyirciler be!..
Bursa'da tek taş, belediye başkanı Alinur Aktaş anlattı:
Berberden çıkmış, üzerinde Bursaspor forması olan bir delikanlı kesmiş önünü...
Demiş ki, "Bu güne kadar hep sana oy verdim, elim kırılsaydı da vermeseydim"!..
"Bi dakka kardeşim" demiş Alinur Akt
Türkiye'de zaten gazetecilik çoktan öldü de...
TRT Haber'de yapılan ilk program bu gerçeğin üzerine tüy dikilip, belgesinin de imzalandığı bir noktaya getirdi bizim mesleği!..
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu "çanak sorularla" kendisini ifade edemeyeceğini, milleti bu şekilde ikna edemeyeceğini
Tam bu yazıyı kaleme alıcam...
Ak Parti Bursa Milletvekili Atilla Ödünç'ten telefonuma bir mesaj geldi.
Şöyle başlıyordu mübareğin yolladığı metin:
"Allah Teala'nın rahmetine, bereketine, vermiş olduğun nimetlerine, sağlık ve sıhhate şükürler olsun..."
Zaten cümle düşük de...
Hadi ora
Devlet Eski Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'la birlikte bir televizyon programı yapmıştık geçmişte...
Konu döndü dolaştı, "birinci tezkereye" geldi...
"Neden" dedim, "Meclis'te kabul etmediniz Ertuğrul abi"?
"Çünkü" dedi, "Türkiye toprakları içine tam 60 bin Amerikan aske
Sanılanın aksine, Kuran dışındaki kutsal kabul edilen diğer kitaplar öyle indirilmiş filan değildir...
Hristiyanlık, İsa öldükten 100 yıldan daha uzun bir süre sonra varlığını hissettirmeye başlamış, yeryüzünde havarileri tarafından "O'ndan duyduk" diye yazılan yüzlerce İncil sarmıştır ortalı
Şaka gibi...
O şimdi artık aramızda yok.
Adına "Covid" denilen bela aldı götürdü Mudanya Esnaf Odaları Başkanı Emir Ali Usta'yı aramızdan.
Ne çok seveni, ne çok düşkünü vardı rahmetlinin.
Ne çok yer eksildi gönüllerde.
İki kıymetli insan daha korkuttu bizi geçe
Okurum Ersin İncin mesaj göndermiş, "Üstad, bu gün 5 Mayıs, dört gündür yazı yazmıyorsun. Şu sıkıcı günleri atlatmak için biraz daha sık yazarsan sevinirim, iyi geliyor" demiş yazarınıza...
Bir kalem erbabı için ne kadar hoş, ne kadar güzel ifadeler bunlar.
Açıkçası, "Post Modern Ekonomik Darb
Akademide okurken, İşletme Hukuku Dersine giren merhum Profesör Yusuf Ziya Binatlı'dan öğrendiğimiz ilk hususlardan biri, ticari hayatın işleyişinde "çekte vade olmadığıydı"...
Yani ticaret erbabı mal veya hizmet satın aldığı gerçek ya da tüzel kişilere çekini kesip verir, üzerinde yazılı "tahsil
Şimdiye dek üç kez çıktım karavanla tatile.
Kulağa çok havalı geliyor ama hayli zor yanları var.
Örneğin "pis su tankınız" çabucak doluveriyor.
Kısa süre içerisinde atığınızı boşaltacak uygun bir yer bulmalı ve ilaçlayıp gömmelisiniz.
Büyük dert yani!
Ona keza kull
Çadır kurardı rahmetli, ömrünün son on yılında her yaz Kocayayla'ya...
Bir tane de ben almıştım yanına, hafta sonları çoluk çocuk giderdik.
Her sene bir ya da iki adet de at alırdı köylülerden bizler binebilelim diye.
Koşum takımları üzerlerinde olmadığı zaman gün içinde ayaklar
Hadi ismini söylemeyeyim, konuyu açtıkça söylenip duruyor zaten!..
Sabah kalkıyor bir arkadaşım, Facebook'tan o gün kimlerin doğduğunu görüp, başlıyor tebrik mesajı yazmaya:
"nice yaşlara... sağlıkla, mutlulukla sevdiklerinizle"
Tenk yu da...
Adam ölü kardeşim!
Beş
Burunlu BMC otobüsüyle Keles'ten, Bursa'ya her sabah yolcu götürür, aynı günün akşamında da gidenleri geri getirirdi babam o yıllarda.
Üstünde bagajı vardı aracın.
Ve arka taraftan çıkılan bir de demirden merdiveni.
Artık mevsimine göre satacak fasulyesi varsa seyyahların, çileğ
Çavış var, bizim Metin Çavuş...
Tekstil sektöründe çalışıp, "örmecilik" yapar Çavış, Canaydın İlköğretim Okulu'nun eski müdürü hemşerim Mehmet Temel'le aynı işi yapar kendisi.
Şöyle bir düşünüyorum da...
Dar zamanlarda ne çok anı biriktirmişiz.
Ortak bir arkadaşımıza içinde "azgın teke o
Silimci Oktay bir...
Nam-ı diğer "Unesco Mustafa" yani, Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar'sa iki...
İki yeşillik görelim, gözümüz gönlümüz açılsın diye vurduk kendimizi Uludağ'ın yollarına geçen gün, neredeyse her iki adımda bir Mustafa Dündar'ın fotoğraflarının yer aldığı dev billboar
Vergi ödemeye gittim Osmangazi Belediyesi Emlak Dairesi'ne geçen yıl, gişedeki başörtülü kıza yaklaşarak devletin verdiği belgeyi uzatıp, "Engelli olduğumu ve sıra beklememek konusunda gerekli kolaylığı sağlamasını" rica ettim.
"Git otur oraya" dedi hatun; "sıran gelince uğrarsın"!..
Canım sık
"Gladyatör" tanımı Eski Roma'da genellikle savaş esirleri ve kölelerden oluşturulan, Romalıları eğlendirmek, halkı askerliğe, dövüşlere ve olası savaşlara hazırlamak amacıyla seyircilerin refakatinde birbirleriyle ya da vahşi hayvanlarla dövüşmek zorunda bırakılan insanları işaret eder.
Glady
Bir arkadaşıma okuması için 3 kitap satın alıp yollayacağım...
Cezaevinde dışarıdan her seferinde sadece 3 adet gönderilmesine izin veriyorlarmış.
Gerçi içeride de mevcutların arasından dilediğini seçip okumasına izin varmış ancak, oradakiler başka, buradakiler başka elbette!..
Hava yağmurl
"Ben bu her şeye karşı olan kesimi bir türlü anlayamıyorum" diyor telefonda Bursalı Sanayici Hüseyin Akdemir dostum; "elektrikli otomobile de karşı çıktılar ya... Pes doğrusu, pes! Her iş hayal etmekle, düş kurmakla başlar. Nasıl bilmez bu durumu o insanlar?.."
"Gerçekten de iflah olmaz b
Bursa'nın en eski lezzet duraklarından biri olan Ulus Pastanesi'nde çok güzel yaparlardı, üzeri pudra şekeriyle süslenmiş, elmalı, tarçınlı pastayı.
Yanına doğru yaklaştığınızda burnunuzdan itibaren sizi tahrik eden rayihası bile bir ön sevişmeydi adeta!
Osmanlıcadaki deyişiyle sanki "ayn-ı l
Zülfikar Yüksel küçük yaşta gittiği Almanya'da eğitimini tamamlamış, orada üniversitede radyo televizyon bölümünü bitirmiş, çalışmış, dönüşte de bir de Alman gelin alarak yurduna gelmiş biridir.
Alkollü içecek sunulduğunda öncelikle şarap tercih eder.
Dünya yüzü görmüş, bilgili, kültür
Valla nasıl deyem?
Bi kere şunu deyem:
Bizim bu alemde "köpek adamı ısırırsa haber olmaz da adam köpeği ısırırsa manşete çıkar" derler eskiden beri...
La zaten adam köpeciği dişlemişse eğer, kudurmuş demektir, bu da ayrı bir konu lakin...
O herif bir partiye ilçe başkanı
Alışveriş ya da otoparklarda "engelliler" için ayrılmış alanları belirlemek için yerleştirilen tabelalarda "bir sakat arabasına oturmuş birey" simgesi kullanılır.
Oysa "sakat" başka, "engelli" başka bir kavramdır!
"Sakat", bedensel engeli olan yani, yürüyemeyen, zor yürüyen ya da mesaf
Geçmişte, İnsan Hakları Derneği'ni desteklemenin pek heveslisiydim.
İnsan hakkı bu!
Savunmayan, korumayan zaten insan değildir!
Cezaevlerindeki koşullardı çoğunlukla dile getirdikleri şey.
Her kim olursa olsun herkesin savunulmaya hakkı bulunduğu gibi, insanlık onuruna uy
Geçen gün alışveriş için gittiğimiz bir süper markette kasanın önünde, ödeme yapmak için kuyruk bekliyoruz...
Kasiyerin yanına üzerindeki resmi kıyafetin arka tarafında "Bursa Büyükşehir Belediyesi-Zabıta" yazılı bir bayan memur gelerek sordu:
"Mağaza müdürünüz kim acaba?.."
Gen
Evde güzel bir roka salatası eşliğinde pişirip yemek için ne zaman istavrit (sarıkanat) alsam, aklıma daima rahmetli anneannem ve "o sahne" gelir...
İçerideki o nefis koku burnumun ucunu sızlatır hala...
"Odanın ortasındaki üzerine muşamba örtü serilmiş katlanır dört kişilik masa, koca
Tek tanrılı dinlere göre insanoğlu Adem'le, Havva'dan doğarak üremiştir.
Türk mitolojisine göre onların adı Törüngey'le, Ece'dir.
İsimleri her ne olursa olsun, insanların ataları sayılan bu ikili resmen delidir!
Her ihtiyacın karşılandığı, sıcacık cennette kurallara uymayarak or
Çok soğuk bir kış sabahının henüz erken saatleri...
Hava bıçak gibi keskin...
Yerde bulunan her su zerreciğinin eksi bilmem kaç derece soğuktan ötürü çıtır çıtır buz kestiği bir gecenin ertesi.
Saat sabaha karşı 3-4 suları...
Canım babam erkenden kalkmış, birkaç kovayı da
Eski Bursalıların çoğu "Ahmet Memişoğulları" ismini bilir.
CHP Bursa Örgütü'nde uzun zaman görev üstlenen Ahmet'in ailesi buraya Bulgaristan'ın Killi Kasabası'ndan göçmüştür.
Rahmetli Şemsettin Şen gibi genlerinde oraların suyundan izler barındıran Memişoğulları'nın eli biraz sıkıdır.
Macır
Konuyu rahmetli Tankut abiyle (Sözeri) konuşmuştuk bundan yıllar önce.
Araştırdığı dosyalarla ilgili Türkiye'de yayınlanmış kitaplara asla güvenmez, her birine yüzlerce dolar ödeyerek Amerika'dan ya da Avrupa'dan sipariş ederdi.
Batılılar Osmanlı Devleti'ne "Ottoman Empire" diye hitap ediyorla
I-ıh!
Bu Ekrem İmamoğlu'ndan da hiç bi şey olmaz!
Yok...
Lider mayası hiç yok adamda.
Yandaş televizyon kanallarından birinin muhabiri açıkça manipüle etmek amacıyla soruyor ayaküstü İmamoğlu'na: "PKK sizi destekliyor, bunun için ne diyeceksiniz?.."
Belli ki amacı karşısındaki insanı
Kız gelin olmuştu.
Telli duvaklı giydirilip, düğünü de yapıldıktan sonra damada teslim edilmiş ancak, aradan günler geçmesine rağmen kendisinden hiçbir haber alınamamıştı.
Artık çok merak eden annesi yeni çift için kiralanan evin kapısına dayanıp zile de uzun uzun basmıştı.
Nice sonra ürkek
Memlekette Adalet Birlik Partisi diye bir siyasi yapılanmanın olduğundan haberiniz var mı?
Peki, As Parti'den?
Celal Sönmez kurmamış ama var böyle bir oluşum, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'ndaki kayıtlara göre.
Ayyıldız Partisi...
Bağımsız Cumhuriyet Partisi...
En sonda söyleyeceğimi önden diyeyim:
"Demirtaş Paşa Hamamı artık açıldı!.."
Aylardan beri koktum resmen!
Arkadaş, evde alınan hiçbir duş şöyle hamamda göbek taşında kabarmanın, sonra işin ehli tellaklar tarafından köpük köpük yıkanmanın yerini asla tutmuyor.
Pamuk gibi oluyorsun çıkışta
Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, kaybettiği çillisini bulmuş 70'li yılların sokakta oynayan yaramaz, muzip bir çocuğu gibi, Ermenistan Başbakan'ı Nikol Vovayi'ye seslenirken hani diyor ya "Paşinyan, Paşinyan, n'oldu Paşinyan"?!.
Ne olacak?
Tam 30 yıldır Rusya destekli Ermeni işgali altı
Karıncaların güttüğü "koyun sürülerini" bilir misiniz?
Aynen öyle, insanların etinden, sütünden, derisinden yararlanmak için beslediği koyun keçi sürüleri gibi onların da besleyip, himaye ettikleri bir böcek türü vardır:
"Yaprak bitleri!.."
Bu hayvanlar bitkilerin öz suyunu emerek, balımsı
12 Eylül askeri rejiminin Kasım 1982'de oylattığı Anayasa'yla birlikte YÖK kurulmuş (Yüksek Öğretim Kurulu) ve bilimsel özerkliğin de ırzına geçilmişti haliyle!
Biz öğrenciler sabahlara kadar ders çalışmaktan kafamızı kaldıramıyorduk özellikle sınav dönemlerinde.
Puanlama yöntemi de de
İki gündür içimde tanımlanamaz bir sevinç var.
Çocukluğuma döndüm adeta.
Birkaç gün öncesinde babamla Keles'ten, Bursa'ya gitmiş, kapalı çarşıdaki bir mağazadan pantolonu ve gömleğiyle birlikte o bembeyaz sünnet kıyafetini almıştık.
Elbette yanında ayakkabısı, çorabı, "maşallah"
Öylesine aşağılık insanların toplaştığı bir örgüt ki Pe Ka Ka, Aytekin Yılmaz'ın yazdığı kitaplardan da öğreniyoruz gerçek yüzünü.
Gencecik kız Emniyet'te sorguya alınmış ve bildiklerini anlatmak durumunda kalmıştı.
Daha sonra gönderildiği cezaevinin kadınlar koğuşunda boğarak öldürdül
Bursa Yarı Açık Cezaevi'nin yemekhanesinde görmüştüm onu...
Kepçe gibi kocaman kulakları, yaşadığı her türlü acıya rağmen güleç bir yüzü vardı.
Şartlı tahliyeden yararlanabilmek için idareye bir dilekçe vermem gerekiyordu içeride.
"Uğraşma abi" dedi, "ben yazdım kağıda, imzanı at yeter"!..
90'lı yılların hemen başıydı...
Kadın error veriyordu!
Tam arızaya bağlamıştı kendini.
Kocası onu terk etmiş, sekreteriyle pişirmişti işi.
Sadece bununla da kalsa iyi, asistanıyla izdivaç yapmakla yetinmemiş, bir de gelip eskiden oturduklarının tam karşısındaki daireyi ki
Gençliğimde "Salata" isimli haftalık bir mizah dergisi çıkardı ülkede.
Onca yoksulluk ve yoksunluğa rağmen insanların hala güldüğü, gülebildiği yıllardı.
Toplumda hakim olan "gecekondu kültürünün" bir yansıması olarak Yeşilçam filmlerinde sıkça fakir oğlanla zengin kız ve mahalleli çocukların
Son aylarda arabadaki radyodan sadece ama sadece Radyo Line dinliyoruz.
Ne ulusal ne de yerel hiçbir kanal Line FM'in verdiği keyfi sunamıyor.
Artık listeleri kim hazırlıyor, kurumun müzik direktörü kimse, müthiş bir iş çıkarıyor 24 saat boyunca.
Henüz tanımadığım o kişiyi kutlu
12 Eylül'ün ardından Cumhuriyet Halk Partisi'nin yeniden kurulduğu ilk yıllarda Hakan Aşlar başkanlığındaki Bursa İl yönetim kurulu üyesi olarak görev yapıyorum.
"Görev" dediğim, bir şey de yaptığımız yok hani!
Her haftanın başında Altıparmak'ta eski Yazıcıoğlu Sineması'nın altındaki apartmand
Daha önce satın aldığımız yerde içindeki doğal yağı krema makinasıyla önemli miktarda alıp, tereyağı olarak pazarlıyorlardı belli ki...
Şimdilerde sütü tencerede kaynatıyorum abi, soğumaya bıraktıktan sonra neredeyse iki avucumu tepeleme dolduracak kadar kaymak elde ediyorum, mucize gibi!
Üste
Şimdi tabii, Bursa'da yaşayan Eski Bakan Turhan Tayan'dan sonra en deneyimli, en birikimli isimdir Faruk Çelik.
İşte onun için de her sözü, her hareketi dikkatle izlenip, değerlendirilmesi gereken insanların en başında yer alır.
"Aynı fikrinizi koruyor musunuz" diye sordum telefonda?..
Vay anasını sattımın!
Adam 32 yıl yaş yaşamış, bu ömre tam 24 muharebe sığdırmış...
Üstelik de Osmanlı Devleti'ni ikinci kere yeniden kurmuş.
"Fetret" yani, tam 11 yıl süren karışıklık ve karmaşa dönemini sona erdirip, memleketteki düzeni tekrar sağlamış.
Ardından, Bursa'da Yeşil Türbe'd
1890 yılında doğup büyüdüğü "Selanik'in Türküsünü" klarnetiyle çalarken yaşadığı hasret duygusundan ötürü gözleri nemlenir, geniş anlı boncuk boncuk terlerdi...
İşte o vakit hayat arkadaşı, biricik eşi Şükriye Ortaç koynundan çıkardığı ipek bir mendili uzatır, "Terlediniz Hüsnü Bey" derdi...
"
Çok salak oluyor bu insanoğlu bazen!
Hatta, ne demek "bazen", çoğu zaman resmen zır salak oluyor.
Sosyal medya icat edildi, Adem oğlunun ne kadar ebleh olduğu tescillendi.
Samimiyetsizlik, iki yüzlülük, ego tatmini diz boyu...
İsmi lazım değil, hele hele biri vardı düğün,
Sohbetinden büyük keyif aldığım ender insanlardan biridir meslektaşım Murat Altınseren.
Konuşkanlığıyla insanı zenginleştiren, konuştukça da yeni yeni bilgiler öğrendiğiniz nadide bir karakterdir.
Eskiden beri duyardım da üzerinde hiç okuma yapmamıştım daha önce Murat bahsedene dek.
Mesela,
Life Bursa'da, Bursasporluların abisi Osman Gürçay'ın "Hodri Meydan Diyoruz" başlıklı yazısını okuyunca öğrendim son gelişmeleri.
Osman abi nazik nazik kondurmuş lafları...
Bende kibarlık aramayın sakın, kodum mu oturturum alimallah!
Ama önce mevzunun "teşekkür" kısmıyla başlayalım:
Burs
Ne zamandı?
Sanıyorum, bir 6-7 sene kadar olmuştur.
Karadeniz gezisine doğru çıkacağız...
Bavulları bagaja yerleştirdik.
Sonra Özhan Market'in önünde durdum.
"Hatun" dedim, "bu gün yolda giderken hayırlı bir iş de yapacağız..."
Ne olduğunu hiç sormadı?
Bizim orada düğünler eskiden üç gün üç gece sürer, Cuma gününden itibaren başlayan ikram ve eğlenceler, Cumartesi akşamları gençlerin davul zurna eşliğinde topluca gidip kız evinden tavuk alma seremonisiyle devam eder, Pazar günü de damat tıraşının ardından güvey çıkarılırdı.
Kız evine davul zurn
Pek çokları gibi benim de ilk gençliğim "kim olduğumu, nereden nasıl geldiğimi, neyi neden yaptığımı, insanları, dünyayı, evreni" anlamaya çalışmakla geçti.
Cal Gustav Jung, Alfred Adler ve Sigmund Freud üçgeninde gezen zihnim, Psikanalizin derinliklerinde uzun süre dolaştı durdu.
Ha bu arada
Guguk kuşunun hikayesini çoğunuz bilirsiniz...
Malum olduğu üzere üreme hazırlığında olan kuşlar önce yuvalarını yaparlar.
Vakti geldiğinde dişi kuş yumurtalarını bırakır yeni yuvasına; sonra da kuluçkaya yatar.
Ancak arada bir kısa süreliğine ayrılıp, sonra tekrar geri döner.
İşte tam b
Türkiye'nin en fazla turist getiren dolayısıyla, Hazine'ye her yıl milyarlarca lira gelir sağlayan 3 kapısı var:
Ayasofya...
Topkapı Sarayı...
Ve Efes Antik Kenti.
Bunlara son dönemde Göbekli Tepe de eklendi ancak, orası henüz daha tam anlamıyla tanıtılabilmiş değil.
On binlerce yıllı
Hüseyin Şimşek, belki de Bursa'nın son kabadayısıydı...
Eskinin kabadayıları klasik mafya örgütlenmelerinin yaptığı gibi gibi uyuşturucu, beyaz kadın satıcılığı, ya da hapçılık gibi işlere asla girmezler, yasa dışı olsa da genellikle kumar oynatıp, racon keserlerdi.
Hikmet Şahin'in işyerine gi
Gezi olaylarının başlangıcında ben de çok heyecanlandım.
Demokratik bir tepkinin kıvılcımı gibi geldi bana.
Altıncı Filo olaylarından sonra Türk halkının kendiliğinden gelişen meşru bir itirazı gibiydi adeta.
Çok hoşuma gitti.
Başka şehirlerde yaşayan pek çok insan gibi b
Başkan'ın göreve geldiği ilk yıldı eğer yanlış hatırlamıyorsam...
Ulucami'nin önünden, Heykel'e doğru ilerliyorum yürüyerek...
Tarihi Bursa Büyükşehir Belediye binasına geldiğimde gözlerim fal taşı gibi açıldı.
Çatı tahtaları ortaya çıkmış, alaturka kiremitleri yere indirilmiş, tadilat yapı
İnanır mısınız bir-iki kişi haricinde çok uzun zamandır Bursa basınında yazan pek kimseyi okumuyorum.
Okunacak doğru dürüst bir şey bulamıyorum çünkü!
Tabii spor yazarları hariç, zaten oldum olası futbola karşı yakın ilgi duymadığım için, benim kadrajımda değil onlar.
Bir de Bursa'da ya
Kayhan'daki Çiçek Kuruyemiş'ten yapardı alışverişini babam.
Fındığını, bademini, leblebisini, tuzlu fıstığını, kabak çekirdeğini, hepsini birden alıp, karıştırtır ve yeni yılı karşılayacağımız akşamlarda bir bardağın içine boşaltarak 6'ya bölerdi sofra örtüsünün üzerinde.
Dört çocuk ve anne ba
Çocukluğumun ilk dönemini yaşadığım Keles'te, evlerin çatılarından yerlere kadar buzlar sarkardı geçmişte.
Hatta onları kırıp yalardık dondurma niyetine.
Ayağımda siyah lastik çizmelerle Kışın ilçe meydanına doğru yürürken, neredeyse boyuma ulaşan karı yararak ilerlerdim.
"Ton"
İki gün önce İsmet İnönü'nün 47'nci ölüm yıl dönümüydü.
İnsanlar yine yardırdılar sosyal medyadan "Ne iyi adamdı rahmetli" filan diye...
Değildi kardeşim, bana göre pek çok yönüyle "iyi biri" değildi İsmet İnönü!
Bazı yazılar vardır, aradan seneler geçse bile yine okunası türdendir onlar.
Arada bir geçmişi anmak lazım.
Gök kubbede asılı kalan hoş sedaları ampul gibi tutup, anıları tazelemek lazım.
Tazelemek lazım ki, hafızası ortalama 3 ayla sınırlı olan Türk toplumunun belleği azıcık deşilebilsin.
Demokratik Sol Parti'nin, Bursa'ya kazandırdığı yerel yöneticiler
Demek ki kız 18 yaşından büyük, hırslı ve aşna fişneye meyilli biri olsaydı, bir dahaki dönem kesin Osmangazi Belediye Meclis üyesiydi!
Bu CHP'liler düdüğünü öttürdükleri hatunları ya meclis üyesi yapıyorlar ya da milletvekili!
Siyaset tarihine geçen en büyük düdükçü Deniz Baykal'dır!
Ha p
Uzak Asya'nın göz alabildiğince geniş, engin steplerinden kalkıp, Tengri Dağlarından geçerek Anadolu'nun batısına Söğüt, Domaniç, Keles, Orhaneli ve Balıkesir güzergahına yerleşen Türklerin asırlardır hiç değişmeyen meşhur iki yemeği vardır:
"Oğlak kebabı ve güveç..."
Kebaplık et akşamdan kala
İrlanda'nın, İngiltere'nin hükümranlığından kurtulmak için yaptığı savaşın anlatıldığı Braveheart, "Cesur Yürek" isimli filmde her iki taraf da savaşmak için meydana toplanır.
"Uzun Bacak" lakaplı kral Edward, atının üzerinde hücum emrini verirken, "ön saflarda cepheye yanlarında saf tutmuş İrl
Sadece 0.3 asit oranındaki, tam organik ve dünyanın en iyi zeytin yağı olan "İlhan Sarı" markalı şişeden yeter miktarda döküyorum çelik tencereye, dilimlenmemiş bütün bir soyulmuş soğanı orta ısı seviyesinde gezdiriyorum önce...
Sonra üzerine kırmızı mercimek ve sıcak suyu geliyor...
Mercimekl
Bissürü şey oluyor size anlatacağım...
Ancak, araya bir iki gün koyuyorum ki, hem lafı uzatayım, hem de öykü tadında olsun yazdıklarım diye...
Her gün yazmanın hiçbir manası yok!
Malumatfuruşluktan başka bir şey değil günlük yazılar kaleme almak...
İşte o "böyle" dedi, bu "şöyle" dedi, "
Eğer evde yalnızsa, tam 3 tane kestaneyi bir cezveye koyar, üzerine biraz da su ve tuz ekledikten sonra sobanın üzerine yerleştirirdi Hasip Dayım.
Aslında benim annemin değil, annemin annesinin erkek kardeşiydi.
Büyük dayımızdı bizim.
Keles'ten çıkan ilk avukattı.
İlçedeyse hiç avukat yo
Radyoların revaçta olduğu, arabada, evde, iş yerlerinde çok dinlendiği yıllar...
Spiker haber bültenini okuyor:
"Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan, ANAP Lideri Mesut Yılmaz için "Dekkıl" dedi"!..
"Dekkıl" ne ya?
"Maykıl" gibi bir şey mi acaba İngilizcede?
Sonra haberi ajan
Hiç unutmam...
1990'lı yılların başlarındaydık.
Refah Partisi, merhum Necmettin Erbakan'ın katıldığı bir iftar yemeği vermişti Çelikpalas Oteli'nin balo salonunda.
İçerisi tıklım tıklım doluydu.
Ezan okundu, top patladı.
Bir gazeteci olarak karnım da o kadar da açken, kaşığa elimi bil
Orhaneli'nin, "Karesi" diye bir köyü vardır hiç gittiniz mi?
İlçeye varmadan önce anayoldan sola doğru kıvrılır, bir dizi yerleşim alanından geçerek Keles'e dek uzanırsınız.
Eski kerpiç evlerin, damların, samanlıkların çokça bulunduğu, amatör fotoğrafçıların sıkça uğradığı köylerden biridi
Tam da 2016 Kasım'ının dünkü gününe denk gelen bir tarihte yazmışım bu yazıyı...
Her nasılsa önüme düşüverdi birden?
Yine güncel.
Evlatlarımız için güzel nasihatler, yaşanmışlıklardan tecrübeler sunuyor.
Hadi buyurun, birlikte okuyalım:
"Canım kızımın tahsil hayatını sürdürmek üzere y
Klasik, bilindik bir hikaye...
Öküzle aslan bir ağacın altında oturmuş rakı içiyorlar...
Hava kararmaya yüz tutunca aslan "Ben artık eve gideyim, hanım merak eder" diyor öküze.
"Ulen" diyor öküz, "bir de ormanların kralı olacaksın, amma kılıbık adammışsın sen be"!..
Cevap veriyor aslan:
Nezahat Öğretmendi ilk eğitmenim.
Keles'te, evimizin karşısındaki minicik bir lojmanda annesiyle birlikte yaşardı, dersin başlayacağını bildiren çan çalındığında hemen yan tarafındaki 1'nci Murat İlköğretim Okulu'na geçiverirdi Nezahat Öğretmen.
Gencecik, minyon yüzlü, kıvırcık saçlı, çıtı pıt
Dün akşam Rafet Alan'la birlikteydik, Osman Güleç'in atölyesinde.
Bizim Zülfikar Yüksel'in neredeyse 30 yıl öncesinde işlettiği bir restoranı vardı Mihraplı Köprüsü'nün yanında.
Oradan kalan bir pizza fırınını getirip, vakti zamanında Osman'ın dükkana koymuş.
Bırakın modası ve işlevinin geç
Yaklaşık iki yıldan beri her hafta, dedemden, ona da dedesinden kalan Keles’teki meyve ağaçlarıyla bezeli bahçeye gidiyoruz birkaç saat piknik yapıp, hava almak için.
İçinde ahşaptan küçücük bir kulübe var.
Rahmetli anneannem verandasına bir çan asmıştı sağlığında, “Oğul, ben bu dünyadan göçtüğümd
Nilüfer Belediyesi yine ne güzel bir şey yapmış.
Hani bankalarda ya da devlet kurumlarında sıraya girmek için girişteki cihazlardan alınan kağıt parçaları var ya?
İhsaniye’deki vergi dairelerinin veznelerinin önüne birer geri dönüşüm kutusu yerleştirmiş Başkan Turgay Erdem yönetimindeki belediye e
Kulakları çınlasın sevgili Can Ertan “Zekimiz” der büyük bir sevecenlikle rahmetli Zeki Müren için.
“Bazen kopar fırtına
Gönüllerde ıstırap
Bazen bir meltem eser
Hakikat olur serap”
Kıyamet gününü beklemeye gerek yok, herkesin kendine ait mutlaka bir “kıyameti” vardır bu dünyada.
Mesela Zekimi
Görev yaptığı uzun yıllar boyunca her zaman “ilkleri” gerçekleştiren ve Bursa’nın, Nilüfer ilçesinde yeşil alanı bol, düzenli, imarlı kentleşmeyi sağlayarak adını yerel yönetimler tarihine altın harflerle yazdıran Başkan, İnşaat Yüksek Mühendisi Mustafa Bozbey, “körfez depremi” sonrasında aralarında
Bursa’nın siyaset sahnesinde çok sevdiğim iki “Mehmet” vardır; biri Mehmet Gazioğlu, diğeriyse merhum Mehmet Gedik.
Her halde hepimizden dua istiyor, o da düştü zihnime, ANAP Osmangazi Eski Yöneticisi Mehmet Köse de var.
Ohoo!
Sevdiğim Mehmetler çokmuş hakikaten, Doğruyol Partisi Osmangazi İlçe E
Vay anasını…
Yıllara bak ya yıllara.
Nasıl da geçmiş Haydarpaşa treni gibi hızlıca.
Yazarınız 25 yaşında DSP Yıldırım İlçe Başkanı, çok değil, 27 yaşında da aynı partinin Bursa İl Başkanıydı.
İlçe binamız Tayyareci Mehmet Ali Paşa Caddesi’nin üzerinde, Orta Pazar’ın altındaki yoldan giderken sağ
Hele hele günümüzde dünyanın en zor işlerinden biridir yazı okutmak.
Düşünsenize, nasıl bir bilgi bombardımanı altında insanoğlu?
Caddede yürürsün, bin tane tabela…
Televizyonu açarsın on yüz milyon reklam…
Herkes ama herkes beynine bir şeyler sokup, seni etki altına almak ister.
“İflas ettik,
Kadim dostum Hüseyin Akdemir’le sözleşmiştik, onun Ege’de bulunan yelkenli Katamaran teknesini alıp Bursa’ya, Kurşunlu barınağına getirecek, yolculuk boyunca da bol bol tavla oynayıp, birbirimizle gönlümüzce didişecektik.
Daha önce Ege’nin koylarını çok defalar gezdim ancak Adalar Denizi’nin bir uc
İlk gençlikte kapıldığım “sosyalizm” akımları dere boyu kavaklar akıp gitmiş, diyalektik felsefenin “aynı suda yeniden yıkanılamayacağı” gerçeğiyle birlikte serde solculuk kalmış ancak, solun neresinde durulması gerektiğinin yanıtını bulmak düşmüştü geriye?
Siyaset yapmak, bu topluma faydalı olmak
Ki, bu rakama İstiklal Mahkemelerince astırılan yaklaşık bin 500 kişi dahil değil.
Sözü edilen 712 kişinin çoğu 20-30 yaş grubunda.
Menemen, Dersim, casusluk, darbe, bebek davası, köpek davası, silahlı örgüte üye olmak, silahsız örgüte üye olmak, yıllarca asmışız da asmışız.
12 Eylül 1980 askeri
Eski Kudüs kentinin hemen karşı yamaçlarında bulunan Zeytin Dağı’ndaki araziler.
Şöyle, 1 metreye 2 metrelik bir parselin kıymeti on milyon dolarlarla filan ölçülür.
Hatta oralardan yer bulmak da mümkün değildir çünkü, yeryüzünün en varlıklı Yahudileri mezar yerlerini çoktan satın almışlar ve vakt
Sağolsun Murat, beğendiği her yazımın ardından telefon edip, iyi dileklerini paylaşır.
Ailece, son yazımda sizlere de tanıttığım “Nilüfer Balkan Köfte” ye gitmişler, hem yiyeceklerin lezzetinden hem de ödedikleri hesaptan pek memnun kalmışlar.
Murat da bana Yalova Yolu’ndaki Metro Hiper Market’in
Ne çok “unutulmazı” vardır insanın.
Mesela koku!
İçinde örneğin melisa, hanımeli, sakız çiçeği, yasemin veya akasya çiçeklerinin esanslarından nağmeler barındıran parfümünü sıkmış bir hanım mı geçti yanımdan?
Aynen bir “kuyruklu yıldız” gibi peşine taktığı her şeyi ardı ardınca sürükleyen bu cins
Günümüzde hala sefere çıkan veya tatbikata giden Türk savaş gemileri Beşiktaş önlerine geldiklerinde, oradaki kabrinde ebedi dinlenmeye çekilmiş birini selamlarlar, gümbür gümbür top atışlarıyla.
Osmanlı’nın ilk Kaptan-ı Deryası Barbaros Hayrettin Paşa’dır bu kişi.
O’nun adına dikilen anıtın arkas
O vakit pek mana verememiştim doğrusu.
Ancak, iktidara talip bazı insanların kimliklerini görüp, onları daha iyi tanıdıkça hayret ediyor insan.
Dahası, geçmişte uzun yıllar boyunca “hakimiyetin kayıtsız şartsız millette olmadığını”, bazı elit ailelerin kuşaklar boyunca bu devleti yöneten asli uns
Geçenlerde kaleme aldığım “Kalite” başlıklı bir makalede paylaşmıştım ya yeni seçilen İyi Parti Bursa İl Başkanı Selçuk Türkoğlu’nu ziyarete giden CHP İl Başkanı İsmet Karaca’nın buruşuk tişörtlü acınası halini?
Görenler, eski kıyafetlerini kullanılmış giysi kumbaralarına atmak yerine, acıyıp İsmet
İşin fena yanı bilim insanları da bu konuda net bir şey söyleyemiyor.
Bir…
Genç olabilirsiniz, hastalığı hafif belirtilerle geçirmiş olabilirsiniz ama aynı zamanda taşıyıcısınızdır.
Bunun doğru olup olmadığı belli değil!
İkincisi…
Korona’ya yakalanmış olabilirsiniz, atlatmış olabilirsiniz ancak
“Bakış açısı önemli; vizyon denilen şey o bakış açısıdır aslında ve kimliğimizin mihenk taşıdır.
İdeolojimiz, hayat felsefemiz, kültürümüz, aidiyetlerimiz, yaşam tarzımız, kişiliğimiz bakış açımızı belirler” diyor sevgili Can Ertan “Yunuseli Havaalanı’na beton hançer saplanmasın” başlıklı son yazıs
Son dönemde iki arkadaşımın kuşlarla başı dertte.
İlki, bizim Osman Güleç.
Osman’ın, Gaziakdemir Mahallesi’ndeki işyerinin bulunduğu sokakta Bursa’nın pek çok yerinde olduğu gibi “park sorunu” var.
Mecburen, tam atölyesinin önüne koyuyor arabasını her gün Osman.
Tam üstünde de üç fazlı elektrik
“Gitmenin” verdiği özgürlükle kanatlanır ruhum, turkuaz renkli sulara, göz alabildiğince uzayan engin maviliklere kavuşacak olmanın heyecanıyla coşar, koşarcasına koyulurum yollara.
Yine öyle oldu.
Dağa kısa bir süre ara verip, bir haftalık “deniz” yapalım dedik ve hiç düşünmeden, hiçbir hesap yap
Yani, “günaydının” Aysın Komitgan’a uyarlanmış gibi bir hali gibi duruyor görünürde de...
“Gün Aysın” ne ya?
Gün Ahmet…
Gün Abdülkadir…
Gün Selami…
Gün Haydar…
Gün Komikkan…
Hey Allam!
Yaratıcılıktan, zekadan ne kadar da uzak bir program adı:
“Gün Aysın!..”
Kişinin adı mesela “Aydın” olur
Bursa’da, CHP’li dul kadınlar arasında yapılan parti içi mini bir ankete göre 70’lik Rafet Yurdakul “Yüzyılın En Seksi Erkeği” seçildi.
WhatsApp üzerinden yayınlanan video ve resimlerindeki baklava desenli karnı, üçgen vücudu, güçlü ve adaleli pazularıyla göz dolduran Rafet Emice sergilediği “Gör b
İnsanlık tarihi, nasıl savaşlardan arada geçen barış zamanlarıysa, yeni savaşlara hazırlık dönemlerinden ibaretse, biz Türklerin tarihi de tam anlamıyla bir “darbeler” tarihidir aslında!
Şu an Türkiye nasıl altyapıda, sanayide, savaş teknolojisinde, enerjide, dış politikada büyük bir atılım
Peki ya ne vardır?
İstihbarat örgütlerine çalışan, oralardan nemalanan, gününü geldiğinde onlardan gelen bilgileri kitap ya da yazıya dönüştüren hain, işbirlikçi Ali Kemal gibi adi herifler vardır!
Bunlar bazen devletin içindeki kliklere de hizmet ederler.
Devlet, milli dış politikası gereği Kuze
Türkiye’deki siyasetin liyakat, birikim ve yeteneğe göre değil de adamcılık ya da bölgeciliğe göre şekillendiğine dair en güzel örnektir Celal beyin pek de uzun sürmeyen siyasi yaşamı.
Düşünün, Bursa’da doğacaksın, ilkokulu Bursa-Osmangazi’de, ortaokulu Avusturya Lisesi’nde, liseyi Robert Koleji’nd
Ağustos böceklerinin bedenine yerleşiyor ve onların organlarıyla besleniyormuş.
Bizim bağırsaklarımızda da var iki kilo kadar bunlardan.
Sindirim mekanizmasına yardımcı ve bağışıklık sistemimize destek oluyorlar.
Fakat böceklere musallat olan türü hayvanın beynini ele geçirerek, daha doğrusu karş
O gün bu gündür İstanbul’da, yoğun bakımda tedavi görüyor Kamil amca.
Yaşı da bir hayli var; 80’in üstünde Allah daha çok ömür versin.
Evlatlar için yaşanabilecek en büyük şoklardan biri bu durum.
Sosyal devlet O’nu aldı, beş kuruş bile para istemeden 24 saat bakım ve gözetim altında hayata tutun
Anısı film şeridi gibi saniye saniye hala aklımda.
1979 yılının sonları…
Uludağ’ın yamaçları bomboş, her yer arsa dolu.
Sağında solunda tek tük evler ve Teleferik’ten gelip, Teferrüç’ten, Mesken’e doğru uzanan genişçe bir cadde var ortada.
İşte o caddenin üst yanındaki bir kahvehanede konuşlanıy
-Yazarım, niye yazmayayım ancak, bunun nedeni bir tane bile Alevi’nin gidip de orada siyaset yapmak istememesi olabilir mi acaba?
Pazar akşamımın yarım saatini WhatsApp’tan seri mesajlar yazarak hayatı bana zehir eden CHP İl Sekreteri Avukat Turgut Özkan’a inat soruyorum:
“Eyy Ak Parti Bursa İl Ba
İlçe başkanından genel başkanına dek, -hadi o malum sözü kullanmayayım çünkü, yasal bakımdan suç sayılabilir- sürekli olarak halkı kandırıp, gerçeğe aykırı beyanda bulunuyor!
Halka gerçeği söylemeyen, insanları yanıltıp, kandırmaya çalışan birinden bu memlekete hayır gelir mi?
Mustafa Kemal’in bu
Sosyal medyada paylaşıldığı için de leyleğin kundakta bebek getirmesi gibi önüme düşüveriyor bazen döktürdükleri.
Kimi vakit attığı başlığa meraklanıp açıp okuyorum, bu kez ne yumurtlamış acaba diye?
Büyük bir Ak Parti kini ve düşmanlığı var Tahsin Bulut’ta.
Ta ANAP döneminden beri siyasi mekaniz
Haftanın her Salı günü şirket merkezinde sofrasını hazırlatır, davet ettiği konuklarının gelmesini beklerdi.
O dönemin valisi, milletvekilleri, belediye reisleri, meclis üyeleri, kıymet verdiği sanayici ve işadamları upuzun masanın etrafını doldurur, gece boyunca birbirleriyle yaptıkları sohbetle ü
Her altı ayda bir kontrol için mutlaka gidilir, sıranın bize gelmesi beklenirdi o merdivenleri mozaikli eski Bursa apartmanının ikinci katındaki genişçe salonda.
Setbaşı’nda, Oryal Kahraman’ın Yeşil Bursa Eczanesi’ne komşuydu gittiğimiz hane.
İçeriye karanfili andıran bir ilacın kokusu sinmişti.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Ömer Göktuğ
Bir yaz günü aradı:
“Memedali n’apıyosun?..”
-Sağ olun abi, siz nasılsınız?
“Ben genellikle İstanbul’dayım. Çok nadir geliyorum Bursa’ya; bu şerefsizlerin gastelerini de okumuyorum zaten. Geçen gün baktım, seni göremedim hiçbir yerde… Bizim Yılmaz’a (Tunca) sordum; “Abi o galiba birkaç aydır yazmıyor” dedi… “
-Evet abi, en son bir yazım nedeniyle oradan da kovdular beni!
“Senin bu alemden kopmaman lazım oğlum. İşin yoksa bu akşam birlikte bir yemek yiyelim?..”
İşim zaten yoktu, aylardır işsizdim çünkü!
Bir gazeteci için en büyük işkence işsizliktir.
Yaşamayanlar asla bilemezler bu durumu…
Kralların sofrasında da yemek yemiş, gecekondulara misafir olmuşsundur…
Herkesin derdine çare olmayı başarır da mesleğin, kendine faydan yoktur bir türlü!
Elbette bunu “ev öküzleri” için söylemiyorum!..
Onlar bir ömür boyu evden gazeteye, gazeteden eve gidip gidip gelirler; patron kıçı yalamaktan ötürü artık şişmiş dilleriyle iş değil, sadece dedikodu üretebilirler alemde!..
Daha önce birlikte çalıştığı arkadaşlarını bile ziyaret edemez işsiz gazeteci…
“Ar meselesi” yapar bu durumu…
Ola ki “kem” gözler birbirlerine fısıltıyla, “Bak bak, gördün mü? İş dilenmeye gelmiş buralara” diye konuşsun istemez çünkü!..
Seçtiği mesleğe kahredip, bir yerlerden yeni bir teklif beklemekten başka çaresi yoktur…
Hele hele yazarınız gibi bu kentteki gazetelerin hepsinden birer tur dönüp, sizi taşıyamamış yöneticilerin cirit attığı Bursa gibi bu kentte yaşıyorsanız eğer, işiniz çok daha zordur bu durumda…
“Sizi bu akşam ben misafir edeyim” abi dedim ve o sıra kalmakta olduğum ovadaki şirin mi şirin o köy evini tarif ettim Ömer Göktuğ’a…
Tek katlı yapının pencereleri mavi, duvarları kireçten badanalıydı…
Yağmur yağdığında önündeki verandada otururduk…
Hava güzelse eğer, mis zambaklarının, sakız çiçeklerinin, hala kokusunu yitirmemiş yedi veren güllerin, hanım elinin, arka parselden gelen akasyaların kokularıyla şenlenirdi ortalık…
Bahar aylarında açan papaz eriklerinin insanı sarhoş eden o çiçeklerinin kokusu ve artık uyanan bal arıları mest ederdi insanı…
Geceleri etrafta yanıp sönen ateş böceklerinin yaydığı fosforlu aydınlıksa size uzayda yıldızlar arasında uçuyormuşsunuz hissini verirdi…
Başınızın üzerindeki kameriyeden kokulu üzümler sarkar, tam ortadaki bir tek soluk ampul dünyanızı aydınlatmaya fazlasıyla yeterdi…
Minicik avluda yerini almış tahta masa ve ahşap sandalyelerin yanında akşamları sürekli ayaklı bir mangal yanardı; sanki az sonra başlayacak ziyafeti muştularcasına…
Güzel bir çoban salata yapmıştım…
Yanında da köy yoğurdu; bir-iki meze filan…
Kredi kartımın son kırıntılarıyla Yeniceabat’taki kasaptan aldığım kemikli pirzolalar davetkar bir şekilde masanın üzerinde duruyordu…
Az sonra yoldan aradı Ömer abi; “Şoförü göndersem bu akşam eve beni sen bırakabilir misin” diye sordu?..
-Ne demek!
Çilingir soframızın ilk demleri eşliğinde mangalın armağanı olan o nefis pirzolalar o gün dünyada yenebilecek en güzel gıdaydı sanki…
“Seni ben” dedi bir ara, “Ankara’ya götüreyim. İstanbul’da sadece magazin ve artist karılar vardır!.. Üstelik de bozarsın kendini oralarda!..”
Aslında Bursa’da da olsam “bozulmuştum” o sıra; Ömer Göktuğ bu durumu henüz bilemezdi zaten!..
“…Türkiye’ye bir de başkentten bakarsın; şimdiye dek bir yüzünü gördüğün poli-tikacıların başka yönlerini de öğrenirsin… Konaklama sorunun olmaz… Lojman da veririm sana… Hem sen kaç para istiyorsun oğlum, her ay kaç lira yeter sana?..”
Diyemedim bir şey!
Kızımla annesi ayrı yaşıyordu lakin, tüm ihtiyaçlarını da ben görüyordum…
Sonra, “Şu kadar yeter mi” dedi ki, sözünü ettiği rakam benim Bursa’da en son çalıştığım gazeteden aldığımın en az iki katıydı!..
“Artar bile Ömer abi” diye yanıtladım…
O hayat koşullarında sonraları yetmeyecekti ; bilemezdim henüz…
Hastaydım…
Ruhum hasta ve tutkundu…
Geçen yedi aylık sürede verimli olamamış, rutinin dışında gönlümün istediği kadar, yeteneğimce faydalı olamamıştım Flash TV’ye…
Her türlü haberimi aldı ancak, tek kelime bile etmedi…
Garip bir sevgi ve sempatisi vardı bana karşı ezelden beri…
Mesela o çok sevdiği kızının Boğaz kıyısında, Esma Sultan Yalısı’nda yapılan düğününde Bursa’dan davetli gazeteci olarak bir tek ben vardım.
Her hafta sonunda buraya gidip gelmeme karşın toplam yedi ay dayanabilmiştim o hasrete…
Sevenim de Bursa’daydı, sevmeyenim de…
Bir de ben, sevdiysem eğer, hiçbir şeyi kolay kolay bırakamam…
Bırakın Cennet yüzlü şehrimi terk etmeyi, çok beğendiğim bir giysi bile sadakatimden ötürü bana meftun olur!..
Kitaplarımı, bilgisayarımı, birkaç ufak tefek eşyayı arabanın bagajına yerleştirdikten sonra aniden topukladım Eskişehir yoluna doğru…
İnanır mısınız, sanki evren garip garip mesajlar veriyordu bu yolculuk sırasında…
Resmen dört mevsimi yaşamıştık yol boyunca…
Pırıl pırıl açık havada ışıldayan güneş yerini birden lapa lapa yağan kara bırakmıştı!..
Ardından yağmur geldi; sonra fırtına, devamında yine güneş…
“Hayat sana bundan sonra da kolay değil” mesajı mı veriliyordu acaba?!.
Mezitlere geldiğimde artık evimde olduğumu hissetmiştim.
Lakin bezgin, çok yorgundum çok!
Bakalım Mevla bundan sonra neler gösterip, neler çektirecekti şu örselenmiş bedene…
“Ah benim örselenmiş incinmiş karanfilim
Bir sessiz çığlık gibi
Kırmızı masum narin
Bu ürkek bu al duruş
Söyle neden bu vazgeçiş
Ne oldu ümitlerine
Bu ne keder bu ne iç çekiş
Sen ki özgürlük kadar güzelsin
Sevgi kadar özgür
O güzel başını uzat göklere
Gül güneşlere gül
Kırılma küsme sen yine bir şiir yaz
Çok değil inan az kaldı az
Bu kadar erken susma biraz bekle
Ağlama ağlama gül biraz”
Sözlerini Sezen Aksu’nun yazdığı, Aşkın Nur Yengi’nin seslendirdiği bu parça çalmaya başladı az sonra radyoda!..
Ömer abiyle yaşadığım belki bin tane anı ve anekdot yazabilirim buradan…
Bu gün buna gerek yok.
Hayatımın en zor dönemlerinden birinde iş teklif etmesi, adeta yazarınıza kol kanat germesi, ömrümün sonuna kadar unutmayacağım en kıymetli anımdır O’nunla…
Özel biriydi, zekiydi, becerikliydi, özgündü, çok bilmenin, bu hayatta geçirdiği süreden daha fazla yaşamış olmanın verdiği duyguyla biraz da “Her şeyi en iyi ben bilirim” edasıyla bakardı insanlara!..
Lakin, iyi insandı Ömer Göktuğ…
Doğru adamdı.
Eğer politikacıların dümen suyundan gitseydi, şimdi Türkiye’nin Elon Musk’ıydı…
Bu saatlerde, kaç zamandır buzdolabında durmaktan artık kaskatı kesilmiş, üşüyen bedeniyle çenesini oynatabilseydi eğer, “Ah be Ömer abi, bu soğuk kış gününde toprağa gireceğin aklına gelir miydi hiç” diye sorar, O’ndan şu yanıtı alırdım muhtemelen:
“S.k anasını be oğlum, sen öldükten sonra sıcak olmuş ya da soğuk, ne fark eder ki artık bundan sonra”?!.
Çetin Altan’la bir akşam içtikleri “Pernod Ricard Perrier Jouet” marka şampanyaların hikayesini anlatmıştı bir gün…
“Ya adam 4 şişe filan içti, ne yanımda para kaldı, ne de kartımda kredi!.. Hala da istiyor garsondan!..”
“Ömer” demiş Çetin Altan, “henüz yaşıyorken tadalım be canım, hadi şerefine”!..
Belki de son sohbetimizi mezarının yanına yığılmış toprağın üzerine oturmuş vaziyette yapar, birer kadeh de pahalı şampanya içtikten sonra, bu yeni yolculuğunu da kutlayıp, ellerinden tutarak kendim indirirdim O’nu aşağıya!..
Bir insan en son hatırlayan kişi öldükten sonra gerçekten ölürmüş…
Benim ömrüm kadar ömür katıldı yaşamına…
Seni hiç unutmayacağım Ömer abi…
Ve bir karpuz daha gitti
23.05.2022 11:29Medyaya hizmet sevaptır
20.05.2022 08:46Mert Adamdı Mehmet Gedik
16.05.2022 13:53Atatürk, çocuk, bayram…
02.05.2022 09:51Ballı lokma tatlısı
15.04.2022 08:39Derinden derinden…
13.04.2022 17:29Dereden tepeden
12.04.2022 17:24Eski kaşar
06.04.2022 16:38Arkadaşlardan gelenler
04.04.2022 17:46Hatırlananlardan
03.04.2022 14:12Köprü
31.03.2022 21:30Pavyon
30.03.2022 18:39İsmet Karaca ne yer?
26.02.2022 14:45Kendi kaderini belirlemek
25.02.2022 12:08Çift yarık deneyi
21.02.2022 17:09Emin “fitbol sektöründen” çıktı!..
19.02.2022 14:43Siyaset manzaraları
16.02.2022 10:35İnsanlık hali!
14.02.2022 19:39Zehirlenmişler
10.02.2022 16:52İsmet Karaca geri alınsın!
08.02.2022 09:54Pazar sohbeti
07.02.2022 10:18Cancık ağızlılar
03.02.2022 16:04Basın ve etik
01.02.2022 10:09İnciluz…
29.01.2022 12:12Fotoğrafların anlattıkları
26.01.2022 11:08Sanayici diken üstünde!..
24.01.2022 16:59Hadi dün dardı, bu gün de mi dar?!.
24.01.2022 16:32Alkol
14.01.2022 12:27Yalancı doğrular
12.01.2022 21:56Şehir efsaneleri
10.01.2022 15:30Mustafa Dündar’ın vebali
07.01.2022 03:29Gürkan Altun’dan büyük ayıp!
05.01.2022 03:16Ezik
03.01.2022 02:22Ramazan
01.01.2022 08:04İyi, kötü, güzel ve çirkin!
21.12.2021 09:19Elma
18.11.2021 16:16Bremen mızıkacıları
16.11.2021 11:03Hafıza
12.11.2021 13:23Saklı gerçekler
10.11.2021 10:23Ecevitli yıllar...
05.11.2021 11:01Kutup ayısı
04.11.2021 12:12Babasına bak, oğlunu al!..
01.11.2021 15:06Her gün Cumhuriyet!.
29.10.2021 15:07Şartlı refleks
27.10.2021 17:49Mustafa Esgin için...
23.10.2021 14:02Lazarus Etkisi
21.10.2021 17:26Psikolocik durumlar
19.10.2021 16:25Türkiye'nin tek gerçek muhalefet partisi
15.10.2021 16:29Bursa'daki Amerikalı ve kediler!..
13.10.2021 15:20Yüksek topuklar
12.10.2021 11:44İbibik dangalak kelaynaklar
08.10.2021 13:06Arkadaş ve dost
06.10.2021 11:02Güven
04.10.2021 15:40Düğün
03.10.2021 14:04Ayak kokusu
30.09.2021 10:56"Bira meselesi" bu, ayakkabı köselesi değil!
25.09.2021 16:52Akdeniz akşamları
24.09.2021 14:08Oğul balı
20.09.2021 19:04Açılamayan sübyan mektebi
17.09.2021 09:31İsmail Hakkı Arslan ne dedi?
14.09.2021 19:32Anılar
12.09.2021 09:01Dogma ve tabu
10.09.2021 09:35İki gündür yoktum
08.09.2021 08:50Ülkeye değer katan insan, Ahmet Özkul
04.09.2021 15:12Danalar girmiş bostana!..
02.09.2021 08:41Sınır namustur!
30.08.2021 19:11Teşekkürler İlhan Parseker
25.08.2021 17:36Son dördüncü diriliş
18.08.2021 15:36Bir Ahmet Davutoğlu geçti Bursa'dan
14.08.2021 11:50Üç tunç tas has hoşaf!
11.08.2021 17:12Hayrettin Çakmak'ın gözünden
09.08.2021 15:28Arkeoloji, markeoloji!
06.08.2021 15:17İbrahim Burkay'a açık çağrı
04.08.2021 13:48Fırat, öpeyim de bi tur at!
03.08.2021 14:34Yangınlar, Arap marap falan...
31.07.2021 08:49Gönlü zengin insanlar
28.07.2021 20:26Bozuk kişilikler
26.07.2021 17:18Hava acayip sıcak!..
23.07.2021 09:13Bayram!
21.07.2021 14:30Rot Macit'ten anılar
19.07.2021 12:56Ezildik, kovulduk ey halkım, unutma bizi!
15.07.2021 12:03Kader kısmet
13.07.2021 12:06Bursa'yı yaşamak
12.07.2021 10:36İrzci Şeker
09.07.2021 16:03Saray kadar taş düşsün başınıza
08.07.2021 11:36Balkondan bakış
05.07.2021 08:59Dedem ve ben
02.07.2021 11:17Maşallah Kocaman ama balıklar buzhane!
28.06.2021 09:47Turgay Erdem bebek bekliyor
24.06.2021 09:4541 Oda Mardinkapı
23.06.2021 18:00Nabıyon Hayri?!.
21.06.2021 15:43El
18.06.2021 11:48Yalnızlık...
15.06.2021 09:52Abilerim, ablalarım...
14.06.2021 09:08Üstün zeka
12.06.2021 10:25Şehre renk katanlar
09.06.2021 16:38Absürt
08.06.2021 15:12Bursa'ya değer katanlar
05.06.2021 08:46Hayvan terli!
02.06.2021 18:31Taksim'e yapılan cami neyin mesajı?
29.05.2021 22:27Bursaspor'da kongreye doğru
27.05.2021 16:15Fırk fırk!..
25.05.2021 14:39Başkan'la sohbet
21.05.2021 17:04Ertuğrul Yalçınbayır
19.05.2021 14:59Şimdi Filistinlilerin yanında olmak var ya!
17.05.2021 17:57Covid'e dair uyarılar
08.05.2021 19:10Fatiha
06.05.2021 14:42Post modern ekonomik darbe!
01.05.2021 19:49Nomadland
29.04.2021 09:59Gerçekler
26.04.2021 17:43Bir rica, bir öneri...
25.04.2021 22:56Bordo bisiklet
22.04.2021 15:14Hayvan mezarlığı
20.04.2021 16:47Unesco Mustafa ve Silimci Oktay
17.04.2021 09:33Bir yiğit çıkmış meydane!..
14.04.2021 10:35Çağımızın gladyatörleri
12.04.2021 08:49Ahal Teke
06.04.2021 22:15Our boys!
05.04.2021 09:44Pudra şekeri
03.04.2021 12:59Alt kültür
01.04.2021 15:19CHP'de katmerli skandal!..
29.03.2021 16:50Engelli Limak Enerji!..
25.03.2021 14:48Hass...!
23.03.2021 14:36Ülkü Pastanesi'nin fiyatları
22.03.2021 14:30Gönlümde iz bırakanlar
19.03.2021 13:53Deliliğe övgü
17.03.2021 09:08Bi cuvara versene?
15.03.2021 15:32Sakil
12.03.2021 23:10Bursa'nın batıl başkanı
11.03.2021 17:03"Pe Ka Ka" bile diyemeyenler
10.03.2021 09:40Kadın ve erkek
08.03.2021 08:58Şak-tak!..
05.03.2021 16:41Bursa ve hamam kültürü
04.03.2021 15:05Dilimiz kimliğimizdir!
03.03.2021 09:55Yaprak biti
25.02.2021 17:48Boğaziçi, canımın içi!..
23.02.2021 09:38Saat
18.02.2021 16:28Kızıl Ordu Fraksiyonu liderlerine ne oldu?
17.02.2021 12:03Üşüyen çocuk
16.02.2021 13:27Tipigiller
14.02.2021 16:27Uzaya bak uzaya!
12.02.2021 18:07Bursa basınının hali
10.02.2021 15:17Acı kayıplarımız
08.02.2021 15:58Nilüfer Belediyesi kendini de aşmış!
05.02.2021 20:51Hasbihal
04.02.2021 13:26Asıl zenginlik nerede?
03.02.2021 17:33Hüsnü Ortaç, rahmetle
30.01.2021 14:06Thales diye güzel bir abimiz var
27.01.2021 16:46Kimdir bu Benito Danisi?
25.01.2021 17:55Ey Edip, Adana'da pide ye!..
21.01.2021 18:36Hasibe Anne
20.01.2021 11:21Ruhsal deneyimlemeler (2)
18.01.2021 09:59Ruhsal deneyimlemeler (1)
15.01.2021 17:34Rol çalmak
13.01.2021 12:23Helal olsun Turgay Erdem'e!..
11.01.2021 21:02Eski bir kabadayının anıları ...
08.01.2021 15:10Farkındalık
06.01.2021 16:40Erdoğan, Alinur Aktaş için ne dedi?
05.01.2021 14:52Erdem Saker hakkında
04.01.2021 15:25Yeni yıla girerken
02.01.2021 14:40Hatıralar
30.12.2020 17:21İsmet İnönü gerçekleri
27.12.2020 15:46Hilmi Şensoy
25.12.2020 22:38Pişt pişt!
23.12.2020 18:18Ak Parti Bursa İl Başkanı'nın özellikleri
19.12.2020 16:58Bombalarını da al git!
16.12.2020 16:20Beyaz ev
14.12.2020 19:52Maksat muhabbet olsun!
10.12.2020 19:50Hasip Dayım
08.12.2020 20:06Dekkıl!..
02.12.2020 22:24Ayakkabı köselesi değil, yürek meselesi!
01.12.2020 19:16Karesi Köyü
30.11.2020 19:58Kızıma nasihatler
27.11.2020 16:48Dünyanın tüm erkekleri birleşin!
25.11.2020 13:08Öğretmenlerim...
24.11.2020 16:11Estane mestane
20.11.2020 16:25Dereden tepeden
17.11.2020 19:00Devlet vatandaşına tuzak kurar mı hiç?
09.11.2020 10:02Acıyı bal eyledim
03.11.2020 16:22Deprem kapımızda!
01.11.2020 20:59Mesut Yılmaz’ın ardından…
30.10.2020 22:50Teşekkürler hayat!
20.10.2020 20:56Bismillah
15.10.2020 16:56Bir garip ve hüzünlü deniz yolculuğu
13.10.2020 22:22Bu adam nasıl sevilmez ki?
08.10.2020 19:27Doktor ölüme göz yumar mı?
06.10.2020 09:09Kıyamet
30.09.2020 16:36Başkan Alinur Aktaş, Bursa’ya takıyor tek taş!
28.09.2020 17:29Unutulmayanlar
23.09.2020 09:30Barbaros Hayrettin Paşa
22.09.2020 10:56Hakimiyet Kayıtsız şartsız milletin mi?
20.09.2020 21:55Bir CHP’li portresi
18.09.2020 19:03Do Not Afraid (Korkma)
07.09.2020 18:11Kalite
05.09.2020 14:45Kuş meselesi
02.09.2020 19:20Tatilin ardından
31.08.2020 18:47İyi Parti iyi mi?
21.08.2020 17:53Bakacak Çaycısı artık bakamayacak
18.08.2020 21:51İki intihar, iki cinayet
18.08.2020 13:54Salak!
13.08.2020 18:23“Yeşil Çevre” örnek proje
11.08.2020 22:23Panenka Penaltısı
06.08.2020 20:38Bursa’ya dev huzurevi geliyor
02.08.2020 18:46O gece neler yaşandı?
30.07.2020 22:00Kurultayın ardından
28.07.2020 16:55Güvenilmez CHP
24.07.2020 20:20Ayasofya’nın derdi, seni mi gerdi Tahsin?
22.07.2020 22:24Öpsün Şemsettin Şen
21.07.2020 19:50Eskiden her şey çok daha güzeldi
07.07.2020 00:13