Su, insan yaşamı için havadan sonra gelen en önemli öğedir ve beslenmemizin vazgeçilmez bir parçasıdır.
Besin almadan haftalarca canlılığını sürdüremeyecek olan insanlar, hayvanlar ve bitkiler susuz kaç gün yaşayabilir?
Hücrelerin, dokuların organ ve sistemlerin düzenli çalışmasında, metabolizma sonucu oluşan zararlı maddelerin taşınması ve vücuttan atılmasına etkili faktör olan günlük hayatta sıklıkla tükettiğimiz suyun olmadığını düşünelim! Yıkanamadığımızı, günlük giydiğimiz kıyafetleri, yiyeceklerimizi ve yaşadığımız ortamı temizleyemediğimizi durup bir düşünelim!
Susuz bir yaşamın olamayacağını, üretmenin imkansız olabileceğini ve çıkacak sonuçları düşünelim!
Sanırım felaket olurdu, perişanlık dünyanın sonunu getirirdi.
Ateş, su, toprak, hava, dünya yaşamının vazgeçilmezidir ve dünya üzerindeki tüm canlıları yaşayabilir kılan dört mistik elementtir.
Bu elementlerin gizemli dünyasında ve içine girdikçe kaybolduğumuz bu yolculukta; birbirini tamamlayan bu döngüden biri eksik olsa dünyadaki denge bozulur, doğa susuz kalırsa diğer elementlerde yok olur.
Antroposen çağında iklim hızla değişmekte ve dünyanın ısısı hızla çoğalmakta, buzullar erimekte, yıkıcı fırtınalar artmakta, nehirler kurumakta, taban su seviyeleri düşmekte, su kıtlığı yaşanmakta, canlı topluluklar yok olmakta, ormanlar azalmakta, topraklar aşınmakta, meralar tahrip olmaktadır.
Tropikal bitki ve balıkların kutuplara doğru yayılması, havadaki kirleticilere karşı hassas olan narin kuş türlerinin azalması, 1990 yıllarından sonra sıcak yılların art arda gelmesi küresel iklim değişikliğinin önemli göstergeleridir.
Dünyamız her yıl 9 milyon hektar orman alanı kaybına uğramaktadır.
Her yıl fosil yakıtlarının kullanılması nedeniyle 7,5 milyar ton karbondioksit salınımının, ormanlardaki azalma nedeniyle karbondioksitin ancak 1,5 milyar tonunu yok edebiliyor.
Tropik ormanların yok edilmesi, ozon tabakasındaki incelme, nükleer felaketler, topraklardaki kimyasal maddelerden sudaki zehirli maddelere kadar her şey yaşamımızda tehlike arz ediyor.
Antarktika ve Grönland buzullarının erimesi, buza bağımlı türlerin yaşam alanlarını tehdit etmekte, deniz seviyelerinin yükselmesine ve denizlerde beklenmedik değişimlere neden olmaktadır.
Küresel nüfus artışı ve artan sanayi üretimi, doğanın kendini yenileyebilme kapasitesi üzerinde önemli baskılar oluşturmaktadır. 22. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, sanayinin doğaya saldırısı karşısında yaşamın devam edip edemeyeceği sorusu çok sıkça soruluyor.
8 Eylül 2000 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nca yayımlanan " Birleşmiş Milletler Bin yıl Bildirgesinde, bildirgeyi kabul eden ülkelerin önemli bulduğu ve çözmeye karar verdiği sekiz temel sorun alanından birisi" ortak çevrenin korunması" başlığını taşımaktadır.
Bildirgede "Başta çocuklarımız ve torunlarımız olmak üzere tüm insanlığı, insanoğlunun faaliyetleri nedeniyle onarılamaz ölçüde bozulmuş ve kaynakları artık ihtiyaçları karşılayamayacak kadar yetersiz olan bir yaşama tehdidinden kurtarmak için hiçbir çabadan kaçınmamalıyız" denilerek, ekolojik krizin önemi ortaya konmuştur. Çözümlenmeyi bekleyen sekiz temel sorundan biri de dünyadaki yer altı sularının azalmasıdır.
1993 yılında 22 Mart'ı "Dünya Su Günü" olarak ilan eden Birleşmiş Milletler Kurulu., Dünya ülkelerinin giderek büyüyen temiz su sorununa dikkat çekmek, içilebilir su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması konusunda somut adımlar atmak için bugünü teşvik olmak amacıyla ve anlamıyla oluşturmuştur.
Geçmişte yerel bir sorun olan su kıtlığı, günümüzde ulusal sınırları aşarak uluslararası bir sorun haline dönüşmüştür.
Tahminlere göre, 2025 yılında 3 milyardan fazla insan su kıtlığı çekmeye başlayacaktır.
Dünyada kişi başına yıllık su tüketimi 800 metre küp olsa da ilerleyen yıllarda bu rakamlara hasret kalacağımız ve yokluğunu çekeceğimiz aşikardır.
Dünyada ve ülkemizde su kaynaklarının anlamı ve önemi 22 Mart'ta daha fazla hissedilse de suyu korumak için canlıların bir günlük suya ihtiyacı yok, sonsuzluğa kadar evrenin suya ihtiyacı var.
Suyun kendi doğal döngüsüne müdahale etmeyelim, elimizdeki suyun kıymetini bilelim, bir damla suyu mumla aramayalım, sonumuzu çöle çevirecek zararlardan dünyamızı koruyalım.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Neriman Keskin
Su gibi ömrünün olması için...
Su, insan yaşamı için havadan sonra gelen en önemli öğedir ve beslenmemizin vazgeçilmez bir parçasıdır.
Besin almadan haftalarca canlılığını sürdüremeyecek olan insanlar, hayvanlar ve bitkiler susuz kaç gün yaşayabilir?
Hücrelerin, dokuların organ ve sistemlerin düzenli çalışmasında, metabolizma sonucu oluşan zararlı maddelerin taşınması ve vücuttan atılmasına etkili faktör olan günlük hayatta sıklıkla tükettiğimiz suyun olmadığını düşünelim! Yıkanamadığımızı, günlük giydiğimiz kıyafetleri, yiyeceklerimizi ve yaşadığımız ortamı temizleyemediğimizi durup bir düşünelim!
Susuz bir yaşamın olamayacağını, üretmenin imkansız olabileceğini ve çıkacak sonuçları düşünelim!
Sanırım felaket olurdu, perişanlık dünyanın sonunu getirirdi.
Ateş, su, toprak, hava, dünya yaşamının vazgeçilmezidir ve dünya üzerindeki tüm canlıları yaşayabilir kılan dört mistik elementtir.
Bu elementlerin gizemli dünyasında ve içine girdikçe kaybolduğumuz bu yolculukta; birbirini tamamlayan bu döngüden biri eksik olsa dünyadaki denge bozulur, doğa susuz kalırsa diğer elementlerde yok olur.
Antroposen çağında iklim hızla değişmekte ve dünyanın ısısı hızla çoğalmakta, buzullar erimekte, yıkıcı fırtınalar artmakta, nehirler kurumakta, taban su seviyeleri düşmekte, su kıtlığı yaşanmakta, canlı topluluklar yok olmakta, ormanlar azalmakta, topraklar aşınmakta, meralar tahrip olmaktadır.
Tropikal bitki ve balıkların kutuplara doğru yayılması, havadaki kirleticilere karşı hassas olan narin kuş türlerinin azalması, 1990 yıllarından sonra sıcak yılların art arda gelmesi küresel iklim değişikliğinin önemli göstergeleridir.
Dünyamız her yıl 9 milyon hektar orman alanı kaybına uğramaktadır.
Her yıl fosil yakıtlarının kullanılması nedeniyle 7,5 milyar ton karbondioksit salınımının, ormanlardaki azalma nedeniyle karbondioksitin ancak 1,5 milyar tonunu yok edebiliyor.
Tropik ormanların yok edilmesi, ozon tabakasındaki incelme, nükleer felaketler, topraklardaki kimyasal maddelerden sudaki zehirli maddelere kadar her şey yaşamımızda tehlike arz ediyor.
Antarktika ve Grönland buzullarının erimesi, buza bağımlı türlerin yaşam alanlarını tehdit etmekte, deniz seviyelerinin yükselmesine ve denizlerde beklenmedik değişimlere neden olmaktadır.
Küresel nüfus artışı ve artan sanayi üretimi, doğanın kendini yenileyebilme kapasitesi üzerinde önemli baskılar oluşturmaktadır. 22. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, sanayinin doğaya saldırısı karşısında yaşamın devam edip edemeyeceği sorusu çok sıkça soruluyor.
8 Eylül 2000 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nca yayımlanan " Birleşmiş Milletler Bin yıl Bildirgesinde, bildirgeyi kabul eden ülkelerin önemli bulduğu ve çözmeye karar verdiği sekiz temel sorun alanından birisi" ortak çevrenin korunması" başlığını taşımaktadır.
Bildirgede "Başta çocuklarımız ve torunlarımız olmak üzere tüm insanlığı, insanoğlunun faaliyetleri nedeniyle onarılamaz ölçüde bozulmuş ve kaynakları artık ihtiyaçları karşılayamayacak kadar yetersiz olan bir yaşama tehdidinden kurtarmak için hiçbir çabadan kaçınmamalıyız" denilerek, ekolojik krizin önemi ortaya konmuştur. Çözümlenmeyi bekleyen sekiz temel sorundan biri de dünyadaki yer altı sularının azalmasıdır.
1993 yılında 22 Mart'ı "Dünya Su Günü" olarak ilan eden Birleşmiş Milletler Kurulu., Dünya ülkelerinin giderek büyüyen temiz su sorununa dikkat çekmek, içilebilir su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması konusunda somut adımlar atmak için bugünü teşvik olmak amacıyla ve anlamıyla oluşturmuştur.
Geçmişte yerel bir sorun olan su kıtlığı, günümüzde ulusal sınırları aşarak uluslararası bir sorun haline dönüşmüştür.
Tahminlere göre, 2025 yılında 3 milyardan fazla insan su kıtlığı çekmeye başlayacaktır.
Dünyada kişi başına yıllık su tüketimi 800 metre küp olsa da ilerleyen yıllarda bu rakamlara hasret kalacağımız ve yokluğunu çekeceğimiz aşikardır.
Dünyada ve ülkemizde su kaynaklarının anlamı ve önemi 22 Mart'ta daha fazla hissedilse de suyu korumak için canlıların bir günlük suya ihtiyacı yok, sonsuzluğa kadar evrenin suya ihtiyacı var.
Suyun kendi doğal döngüsüne müdahale etmeyelim, elimizdeki suyun kıymetini bilelim, bir damla suyu mumla aramayalım, sonumuzu çöle çevirecek zararlardan dünyamızı koruyalım.