SON DAKİKA
Hava Durumu

Ramazan’dan bayrama yolculuk…

Yazının Giriş Tarihi: 08.04.2022 11:44
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.04.2022 11:56

"Ah o eski günler" diye başlayan cümleler yok mu?

 Eksikliğini çektiğimiz ama varlığının kıymetini bilmediğimiz günlere özlem ifade eden iç çekişlerimiz...

Eskiden akide şekerinden çürüyordu dişler, şimdi ise samimiyetsizlikten çürüyor gülüşler...

O zamanlar yokluk varmış ama yokluktan bile asaleti yaratmışlar...

Zorlara inat sevgi tazeymiş, huzur güvenin diz kapaklarında dermanmış.

Geçmişe özlem mayamızdaki hasletlere, özümüzü devam ettirecek örf adetlerimize, kültürümüze…

Yine on bir ayın sultanı dediğimiz ramazan geldi ve karamsarlıktan, endişeden, önümüzü görememekten dökülüyoruz bir bir…

Eskiden sofralar bereketiyle kurulur, iftar davetleri ile yemekler şenlenir lezzetini birlik ve beraberlikten alırdı. Günler öncesinden ramazan hazırlıkları yapılır iftar sahur heyecanı evlerin penceresinden kapısından gülümser bacasından taşardı. 

Bu ramazan şeker acı, yemek yağsız, tuz bereketsiz, su buruk!

Rasyonel akılcılıkla artık kimse kendi gibi olmaya çalışmıyor,

‘’Harman veresiye kim ölesiye, çok sıkışırsan inkâr edesiye’’ günlerini yaşıyor!

Özgür hayatın gizli öznesi güven ve aidiyet hissidir…

Gelenek göreneklerimize bağlı bir millet olarak özümüze bağlı kalmaya çalışsak da hiç kimse hakikatten hızlı koşamıyor, olmuyor, kaçılmıyor. 

Ve hiçbir şey durduğu yerde durmuyor olduğu yerde kalmıyor.

Etrafımızda ne kadar çok mutsuz insan var hiç dikkat ettik mi? 

Kendi mutsuzluğumuzdan, yaşam koşullarından, geçtiğimiz bu dar boğazdan başımızı kaldırıp da başkalarının mutsuzluğunu göremiyoruz. 

İyiler ve kötülerin savaşında sağ kalmaya direniyoruz. 

Dünyadaki zengin 26 kişinin varlığı en yoksul 3,8 milyar kişinin toplam varlığına eşitken nasıl ayakta kalabilirim mücadelesi veriyoruz.

On bir ayın günahı fakirin bir ay aç kalıp oruç tutmasıyla silinmiyor. Zor zamanlarda zenginin ibadeti fakirin umudu olmamalı.

Ramazan ayı türlü çeşit yemeği tıka basa yemek anlamına gelmiyor.

Tokun açın halini anlaması, empati duygusunun gelişmesi gerektiğini vurguluyor. 

Yaratılan her canlının şefkati hak ettiğini idrak edip savunmasını korumasını yaptığımızda, yetime garibana, bir somun ekmeğe muhtaç kim varsa ona kucak açmamız gereken günlerde terazi hep aynı kişilere çalışıyor ve biz maalesef hala sakız çiğnersem, yüzümü yıkadığımda kulağımdan gözümden içeri su kaçar mı, dişlerimi fırçalarsam orucum bozulur mu derdindeyiz!

El değmemiş hassasiyet duygusunun el değince örtüsünün bozulduğunu anlamayacak kadar geriden gitmeyi de dilden bırakmıyoruz.

Her kapıyı açan 7 anahtar vardır;

Sevgi, saygı, hoşgörü, merhamet, vicdan, güven ve samimiyet.

Kalpten gelerek yaptıkların kadar samimisin!

Mecburiyetten, adetten, alışkanlıktan tutulmasın oruç!

Tanrının sisteminde zorlamaya yer yoktur, zorlamayla her şey kırılmaya mahkumdur. 

Yaradan’ın senin aç kalmana ihtiyacı yok. Yarattığının açlığına ihtiyacı olsaydı; ayı, güneşi, yıldızları, insanları, hayvanları, bitkileri kısaca tüm kainatı büyük bir titizlikle ve en ince ayrıntısına kadar yarattığı tüm varlığı ve yarattıklarının en üstünü olan insanı bir ay değil on iki ay aç bırakırdı. 

Tanrının, düşünebilen, kendisini ifade edebilen, zekasını, vicdanını kullanabilen insandan beklentileri var.

İbadetin en yücesi paylaşmaktır iyiliktir, dinin en güzel mecburiyeti merhamettir, Tanrı'nın en sevdiği ise vicdandır.

İnancın adalet, imanın vicdan, insanın dürüst, yarının akıl, sevginin paylaşım, birliğin kuvvet olduğu bütün günleri ayları kutsal kılmıştır.

Bu değerler var oldukça ibadet, ramazan, oruç anlam kazanmaktadır.

Bir toplumda sevgi saygı bitmişse insanlık da bitmiş demektir.

Gidenleri ve kayıpları geri getirebilmek gibi becerilerimiz olmasa da gelenleri hoş geldin ile karşılamayı hep beraber yeniden öğrenmemiz gerek.

Biraz sabır biraz gayret biraz daha dik durmamız gerek.

Sadece geçmişinden ders alanlar, aydınlığı ilimde bilimde görenler, aritmetikle geometriyi öğreten zekâ yolu gerek bize…

Yüreği güzel samimiyetin gerçekliğini yaşatan insanlar, kalbimizi sevgiyle doyuracak insanlar, ruhu ruhumuza değecek insanlar, ölmeden dünyayı cennet yapan insanlar gerek bize. 

Doğayı güzelleştirmenin ve canlı tutmanın, acıları kapatmanın, yaraları sarmanın yaşadığımız anı ve yaşanacakları güçlü kılmanın, çevremizi, ailemizi, dostlarımızı, ülkemizi iyileştirmenin yolu adil olmaktan adalet terazisinin doğru tartmasından geçiyor...

O zaman Cumamız mübarek, Kandilimiz kutlu, Ramazanımız bereketli, Bayramımız seyran olur.

Kim neyi düşünüyor neyi umut ediyorsa gönlünce olsun.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.